hesabın var mı? giriş yap

  • bence teletubbielerin her biri ana karakterde mental retardasyon hastaliklarini gosteriyor.( ya da mental retardasyonun eslik ettigi hastaliklar: atipik psikoz,otizm,down sendromu vs. gibi) engelli cocuklarin cinsiyet ve toplumsal kimliklerden bihaber olmalarindan mutevellit teletubbieler de cinsiyetsiz ve bir cocugun dahi gosterebilecegi olgunluktan uzak bireyler. aralarinda herhangi bir hiyerarsi ya da feodal aliskanliklarinin tezahuru yok. aralarindaki iliski aile bagi olarak da tanimlanmiyor ancak guclu bir sevgi kontaklari var.bu da aile ici rollerin guc elestirisini yapiyor.
    yer altindan cikan kameragoz gibi sey ebeveynleri ve ogretmenleri ifade ediyor. direktiflerle engelli evlatlarinin hayatlarina yon veren ana baba ya da ogretmenler gibi dusunebiliriz.burdan da engelli cocuklarin egitilmesinin ne kadar onemli oldugu mesaji veriliyor.
    karinlarindaki televizyondan dis dunyaya baglanmalari da aslinda saglikli bireylerin algi dunyasindan haberdar olduklari ama kendi zihinlerindeki dunyada yasamayi daha uygun bulduklari, sosyal varliklar olduklari ve saglikli bireylerle de beraber yasadiklari gercekligini ve saglikli bireylerin dunyalarini yadsimadiklarini mesaji tasiyor. sonuc olarak her bir insan bireyinin diger hayvan bireylerden farkli olarak iradi canlilar oldugunu vurguluyor.ek olarak videolarin 2 kere yayinlanmasi teletubbilerin retarde olduklarini, ebeveynlerin ve ogretmenlerin egitimleri icin en basit duzeyde dil becerisi edindirme cabalarinin ve teletubbielerin gelisimini anlatmakta.
    bebek kafali gunes ise cok guzel bir anlam tasiyor. bir insanin dogumunun gunesle tasvir edilmesi romantik anlaminin da otesinde evrende bir yildizin dogumundan olumune kadar galaksi/galaksilerde biraktigi etkinin minimal bir ifadesi bence.
    herbir bolumde cok guzel metaforlar var. yaziyi genisletmek istemiyorum. her bolum cok derin kaygilar ve mesajlar iceriyor. izledikce daha hizli anlamaya basliyor insan. ama bir turlu anlayamadigim; bolum sonunda çim evin kapisi olmasina ragmen neden bacadan atlayarak indikleri ve iceri girdikleri?

    yazimi noktalamadan once bence teletubbieler dil ogrenmek icin muthis bir arac. mesela ilk bolumde flag kelimesi 4 farkli ses tonundan defalarca ve farkli ritim araliklari ile tekrarlaniyor ki bu sayede isitsel hafizada yer edinmesi saglaniyor kelimenin.ben ispanyolca seriye basliyorum. ola amigos.

    eyyorlamam bu kadardir. tenk yu.

  • ön edit: hesabın sırasını değiştirdim, edit kısmında daha isabetli bir sonuç olmalı.

    fiyatı 8300 türk lirası olarak açıklanmış yani an itibariyle $1044, €889, £807.

    müsadenizle hesap yapacağım, yanlış olabilir matematiğim çok kötüdür, bir hata varsa düzeltin...

    8300 liradan sırasıyla %20 ötv, %18 kdv ve %50 gümrük vergisini hesaplayacağım;
    (not: vergilendirmenin ilk olarak gümrük, sonra kdv, en son da ötv şeklinde yapıldığını düşünüyorum; eğer sıralama farklıysa vergi tutarları farklı olacak ama toplam vergi tutarı değişmiyor*, o yüzden tekil vergi tutarlarını tamamiyle doğru kabul etmeyin!
    not2: küsüratlı sayıları hesap dışı bırakıyorum o yüzden netice 1-2 lira kayabilir ancak sorun olacağını sanmam!
    not3: lütfen edit kısmına bakın)

    x+(x*20/100)=8300
    x=6916,6
    8300-6919=1381 lira özel tüketim vergisi?

    x+(x*18/100)=6916
    x=5861,01
    6919-5861=1058 lira katma değer vergisi?

    x+(x*50/100)=5861
    x=3907,3 vergisiz satış fiyatı
    5861-3907=1954 lira gümrük vergisi

    3907 türk lirası an itibariyle =€418=$491=£380

    8300 lira-3907 lira=
    €889-€419=

    *****4393 lira=470 euro vergi*****

    evet, türkiye'de sony'nin 3907 lira/419 euro'ya sattığı playstation'dan, devlet tam 4393/ 470 euro lira vergi almakta.

    böylece aldığınız her playstation ile; sony'e üretim maliyeti+araştırma ve geliştirme maliyeti+pazarlama maliyeti+nakliye maliyeti ile 419 euro kazandırırken, tek yaptığı var olmak olan türkiye cumhuriyeti devletine 470 euro yani sony'nin brüt kazandığından bile 50 euro daha fazla kazandırıyoruz.

    ne güzel iş değil mi? niçin türkiye herhangi bir ürün üretsin ki? zaten satılan her üründen hiçbir maliyet olmadan daha fazla kazanıyor.

    beyin bedava.
    __________________________________________________

    edit: en son kdv hesapla diyen mesajlar aldım, sonuç oranlar aynı olduğu için değişmeyecek -döviz değer kazandığı için değişti- ama biraz daha isabetli olması için o yoldan da hesaplayalım;

    x+(x*18/100)=8300
    x=7033,89
    8300-7033=1267 lira katma değer vergisi?

    x+(x*18/100)=7033
    x=5960,16
    6919-5960=959 lira özel tüketim vergisi?

    x+(x*50/100)=5960
    x=3973,33 vergisiz satış fiyatı
    5861-3973=1888 lira gümrük vergisi

    8300 lira-3973 lira=
    €892-€427=

    *****4327 lira=465euro vergi*****

    satış fiyatı: 8300 lira=€892
    matrah bedeli: 3973 lira =€427=500=€387
    toplam vergi: 4327 lira=$545=€465=

    eğer hesap böyleyse -ki muhtemelen doğrusu bu- sony'nin 3973 lira/427 euro'ya sattığı üründen devlet 4327 lira/465 euro vergi kesiyor demektir.

  • (bkz: grup hepsi)

    şaka maka değil he birbirine düşen kaç kız tanıyorum "ben erenim ben gülçinim" diye... ki hoş 5. sınıf yıl sonu gösterimde grubun 4 elemanından biri de ben olmuştum "yaalaan yalaaaan" diye allah benim belamı vermesin.

  • şaşırtıcı değildir.

    özgürlük, insan hakkı, aydınlanma, demokrasi, seçme-seçilme hakkı, laiklik gibi kavramların anayurdu avrupa'dır.

    faşizm, nasyonal sosyalizm, toplama kampları, ırkçılık, köle ticareti, sömürgecilik gibi kavramlar da aynı yerden çıkmıştır.

    o halde avrupa'yı sadece ilk gruptakilerle özdeşleştirmek yanlıştır. sadece ikinciyi de düşünmek hatadır.

    polonya'da o masaya gelip zorla oturan arkadaşlar, ikinci gruba dahil hepsi bu.

  • papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça hiddetle sorar:
    ''gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı? ''
    zangoçta derin bir sessizlik... papaz iyice köpürür...!!!
    ''sana soruyorum be adam! duymuyor musun beni?
    'hayır burdan hiçbir şey duyulmuyor efendim''
    "olacak şey mi! iki adım öteden beni duymuyorsun..''
    zangoç bıyık altından güler:
    '' isterseniz yer değiştirelim anlarsınız...''
    yer değiştirirler. bu kez zangoç seslenir:
    ''kilise için toplanan bağışları kim zimmetine geçiriyor?"
    papaz (mırıldanarak):
    ''hakikaten yahu! buradan hiç bir şey duyulmuyor''

  • 4 ayın sonunda 39 kilo vermemi, dolabımda bir bahar temizliği ile kutladım bugün.

    dolabımın yaklaşık %70i çöpe gitti bugün. kalanların yarısı da atmaya kıyamadıklarım, birine veririm dediklerim ve bol da olsa daha giyiliri olan şeyler. üstüme normal olan kıyafetim çok az. iç çamaşırından ayakkabıya kadar her şey çöpe gitti. (ayaklarım da ufaldı biraz, şişi indi zaar) şu an sadece iki çift ayakkabım var. biri spor ayakkabım, diğeri de kışlık botlarım. ayağıma giymeye çorap yok. hepsini attım. kıçıma giymeye don kalmadı sadfghfdfs hepsi çöpte. kabanlar, kazaklar, ceketler, elbiseler, pantolonlar, pijamalar... hepsi gitti.

    kelimenin tam anlamıyla, üstüme giyecek hiçbir şeyim yok. iyice kıvama gelene kadar alışveriş yapmamaya karar vermiştim üstelik. ama artık dondur çoraptır alıcaz mecbur. buna rağmen, aşırı mutluyum. işte kilo vermek böyle bişey.

    niye kıyafetlerini çöpe attın diye darlayanlar için edit: size ne arkadaş, size ne? ister çöpe atarım ister saklarım istersem yakarım istersem makasla kırpık kırpık yaparım yaa, babamın oğlu musunuz arkadaş "niye çöpe attın birine versene" diye hesap soracak kadar? ki zaten kalan kıyafetlerin bir kısmını "birine vermelik" olarak ayırdığımı belirtmişim. ki o birine vermelikler, hiç giyilmemiş olanlar. millet sırf fakir diye benim giye giye sündürdüğüm kıyafetleri kabul etmek zorunda mı? donumdan çorabıma her haltımı attığımdan bahsediyorum, eleman mesaj yazıyor niye birine vermedin diye. eski donumu mu vereyim lan bu kadar mı sapıksınız? manyak mısınız arkadaş? çok meraklıysan git sen dolabındaki eskilerini ver bi fakire. emin ol yer bezi yapıyorlar.

    birine hayır yapılacaksa, gidilip yeni alınır verilir. "al ben bunları giydim giydim paraladım, şimdi de sen giy" diye giyilmiş kıyafet verilmez insanlara. ayıp denen bişey var yaa...