hesabın var mı? giriş yap

  • bir arkadaşın başından geçen ilginç bir olay. aynen aktarıyorum :

    bizim arkadaş ağır bir ameliyat geçirmiştir. yattığı odada annesi ve babası endişe dolu gözlerle oğullarının sağ salim uyanmasını bekliyorlardır. tam narkozun etkisinden çıkacacağı anda doktor (artık oksijen mi, argon mu, metan mı bilmiyorum) bir gaz tüpünün vanasını açmıştır ve oda bembeyaz bir gazla dolmaya başlamıştır. tam bu esnada da anne kişilik, oğlu bu gazdan etkilenmesin diye yatağının düğmesine basmıştır ve yatak yavaş yavaş yükselmeye başlamıştır. işte o anda bizim eleman uyanıyor ve karşısındaki tablo çok acaip geliyor ona :

    ağlamaklı* gözlerle izleyen bir anne ve de bir baba, endişeli bir doktor suratı, sağdan soldan odayı sarmış bembeyaz bir bulut kütlesi* ve de vücudu sürekli yükseliyor.
    narkozdan çıkmış 3 gramlık beyniyle o anda yıldırım kararı vermiş bizim eleman ve öldüğüne, ruhunun da göğe yükseldiğine kanaat getirmiş. ölmenin verdiği hafif kırgınlık ve kızgınlıktan olacak ki, şunlar dökülüvermiş ağzından :

    "ben senin ananı skim emi doktor gibi beceriksiz ipne öldürdün lan benii...!! muhammed* bekle olm yanına geliyorumm...!!!"

  • lol örgütlenmişler dedi ya la. abi iyi misin sen? önceden planlanmış, katılacağın ilan edilen miting, açılış vs. değil bu, insanların haftalar, aylar öncesinden bilet aldığı, kiminle seyahat edeceklerini bilmediği bir ulaşım aracındasın. üstüne kimse sana sesini yükseltmezken çocuk azarlar gibi avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. lütfen sakin ol, gözlerindeki ışıltıyı kaybetme.*

  • evle iş yerim arasında 35 km'lik bir mesafe vardı,

    ben bu yolu kendi arabamla gitmeye kalksam; 100 km'de fabrika değeri 7-8 litre olan ancak gerçek hayatta 8-9 litre aralığında seyreden aracımın yakıt masrafını, otopark ücreti ve köprü geçiş bedelini her gün ödeyecektim.

    toplu taşıma kullanmam halinde en az 3 vesayit değiştirmek zorunda kalıyorum ve bunlardan biri metrobüs, dönüş için de keza aynı şekilde; toplam 6 vesayit olacaktı.

    kısacası ben günde en az 15-20 lira gibi bir tutarı yalnızca toplu taşımaya işe gidip gelmek için harcayacaktım. kendi aracım daha da masraflı olacaktı.

    oturmuş olduğum semtte spor salonlarının aylık ücretleri 150-200 lira bandında seyrediyor. bunu da yazalım bir kenara.

    hafta sonları da şöyle bir çıkıp dolaşalım desek, onuda toplu taşıma sıkıntılı olacağı için mecbur arabayla yapsak farkettirmeden bir 10 litre benzin eksiliyor depodan. ayda 40 litre de oraya yazsak.

    arabanın rutin kilometre bakımı, parça değişimleri, değer kayıpları falan hariç benim aylık minimum ulaşım maliyetim üç aşağı beş yukarı 700 lira civarında tutuyor. 150-200 de spor salonu demiştik. 850-900 lira gibi bir giderden söz ediyoruz aylık. biz bunu düz 1000 liraya yuvarlasak 12 ayda 12.000 lira gibi bir tutarla karşı karşıya kalıyoruz. 3 yılda 36 bin lira eder.

    işte ben üç yıldır işe bisikletle gidip geliyorum. çalıştığım kurumda duş alma ve üzerimi değiştirme kıyafetlerimi muhafaza edebileceğim dolap imkanım olduğu için çok ama çok ciddi ölçüde tasarruf etmemi sağlıyor bu durum. çünkü yılın dört ayı hariç neredeyse her gün bisikletle gidiyorum işe, hafta sonları ulaşımı bisikletle sağlıyorum.

    baştan alırken verdiğiniz para çok gibi gelebilir gözünüze ama iyi bir bisiklet üçüncü ayını doldurmadan hem maddi açıdan kendisini amorti ediyor hem de ciddi biçimde zaman kazandırıyor.

    edit: arkadaşlar şöyle bir durum var; evimle işyerim arasında ki mesafe 35 km ancak bu entry'i yazdığım saatlerde evden işyerine kadar olan mesafeyi hesaplaması amacıyla açtığım yandex navi'nin belirttiği değer olan 46'yı sizlerle paylaşmışım. bu hatamızı bir düzeltelim evvela.

    edit 2: bisikletle kat ettiğim mesafeye gelince; evimden sirkeci vapur iskelesi sahil yolu hattından 22 kilometre, e5 aksaray beyazıt güzergahından da 15 kilometre. buradan vapurla kadıköy'e geçip oradan da göztepe'ye 4 km kadar bisiklet sürüyorum. mesafe daha kısa oluyor ve maksimum 90 dakika sürüyor.

  • askerliğini izmir'de yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki göstermelik bir hadise değildir.
    çarşı izinlerim sırasında otobüse bindiğimde yerinden kalkan amcalar gördüm ben izmir'de
    manavın önünden geçerken meyve ikram edenler gördüm
    içtiğimiz çayın parasını almayan insanlar gördüm

    izmirin insanı askerini sever.
    izmirin insanı sıcakkanlıdır.
    vicdanlıdır.

  • gittik, botları verdiler.
    tabanı sert geldi.
    ayağım acıdı.
    sivilde giydiğim ayakkabının içindeki ortopedik tabanı bota koydum.
    rahatladım.
    ertesi gün botun içini gören arkadaş "seninki niye böyle?" diye sordu.
    "dayım ankara'da general, sağolsun ayarlamış" dedim.
    bunun üzerine arkadaş botumu alıp "şu adaletsizliğe bakın, rezillik, biz hayvan mıyız, dilekçe yazalım..." gibi sitem dolu sözlerle bütün koğuşlara göstermişti.
    ilginç günlerdi tabi.