hesabın var mı? giriş yap

  • memleket kalburüstü müzik düşkünleri için hala büyük bir eksikliği doldurduğuna inandığım ve benim de çıkmaya başladığından beri sık sık yararlandığım, katkıda bulunanlardan bir kısmını tanıdığım ve çok sevdiğim bu dergi hakkında bir buçuk yıl kadar önce şöyle bazı notlar almıştım. güncellenmiş bir halinin burada da bulunmasında fayda olduğunu düşünüyorum:

    temcit pilavı gibi her üç beş ayda bir ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen yaşını başını almış, dertli, yalnız, karizmatik şehir müzisyenlerini derginin her kapağında görmekten artık sıkıldım. nick cave, tom waits, leonard cohen, bob dylan, morrissey.. 90ların ortasından beri kaybedenler kulübü, karga bar, trip, bir ölçüde de radyo eksen bu çoğunu benim de sevdiğim adamları babasının oğluymuş gibi öyle bi gazladı ki heriflerden komisyon alıyorlar diye şüphelenir oldum. bu adamların ortak özellikleri de hepsinin kendilerini çok güzel ifade edebilmeleri, şarkı sözlerinin şiirsel değerinin olması vs. aslında özünde beyaz, şehirli, heteroseksüel adamın sorunlarını süper anlatıyor olmaları. şimdi beyazlığım belki tartışılır da bu gruba dahil bir adam olarak inanın ben de dünyanın en mutlu insanı değilim, her gece memleketin, dünyanın ve kendimin bi sürü sorununu düşünmekten uykularım kaçıyo vs. ama rock müzik sadece bunlardan zamanında bahsetmiş melankolik abiler kulübü mü? bi frank black'in, bi bryan ferry'nin, bi jonathan richman'ın, bi david byrne'ün bütün suçu yaşama sevinçlerini dile getirebilmiş olmaları mı? bu adamların roll kapağında yerleri yok mu? ben roll'un kapağında neden misal bir james brown ya da gil-scott heron görmüyorum? ali g'nin sorduğu gibi is it becuz' i iz black? roll politik olma iddiasında bir dergiyse bu adamların müziği morrissey'înkinden daha mı az politik? gil scott heron revolution will not be televised'dan ibaret değil abiler, onu arka kapağa layık görmüştünüz bir kez. ya da say it loud i'm black and i'm proudun ardındaki sosyal koşulları deşmek çok mu uncool olur? tiraj biraz düşer orası kesin.

    ayrıca şöyle de bir mesele var. ben doksanlarda melody maker ve nme okurken dikkatimi çeken bir şey vardı. ne kadar iyi olursa olsun bu dergiler gruplarını dağıtıp ticari amaçlarla solo giden kimseye prim vermezlerdi. ama demo aşamasında bir sürü gruba onca sayfa ayırırlardı. yeni gruplara verilecek destekte en büyük pay hala müzik dergilerine ve genel olarak basına düşüyor. roll dergisi ise dandadadan'la röportaj yapmak için albümün çıkmasını bekliyor. bu hareket satış kaygısı gütmüyor da ne güdüyor? politik olmak yalnızca muhalif ya da her nevi entelektüel söz yazabilen müzisyeni bağrına basmak değildir kanımca. müzik mainstream'e karşı sound oluşturabildiği noktada muhaliftir, sözü olsa da olmasa da, sözleri kötü de olsa.. basına da onları tanıtmak düşer, tarihteki kendi favorilerinden bir kulüp oluşturmak değil. sakareller'i, ankaralı grupları, kırık çizgi'yi, rumblefish'i, the raws'u, ddr'yi roll ne zaman yazacak merak ediyorum. evet doğru, bu ülkede yeni müzikleri kökeninden bihaber dinleyen koskoca bir kitle var ama tarih içinden kişileri seçerek değil, süreç üzerinden anlatılmalı. yoksa o tarih pembe boyalı evde dünyaya gelen rockstarların tarihi olacak ki bunu da resmi söylemle barışık olmadığını iddia eden bir dergi olarak en son roll ister herhalde.

  • "boğaziçi" demeye devam edeceğiz, ayrıca bütün "arena" statlarının adını tekrar "atatürk" yapıp, 3. havaalanını "atatürk" yapıp, adı hacı-hoca olan bütün yerlerin adını cumhuriyet değerlerine uygun adlarla değiştireceğiz.

  • hayatinda hic oje surmemis toynakli suserlerin bilip bilmeden hakkinda konustugu kadindir.

    surekli oje surulen tirnak sararir ve sagliksizlasir. bu yuzden acik ayakkabi giymedigimiz kis mevsiminde genellikle tirnaklar kendine gelmesi icin ojesiz birakilir ve bu igrenc bir goruntu olusturmaz, ayak yine ayni ayaktir.

    yok bakimsiz yok gobekli yok baskasi icin mi suruyor bidi bidi.... gidin biraz tras kopugu yorumu yapin, en azindan ilerde sakaliniz cikarsa kullanma sansiniz var.

  • başlık: 3 senedir zara poşetiyle geziyorum

    1. çöpte buldum sobada ütüledim içine gazete doldurdum metro tramvay geziyorum...
    gözler üstümde keyfim yerinde.

  • kentsel dönüşümde yıktığı evlerin parasını peşin verip (isteyene para, isteyene yeni ev,ev isteyip parası yetmeyene ev gerisini taksit) bütün evi ücretsiz (belediye fen işleri ile) yıktıktan sonra pencere,kapı,baca,demir gibi para eden şeyleri ev sahibine verip molozu 5 kuruş almadan kaldırıyor ise belediye chp'lidir.

    100 binlik eve 47 bin fiyat çıkartıp üstüne 8 binde (hafriyatçı taşerona) ev yıkma ve moloz taşıma parası alıyor ise akp'lidir.

    edit: tomalara su vermiyor ise de chp'lidir.

  • "büyük buhran'ın müsebbibi nedir?" sorusu üzerinde yıllar sonra bile düşünülmektedir. buna monetarist veya keynesyen görüş gibi bazı popüler açıklamalar getirilmiştir.

    robert murphy'nin the politically incorrect guide to the great depression and the new deal'ını referans göstererek bu görüşlerden yüzeysel olarak söz etmek gerekirse:

    keynesyen görüş amerikalıların en çok inandığı senaryodur ve faturayı serbest piyasaya keser. bu görüşe göre kapitalizmin içsel aşırılıkları borsa çöküşü ile sonuçlanmış ve işletmeler işçileri işten çıkarmıştır, daha sonra da kısır bir düşüş sarmalında ürün satın almayı bırakmıştır. herbert hoover, duruma pek fazla müdahale etmemiştir çünkü anayasaya saygı duymuştur.

    burada anayasaya saygı duymaktan kastedilen woodrow wilson döneminde yürürlüğe girmiş olan altın standardına bağımlı merkez bankası yasalarıdır. amerika'nın altın standardından çıkmasına olanak tanıyacak olan emergency banking act ise roosevelt'in new deal'ı kapsamında geride bırakılmıştır.

    bunlara ek olarak tarım krizini de not etmek gerekir. tarım sektörü birinci dünya savaşı'nın tesiri altında kalmıştır zira askerlerin beslenme ihtiyacı nedeniyle sektör genişlemiştir. bununla paralel olarak çiftçiler mekanizasyon yoluna gitmiştir ki bu makineleşme süreci oldukça pahalıya patlamış, buna karşılık fiyatlar düşmüştür. haliyle pek çok çiftlik kapanmıştır.

    monetarist teori, milton friedman ve anna schwartz'ın teorisidir. bu perspektife göre piyasa ekonomisinin doğal yükselişleri ve düşüşleri olabilir lakin merkez bankası 1930'ların başlarında para arzının çökmesine izin vererek normal bir gerilemeyi büyük buhran'a çevirmiştir.

    üçüncü bir yorum ise devletin 1920'lerdeki para politikalarını suçlar. avusturya ekonomi okulunun savunduğu bir görüştür (en ünlü üyesi friedrich hayek'tir) bu açıklamaya göre serbest piyasa milton friedman ve anna schwartz'ın iddia ettiğinden daha güvenilirdir ve konjonktür devresi kapitalizmin doğal bir özelliği olmayıp merkez bankasının faiz oranlarını manipüle etmesi ile ilişkilidir.

    bu bakış açısında, büyük buhran'ı bu kadar korkunç kılan, 1930'ların başındaki düşen para arzı değil, 1920'lerin sonundaki patlama sırasında kredi piyasalarına yapılmış olan para enjeksiyonudur. dahası, hoover'ın maaşlara olağanüstü müdahalesi işsizliği iyice artırmıştır.

    üçüncü açıklamanın savunucuları, 2000'lerin ortalarındaki krizin de alan greenspan'in düşük faiz politikasından doğduğunu ileri sürerler. bu politika emlak balonunu ateşlemiştir.

    "kredi genişlemesi, gerçek malların arzını artıramaz. sadece yeniden düzenleme getirir. kredi genişlemesi sermaye yatırımını ekonomik zenginlik ve piyasa koşullarının belirlediği rotadan uzaklaştırır. ekonomi maddi mallarda artış elde etmediği sürece, takip etmeyeceği yollara sapar. sonuç olarak, yükselme sağlam bir temelden yoksundur."

    - ludwig von mises

  • motosiklet sürücü tamamen geri zekalı. en sağ şeritten tam gaz gidip de niye önüme kırdın diye mal mal hareketler sergiliyor.
    ben de aktif motosiklet kullanıcısiyim ve çok şükür çevremde böyle mal apaçiler yok.

    arkadsslarina güvenip de arabanın önünu kesip kavga etmek falan. katıksız mal.

  • peşin söyleyim, 12 yıl deneyimli bir inşaat mühendisiyim. teknik terimlere girmeden herkesin anlayacağı şekilde yazacağım

    100 m2 evin maliyeti x lira demek yanlış bir cümledir. ev müstakil mi, bina mı, bina ise kaç katlı toplam kaç daire var, kullanılan malzemenin kalitesi nedir vs. diye bir çok etken vardır. aşağıda detaylıca açıklayacağım bazı örneklemeler yapacağım ancak en basit örnek, 100 m2 evde 100 m2 parke veya seramik ve mermer vardır zemininde. şu anda m2'si 80 tl'ye laminant parkede var 90 euroya laminer parke de var. 100 liraya seramikte var 2000 liraya granitte var.

    maliyetlere gelecek olursak, 90 m2 müstakil hafif çelik ve betopanla bir ev yaptırıyoruz. inşaat maliyeti 280 bin tl olabildiğince düşük kalitede diyebilirim, elektrik,su,izin vs. gibi konulara 150 bin tl harcandı. yani düşük kalite hafif çelik 90m2 müstakil bir evin maliyeti 430 bin tl, eğer betonarme yaptırsaydık yaklaşık olarak 480 bin tl tutardı.

    gelelim binalara, 5 katlı 10 daireli bir bina yapalım her katında 100 m2'lik 2 daire olsun. bir daire için maliyetlerimiz neler, elektik,su,doğalgaz tesisatları, bims-tuğla bloklar,alçı,sıva,boya, zemin kaplaması, kapı,dolap, doğrama camlar vitrifiye malzemeleri

    ortalama bir kalitede yaptığımızı düşünelim. tahmini metrajlara göre fiyat vermek gerekirse

    bims,tuğla malzeme artı işçilik 20 bin tl
    alçı sıva boya malzeme artı işçilik 25 bin tl
    zemin kaplaması malzeme artı işçilik 25 bin tl
    kapı-dolap malzeme artı işçilik 50 bin tl
    doğrama ve camlar malzeme ve işçilik 30 bin tl.
    vitrifiye malzemeleri ve montaj işçiliği 20 bin tl
    bina ortak alanlarında ki ince işin daireye düşen payı 15 bin tl

    elektrik mekanik tesisatlar, kombi ve işçilikler 80 bin tl (daha fazlada olabilir)

    kaba inşaat hariç bir evin maliyeti ortalama olarak, 265 bin tl tutuyor. kaba inşaat fiyatları binanın kapalı otoparkı yani bodrum katı var mı, zemin toprak türü, temel türü, deprem bölgesi vs. gibi durumlara göre değişkenlik gösteriyor. çok kaba bir hesap yaparsak bir daireye bina ortak alanlarıyla birlikte düşen beton 75 m3 demir 8 ton desek, 180 bin tl gibi bir rakam çıkıyor. bina yapılırken ki harfiyat vs eklersek 200 bin tl alabiliriz.

    yani ortalama olarak 100 m2 dairenin kaba+ince iş maliyeti 465 bin tl gibi bir rakam çıkar. imar izni yapı izni elektrik su doğalgaz bağlantıları vs için daire başı maliyete 40 bin tl eklersek rakamımız yaklaşık 500 bin tl.

    eğer bir müteahhid, arsa sahiplerine %50 veriyorsa bir dairenin maliyeti 1 milyon tl'ye ulaşmış olacak. böyle bir yatırım yapacağı yerde en az %30 kazanmıyorsa zaten böyle bir işe girmez bu durumda fiyatımız 1.3milyona ulaşmış durumda...

    ancak sorun şudur ki, bu maliyet yozgatta'da böyle, kadıköyde'de böyle...

    ek not: herşeyi en kötü kalitede yaparsa, evi dolapsız vitrifiyesiz vs. teslim ederse tabiiki bu maliyet daha da azalır.

    bir diğer ek not: şu an büyükşehirlerde yapılan lüks toplu konutlarda emin olun bu maliyetler yazdıklarımın 2 katı. ankara'da inşaatı devam eden bir sitede kullanılan parkenin m2 fiyatı 60 euro, banyodaki seramiğin m2 fiyatı 450 tl, kullanılan boya (jotun marka) fiyatı emsallerinden 2 kat pahalı, amerikan kapı yerine mdf kapı kullanılıyor bir kapının fiyatı 9000 tl . sadece duş bataryası 4000 tl. ayrıca çok lüks ortak alanlar yapılıyor. böyle bir sitede bir dairenin maliyeti 800 bin tl'leri bulmaktadır.

  • ilk sahip olduğum bilgisayarın harddisk'i 128 megabyte ** olunca genelde hafızada alan açmak için yaptıklarımdır.

    mario, euro 92 vb. oyunları kurunca bilgisayarda yer kalmamış ve çözüm olarak işe yaramayan dosyalar tarafımdan silinmeye başlanmıştı.

    ve elbet sıra windows klasörüne de gelmişti...