ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kırmızı dudaklı yarasa balığı
-
balıkların kezbanıdır.
türkiye'de zombi salgını olsa olabilecekler
-
şişman olanlarına zombili derlerdi...
4 ocak 2020 natgeo istanbul paylaşımı
-
bu paylaşımda art niyet aramayan, ağır polyannadır.
amasya üniversitesi'nde yapılan yapay kol
-
iyi niyetli ancak vizyonsuzluktan ölü doğan bir proje daha.
istediğiniz kadar vatansız milletsiz ilan edin umrumda değil. bu proje dünyanın geldiği noktanın çoook uzağında duruyor. benim hep savunduğum bir şey var. bizim insanımıza ilk önce projelendirme öğretilmeli. bir ürün yapılacaksa harekete geçilmeden bu konuda neler yapılıyor bakması öğretilmeli.
elin liseli çocuğu beyin dalgalarıyla hareket ettirilen kolu 3d yazıcı ile basıyorken bizde halen hareket sensörü kullanılıyorsa bu olacak iş değildir.
eğer dünya hafiflik için karbon alaşım kullanıyorsa, parmak kontrolü için mikroservo motor kullanıyorsa, uyarım iletimi için direk sinir sistemini kullanıyorsa bizim bu devirde çıkıp bu ürünü yapay kol diye sunmamız acıklıdır. altı boş bir özgüvenin net göstergesidir.
bunu üreten arkadaş gerçekten bu konuda işe yarayacak bir ürün ürettiğine inanmasa herhalde kameraların karşısına çıkmaz. demek ki yapılanları bilmiyor. demek ki amputasyon sonrası kullanılacak yeni nesil protezler için harcanan milyonlarca dolardan habersiz.
arge bizim ülkemizde küçümsendikçe daha çok göreceğiz bu tarz ölü doğumları.
arge sadece fikir üretimi değildir. teknik gerekliliklerin belirlenmesidir, araştırmadır, projedir, tasarımdır, fizibilitedir.
bu konular ciddiye alınmadıkça bu ülkede erke dönergeci de bulunur, soğuk füzyon reaktörü de bulunur, evrim de çürütülür, kansere çare de bulunur. ancak sadece lafta yapılır bunlar.
günümüzde bilim de mühendislik de çok ciddi ön çalışma gerektiren uzmanlık alanları. 500 yıl öncesindeki gibi aklına geleni üretmeye kalkarsan hüsrana uğrarsın.
yapma demiyorum hobi olarak yap ama özgüvenini dizginle. ne ürettiğini araştır.
https://www.youtube.com/watch?v=_qupnnroxvy
#alayınıyargılayacaksınız
-
a- la - yı - nı yar - gı - la - ya cak - sı - nız !
yüzde altmışı evde zor tutuyoruz!
#yüzdealtmışıevdezortutuyoruz
kılıçdaroğlu demirtaş ve bahçeli'ye mektup la başlamış adalet yerine gelsin kampanyasının twitter'daki hashtagidir.
mhp milliyetçiliğin için, chp özgürlüğümüz için, hdp emanet oyların gerekliliği için hırsızları yargılayacaksınız.
biz milliyetçi hareket partisi'nin toplatılan afişlerini unutmadık. devlet bahçeli meydanlarda hatırla dedi hatırladık.şimdi devlet bahçeli'nin verdiği sözleri hatırlama zamanıdır. meral akşener hanımefendiye atılan haysiyetsiz iftiraların hesabını sormak zorundadır. fazladan 2 bakanlık için küçük hesapların peşine düşmek bu milletin iradesini hiçe saymaktır.
halk, bahçeli'ye, kılıçdaroğlu'na ve demirtaş'a güvenmiş, alayını yargılayacağız ortak söylemini benimseyerek partilere gereken yetki vermiştir.
şimdi görev zamanıdır gereğini yapınız.
#eleleverchpmhphdp
geçici koalisyon kur,
alayını yargıla
sonra erken seçim.
#yüzdealtmışıevdezortutuyoruz
#alayınıyargılayacaksınız
ayrıca şöyle bir kampanya daha başlatılmış : (bkz: önce hesap sor kampanyası)
bir de imza kampanyası başlatılmış : (bkz: temizlik hükümeti için imza kampanyası)
evde 3'ten fazla hayvan bulunmayacak
-
diyelimki bir akvaryumun içerisinde 3 tane balığım var, dördüncüyü alamayacak mıyım?
edit: "valla çok ibnesin :)))" diye iltifat eden de oldu. gün güzel gidiyor.
edit2: evet bunun da sorumlusu kemal kılıçdaroğlu'dur.
empresyonizm ve ekspresyonizm arasındaki fark
-
kelime olarak birbirlerinin zıttı gibi görülseler de aslında fonetikte olduğu kadar kontrast kavramlar değildir bunlar. nesnel değil kişisel olmaları, gerçekleri değil o gerçeklerin algılanış biçimini ön plana çıkarmaları gibi yönlerden dolayı ikisi de avangard akımlar olarak doğmuşlardır. ekspresyonizm, bir bakıma empresyonizmin araladığı kapıyı açarak daha ileri taşımıştır.
ayrıldıkları noktalar ise özellikle şunlardır:
-empresyonistlerin teması genellikle doğa ve manzaradır.
-manzarayı onlarda uyandırdıkları duygu ve izlenimle çizerler ki adları bu yüzden izlenimcilerdir.
-resimler ekseriyetle fludur. bu yüzden resimleri daha çok bir manzaranın akılda kaldığı ya da rüyada görüldüğü hali gibidir.
-gerçeği tamamen değiştirmez, sadece biraz bozarlar. boyutlarla, biçimlerle vs. oynamazlar.
-ışıkla oynamayı severler.
-açık alanda çalıştıkları için resimlerinde kısa ve aceleyle atılmış darbeler görülür.
-ekspresyonistlerin belirgin bir teması yoktur.
-biçim bozma ve abartı elzemdir, estetik kaygıları bulunmaz.
-kalın çizgiler, patlayan renkler kullanırlar.
-çizdikleri subjeye değil, onun çağrışımıyla bir duygu ifade etmeye odaklanırlar. yani subjeyi fikirlerini anlatmak için araç olarak kullanırlar hatta bazen eserde bir subje olup olmadığı bile belli değildir.
-empresyonist eserler melankoli, özlem, yalnızlık gibi daha naif duygulardan beslenirken ekspresyonist eserlerde yıkım, bunalım, korku gibi uç duygular hakimdir. zaten ww1'in buhranıyla başlamış bir akımdır.
-çoğunlukla atölye işi olduklarından eserlerde daha özenli ve artistik darbeler görülür.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"adam diyo ki ben kulhuvallahu ehad suresini bilmiyorum. olum zaten surenin yarısını okudun saf mısın sen?"
doğmamış çocukların şu an nerede olduğu sorunu
-
aslında o çocuk, sen, ben, satürn, plüton, deniz, maymun charlie, leylekler, kediler, bakteriler hepimiz evrenin ufak parçalarıyız. gelecekteki ya da geçmişteki şeyler şu an biziz, yarın bizler geleceğin başka parçaları olacağız ve geçmişte de geleceğin başka parçalarıydık. kendimize, insanlara, herhangi bir şeye fazla anlam yüklemeyelim, yayalara yol verelim.
nissan kaşkai
-
nissan qashqai'nin doğru yazılışıdır. ergen misiniz qashqai ne lan ?
özlem tekin
-
trt de staj yaptıgım yıllarda kendisine çekim öncesi mikrofon takmaya calışmıştım. vucuduna dokunmamak için özen gösterirken bocaladım kablolar dolandı vs sonra aldı mikrofonun yakaya takılacak kısmını alttan sokup tshirt ünün içinden geçirip yakasına taktı "aha bukadar iki elinle bişeyi dogrultamadın amk çaylagı" der gibi yüzüme bakmıştı.
bir de şunu eklemek isterim, kendisiyle o gün 3 ayri mekanda çekim yapmiştik. gün boyunca nereye gitsek minübüsün en arkasında stajerlerle oturmustu. sanki okul arkadasimiz gibi muhabbet etmiştik. gördügüm kadariyla egolarindan arinmis ve çok alcak gönüllü bir insan o yüzden bu alemden elini etegini çekmeye karar vermis olabilir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"bende, hizmetçim olsa onunla beraber kahvaltı edip nevresimleri değiştirirken yardım edecek bir tip var. o yüzden allah beni zengin yapmıyor."
detachment
-
rahatsız edici bir film. amerikan gençliği sahiden bu durumda mıdır bilmiyorum ama bizim gençlik ve eğitim sistemimizin çok değil en fazla 5 yıl sonraki hali budur. film çok kasvetli ve huzur bozucu olmasına rağmen verdiği güzel bir mesaj var. biraz sevgi ve biraz ilgiyle birilerinin hayatlarını değiştirebiliriz. fakat daha fazlası değil.
bu arada filmle ilgili oyunculukların hemen hepsi iyiydi ancak adrien brody bir erkek olmama rağmen baygın bakışlarıyla beni bile etkiledi.
ilk kez bir kızla yemeğe çıkacak erkeğe tavsiyeler
-
entrylerde gördüğüm kadarıyla en büyük çelişki hesap konusunda ortaya çıkıyor. naçizane bir tavsiye de benden olsun:
asıl mesele buluşmayı kimin ayarladığı. yemeğe çıkmayı siz teklif ettiyseniz ve ilk buluşmaysa lütfen hesabı ödeyin. pahalı yerlerde kasmaya gerek yok. özgün, küçük, pahalı olmayan ama lezzetli bir yer bulabilirsiniz eminim. hesabı kızın olmadığı bir anda ödemeniz daha hoş, fakat olur da kız tuvalete falan gitmediyse yapacak bir şey yok. bu noktada kızı da tartmış olursunuz böylece. kız hesabı ödemeyi teklif ediyorsa, birlikte ödeyelim* gibisinden bir şeyler söylediyse ya da tuvaletten dönünce "ya neden ödedin hesabı oldu mu şimdi" dediyse tamamdır!
işte o noktada hamlenizi yapın ve "ne var canım sen de bana yemekten sonra kahve ısmarlarsın."veya "bir ara şu anlattığın yemekten/tatlıdan yaparsın bana." derseniz iş bitmiştir. hem kibarca hesabı ödemiş hem de ikinci buluşmanın ayağını (belki de onun evinde) yapmış oluyorsunuz.
telefon mevzusu önemli. allah aşkına kızla buluşunca oynayıp durmayın şu telefonla, sessize alın gitsin.
son olarak mümkünse soğan/sarımsak yemeyin. ilişkiniz rayına oturunca yaparsınız onu. yoksa kızda "demek ki bu gece öpüşme ihtimali yok." fikrini baştan uyandırırsınız. o ihtimal olsa bile kendi ellerinizle yok etmiş olursunuz.
edit:imla