hesabın var mı? giriş yap

  • kıbrıs adası'nda bulunan, resmi isimleri ağrotur ve dikelya egemen ingiliz üsler bölgesi (sovereign base areas of akrotiri and dhekelia) olan, birleşik krallık topraklarıdır.

    ateşkes halindeki iki idareli bir ada olan kıbrıs'taki üçüncü aktör olan ingiliz üsler bölgeleri, zaten karmaşık olan kıbrıs'taki durumu daha da bulandırmaktadır. dikelya üsler bölgesi ayrıca fiziksel olarak birbirinden uzak ve sba (sovereign base area) yolu olarak anılan bir yol ile birbirine bağlanan iki ayrı bölgeden; dikelya garnizonu ve aya nikolas röle ve telsiz gözlem istasyonundan oluşmaktadır. bu iki bölgeyi birbirine bağlayan sba yolu belki de bütün kıbrıs üzerindeki en karmaşık statüye sahip toprak parçasıdır: yaklaşık olarak 6.2 mil uzunluğundaki bu iki şeritli asfalt yolun kendisi ve etrafındaki 15-20 metrelik şerit ingiliz toprağı, güneyi kıbrıs cumhuriyeti kuzeyi de kktc toprağıdır ve yolun her iki tarafında da yaklaşık 400-500 metre aralıklarla (asker barındırılan) rum ve türk gözcü kuleleri mevcuttur. resmen tampon bölge* olarak sayılmasa da, malesef rum ve türk'lerin birbirine bu kadar yakın sınırlarda olması sebebiyle tampon bölgede yaşanan sorunların çoğunun yaşandığı, ancak tarafların bm'nin görece kibar ve resmi tavrı ve genel hatları belli çözüm prosedürleri yerine birleşik krallık askerlerinin ukala ve umursamaz tavrıyla uğraşmak zorunda kaldıkları, neşeli, keyifli bir yerdir.

    ağrotur ve dikelya üsler bölgelerinin her ne kadar kuruluşları aşamasında yalnızca askeri üs olarak işlev görmeleri amaçlandıysa da, bugün ingiliz üsler bölgeleri içerisinde tahminen 7000 kadar sivil kıbrıs vatandaşı (cypriot) yaşamatadır (bu kişilerin neredeyse tamamı rum etnik kökenlidir) ve adanın karmaşık yapısından dolayı hem kıbrıs cumhuriyeti vatandaşı, hem ingiliz kraliyet tebaası sayılmakta, tercih edenler ingiliz pasaportu taşıyabilmektedir.

    */insert moar useless info here, soon /*

  • "yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."

    -tutunamayanlar-

  • bu tarz paylaşımların kocişimin bana soktuğu sik noktasına gelmesi yakındır.

    ek 2.1: mesaj ile beni terbiyeye davet eden arkadaşlar oldu, ama ben bazı konularda çirkinleşmeden kendimi ifade edemiyorum, idare edin.

  • modern caglarin baba hakki' sidir zidane. kendini yere atmaz, hakemi aldatmaz, gol atınca abartmaz, mutevazidir, yere duser dusmez hakeme bakmaz, kaybedince cirkeflesmez, efkarlanınca sigarasını yakar, tepesi atınca kafasını atar.

  • çalıştığım iş yerinde bir arkadaş vardı. benden yaş olarak 5-6 yaş falan büyük. aşırı derecede kitap okuyan birisi ve kitaplarını hiç yıpratmaz. okuyup bitirdiği kitabı rafa koy sıfır kitap diye satarsın o derece güzel bakıyor. bir gün elinde frp türünde bir kitap gördüm. oradan bir sohbet başladı. normalde hiç kimseye kitap vermeyen adam serinin ilk kitabını bana getirdi verdi. okudum bitirdim. bitirdiğim günün ertesi günü teşekkür edip iade ettim. bir sonraki gün üçlemenin geri kalanını getirdi. onları bitirdim verdim. bir üç tane daha getirdi.(kitaplara kendimden daha çok dikkat ediyorum emanet diye) bu sefer iade ederken yanında serinin yeni çıkan kitaplarından bir tane hediye ederek teslim ettim kitaplarını. abi adam bugüne kadar kime kitap verdiyse geri gelmemiş. benden anında geri alıyor, bir de teşekkür maksatlı yeni kitap hediye edince adam; yarın sırt çantası, torba vs şeyler getir işe gelirken abicim dedi. sordum neden diye. sen getir, sorma dedi. getirdim, iş çıkışı bindik otobüse, gittik onların eve. adam kütüphanesini açtı yemin ediyorum kitapçı açarsın. bi oda dolusu kitap. ağzına kadar kitap dolu. yerlerde, raflarda, dolaplarda her yer kitap. istediğin kadar kitap alabilirsin abicim. tek tek getirmekle uğraşma, hepsini bitir öyle geri getir dedi. yani adam olun. aldığınız kitabı geri verin. kimse size kitaplarını vermek zorunda değil. insanlara nasıl davranırsanız benzer şekilde karşılık alırsınız.

  • günümüzde çek cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan, kaplıcalarıyla meşhur olan karlovy vary'nin eski ve almanca olan ismidir.

    bölgedeki sıcak suların bizzat kutsal roma imparatoru iv. karl tarafından keşfedildiği ve bunun üzerine 14. yüzyıldan itibaren bu bölgeye yerleşimin başladığı bilinmektedir. bu yerleşim yerinin iyice ünlenmesi ise 18. yüzyılda bilim insanlarının yöredeki sıcak suları inceleyip, bu sular üzerine yayınlar yapmasıyla gerçekleşmiştir. bu yayınlardan sonra pek çok ülkeden insan tedavi amacıyla karlsbad'a akın etmeye başlamıştır. böylelikle bu şehir zaman içinde avrupa'nın en meşhur sağlık merkezi oluvermiştir.

    karlsbad, bittabi pek çok ünlü ismin de uğrak noktası olmuştur. örneğin; karl marx burayı üç kez ziyaret etmiş, hatta onun anısına kente bir heykeli yapılmış: link. aynı şekilde ludwig van beethoven'ın ziyareti anısına da bir heykel yapılmıştır: link. ayrıca tolstoy, kült romanı anna karenina'da karlsbad'a önemli yer ayırmıştır. karlsbad'ı ziyaret eden bir önemli isim ise mustafa kemal atatürk'tür. mirliva mustafa kemal, 1918 yazında tedavi amacıyla bu şehre gitmiştir. yaklaşık bir ay kaldığı bu şehirde de bir günlük tutmuştur. tuttuğu bu günlük, yıllar sonra ülkemizin ilk kadın tarih profesörü olan afet inan tarafından derlenip, kitap haline getirilmiştir.
    (bkz: m. kemal atatürk'ün karlsbad hatıraları)
    (bkz: karlsbad'da geçen günlerim)

    son olarak, paşa'nın günlüğünde yer alan komik bir anısını bu başlığa bırakmak isterim. (not: metnin günümüz türkçesine uyması için naçizane ufak tefek dokunuşlar yaptım)

    “4 temmuz 1918 perşembe
    program gereğince sabah saat 7'de marksbrun önünde kadehimi içiyorum. kadehi yarıladıktan sonra da yudum yudum hem içiyor hem de mühlbrun'a doğru yürüyorum. yağmur yağdığı için açık olan şemsiyemle başımı muhafaza ediyorum fakat paltomu ıslanmaktan koruyamıyorum. muşambamı şevki'ye vermiştim. o da arkamdan geliyordu. yağmur dindi, adımlarımı sıklaştırdım. hızlı hızlı adeta asker yürüyüşüyle yürüyordum. herkesin durup bana baktığını ve gülmekte olduklarını gördüm. yürümeye devam etmekle beraber etrafıma, geriye bakınıyordum. bir de ne göreyim. benim şevki, hemen bir-iki adım mesafe ile bana ayak uydurmuş, yere kadar uzanan benim muşambamın içinde kendinden geçmiş, kollarını sallayarak beni takip ediyor. talimhane meydanında acemi askerlerin yürüyüş talimi esnasındaki hareketlerinden biri... ben de gülmeye başladım... -ne yapıyorsun? dedim. -hiç efendim, dedi...” :)

    paşa'nın karlsbad'da çektirdiği hatıra fotoğrafları için: görsel 1 - görsel 2

  • filmi beğenmediğini söyleyenler "biliyorum çok tepki alacağım", "çok kızacaksınız bana" falan diyor. arkadaşlar size bir şey söyleyeyim mi? sizin film hakkındaki görüşlerinizi zerre sikine takan yok. sanırsın ki adam film eleştirmeni, akademi üyesi falan. sana niye tepki gösterelim amk, sen kimsin? iyi ya da kötü eleştirini yap filme sonra çek git. çok tepki alacakmış. evet sinema dünyası karışacak sen filmi beğenmediğin için, izleyecekler izlemekten vazgeçecek, "x adlı sözlü yazarı beğenmemiş, o zaman bu film iyi değildir." diyeceğiz. tövbe tövbe ya.

  • "komşudan gelen kısır tabağının "boş göndermek olmaz" denilerek kısır koyulup geri gönderilmesine kısır döngü denir."

  • merhaba ben salak oldugu icin hala size laf anlatmaya cali$an kadin.

    hataniz anne vs. embriyo ikiliginde oyunuzu ne idugu belirsiz bir embriyodan kullanmanizdan geliyor. henuz findik boyutuna gelememi$ bir dollenmi$ yumurtayi, bir bireyin hayatindan onemli saymanizdan bahsediyorum.

    "can almayi istemek" filan diye romantize ettiginiz $ey regl sirasinda atilan, kadinsaniz pedinizde filan goreceginiz parcalarla ayni boyutta bir pihti. siz hayatinizda regl olmami$, kanamami$, rahminden atilan yumurtayi gormemi$ bireyler olarak kalkip "o bi can taam mi" diye bagiradurun, kadin bedeni zaten surekli bir devinim icinde. yumurtasi dollendiginde de istemiyorsa o dollenmi$ yumurtayi yok etme hakkina sahip. bu kar$ila$tiginiz agresif tavrin sebebi de sizin "e bi kere kalmi$in hamile, dogur gitsin" yav$akligindaki tutumunuz. kimse (dogurduktan sonra evlatlik verse bile!!!) o istemedigi hamileligi dokuz ay ya$amak zorunda de-gil.

    size gore findik boyutundaki embriyo > kadinin butun hayati.
    i$te tam da bu yuzden gerizekalisiniz.