hesabın var mı? giriş yap

  • son 1 ayda sözlüğe giriş yapmış 8284 kadın sözlük kullanıcısının yazarlığı onaylandı. yazarlık onayı bekleme derdinin tamamen son bulacağı günlere doğru elele! (hedef 2023)

  • bazı forvet oyuncularının kariyeri boyunca atamadığı golü bir yıl içinde atmayı başarmış oyuncu.

    2011-2012 sezonunda messi 73 gol atarken, ümit karan 2001-2009 yılları arasında galatasaray forması altında 72 gol atabilmiş.

    2004 ve 2012 yılları arasında oynadığı tüm takımlarda toplamda 85 gol atan moussa sow messi'nin bir yıl içinde attığı golü geçemiyor.

    real madrid'in bir numaralı santraforu karim benzema 4 yıllık real madrid kariyeri boyunca toplamda 75 gol atmış.

    en şaşalı dönemini liverpool'da yaşayan fernando torres 4 sezonda 81 gol atmayı başarmış.

    messi için sadece vay arkadaş demekten başka bir şey elimizden gelmiyor.

  • yüzde yüz kötü çocuk türk profili. aynadaki yansımamız. devlet politikası haline gelen şeyleri zamanından önce ve çocukça bir heyecanla söyledi diye beyaz türklerin histerisine mahkum edilmiş en esmer kurban. bir kaç yıl önce, yanılmıyorsam yeni harman 'da, ahmet kaya'nın eşiyle yapılmış bir söyleşi vardı. ahmet kaya'nın fransa'da yaşarken en büyük zevklerinden birisi de acı biber bulmakmış. türkiye'den ya da başka yerlerden buldurduğu acı biberleri harmanlarmış... bir misafiri geldiği zaman "vallahi acı değil, bir tat" dermiş...karşısındaki oyuna gelip, biberi tattığında ve acıdan gözleri yaşardığında ahmet kaya çocuk gibi gülermiş. en favori şakası buymuş ahmet kaya'nın. hiç bıkmazmış bu şakayı yapmaktan. her çocuk şakalarına gülünmediğinde ölür. biz ahmet kaya'yı doğduğu toprakların uzağında öldürüp, her gün serdar ortaç'ı izlediğimiz, ertuğrul özkök okuduğumuz, osuruk beyinli köşe yazarlarının saçma hamaset çığlıklarının gürültüsüne kapıldığımızdan beri çocuklar şaka yapmaya korkar oldu. ne güzel bir ülke burası...iyi ki varsın ercan saatçi, iyi ki varsın reha muhtar, iyi ki varsın ahmet kaya'nın popüler zamanlarında "biz ahmetle kardeş gibiyizdir. yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez" deyip, adam linç edilmek istendiğinde derin bir sessizliğe gömülen savaş ay...iyi ki varsınız.

  • günümüz dünyasında kimse telefona 1 kere bile bakmadan gün bitirmiyor. yani nöbet tutan aşırı yoğun doktor olursun ne bileyim astronot olursun uzay gemisinin abs bozulmasın diye telefonu kapatırsın anlarım ama ayda 1 olur 2 olur.

    sakın kendinizi böyle insanlar için yormayın. direkt silin. yoksa iki türlü de kaybedeceksiniz.

  • türkiye'de hala yeterli ilgiyi görmese de eninde sonunda bir patlama beklediğim oyundur. henüz isminin bile belli bir azınlık tarafından bilinip telaffuz edilebildiği, kurallarını bilenlerin ise çok daha az olduğu bir oyun. kuralları için dünya snooker federasyonu internet sitesinden bilgi edinmek mümkün ancak bu oyunu nelerin bu kadar özel kıldığını ancak maç izleyerek anlayabiliriz. işte bu nedenle aşağıya linkleriyle birlikte verdiğim şu seçki merak edenlere snooker izleyicisinin nasıl olup da saatlerce neredeyse sabit kamerayla çekilen, hemen hiç tezahürat, müzik vs. ses olmayan, adeta insanın uykusunu getiren bu maçları seyrettiğini, bundan ne zevk aldığını, snookerın 8 toptan farkının ne olduğu açıklamak için bir adım olabilir. buyrunuz:

    frame skoru 95-1, ronnie 97. sayı için kahverengi arkasından banttan görebildiği sarıya vuruş yapıp kaçırıyor ama zaten oyunu garantilediğinden rahat bir tavırla yapıyor bu vuruşu, yerine dönerken oyunun bittiğinden emin ve bu nedenle masanın yeniden kurulmasını beklemek üzere oturuyor ancak michael holt oyuna devam etmekte ısrarlı! işte 24 snookera ihtiyacı varken masaya dönülür mü üzerine bir ders ve ronnie’nin makarası!

    http://www.youtube.com/…s1lyzl69vlc&feature=related

    benzer bir durum 96 senesinde yine ronnie’nin başına gelmişti. alain robidoux 75-22 gerideyken 14 snooker için masaya döndü. ronnie haklı olarak tepkiliydi:

    http://www.youtube.com/…njveolvse3c&feature=related

    yine rocket ve tam da formunda, bu kez mark allen’a musallat olmuş, son frame ve maç artık bitmiş, ronnie son toplarıyla şovunu sergiliyor, allen kenarda oturmaktan sıkılmış ve turnuvaya veda etmekte sabırsızlanıyor. ronnie ıstakayı bıraksa da tokalaşsak diye beklemenin sonu olmadığını anlayınca beyaz havlusunu ıstakaya asıp sallamaya başlıyor, allen ve teslim bayrağı:

    http://www.youtube.com/…o4nujwcy74o&feature=related

    ronnie liang wenbo karşısında, frame artık onun için garanti, wenbo masaya dönmeyecek, ronnie ise herzamanki gibi belli bir hedefi olmadan oynadığında sıkılmaya başlıyor, cepteki oyunu artık bitirmek istiyor, neredeyse masadan kalkmadan vuruş yaparken işi abartıyor ve hakem daha siyahı yerine yerleştirmeden kırmızıyı yollayıveriyor, faul ama oyun yine de ronnie’nin:

    http://www.youtube.com/…tyognvei2bo&feature=related

    bir top nasıl çektirilir üzerine bir ders ancak izlemekle, denemekle olacak iş değil. hendry’den fena halde güçlü bir çektirme:

    http://www.youtube.com/…vxxlys-gzd8&feature=related

    istaka gücü denilince akla gelen en önemli isimlerden biri (bence ilki) robertson. bu ıstaka gücü ve uzak top isabetiyle bazen göze illizyon gibi gelen vuruşlar yapabiliyor. maguire karşısındaki şu mavi top potundan sonra beyaz topun neye uğradığını şaşırarak tam da olması gereken yere dönüp gelmesi inanılmaz!

    http://www.youtube.com/…dmuwijg_czc&feature=related

    renkli topları sıraya dizmek her snooker oyuncusunun defalarca çalıştığı ve belki yüzlerce kombinasyonunu denediği bir seri. ancak robertson’un şu kahverengiden maviye geliş çözümü pek de öyle bilindik yollardan birisi değil:

    http://www.youtube.com/…xhkgtm07xoc&feature=related

    ıstaka topu kontrolü snookerdaki en önemli şey zira pot bir şekilde yapılsa da (belli koşullar olgunlaştıysa ben de yapıyorum) seri inşası farklı bir iş. hendry’nin pembeden siyaha gelirken orta delik çeperini kullanması bir acemilik değil, denemesi mümkün ancak çok dikkatli olunması ve çok çok ince hesap gerektiren bir vuruş ve işte stephen hendry:

    http://www.youtube.com/…tfomuafx0vq&feature=related

    2008 için steve davis’in seçtiği en iyi 10 potun görüntüleri de şunlar:

    http://www.youtube.com/…-6nb1iy0rs4&feature=related

    bir klasiktir ve snooker izleyicilerinin çoğu tarafından bilinir ancak bu seçkiye bunu koymamak haksızlık olur: işte ronnie ve “rocket” ünvanını hak ettiği serilerden biri: dünyanın en hızlı 147’si!

    http://www.youtube.com/…wttzqanxyxo&feature=related

    oyun gerginliği kim olursa olsun öyle ya da böyle oyuncuyu ele geçirebilir. bu gerginlikten kurtulabilmek için oyuncuların sıkça başvurduğu yollardan biri de gittiği neredeyse aşikar bir oyun için kendini yıpratmaya devam etmeyerek oyundaki mağlubiyetini kabul edip taze ve yeni bir oyuna başlamaktır. selby de bunu yapıyor ve oyunu bırakıyor ancak gerginliğini sonraki oyuna taşımaya kararlı gibi:

    http://www.youtube.com/…r_c0oqvleti&feature=related

    ronnie’den burada da çok fazla bahis geçmesinin nedeni son yılların en spekülatif oyuncusu olması. snookerın sıradışı ismi ronnie hakemlerle girdiği polemikler, oyun için varyeteler, bazen çıkardığı çok güzel seriler ve hızlı oyunu ile seyredilmesi en keyifli oyuncu belki de. ancak sıkılgan ve hatta biraz da ukala bu adamın şu lakayıt vuruşunun bu şekilde ödüllenmesi ronnie severleri bile kızdırabilir:

    http://www.youtube.com/…tcowanah7by&feature=related

    işte bir ronnie densizliği daha, williams gibi efendi bir oyuncuya ayıp etmiş!

    http://www.youtube.com/…y_mtb6smkew&feature=related

    ve bu oyunun centilmenleri de var elbet, doherty iyi bir örnek!

    http://www.youtube.com/…efttyr56h0e&feature=related

    oyuncuların konsantrasyonu çoğu zaman pamuk ipliğine bağlı, salondaki en ufak sesten bile etkilenebiliyorlar. hele ki bu ses güçlü bir hapşırma sesi ise williams’ın yaşadığı gibi oyuncu yerinden bile zıplayabiliyor:

    http://www.youtube.com/…hqj87tnnohe&feature=related

    ah o eski günler, bilardo salonlarının duman altı ortamlarını aratmayan turnuva salonları ve alex higgins ve maçta tüttürdüğü sigarası:

    http://www.youtube.com/…nzkdnjvze04&feature=related

    snookerda hakemin rolü genel olarak pek azdır, dokunan top kararı ya da örneğin oyuncunun yeleğinin topa temasından kaynaklı fauller ve free ball gibi maçı etkileyebilecek kararlar dışında top toplayıcı ve kolaylaştırıcı gibi davranırlar. ancak bir maçta d hattı içerisinde atış kullanmak dışında topa dokunma hakkı olan tek kişi hakemdir. michaela tabb bu hakkını abartıp ve elbette ki dalıp maguire’ın gül gibi topunu masadan avuçlayıveriyor:

    http://www.youtube.com/…ks3eni7wkqe&feature=related

    yukarıda bahsettiğim hakem müdahalelerinden biri de bitişik top (touching ball) kararı yani beyaz topun hedef topa yapışıp kalması. bu durumda rakip oyuncu o topa zaten dokunmuş varsayıldığından boşluğa doğru yani herhangi bir topa değme zorunluluğu olmadan atış yapabiliyor ki bazı durumlarda bu çok iyi bir pozisyon veriyor. işte ronnie’nin hakem leo scullion’un bitişik top kararına itirazı ve ardından giriştiği polemik ve imalar:

    http://www.youtube.com/…h_b-4g3n4os&feature=related

    hakemlerin en sıradan görevi ise renkli topları masada işaretli yerlerine geri koymak. michaela tabb ronnie’nin pembesinden sonra kırmızıların arasında kalan pembe noktasını bulmakta bayağı zorlanıyor:

    http://www.youtube.com/…mjqsnznytow&feature=related

    hakemler oyuna çok fazla müdahil olmasa da bu onların aptal ya da oyunu bilmedikleri anlamına gelmiyor. mark selby, higgins’in bıraktığı zor toptan biraz olsun avantaj elde edebilir miyim diye hakemden kırmızı topun temizlenmesini istiyor, zira hakemin topu yeni yerleştireceği yerin milimetrik de olsa daha iyi bir yer olması muhtemel diye düşünmüş olabilir (hadi bari günahını da almayayım). ancak hakem top üzerindeki lekenin selby’nin topu göreceği tarafta olmamasından dolayı topu temizlemeyi reddediyor:

    http://www.youtube.com/…jbobyos_wby&feature=related

    hakemlerin oyuncunun atış yaparken görüş alanı içeriden olmaması genel olarak artık kabul gören bir gereklilik. alex higgins’in efsane olduğu yıllarda hakemler bu konunun hassasiyetinin henüz farkında değillermiş. higging hakem alan chamberlain’i uyarıyor:

    http://www.youtube.com/…n4vlzrvw2qc&feature=related

    alex higgins’in bu türde problem yaşadığı tek hakem chamberlain değil. john williams’ın yönettiği doherty maçında da yine aynı nedenle hakemle tartışıyor ancak bu kez alttan alan hakem olmuyor:

    http://www.youtube.com/all_comments?v=f07hikji6dy

    hakemlerin işi zor. masadaki toplara ıstaka dışında bir temas snookerda faul kabul ediliyor. ronnie’nin john higgins’le yaptığı maçı yöneten yaşlı kurt jan verhaas kendi kendisine snooker bırakan ronnie’nin “yanlışlıkla” olduğuna hükmettiği siyah topa elle temasını yakalıyor ve ronnie’ye faulu veriyor ancak higgins bu durumda “faul ve ıska” kararı gerektiğine ısrar ediyor. verhaas bu itirazı olumlamıyor ve ronnie’nin o zor durumdan hiç yara almadan çıkmayı başardığı belki de hileli bu durumun oyun kuralları içerisindeki yorumuyla maçı yine harika yönetiyor.

    http://www.youtube.com/…rt6jfut9pwk&feature=related

    işte hakem: alan chamberlain! dott'un içeri girmek üzereyken yumrukladığı top için dott'a faul veriyor ancak beyaz topun içeri girdiğine hükmetmiyor. selby ise bariz şekilde deliğe giden topun dott tarafından engellenmesine aldırmayarak deliğe girmiş gibi topu avuçlayıp d hattına koyuveriyor ve chamberlain bir faul de selby'e veriyor. chamberlain'in belki de kitaplarda olmayan bu durum için hiç düşünmeden verdiği harika karar ve dott'un sportmenlik dışı devamı!

    http://www.youtube.com/watch?v=y1sdilapr0g

  • hiçbir şeyden hele de kendisinden hiç şüphesi olmayan, olması gerektiği gibi davranan beyefendi bir komşudur.

  • "oğlumla evimin bahçesinde futbol oynarken ikimiz de en sevdiğimiz futbolcular olurduk. oğlum ben olurdu, ben de prim olurdum."

    arda turan

  • sorun doktorun uygulamasında değil sağlık sistemindedir. mesai süresince 8:20'den 16:30'a kadar her 10 dakikada bir hasta veriliyor. tahlil istenen, film istenen, önceki gün veya günlerden sonuç getiren hastalar için herhangi bir süre ayrılmıyor. zaten 10 dakika bir hastanın hakkıyla değerlendirilmesi için yeterli değilken üstüne sonuç ve kontrol hastalarına da bu randevulu hastaların süresi içinde bakılmaya çalışılıyor. ek olarak her gün hastane çalışanlarından randevu alamayanlar ricacı oluyor. randevu almayı başaramamış engelli ya da çok yaşlı hastalar geliyor.
    bazen bir hasta dışarı çıktığında muayene bulguları, tetkiklerinin sisteme işlenmesi henüz bitmemiş oluyor dolayısıyla hasta çıkınca hemen bir sonraki hastayı çağrı butonuna basamıyorsun. sen çıkan hastanın işini bitirmeye çalışırken ya da başka poliklinikte muayene olmuş bir hastanın raporunu e-imza ile imzalamaya çalışırken birileri kapıyı açıp randevusuz bakılmak için ricada bulunuyor. her hastaya yukarda bahsettiğim şeyleri anlatmak da neredeyse muayene kadar sürdüğü için bir yerden sonra kısaca randevusuz bakamayacağınızı randevu alıp gelmelerini öneriyorsunuz.
    tabi hasta da kendi penceresinden bakınca “içerde kimse yok, boş boş oturuyor bize bakmıyor” diyor. hatta bazen “iki dakka baksanız ne olur “ diyorlar. iki dakikada ayak üstü bakılınca aslında çok şey oluyor. mesela basit bir bel ağrısı diye düşünüp yeterince zaman ayırıp muayene edemediğiniz hasta verdiğiniz ağrı kesici ile biraz rahatlayıp, bittikçe eczaneden tekrar tekrar alıp. sonrasında artık o ilaçlar etki etmediğinde geldiğinde yayılmış bir rahim kanseri olarak çıkabiliyor karşımıza. sonrasında “2 dakika baksanız ne olur” diyen hasta yakınları “anneme geç tanı koydukları için kanseri ilerledi , tedavi şansını yitirdi “ diye size dava açıyorlar, hasta da yeterli muayene edilmediği için tedavi şansını yitirmiş oluyor.