hesabın var mı? giriş yap

  • zehra halama benzettim, umarım değildir.

    edit: bir kaç densiz mesaj attı. buradan toplu cevap olsun.
    halamın fıtığı var kardeşim. ameliyatla geçmeyince bu tarz yöntemlere bakıyordu. o anlamda dedim. yoksa natalie portman değil kendisi.

    lütfen editi: olm favlamayın artık, eniştem görürse, o direkte sonraki dansı bana yaptırır.

    son edit: halamla görüştüm dans benim için bir yaşam biçimi, tutkudur dedi. *

    en son edit: madem bu debeye girdi.
    "bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklükten başka bir şey değildir." ~atatürk

  • tehdit edilmesi suç kesinlikle. maraş dondurmacısı gibi gezen biriyle en fazla dalga geçilir. niye bu kadar ciddiye alıp, tehdit eder ki insan?

  • yine lince ugruyacagim lakin, turkiye de inanilmaz bir kedi, kopek yogunlugu var sokaklarda. bir cozum bulunmali. tamam ben de hayvan severim lakin. kardesim var 4 yasinda. boyle bir olay basina gelmesini istemiyorum. ya da rastgele birinin isirilip. haftalarca ıgne vurdurmaya gitmesi filan pek guzel isler degil.

    edit: oha adam evrimin anasini sikmis. genetiginde saldirmak yokmus. hele o kopekler 3-4 den fazla olsun.( gruplasmak genlerinde var, eskiden avlari daha rahat yakalamak icin gruplasirdilar) direk hircinlik katsayilari 3 katina cikar. tehlike ya da av gorurseler, sadece birinin saldirmasi bile degil, one atilmasi yeterli, suru psikolojisiyle hepsi saldirir. bunlar evcillestirilmeden once, doga da yaptiklari olaylardan gelir. ana!! insan bu demez, tehlike ya da av olman yeterli.

    edit 2: hic bir zaman tum kopekleri oldurun demedik. toplayin basibos kopekleri, barinaklara filan alin. kisirlastirmalarini dogru duzgun yapin. sayilarini boylece kontrol altina alin. bakabilen aileler zaten evine aliyor. disarida besleyenler ise, barinaga da yardim yapabilir. devletin ilk amaci insanlarin guvenligini saglamaktir. ınsanlari tehdit eden insan da olsa hayvan da olsa bir seyler yapilmalidir. polonya'da yasiyorum. sokak kopegi denen bir olgu yok. kedi yok. lakin evlerin yuzde 70'in de kedi ya da kopek var.

  • her boşluğa sağına soluna bakmadan pat diye atlamalarıdır. sonra da motorcuları fark edin diye bas bas bağırmalarıdır.
    edit1:imla
    edit2: mesajla uyaran arkadaş eklememi istedi; "yol olmadığında fütursuzca kaldırıma atlamaları"
    edit3: ara sokaklarda yayaların arasından zikzak çizerek hayvan gibi gitmelerini de eklememi istedi bir arkadaş.
    edit4: ters şeritten gidip yol vermedin diye bozuk atmalarını da ekleyelim.

  • yaşayan en büyük ikinci sanat eleştirmeni ertuğrul özkök'ün - en büyüğü için (bkz: hıncal uluç) - hürriyet'in pazar eki'nde yer alan söyleşisinde yaptığı açıklama. rec by saatchi'den çıkan "arta kalan zamanda" albümünde sevdiği 15 aryayı derleyen özkök'ün kendisiyle bu vesileyle yapılan söyleşideki açıklaması gerçekten düşündürücü:

    "ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır."

    bu açıklamadan sonra hafif bir içim geçmiş, uyumuşum. rüyamda sezai karakoç, ece ayhan ve cemal süreya'yı gördüm. aralarında doğuş ve hilal cebeci ayrılığı hakkında tartışıyorlardı. daha sonra turgut uyar geldi ve "size genç şair doğuş'un şiirlerini getirdim, haydi birlikte okuyalım" dedi. okumaya başladılar:

    eserin adı: uyan (doğuş adlı albümünden)

    zordu bu anı beni yordu
    yokluğun beni vurdu
    zordu bu anı beni yordu
    ayrılık beni vurdu

    düşünmeden uğra bana
    kapım açık hala sana
    ayrılığın vurdu aya
    yansıdı odamın duvarına

    uyan uyan uyan
    gönlüm uyan
    dayan dayan dayan
    ruhum dayan

    seni de bir gün severler
    sevda yüklü trenler
    boş raylarda ilerler
    sevenleri üzenler
    hep o yolda giderler

    eserin son bölümünde sezai karakoç ağlamaya başlamıştı. "ben neden böyle yazamadım hiç?" dedi. turgut uyar, diğer esere geçti:

    eserinin adı: bebişim (hadi hızlandır albümünden)

    dayanir mı bedenim bu acıya
    alısır mı ruhum sensizlige
    yüreğimde gözlerimde nefesimde
    kaderimsin duam yeminimsin
    kalbim kalbini görmediği zaman
    atar mı sence bir daha

    bebişim bebişim teninin kokusunu özlemişim
    bebişim bebişim bebişim
    canımdan bile sevdigim herşeyimsin...

    "bebişim" kısmında ece ayhan sigarasından derin bir nefes aldı... "hiçbir zaman doğuş gibi yazamayacağız, hiçbir zaman..." dedi. turgut uyar devam ediyordu okumaya:

    eserinin adı: uh uh (denge albümünden)

    şimdi sana söylüyorum
    içimdeki aşkı çıkar onu
    çıkar onu çıkar onu bebeğim

    vazgeçilmez terkedilmez
    içimdeki tutku
    al al al al al al
    uva uva oh oh

    kaldır üstündeki kara bulutları
    serbest bırak alev alsın

    özellikle "al al al al uva uva oh oh" bölümünden sonra, şairler "olmaz böyle şey" nidalarıyla "doğuş şiirlerindeki imgelem zenginliği" hakkında hararetli bir tartışmaya giriştiler. hatta sezai karakoç ile ece ayhan neredeyse birbirine girecekti. o sırada ertuğrul özkök geldi ve "ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır." dedi. sezai karakoç "ne demek fark görebilecek misiniz? doğuş bizden milyon kat iyi...dalga mı geçiyorsun bre?" dedikten sonra koşup irice bir budaklı meşe odunu kaptı. .. tam o anda uyandım. bilgisayarımı açıp, doğuş’un resmi sitesinden fan clup bölümüne girdim ve hemen üye oldum. çok mutluydum. üstelik nickim de uvercinka ‘ydı.

    http://www.hurriyet.com.tr/…791.asp?gid=59&sz=15434

  • -diyalog kurmayı neden düşünmediniz?
    -kurdum işte.
    -fotoğrafınızı çekebilir miyim?
    -buyurun
    ve kadın;
    -sizi teşhir edeceğim.
    genç adam ineceği durak geldiği için umursamaz bir tavırla kapıya yaklaştı.

    (bkz: alfa)

  • aziz sancar gittigi icin aziz sancar oldu.

    gidenler garson degil aziz sancar, ugur sahin olmaya baksin. insanliga sunduklari katkilardan illa ki nasibimizi aliriz.

  • sosyal mesafelenme (social distancing), insanların kamusal alanlardan izolasyonu ile birlikte, toplum içinde hareketlerini sınırlandırma olarak tanımlanabilir. sağlık yetkilileri insanları halka açık toplantılardan kaçınmaya, evde daha sık kalmaya ve birbirlerinden uzak durmaya teşvik eder. sonuçta sosyal mesafeleme ile insanlar daha az hareketlidir, mobilite azdır ve birbirleriyle daha az etkileşime girer.

    işte covid-19 ya da sars-cov-2 için the washington post'un yayınladığı oldukça güzel ve etkili bir simülasyon var ve sosyal mesefelemenin ne kadar faydalı olduğunu bize çok net anlatıyor. washington post'daki harry stevens'in bu makalesini, sözlüğe taşımak istedim. buyrunuz:
    (özet geç diyenler için: evde oturmanın, gerektirmedikçe dışarı çıkmamanın,kalabalıklardan olabildiğince kaçınmanın faydasi muazzam)

    her şeyden önce, coronavirus'ün exponansiyel artışı, yani oluşturduğu üstel eğri herkesi endişelendiriyor. üstel varsayıma göre, örneğin vaka sayısı her üç günde bir ikiye katlanmaya devam ederse, mayıs ayında abd'de yaklaşık yüz milyon vaka olur. aslında bu bir matematik, kehanet değil. ancak bu noktada hatırlamakta fayda var, gerçek dünyada hesap böyle olmuyor. çünkü belli bir noktadan sonra artis hizi onemli olcude düştüğü için, işte bakkal matematigi ile x gün sonra y milyon kisi ölür seklinde cikarim yapmamali.

    burada amaç zaten eğriyi mümkün olduğunca düzleştirmek.

    sars-cov-2 seyri (united states), üstel eğri : https://hizliresim.com/0zfuyu

    halk sağlığı uzmanları göre, insanların kamusal alanlardan izolasyonu ile birlikte, toplum içinde hareketlerini sınırlandırırılması yani social distancing “sosyal mesafe” uygularlnırsa, virüsün yayılması yavaşlar.

    öncelikle herhangi bir önlem alınmadan, covid-19 aylarca katlanarak yayılmaya devam edecektir. nedenini anlamak için fake bir hastalığın bir popülasyona yayılması simüle edilmiş:

    (simülasyonlarda, mavi noktalar sağlıklı insanı, turuncular hasta insanı temsil ederken mor noktalar ise iyileşen insanları temsil etmekte)

    https://gifyu.com/image/itzu

    sadece 5 kişilik bir popülasyonda bile virüsün yayılması görüldüğü gibi uzun sürmüyor.

    daha sonra, hastalığın 200 kişilik bir kasabada yayıldığında ne olacağını görelim. kasabadaki herkesi rastgele bir pozisyonda başlatacağız, rastgele bir noktadan hareket edeceğiz ve bir kişiyi hasta yapacağız.

    hasta insanların sayısını temsil eden eğrinin eğiminin, hastalık yayıldıkça nasıl hızlı bir şekilde arttığına ve daha sonra insanlar iyileştikçe nasıl daraldığına dikkat edelim.

    https://gifyu.com/image/itz8

    şimdi de, gerçek covid-19 söz konusu olduğunda,nüfusunun büyük bir bölümünü enfekte etmeden önce virüsün yayılmasını yavaşlatmayı deneyelim. bulaşıyı yavaşlatmak için, çin hükümetinin hubei eyaletine empoze ettiği gibi, zorunlu karantina uygulansın.

    https://gifyu.com/image/itzv

    ancak buradaki sorun da görüldüğü gibi şu: gerçekte umduğumuz gibi, hasta popülasyonu sağlıklı olandan tamamen ayırmak pratikte imkansız. sonuçta, ülke büyüklüğünde bir hapishane inşa edemeyiz.

    işte burada devreye giren nokta sosyal mesafeleme (social distancing) yöntemi.

    her şeyden önce, sağlık yetkilileri insanları halka açık toplanmalardan kaçınmaya, evde daha sık kalmaya ve diğerlerinden uzak durmaya teşvik eder. insanlar daha az hareketli ve birbirleriyle daha az etkileşime giriyorsa, virüsün daha az yayılma fırsatı vardır. bu uygulamada bile insanın doğası gereği bazı sorunlar mevcuttur. pek tabi bazı insanlar hala dışarı çıkacak. belki işleri ya da diğer yükümlülükleri nedeniyle evde kalamazlar ya da uzmanların uyarılarını dikkate almayı reddederler. bu insanlar sadece kendilerini hastalamakla kalmaz, aynı zamanda hastalığı da yayarlar.

    bakalım nüfusumuzun dörtte biri hareket etmeye devam ederken, diğer dörtte üçü sağlık uzmanlarının “sosyal mesafeleme” dediği bir strateji benimserse, simülasyonumuz nasıl olacak?

    https://gifyu.com/image/itzf

    daha fazla sosyal mesafeyi simüle etmek için, nüfusun dörtte birinin hareket etmesine izin vermek yerine, her sekiz kişiden sadece birinin hareket etmesine izin verdiğimizde neler oluyor?

    https://gifyu.com/image/itzb

    görüldüğü gibi, sosyal mesafeleme, karantina denemesinden daha iyi sonuçlar verir ve kapsamı genişletilirse yani, sıkılılığı artırılırsa, sonuçlar da daha iyiye gider.

    özetle;

    https://i.hizliresim.com/xhbfva.png

    ancak, bununla birlikte, yazının sonunda bir uyarı paragrafı da var:

    bu simülasyonlar, birebir olarak covid-19'u yansıtamaz. simülasyon dediğimiz şey, gerçek yaşamın karmaşıklığını büyük ölçüde basitleştirir. ancak üç aşağı beş yukarı bir fikir edinmemize de olanak sağlar.

    ayrıca yukarıdaki bulaşı simülasyonlarından farklı olarak, covid-19 ölüme de yol açmakta. ölüm oranı net olmasa bile, covid-19'dan ölme riskinin en yüksek yaşlı bireylerde olduğunu biliyoruz.

    vurucu bir de dipnot ekleyelim:

    bu simülasyonun daha gerçekçi olmasını istiyorsanız, simülasyonları izledikten sonra bazı noktaların tamamen ortadan yok olduğunu hayal ediniz.

    kaynak: https://www.washingtonpost.com/…d/corona-simulator/

  • biz bu takımlara olan sevgimizi metin oktay'dan, lefter'den, baba hakkı'dan aldık. çocukluğumuzda sokak aralarında top oynarken, sert bir şut çekip gol atınca "hamiiii" diye; frikikten gol atınca "prekaziiiii" diye; çalım atıp da gol attığımızda "rıdvaaan" diye; gol kurtardığımızda "schumacher" diye sevinç naraları attık. hangi takımı tuttuğumuzun önemi yoktu. sonraları hayatlarımıza aziz yıldırım'lar, ünal aysal'lar, demirören'ler, hacıosmanoğulları, melo'lar, emre'ler, volkanlar girdi. futbol bütün masumiyetini kaybetti. şu geldiğimiz hale bakın. bu durumdan memnun olup da hala futboldan zevk alan varsa gölge etmesinler başka ihsan istemem.