ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
uyku kalitesini artıran şeyler
-
boş bir beyin.
anne ve kızlarını yaya geçidinde ezen sürücü
-
ülkedeki insanların yaya'ya bakış açısı bu. gaza basacaksın geri çekilecekler, yol vermek mi? güldürme beni. şöförlerin yaya görünce hızlandığı anlayış bitmedikçe bunların başımıza gelmesi oldukça olası.
7 mayıs 2020 ibrahim gökçek'in vefat etmesi
-
bir an ibrahim melih gökçek zannettiğim olaydır
rutkay aziz
-
hani bir kesim var ya, güdüldükleri adamları çok iyi birer hatip, çok iyi birer konuşmacı olarak betimliyorlar, oysa ki bağırmaktan veya ağlamaktan başka birşey yapmayan adamlar onlar..
işte o adamlar, rutkay aziz'in altın portakal'da yaptığı konuşmayı, prompter'sız, kağıtsız 10'da biri olacak şekilde yapabilsin, dişimi kırarım..
içeriğine, goethe'den örneklerine falan hiç girmiyorum bak..
lisedeki en arka dörtlünün bugünkü durumu
-
biri hacettepe tibbi bitirdi, yillarini zorunlu hizmet ile gecirirken evlendi dunya tatlisi bir kizi var.
biri odtu elektronigi bitirdi, cok ucuk bir insan oldugundan standard bir is bulmayip kendi sirketini kurdu. birkac makine icat etti (evet hakikaten icat etti oyle bir adam), ama sonunda ulkeye dayanamayip isvec'e goctu simdi orada bir sirket kurdu avrupa bilim destek fund'larindan yararlaniyor.
biri bogazici elektronigi bitirdi, mit'ye doktoraya gitti. yillar yili calisti aldi doktorayi, sonra konusma firsatimiz olmadi.
biri de mal mal eksisozlukte entry girmekte an itibariyle.
not: fen lisesi
kolalı jelibon yerken önce kapağını ısırmak
-
insanlarla anlaşıp anlaşamayacağımı ortaya çıkaran testin değişken elemanı..
şişe şekline gereken saygıyı göstermiyosa o insanla işim olmaz..
1967'de istanbul
-
pırıl pırıl, muhteşem görüntüler.
görüntülerin en önemli detayı şu:
taksim meydanı 50 yıl önce bugünkünden herhalde 50 kat filan daha güzel. neredeyse uygar bir şehir meydanına benziyor.
edit: ayrıca gerçekten de ortalıkta tek bir türbanlının olmadığı, ülkenin balkan ülkesi havasında olduğu görüntüler. o günden bugüne bakınca dubai'ye dönmüşüz hissi geliyor insana.
edit2: bunun nesi gg yahu? şaşırdınız iyice. ülkenin geldiği hali sevmek zorunda mıyız lan?
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
sobanın borusu gosterilir.
- bu ne bil bakalım?
- soba kablosu.
- ??? (aslında dogru lan.)
italyan sineması
-
bizde pek az bilinen bir yönetmeni işaret edeceğim: francesco rosi.
salvatore giuliano (1962), il caso mattei (1972), lucky luciano (1973), cadaveri eccellenti (1976) gibi anlatılarında sosyo-politik çalkantılara duyarlılığını ortaya koymuştur. sayılan filmlerde italyan devleti ile mafya arasında güçlü bağlantılar kurmuş, sol perspektiften sağcı hükümetlerin politikalarını ve çevirdikleri entrikaları mahkûm etmiştir.
kendisiyle henüz tanışmayan sinefillere ivedilikle tavsiye olunur.
edit: imla
4 şairin tomris uyar'a aşık olmasının sebebi
-
tomris uyar hukukçu anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelir. robert koleji'nde eğitim görmüş çevirmen ve öykü yazarıdır.
şair ülkü tamer ile evliyken cemal süreya ile yasak aşk yaşar ve bu ilişki de bitmeden turgut uyar ile evlenir. edip cansever ise tomris uyar'a platonik aşk besler.
dört şairin de tomris uyar'a aşık olmasının sebebinin sadece dayanılmaz cazibesi olduğunu düşünmüyorum. bu kadında farklı olan bir şey var. bu 4 erkeğe çok iyi gelmiş olan bir şey. zeki bir kadın olduğu aşikar ama sadece zeka olduğunu da düşünmüyorum. bu dört erkeğin ortak bir noktası olmalı ama ne?(bkz: tomris uyar).
bir otelin kalitesiz olduğunu gösteren detaylar
-
şu sikko sabundan olması yeterlidir.
yaran fıkralar
-
temel, hac farizasını yerine getirmek üzere eşi fadime'yi de yanına katıp kabe'ye gitmiş.
sıra şeytan taşlamaya gelince fadime kocaman taşları alıp iblise fırlatıyor. her seferinde daha büyük bir hınçla koca koca taşları alıyor, "kör gözüne şeytan" diyerek fırlattıkça fırlatıyor.
elinde taş kalmayınca ayakabısına eğilip çıkarıyor.
tam fırlatacakken temel yetişip kolundan tutuyor ve sinirli bir şekilde, "sen ne yapıyorsun?" diye soruyor.
panikleyen fadime, "şeytan taşlıyorum ne yapacağım?" diyebiliyor ancak.
aldığı cevaptan tatmin olmayan temel iyice hiddetleniyor: "ula manyak mısın kadın? sen bunun kim olduğunu biliyor musun?"
fadime, "kim olacak şeytan iştee" deyince önce "ya sabır" çekiyor, sonra hafiften kulağına eğilip akıl vermeye başlıyor:
"ula gözünü seveyim beni çıldırtma! taşladığın şeytan bir zamanlar allah'ın en sevgili meleğiymiş. yarın onların arası düzelir, biz kötü oluruz. sen her ihtimale karşı taşları ölçülü at!"
...................
belki daha önce burada yazılmış bir fıkra olabilir ama çalıştığım kurumda 15 temmuz darbe girişimi sonrası fetöcü olduğu için khk ile atılan vatandaşların bir bir geri döndüğünü ve çalışmadığı döneme ait maaşları da faiziyle aldığını görünce (ki kendileri net fetöcüydü) bu fıkrayı bir anımsamak, anımsatmak istedim. hatta dur bununla ilgili bir de başlık açayım.
(bkz: fetöcülerin memuriyetlerine bir bir geri dönmesi)
asgari ücreti 1300 tl yaptık olmaz dediler oldu
-
bir ahmet davutoğlu sözü.
"asgari ücreti 1300 tl'ye çıkardık, olmaz dediler oldu. fazla dediler hayır dedik."
olmaz diyenler kendileri değil miydi ya? paralel bir evrene mi geçtik ne oldu?
edit: video burada.
41:30'dan itibaren.