hesabın var mı? giriş yap

  • lan gelsin bize 3 milyon suriyeli + 1 olur ne var. hatta lubna ve afrika da gelsin. kavimler gocu konusunda deneyimliyiz.

  • diyelim ki siyasi mesaj iceriyor, ne var bunda?
    ulan konusmak suc, twit atmak suc, sokakta hak aramak suc, insanca derdi dile getirmek suc..birakin da sarkilar serbest olsun..
    yeter aq..
    üstüne alinan alinsin, bir bok yapamazsiniz!

  • http://www.youtube.com/…ure=fvwp&v=gpr84xf7n5s&nr=1

    cumhurbaşkanının ingiltere kraliçesi ile buluşması.

    millet kavga ederken gelen yorum;

    "here is a little misunderstanding. that first lady and president are not from turkey(istanbul, raki, kebab, bosphorus). they are from sincan(xinjiang) region of china. they are president and first? lady of uygurs! please do not confuse with turkey-turks.
    ps: yukarı parmağa(beğen) basın destek verin ibneler. ihaleyi uygur türklerine yıkalım."

  • vay be, birkaç sene öncesine kadar hürriyet takip ettiğim başlıca haber siteleri arasında geliyordu. şu an bakınca bu köklü gazetenin bile aciz bir hale geldiğini üzüntüyle görüp kapattım haberi.

    yazık.

  • kurum: bakkal.
    pozisyon: bildiğin bakkal pozisyonu.
    mesai: esnek.
    maaş: keyfime göre
    artıları: olm bakkalım lan ben bakkal !
    eksileri: lan bakkalım diyorum bakkal ??

  • gerçek hayatta da etkisinden çıkılmıyor. geçen gün boş çekici gördüm şehir içinde. bi mutlu oldum anlatamam. kocaman böyle heybetli. man. dorse alcak muhtemelen birazdan. korna çalıp selam verecektim de kim lan bu düdük demesin diye çekindim :(

  • on üçüncü yüzyılda başlayan saat karmaşasının yansımaları modern zamanlara kadar gelmiş, hatta 1966’da amerika’da radikal çözümlere gidilmek zorunda kalınmıştır.

    on beşinci yüzyılın başlarında, avrupa’da bir şehir için bir saat kulesine ya da en azından, her yönden görülebilen bir saate sahip olmak, büyük bir olaydı. örneğin ingiltere’de windsor kalesi için 1350’de yapılan saatin, sırf çanının içindeki tokmağın 80 kiloya yakın olduğu kayıtlarda yer almaktadır.

    ingiltere’de edward iii ile fransa’da charles v, bir “saat yarışı” içine girmişlerdi. ortaçağ avrupasında, bir şehrin itibar görmesi, şehir olarak kabul edilebilmesi için büyük saatleri olması gerekiyordu. hatta şehirler, zaman zaman, “bizim saatimiz, sizin saatinizi döver” mücadelesine dahi girmekteydi: chartes’da bir katedral, saatin çanının yapılması için tarif vermekteydi: “palais royal’deki saat gibi veya daha iyi olacaktır. ses, eşit ölçüde güzel ve ahenkli olacak, saatin yapımında kullanılan metaller ise, sayıca ve ağırlık olarak, paris’tekini geçecektir.”

    böylesi saatleri yapabilmek için, şehirler, maddi krizleri dahi göze alıyorlardı: yine fransa’da, montelimar’da bir şehir saatinin yapımı, on altıncı yüzyılda, şehri, iflas noktasına getirmişti. bu masrafın gerekçesi ise, bilimsel nedenler değil, kentin/kasabanın gururunun okşanması idi. (mesela, 1410’da slovakya’da yapılan bir saatin kadranı, saatin yapımında maddi destek vermeyen cimri mahallelerce görülemeyecek şekilde yerleştirilmişti. eğer saatin yapımı için para vermiyorlarsa, saatin kaç olduğunu görmek için, yürümeyi de göze alacaklardı.) yine de, şehre ait bir saatin var olmasının beraberinde getirdiği prestij, daha ufak maddi kaygıların önüne geçiyor ve bu saatler, şu ya da bu şekilde yapılıyordu.

    bu, zaman içinde, kentlerdeki saat adedinde ciddi bir artışa yol açtı. tabii ki, mahalli saatler arasında da ciddi bir farka yol açtı; saatler, öğlen 12.00’ye göre ayarlanmaktaydı ama bu, kentten kente de farklılık gösterebiliyordu. halkın bunu pek umursadığı yoktu, ama gerçek zamanın ne olduğunu kimse bilmiyordu. öğlen ise, belli bir noktada mı öğlendi, yoksa 100 km ötede mi öğlendi? hemen hemen aynı zamanlarda, amerika’da, benjamin franklin, gün ışığından daha fazla faydalanılması ile ilgili birtakım şeyler söylüyordu. daha sonra da zaten, demiryolları ve trenler ortaya çıktı.

    trenlerle beraber, bir problem de doğuyordu; her şehirde saat farklı iken, yolcular, trenin henüz gelip gelmediğini nereden bileceklerdi. saatlerin doğruluk problemi pek yoktu, ama doğruluk da tek başına işe yaramıyordu. bir süre, iki kadranlı saatler kullanıldı, bunlardan biri “mahalli saat” için, diğeri de “tren saati” içindi (hatta henry ford’un dahi bu model bir saat tasarımı vardır). zor bir uygulamaydı ve devamı gelmedi.

    1884’de, bu meseleyi kökünden halletmek üzere uluslararası bir kongre toplandı. kongre fikri, ileri görüşlü bir mühendis olan kanadalı sandford fleming’den çıkmıştı. 1884 ekim ayında, yirmi dört ülkenin katılımı ile, washington dc’de uluslararası meridyen konferansı yapıldı. katılan yirmi dört ülkenin yirmi ikisi, greenwich için oy verdi. greenwich’in karşısına rakip olarak çıkan adaylar arasında, piramitler, kudüs ve hatta bering boğazı vardı. oy vermeyen fransa, ingiltere’nin metrik sistemi kabul etmesi kaydı ile oy verebileceğini belirtiyordu. fransa 1911’e kadar, kabule yanaşmadı ve hatta o tarihten sonra dahi, “gmt” ifadesini kullanmak yerine, bunun, paris zamanına göre, 9 dakika 12 saniye farkını belirterek telaffuz ettiler. çin de kabul etmeyen ülkeler arasındaydı, beş zaman dilimine yayılmalarına rağmen, tek bir saat uygulamasını benimsemişlerdi.

    her zaman ve birden bire kabul edilmemekle beraber, zaman içinde gmt dünya standardı haline geldi (mesela, detroit 1900’e kadar, kendi saat uygulamasını değiştirmemiş ve daha sonra da, kentin bir yarısı gmt’yi kabul etmişken, diğer yarısı eski saat uygulamasına devam etmiştir).

    1907’de, ingiliz bir mühendis olan william willett, gün ışığından tasarruf ile ilgili bir çalışma yayınladığında, kendisiyle alay edilmişti; bu sayede gece saatlerinde yakıttan* tasarruf edebileceklerini farkeden almanlardan ise büyük destek geldi.

    gün ışığına göre ayarlama yapılması, 1960’lara kadar, iyi kötü ve son derece düzensiz bir şekilde devam etti. bazen yapılıyordu, bazen işlerine gelmiyordu, örneğin ikinci dünya savaşı esnasında, uygulamada aksaklık ve kesintiler olmuştu. bu, büyük bir kargaşayı da beraberinde getiriyordu. şehirden şehre, eyaletten eyalete farklı saatlere göre hareket ediliyordu. mesela ohio ile west virginia arasında, 60 kilometrelik bir yolda, yolcular, yedi ayrı saat değişikliğinden geçiyordu. 1966’da, “uniform time act”, yani, zamanın kontrolünü, kentlerden kasabalardan alıp, bir düzene sokan kanun kabul edildi. yine de indiana (bazı bölgeler hariç) ve arizona (navajo yerleşim alanları hariç) gün ışığından faydalanma uygulamasını tümüyle reddetti. yani, tartışma, günümüzde dahi devam etmektedir.