hesabın var mı? giriş yap

  • kendisine sorduğum her soruya merhaba, günaydın diyerek başlıyorum, teşekkür ederim diyerek bitiriyorum ki yarın makineler gezegeni ele geçirip insanlığa hükmederse lebram bana iyi davranmıştı desin, işkence filan etmesinler.

  • gelecekte sıkça yaşanacak bir sorunun bugünkü tezahürü.

    çocuklukta ve ergenlikte hepimiz salaklıklar yaptık ama hafızalardan silindi. şimdiki çocuk ve ergenlerin tüm salaklıkları internette. kendileri bulup silmedikçe de öyle kalacak. 30 yıl sonranın başbakanı şuanda eski sevgilisine twitter'da laf sokmalı twit atıyor olabilir mesela.

  • 17.06.2021 tarihine aşı randevusu alıp normal vatandaşların yaptığı gibi randevu saatinde hastaneye gittim. aşı olmak için geldiğimi söylediğimde biontech aşısının kalmadığını öğrendim. sabahtan beri gelen randevusuz kişiler aşılandığı için ellerinde bulunan biontech aşısını bitirmişler. aşı yapan sağlık görevlileri de haklı olarak mecburen kimseyi geri çeviremediklerini, randevululara öncelik tanınsa tepkiyle karşılaştıklarını belirttiler. madem randevu almadan aşı yapılıyor randevu sistemi tamamen kaldırılsın. her şeyi olduğu gibi aşılama işini de ellerine yüzlerine bulaştırdılar. üstelik 6 aydır çoğu ülke günde bir milyon aşı yapıyor bunlar kadar şovunu yapana rastlamadım.

  • kedinize, aşırıya kaçmadan sağlıklı yiyecekler yedirebileceğiniz bir liste bırakıyorum.

    yumurta
    sindirimi kolay olan yumurta, protein ve b vitamini bakımından önemli bir kaynak. b vitamini ile kedinizin tüyleri daha sağlıklı olur. kedilerin yumurtayı çiğ yememeleri gerekiyor. çünkü çiğ olan yumurtanın kabuğundaki deliklerden, salmonella dediğimiz mikroorganizmalar girer. bu mikroorganizmalar yumurtayı bozar. ayrıca kediler yağ, baharat, sos ve tuz olmadan pişirilmiş yumurtaları yiyebilirler. yumurtanın sarısının da yağ olduğunu düşünürsek aşırı tüketmemeleri gerekir.

    ıspanak
    a, b ve k gibi vitamin ve magnezyum, kalsiyum gibi mineraller bakımından zengin olan ıspanağın birçok faydası vardır. ancak kedinizin idrar yollarında bir problemi varsa ıspanak vermemelisiniz. eğer yoksa ıspanağı pişirerek vermelisiniz, çünkü çiğ ıspanak böbrek taşı oluşumunu tetikler. kaynattığınız veya buharda pişirdiğiniz ıspanaktan az miktarda kedinize verebilirsiniz.

    kavun
    beta karoten ve antioksidan bir madde olan kavun, a ve c vitamini bakımından zengindir. kedinizin göz sağlığını korumaya ve sağlıklı bir cilde sahip olmasına yardımcı olur.

    muz
    potasyum bakımından zengin olan muz, kedinizin sağlığını olumlu etkiler. ancak çok küçük bir parça verilmelidir.

    yaban mersini
    antioksidan bir yiyecek olan yaban mersini, lifin yanı sıra a, c, k ve e vitaminleri bakımından da zengindir. çok aşırıya kaçmadan kedinize yaban mersini de verebilirsiniz.

    bu yazdıklarım kedileriniz için alternatif yiyecekler ama asla tüm diyetlerinde yer almamalılar.

  • arda turan, rıdvan dilmen, hidayet türkoğlu ve sedat peker'in fakir olduğunu anladığımız harika bir genelleme. teşekkürler fasulye.

  • bu yemekler paylaşılmış ama ben yakın zamanda fransada okumuş bir öğrenci olarak size işin aslını anlatayım.

    yemekhanede bu menü çıkmaz, bundan çok daha fazlası çıkar. öğrencilerin kartlarıyla turnikede yaptıkları ödemeyle 4-5 çeşit yemek alma şansı vardır. bu çeşitler puan sistemiyle belirlenir, her yemeğin bir sayısal puanı vardır ve genelde elinizdeki puan hakkı 4-5 çeşit yemek alabilmenizi sağlar. fazlasını alöak isterseniz puan başına belli bir cent ekstra ücret ödeyerek alırsınız.

    bu çeşitler arasında 3-4 çeşit sebze yemeği, salatalar, 3-4 çeşit et (tavuk, balık, dana, domuz gibi farklı opsiyonlarla), peynir çeşitleri, 3-4 çeşit tatlı, 3-5 çeşit peynir, ve börek çörek kiş gibi hamur işleri ve içecekler olur. yani toplamda en az 20-30 çeşit yemek arasından şeçersiniz tepsinize koyacağınız yemekleri. öğlen yemeğinde tepsimi alıp peynir, avokado, koca bir biftek, sebze yemeği ve tatlı yediğim günler çoktur.

    bu yemekhaneler fiyat olarak çok uygundur ve sadece üniversitelerin içinde olmaz, üniversite sayısı çok olan şehirlerde şehrin çeşitli mahallelerinde de bulunur. okula gitmediğiniz günlerde de evinize yakın yemekhaneye gidip krallar gibi beslenebilirsiniz.

    sosyal devlet zannediyorum böyle bir şeydir.

  • öğrenim kredisiyle yaşayan öğrencidir. on lirayla yumurta ve ekmek alıp evdeki aç arkadaşlarını doyuracaktır.

  • korku, şüphe ve güvensizlik, insanların bütün hayatını şekillendiren, insanı her türlü akıl dışı komplo teorilerine sürükleyen, yeri geldiğinde koruyan, yeri geldiğinde icatlar bulduran, hayatının akışını da değiştiren ve yeri geldiğinde dış dünyadan soyutlaştıran olgulardır.
    ilişkilerde de bu hislerin tesir etkisi, genelde duyguları daha fazla ve yoğun olan kişiyedir. eğer kişinin geçmişinde içinden çıkılması zor deneyimler ve tecrübeler var ise, bu etki katlanarak büyür. tabi karşınızdaki kişinin yani partnerinizin negatif biri olması durumunda da bu hisleri yaşayacağınız için, bu sizin geçmişinizin arızalı olduğu anlamına da gelmez. bu konuları birbirinden ayrı tutmak gerekir.
    zira;
    ''kendinize depresyon ya da itibar kaybı teşhisi koymadan önce, çevrenizdekilerin aşağılık insanlar olmadıklarından emin olun !..'' demiş, william gibson.

    bir ilişkide de şüphe ve korku içerisinde iseniz, bu illaki sizin; duygusal yoksunluk şemanızda veya diğer şemalarda giderilmesi gereken arızalarınız olduğu anlamına gelmez. sadece yanlış bir kişiye denk gelmiş olabileceğinizi de bilin...

    kaybetme korkusu, ya hiç bir şey başaramayan ya da sürekli kazanmak isteyen bir insanın yaşadığı negatif olumsuzluktur. bu da kaybetme sendromuna sebep olur.
    esasen, hiç kaybetmemiş bir insanın, gerçekten kazanmanın ne olduğunu da bilemesi de zordur. kazanmayı sadece bir metaya dönüştürmek, onun dışındaki seçenekleri görmezden gelmek, anlamamak aslına bakılırsa kazanmak değildir. böyle durumlarda eline bir şey geçmeyen kişi genelde yıkılır, çünkü kaybetmeyi sonsuzluk sanır, halbuki kaybetmek başlangıçtır. buradaki sorun da aslında bakış açısıdır. günlük hayattaki hırslarınızı ve ihtiraslarınızı ilişkinize yorarsanız, kaybetme korkusunu orada da yaşarsınız.

    korku, şüphe ve güvensizlik hislerini yoğun olarak barındırmak, aynı şuna benzer;
    sizi, demir parmaklı bir pencerenin arkasından dünya’yı izlemeye sevk eden,
    ama aynı zamanda sizi o parmaklıklar arkasında da koruyan bir histir. buna rağmen sizi ürkütücü ve içerisinden çıkılamayacak paronayalara sevk eder.
    parmaklıklar arkasında izlediğiniz ama yaşayamadığınız bir dünyanın tercihiniz olması, sizi ne kadar mutlu edecekse, bu hisler ile yaşamakta sizi o kadar mutlu edecektir!
    demir parmaklıklar sizi bugüne kadar ne kadar koruduysa, bundan sonrada sizi ancak o kadar koruyabilecektir. güvensizlik ve şüphe sizi sadece hapseder.

    bu hisler, bir şeylerden uzaklaşarak korunma içgüdüsü olabilir ama bünyeyi korkulan duygulara karşı da en zayıf hale getiren duygulardır. bu hislere ne kadar kucak açarsanız, o kadar katlanarak büyür. bu korunma içgüdüsü, sevgiden ürperen, ondan uzaklaşmak için yerli yersiz bahaneler arayan kişilere dönüştürür bizi.

    bu hisler, ikili ilişkilerde ve günlük hayatta genelde aşağıdaki tanımlara sebep olmaktadır

    mutsuz olma hissi/korkusu
    olayların dışında kalma hissi/korkusu
    birini kaybetme korkusu
    sevgiliden ayrılma korkusu
    sevgilinin sizden ayrılma korkusu
    aldatılma korkusu
    kontrol edilme korkusu
    tehlikede olma korkusu
    başaramama korkusu vs…………. şeklinde uzar gider.

    tüm korkularımızın arkasında güvensizlik ve şüphecilik yatar. bu hisler esasen aileden gelen ve zamanla bu duygulara sahip çıkılması ile katlanarak büyüyen bir olumsuzluktur.
    herhangi bir olumsuzluk anında gösterilen genel refleks eğilimi ise direk olarak savunmaya geçmektir. çünkü böylece kaybetmek yerine uzaklaşma psikolojisi ile sağlam bir pozisyon aldığımızı düşünürüz! kontrolü sağlamak, bize güven verir sanırız.

    bunları yaparken aslında güçlü kalmak ve kendimizi daha güvende hissetmek isteriz. genel olarak algılanan ve yaşanılan hisler;

    güvenmek zayıflıktır
    şüphe sonuca vardırır
    sevmek zayıflıktır
    kaybetmek zayıflıktır
    kendini bırakmak zayıflıktır
    peşinden gitmek zayıflıktır
    derdini anlatmak zayıflıktır
    hislerini paylaşmak zayıflıktır diyerek;

    sevgini gizlersin
    kaybetmemek için, sahiplenmezsin
    kendini bırakmamak için sürekli olumsuz bahaneler bulursun
    peşinden gitmek yerine, köşende nefretle sebepler ararsın
    hislerini paylaşmaktan ve yaşamaktan bile korkarsın...

    çünkü, bahane bulmak ve onların arkasına sığınmak daha kolaydır. bünye zaten olumsuzluk ile yaşadığı için kendini orada daha huzurlu bile sandığımız olur!

    tüm bunları kontrolü elde tutmak için yaparız. halbuki bazı şeyler kontrollü yaşanmaz. karda ve buzda kontrollü yürümek size sadece tedbir aldırır ve küçük küçük adımlar ile hareket etmenizi sağlar, bu düşmeyeceğiniz anlamına gelmez. halbuki, karda ve buzda en çok zevki ve eğlenceyi kontrolsüzce kayarak yaşarız. bir tarafınızın kırılacak olsa bile bu riski almaya değeceğini bilirsiniz. güvensizlik ve şüphe; hem heyecanı öldürür, hem de ilişkilerdeki motivasyonu düşürür.

    kaybetme korkusu, insanın içine öfke, nefret ve kazanma hırsı ile çeşitli yanlışlar yaptırma seçeneklerini de ekler. kişi hayatın hiç bir noktasını ayırt edemez hale gelir. ne günlük hayatta, ne de özel hayatında bir ayırım yapamaz.
    kişi kaybedeceğini düşünmeye başladığı an, partnerine karşı elini güçlendirecek, içinde ki savunma mekanizmasını harekete geçirecek sebepler aramaya başlar. bunları bulduğunda yapacağı şey, genelde kontrolü ele aldığını düşünerek negatif yönde karar vermek olur. yani ilişkiyi bitirip gitmek isteyen kişi olduğunu düşünmek ona yine bir kazanma hissi yaşatır! ama asıl sebep kaybetme korkusudur. bunu destekleyen faktörler de güvensizlik ve şüpheciliktir.

    ilişkilerde kaybetme korkusu, güvensizlik ve şüphecilik aşağıdaki 4 durumda ön plana çıkar.

    aldatılma korkusu
    sevgiliyi kaybetme korkusu
    sevgilinin sebepsizce ayrılma korkusu
    kontrol sağlayarak ayrılma korkusu

    aldatılma korkusu genel itibari ile güvensizlik ile alakalıdır. geçmişten gelen deneyimler ve ebeveynlerin kişiye yeterince özgüven aşılamamasından kaynaklıdır. bunu yaşayan kişiler en sağlıklı ilişkileri bile berbat etmek için elinden geleni yapar.

    sevgiliyi kaybetme korkusu bu 4 seçenekten en makul olanıdır. tam olarak sevgili ile alakası yoktur. insan, bir olayda kontrol sahibi değilse genel olarak bir huzursuzluk ve endişe halinde olur. yukarıda da saydık, temel bir yönelim haline gelen bu fikri sevgiliye yorduğunuzda, içinden çıkamayacağınız bir dehşet durumu yaşıyorsunuz. ama size sadece bilinmez duygular ile bağlı olan bir kişiyi kaybetme korkusu normaldir. hatta bu ilişki içinde insana bir motivasyonda sağlar. ama bu hislere güvensizlik ve şüphe eşlik ederse anormalleşir. buradaki güvensizlik ve şüphe, ilişkinin gidişatı ile ortaya çıkar veya çıkmaz. alt yapısı ilişkilerdeki dinamiklerdir.

    sebepsizce ayrılma korkusu özgüven eksikliğini işaret eder. süreli olarak bazı şeyleri yanlış ve eksik yaptığınızı/yapıldığını düşünmenize sebep olan bir bilinç altı pozisyonudur. yani korkuyu tetikleyen faktörler aslında diğer kişilik özelliklerinizin oluşurken yarattığı tahribattan ileri gelmektedir. bunda da sürekli olarak güvensizlik ve şüphecilik vardır. ama bu sonradan başlayan bir güvensizlik ve şüphecilik değildir, kişinin ikili ilişkilere başlaması ile ortaya çıkar. yaşanılan hisleri kendine fazla görme, öz güven eksikliği ortaya bu duyguları çıkarır. sürekli olarak karşı tarafın gideceği kurgusu üzerine yoğunlaşır. kendisini unutur ve varsa yoksa karşı taraf vardır ve bir gün biri gidecek ise, o da karşı taraftır!
    bir nevi (bkz: eziklik psikolojisi) olarak baş gösterir. karşı tarafa, aşırı değer verme veya fazla değer gördüyse, değersizleştirme noktasına kadar da gidebilir.

    kontrol sağlayarak ayrılma korkusu kazanmak üzerine kurduğunuz bir inşaatın temelsizce çökmeden önceki halini koruyabileceğinizi düşündüren ve en yanlış seçenektir. yaşama ihtimaliniz olan mutluluğu, kazanma içgüdüsü ile kendi elleriniz ile yıkmak anlamına da gelir. bir panik, kriz ve yanlış anlaşılma halinde hızlıca karar vermenize neden olur. aşırı derecede güvensizlik içerir. yapılan ve söylenen her şeyin size kasıt yapıldığını düşünmenize sebep olur.
    kendince başa çıkılmayacak bir durumu engelleme çabasıdır. kontrolsüz kaybetme korkusundan başka bir şey değildir. korkularınız yüzünden, size değer veren insanları da görmenize engeldir. her an tetikte beklemenize sebep olur. negatif düşünceler bu noktada başlar. buradaki korkunun sebebi ise kontrolsüzlüğe olan tahammülsüzlüktür ve bu seçenekte güvensizlik ve şüphe ilişkiden bağımsız kişinin geçmişinden gelir. genelde aileden gelen bir güvensizlik temeline dayanır.

    güvensizlik ile ilgili bir psikolog tarafından yazılmış basit ve anlaşılır bir makaleyi de buraya ekleyelim, göz gezdirebilirsiniz.
    güvensizlik problemi

    yaşanılan bu üçlü kombinasyon hiç bir ilişkide mutlu olmanıza izin vermez. sürekli olarak kendinize negatif sebepler bularak uzaklaşma eğiliminde olmanıza yada yine aynı senaryoda kendinizi üzmenize neden olur.
    sürekli olarak, paronaya, endişe, huzursuzluk ve kaygı bozuklukları ile yaşamınızı sürdürmek zorunda değilsiniz. güvensizlik tüm bunları besler ve sizi koruduğunu sandığınız bu temel nitelikler, aslında sizin yaşamınıza engel olur ve sizi zayıflatır.

    deneyimlerimizin bize yaşattığı haz ve olumsuzlukları iyi ve kötü olarak adlandırmak yerine, tüm deneyimleri hayatın bir parçası olarak ele almak, insanın ilerlemesine ve gelişim sürecine büyük bir katkı sunacaktır.

    özünde bizim yok saydığımız her şey aslında şuan nasıl davrandığımızın kanıtıdır. yani tüm davranışlarımız aslında bizim yok saydığımız, inkar ettiğimiz elementlerden oluşur. biz bunun farkında olmasak bile, çevremizdeki insanlar bizi tarif ederken, bizim yok saydığımız davranış ve duyguları belirterek tarif edecektir.
    yani bizi biz eden şey korkularımız ve şuan ki davranışlarımızdır. farkında olmadan kazanmak yerine kaybettiğimizi de göz ardı etmemek lazım.

    birilerine güvenmek ve şüphe duymamak elbet yeri geldiğinde bize çok şey kaybettirebilir, ama aşırı derecede güvensizlik ve şüphe kesinlikle kaybettirir.

  • ultrason odasında uzanmışsın. eşin ayağının dibinde. heyecan içinde ekrana bakıyorsunuz. doktor da çok umutlu. yüzü gülüyor. ve aleti karnına koyuyor. ekrana bakıyor. gözleriyle kısa bir arayış. birden yüzünde garip bir ifade. gözlerini kısarak bir kısa arayış daha. ve yutkunuyor. o yutkunmayı sen sanki ağır çekim izliyorsun. adem elması yavaşça aşağı iniyor, ardından daha da yavaş bir şekilde yukarı çıkıyor.

    eşinin yüzüne bakıyorsun. daha geçen hafta yine bu odada, yine şu an durduğu yerde, yine bu ekrana bakarken, gözleri dolmuştu mutluluktan. daha önce hiç ağlarken görmemiştin onu. "işte bu o anlardan biri" demiştin. "hafızana kazı bu anı, bu yüzü. en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın yıllar sonra. sakın unutma bu yüzü."

    ama şimdi sadece endişe var gözlerinde. odada da bir ölüm sessizliği. kimse soru sormaya cesaret edemiyor. makinenin uğultusu. karanlık. sadece ekrandan doktorun ve eşinin yüzüne yansıyan ışık. hadi konuşun! biri bir şey söylesin! ya da hayır. susun. hiçbir şey söylemeyin. sessizlik devam etsin. makinenin uğultusu olsun sadece. kimse konuşmasa, zaman dursa burada. bu şekilde kalsak. biz sadece umutla ekrana baksak, kimse bir şey söylemese.

    ama doktor ölüm sessizliğini bozuyor. "maalesef yine kürtaj."

    ben o yüzü hala unutmadım. bir de doktorun yutkunduğu o anı. vücudumu yavaşça saran korku dalgasını. kollarımda ve bacaklarımda ılık ılık ilerleyişini. parmaklarımın buz kesişini. doktorun konuşmasını. o konuştukça benim boğulacak gibi olmamı. ve aklımdan geçenleri.

    "bir sussa. bir sussa. tamam. her şeye tamam lanet olsun. ne yapacaksan yap. ama sus şimdi. bir çıksak şurdan. şu kapıya bir ulaşsak. aynı acı tekrar içimde inanamıyorum. ben aynı şeyleri mi yaşıcam şimdi tekrar? yarım saat öncesine dönebilsem. umut dolu. elim karnımda. konuştum ben onunla. defalarca. bu sefer farklıydı çünkü. çok hissettim bu sefer. haksızlık. bu nasıl bir tokat? yarım saat önce bu kadar mutluyken, şimdi.. korkuyorum demiştim bir arkadaşıma. kendimi çok kaptırmak istemiyorum. ama dayanamıyorum da. bu sefer farklı çünkü. çok hissediyorum bu sefer. sıranızı savdınız siz demişti. boş ver. keyfini çıkar bu güzel anların. bu güzel anlar. tarih oldu bir saniye içinde. yıllar sonra anlatılacak bir anı oldular. nasıl olur? daha yarım saat önce yaşıyordum ben bunu. bir çıksak şu odadan. bir sussa. nasıl haber vericez millete? ne kadar aptalım. dayanamadım herkese söyledim. aptal! şimdi telefonlar. aynısı ayşeye, fatmaya da oldu şimdi üç çocukları varlar.. aptal! dayanamadın! tutamadın çeneni! ama bu sefer farklıydı. çok hissediyordum bu sefer. bir çıksak şurdan. bir sussa. yer ayaklarımın altından kaydı dedikleri bu muymuş?"

    edit: yeri ayaklarının altından kaydıran o günler tarih olur, bir de bakmışsın kucağında gülümsemene gülümseyerek karşılık veren minik bir yavru var. o zaman umut var, inadına umut var.