hesabın var mı? giriş yap

  • sinan bey ihtiyaç duydukları miktara gelmeden önce, 'şöyle pahalı, böyle masraflı' deyince yüzlerce milyon hatta belki milyar euroyu bulan bir kaynak gerekli sandım. meğer 1,5 milyon eurodan bahsediyormuş. araştırma yapmak isteyen bir bilim insanını düşürdüğünüz şu durumdan utanın ilkel çomarlar.

  • ondört, onbeş yaşlarındayım sene 98. kuzenimle su tabancalarının içerisine çamaşır suyu doldurup akmerkeze gittik. önümüze ne geldiyse vakko,mango,diesel girdik çaktırmadan sıkıyoruz kıyafetlere, cephanemiz bitmeye yakın ilk uğradığımız mağazalardan biri olayı çakozlayıp güvenliğe haber vermiş.

    alışveriş merkezinde olanüstü hal ilan ettiler, çıkanların üstlerini arıyolar filan. eylem silahlarını tuvalete atıp, şüpeli hareketler sergilemekten kaçınınıp sıvışmıştık. acayip eğlenceliydi!

  • biliyoruz bunun kalıcı çözümü bu uygulama değil fakat bugünü yaşanabilir hale getirmek zorundayız. yanlış saat uygulamasının sonuçlarını çocuklarımız için en aza indirmeye çalışıyoruz.

    okula gece karanlığında gitmek zorunda kalan evlatlarımızın güvenliğini sağlamak için finlandiya büyükelçiliği ile iş birliği yaptık. ilk etapta 750 reflektörlü kol bandı dağıtıyoruz.

    geçen yıl 10 bin olan reflektörlü çanta çıkartması dağıtımımızı ise bu yıl 20 bine çıkarıyoruz.

    link: https://twitter.com/…s06/status/1612752590034604032

  • dizi izlerken ya da kitap okurken karşıma çıkan ingilizce kalıpları derlemeye karar verdim: **

    1- to kill two birds with one stone

    anlamı: to solve two problems at once. türkçe karşılığı, tek taşla iki kuş vurmak

    2- a piece of cake:

    anlamı: something is very easy. yapılması çok kolay olan şeylerde kullanılır. türkçe benzeri çocuk oyuncağı diyebiliriz.

    3- in the blink of an eye:

    anlam: extremely quickly. bir şeyin çok çabuk olması anlamına geliyor. türkçe karşılığı ‘göz açıp kapayıncaya kadar’

    cümle:ın the blink of an eye, he was gone.

    4- be floating/walking on air:

    anlam: to be very happy and excited because something very good has happened to you. gerçekleşen güzel bir şeyden dolayı çok mutlu ve heyecanlı olma anlamında kullanılır.

    cümle: ever since she met mark, she's been walking on air.

    5- not the end of the world:

    anlam: not the worst thing that could happen. türkçe karşılığı ‘dünyanın sonu değil’

    cümle: we’re hoping to win, but if we finish second it won’t be the end of the world.

    6- you can't judge a book by its cover:

    anlamı: to not judge someone or something based solely on appearance. türkçe karşılığı ‘bir kitabı kapağı ile yargılayamazsın’

    7- learn your lesson:

    anlam: to decide not to do something again because it has caused you problems in the past. geçmişte sorun çıkaran şeyleri bir daha yapmamaya karar verme anlamına geliyor. türkçe karşılığı ‘ben dersimi aldım’

    cümle: i’m not going out without my umbrella again - i've learnt my lesson!

    8- `you can't make an omelet without breaking some eggs`:

    anlam: there's always a cost to doing something. her şeyin bedeli var anlamında kullanılır( bir kaç yumurta kırmadan omlet yapamazsın)

    cümle: this business idea can take you from zero to hundred in just a few years but you can’t make an omelette without breaking a few eggs.

    9- giving someone the cold shoulder:

    anlamı: to ignore someone. birini görmezden gelmek.

    10- the last straw:

    anlamı: the final source of irritation for someone to finally lose patience. türkçe karşılığı ‘bardağı taşıran son damla’ diyebiliriz.

    11- the elephant in the room:

    anlamı: a matter or problem that is obvious of great importance but that is not discussed openly. çok önemli olduğu açık olan ancak açıkça tartışılmayan bir konu veya sorun için kullanılır.

    12- stealing someones thunder:

    anlamı: taking credit for someone else achievements. başkalarının başarılarından dolayı övgü almak, ilgi çekmek durumlarında kullanılıyor.

    13- the best of both worlds:

    anlamı: means you can enjoy two different opportunities at the same time. aynı anda iki farklı fırsattan yararlanabileceğiniz anlamına geliyor.

    14- see eye to eye:

    anlamı: this means agreeing with someone. biriyle aynı fikirde olmak anlamında kullanılır.

    15- it's not rocket science:

    anlamı: it's not complicated. çok karışık olmayan durumları ifade etmek için kullanılır. (kendi başına kullanılır)

    16- hang in there:

    anlamı: don't give up. pes etme, dayan anlamında kullanılır. (kendi başına kullanılır)

    17- get out of hand:

    anlamı: get out of control. türkçe karşılığı ‘işler kontrolden çıktı’ (cümlenin parçası olarak kullanılır)

    18- better late than never:

    anlamı: it is better for someone to arrive or do something late than not to arrive or do it at all. türkçe karşılığı ‘geç olsun güç olmasın’ diyebiliriz.

    19- we'll cross that bridge when we come to it:

    anlamı: let's not talk about that problem right now. sorunlar hakkında şimdi konuşmayalım anlamında kullanılır. (kendi başına kullanılır)

    20- a bird in the hand is worth two in the bush:

    anlamı: what you have is worth more than what you might have later. tek başına kullanılan bu kalıbın türkçe karşılığı ‘eldeki kuş daldaki kuştan iyidir’

    21- a snowball effect:

    anlamı: a situation in which something increases in size or importance at a faster and faster rate. kartopu etkisi bir haberin, bir olayın zaman içerisinde büyüyüp bambaşka bir hal alması anlamına geliyor.

    cümle: the more successful you become, the more publicity you get and that publicity generates sales. ıt's a kind of snowball effect.

    22- fortune favours the bold:

    anlamı: a successful person is often one who is willing to take risks. türkçesi, talihten cesurdan yanadır. (kendi başına kullanılır)

    cümle: it is said that fortune favours the brave and that was certainly the case as the swimmers took to the icy waters despite the unfavourable elements, giving a teeth-chattering rendition of jingle bells as they did so.

    23- familiarity breeds contempt:

    anlamı: used to say that if you know someone very well you stop respecting them because you have seen all of their bad qualities. aşinalık küçümsemeyi besler olarak çevrilebilir.

    cümle: the couple could not stay together long after their wedding because familiarity breeds contempt.

    24- bite the bullet:

    anlamı: decide to do something unpleasant that you have avoiding doing. hoş olmayan, yapmaktan kaçındığımız bir şeyi yapmaya karar vermek için kullanılır.

    25- so far so good:

    anlam: used to say that something (such as a project or an activity) has proceeded well or without problems up to the present. her şeyin güzel ya da problemsiz gittiğini söylemek için kullanılır.

    cümle: "how’s your new job?" "so far, so good."

    26- ball is in your court:

    anlam: it is up to you to make the next decision or step. it is time for someone to deal with a problem or make a decision, because other people have already done as much as they can.

    diğer insanların ellerinden geleni yaptıkları artık bir sorunla uğraşmasının veya karar vermesinin kişiye ait olduğu anlamında kullanılır.

    cümle: i've helped him in every way i can the ball's in his court now.

    27- curiosity killed the cat:

    anlam: said to warn someone not to ask too many questions about something or is a proverb used to warn of the dangers of unnecessary investigation or experimentation. türkçe karşılığı, merak kediyi öldürürmüş. gereksiz deneyler yapan ya da çok soru soran insanları uyarmak için kullanılır.

    cümle: where are we going?' calder asked.curiosity killed the cat, dear. you'll find out soon enough.'

    28- have a crush on somebody:

    anlam: when you have a crush on someone it means you have developed a strong desire for the person. eventually it may grow into true love or your feelings might wear away. birine tutulmak/aşık olmak anlamında kullanılır.

    cümle: her sister has had a crush on his friend for a long time.

    29- ask somebody out:

    anlam: to invite someone to come with you to a place such as the cinema or a restaurant, especially as a way of starting a romantic relationship. türkçe çıkma teklif etmek anlamına gelir.

    cümle: she said she was going to ask him out to lunch.

    30- no pain no gain:

    anlamı: you have to work hard for something you want. istediğin bir şey için çok çalışmak zorundasın anlamına geliyor türkçe karşılığı acı yoksa kazanç yok.

    31- when pigs fly:

    anlamı: something that will never happen. asla gerçekleşmeyecek durumlar için kullanılır.

    32- to cut corners:

    anlamı: to do something badly or cheaply. bir şeyi kötü ve ya ucuz yapmak anlamına geliyor.

    33- a blessing in disguise:

    anlamı: an misfortune that eventually results in something good happening later on. ilerde iyi bir şeyin olmasına neden olan talihsizlikler için kullanılır.

  • killa hakan ve ceza'nın hayatlarının golünü yedikleri çalışma.

    iki yaşlı kurt aslında her şeyi çok iyi planlamıştı. son dönemde parlayan ve üstelik de kendilerine çok saygı duyan iki gençle bir şarkı çıkartacak ve piyasayı kasıp kavuracaklardı.

    isim de çok iddialıydı: fight kulüp. tam bir gövde gösterisi. iki genç iki yaşlı rapçi zirve bizim mesajını verecekti cümle aleme. yaşlı kurtlar da böylelikle yeni nesillere kendilerini sevdirecek ve popülerliklerini devam ettireceklerdi.

    ama olmadı. şarkıyı bitirmişler, hatta klibi bile çekmişler, birkaç küçük post production işi kalmıştı ve klibin yayın gününü iple çekiyorlardı. işte tam da o anda norm ender bombayı bıraktı. mekanın sahibiyim dedi ve ezhel ile ben fero'ya itibar suikastı yaptı. görünen o ki başarılı oldu.

    (küçük bir istatistik vereyim. an itibariyle norm ender - mekanın sahibi: 26 milyon izlenme, 808 bin like, 96 bin dislike. 8'e 1 beğenme oranı
    ezhel'in ender'e cevap niteliğindeki diss'i lolo: 9.6 milyon izlenme, 244 bin beğenme, 132 bin dislike. 2'ye 1 beğenme oranı )

    killa ve ceza bu klibi yayınlamak zorundaydı.çünkü bu saatten sonra fight kulüp projesini iptal edemezlerdi. tüm sosyal medya hesaplarından kendilerine linç oldu. ben fero ve ezhel ile nasıl yan yana olursunuz dendi. killa'nın bu eleştirileri absorbe etmek için çektiği videolar ise işe tuz biber ekti.

    böylelikle de bu ehtiyarlar norm ender - ezhel & fero savaşında lümpenlerin tarafında yer almış oldular ve norm ender'in elini güçlendirdiler. hepimizin bildiği şu "ben tek siz hepiniz" hikayesinden bahsediyorum.

  • öncelikle, uzun yıllardır tüm araçlarda gaz pedalları elektronik kontrollüdür, böyle mekanik hidrolik falan birşey yoktur. iki tane tel ecu'ya gider. en dibinde de bir kickdown switch vardır, gazı köklerseniz alet aceleniz olduğunu anlasın diye. çoğu sürücü gaz pedalına oraya kadar hiç basmadığı için varlığını farketmez. hani böyle sonuna kadar bastığınızı sanırsınız ya, ondan sonra biraz daha gider aslında.

    d, e ve daha üst sınıf araçlardaki 6 ileri ve daha fazla vitese sahip getrag, siemens ve zf'in üretimi olan tam otomatik şanzımanlar oldukça iyidir, fakat bunlarda bile tek ve temel sorun gecikmedir. açıkça hissedersiniz, gaz pedalı üzerinden verdiğiniz sinyallere araç 250ms ile 2 saniye arası gecikmeli tepkiler verir. genellikle düz vites savunucusu arkadaşların anlatmaya çalışıp da başarısız oldukları husus da budur.

    fakat paniğe mahal olmadığını belirtmek istiyorum, bu kavga da yorgan gidince bitecektir*.

    elektrikli otomobillerde şanzıman bulunmaz. vites kavramı yoktur. bu araçlarda kullanılan elektrik motorları ilk hareketlerinden itibaren çok yüksek tork ve güç değerlerini derhal ve aralıksız sağlar, devir yükselmesinden şikayet etmez, devir yükselince verimleri düşmez. elektrikli araçlarda vites değiştirme kavramı yoktur. gaz pedalına bastığınızda aracın tepkisi mecburen derhal ve anında değişir. otomatik vitesli içten yanmalı motorlu araçlardaki gecikmeler olmaz.

    bu vites veya şanzıman denen şey içten yanmalı motorların yalnızca belirli devir aralıklarında yeterli güç ve tork üretebilmesinden, yani verimsiz olmalarından dolayı icat edilmiştir. motorun kendi içindeki dönüş hızını aracın hızına göre belirli devir aralıklarında tutabilmek için dişli oranları değiştirilir. o changement kelimesinin şanzıman'a dönüşmesine şaşırmamalı.

    elektrikli otomobiller yaygınlaştığında aynı düz vites gibi ortadan kalkacak, eski bir teknoloji olarak tarihin tozlu raflarında yerini alacaktır.

  • bu ülkede 5'te kalkıp 800 metre yer altına inip güneş görmeden en ağır şekilde çalışan ve belki de "kaza!" sonucu hayatına veda etme ihtimali olan, maaşını alamadan patrondan tekme yiyen birisini aklıma geliyor reklamda.

    futbolculuğu çok emek sarfedilen çok kutsal bir meslek gibi gösteren sermaye babaları ancak kendileri çalar kendileri oynar.

    halk sizin ne bok olduğunuzu çok iyi biliyor. dünyayı kurtarana verilmeyecek miktarda büyük paralar ile bir futbolcuya veriliyor. çünkü sermayenin asıl amacı toplumların gerçeği görmek yerine maç izleyerek tahtlarına saldırmamaları.

    bir maçta 40 tekme yiyormuş. halkın suratına nasıl bakıyorsunuz lan!

  • "konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin ama dinlersen yeni şeyler öğrenebilirsin."

    demiş dalai lama. ne güzel demiş.