hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • adı italyanca buffa di vento'dan gelir. ismi rüzgara boyun egmeyen, rüzgardan korkmayan anlamına gelmektedir. denizden 950 metre yüksekte kurulmuş olan bu kale kıbrıs'ın en yüksekte kurulmuş kalesi ünvanına sahiptir, ve besparmak daglarinin üzerinde bulunan üc kaleden, ortadakidir. diger iki kale (bkz: st. hillarion kalesi) ve (bkz: kantara kalesi) buffaventodan görülebildiginden, bu kale iki kale arasındaki iletisimi saglamak icin kullanılıyordu. her üc kale de bizans döneminde arap istilasından korunmak icin insa edilmistir. kale, aşağı ve yukarı kale olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. aşağı kale'nin kemerli bir girişi vardır. girişin karşısındaki odalarda erzak saklanır ve bir kısmı da yatakhane olarak kullanılırdı. odaların altında bir de su sarnıcı bulunmaktadır. yukarı kale'nin kapı ve oda kemerlerindeki, kırmızı tuğla işçilik bizans tarzındadır. burada bulunan kiliseden geride az bir kalıntı vardır. kaleden güneye bakıldığında trodos dağları ve lefkoşa'nın tüm güzelliğini görmek mümkündür. hele bir noktası vardır ki, hava acıksa hem girneyi, hem de lefkosayı bu noktadan görebilirsiniz.

    lüzinyanların döneminde (1192 - 1489) kale hapishane olarak kullanılmıştır; adı da "aslan şatosu" olarak geçmektedir. venedik döneminde, adanın savunması için kıyı şehrindeki kaleler önem kazandığından, buffavento kalesi ihmal edilmiştir.

    kalenin bir de efsanesi vardir. efsaneye göre, kıbrıs tapınak şövalyelerinin egemenliğine girdiği zaman cüzzamlı bir bizans prensesi ve aynı hastalığa yakalanan köpeği bufavento kalesine kapatılır. bir süre sonra prenses köpeğinin derisinin yavaş yavaş iyileştiğini fark eder. bunun üzerine köpeğini takip eden prenses, köpeğinin her sabah kalenin aşağılarındaki bir kaynakta yıkandığını görür. kendisi de aynı kaynakta yıkanmaya başlayan prensen tamamen iyileşir ve kaynağın bulunduğu yere, bugün ayios ionnis chrysostomos manastırı olarak bilinen tapınağı yaptırır. bu manastır günümüzde askeri bir köy olan güngör köyündedir. karargah olarak kullanıldıgından sivillerin manastırı ziyaret etmesi yasaktır. alevkayasındaki manastır sourp magar adındaki ermeni manastırıdır, buffavento ile bir ilgisi yoktur.

    kaleye tırmanmak güctür, oksijen carpabilir dikkatli olun. kaleye tırmanırken yasayacagınız bir diger güclük ise ilk basamaktan son basamaga kadar sizinle beraber olan keci pisligidir. artık dogal olsun diye mi, yoksa ülkemin turizime verdigi degerden dolayı mı keciler kale etrafında hürce gezinirler, orasını bilemem.

    arabaların park edildigi yerde ise, su anda harap durumda olan, bir anıt mevcuttur. bu anıt 27 subat 1988 yılında kalenin yakınlarına düsen talia havayollarına ait ucakta hayatını kaybeden yolcular ve mürettebat icin yaptırılmıstır. kaleye ulastıgızda ucagın enkazından geriye kalanlari görmek mümkün. sanırım artık sadece bir ucus takımı falan kaldı. gerisini hurdacılar zamanla yürütmüs diye bir rivayet var.

  • alkol alınımının tavan olduğu, günahın envayi çeşidinin işlendiği güzel ülkemde bir tek birlik halinde dışlanmış günahtır. neden olduğunu anlamam. kimseye neden yemiyorsun demem de, diğer günahlar dert değil bir bu mu dert derim. adama bakıyorsun; alkol var, zina desen gırla, yalan söyler, ticarette harama el uzatır.... liste uzar gider. söz konusu domuz eti olduğunda bütün bu adamlar ağız birliği eder. günah! e diğerleri ne? bu kadarı bana iki yüzlülük gelir.
    büdüt:yanlış anlayanlara, i levye domuz eti!

  • tarihe not düşülmesi gereken bir başka türk hava yolları rezaleti ama bu seferkininin hikayesinin üstüne hbo otursa mini bir sezon dizisi bile çıkabilir o derece değişik. ayrıca türk hava yolları da böyle böyle mağduriyet koleksiyonu yapmaya devam ededursun artık itibarları gözümde metro turizm seviyesine inmiştir.

    biz 17:40’ta tk 7248 uçuşu için uçağa gitmek üzere yer servisine alındık yaklaşık 5 dakikalık bir yolculuktan sonra uçağın dibine geldik ama kapılar açılmadı. bekliyoruz bi uçak var karşımızda gitmek istiyoruz ama gidemiyoruz. uçak da küçük embraer olanlarından hani sanki "bakın nasıl uçağımız güzel mi yeni aldık" diye böyle sergiliyorlar içerde biz ise 40-50 kişi nefes nefese güneşin vurduğu pist sıcağı ise yüzümüzde. neyse on dakika içerde bekledikten sonra yan taraftan bi vip dolmuşu geldi içinde 4-5 takım elbiseli adam ve birkaç güzel giyinimli kadın. bunların direkt uçağa alındığını gördük. hal böyle olunca yaşlıca bi amcaya fenalık geldi önce, sonra cinnet geçirdi kapıyı yumruklamaya, tokatlamaya başladı. bunun üzerine benim de süper kahramanlık dürtüm ister istemez harekete geçti. kapının acil durum çıkışına yarayan kırmızı düğmesini indirmeye başladım. -zaten hep içimde bi tuhaf ukte idi bu tür düğmelere basabilmek bir gün-. yalnız ben bu düğmeyi tam kavrayamadım ve kapı açılmadı bi türlü. yardım isteyeyim bari dedim sonra ulan süper kahraman yardım ister mi hiç diye biraz daha çektim parmağım kanadı. en son dayanamadım "pardon şunu indirebilir misiniz siz de?" dedim ve o sırada diğer kapıların da acil düğmesine bastılar, tüm kapılar açıldı. yaşlı adam ve bir kaç kişi beraber hızlıca görevlinin üstüne haklı bir şekilde kızarak yürümeye başladılar.

    “biz kümeste hayvan mıyız, kaç dakikadır bu sıcakta bekliyoruz otobüste?, neden bize kapıları açmıyorsunuz? vip'leri beklemek zorunda mıyız..niye bi açıklama yapmıyorsunuz?”

    yaşlı amca yer görevlilerine kızdıktan sonra kendinden geçip hostes ve pilotlara da kızdı. (ben bu yaşlı adamın eski ünlü hakem ve de milli hakem kurulu başkanı bülent yavuz olduğunu öğreniyorum. onu da uçaktaki 6 numaralı sivok beşiktaş formalı reyisten öğreniyorum. o da akşamki gençlerbirliği beşiktaş maçına gidiyormuş tek başına destek için. -gidemedi-)

    biz uçaktayken biraz sonra yardımcı pilot anons yaptı yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme.

    “ya bizim bilgimiz dahilinde olmadan sizi uçağa davet etmişler, o yüzden sizi çıkarmak zorundayız. teknik bir sorun var sonra durumdan haberdar ederiz” dedi. herkes kabin bagajlarını geri aldı ve uçaktan çıktı. otobüse binerken artık iyice sosyal bir deneye maruz kaldığımızı düşünüyorum ve de bekleme salonuna giderken farkettik ki vip’ciler de bizimle beraber bu sefer aynı otobüste. o da ayrı bi komedi. vip dolmuşu ile dönseler daha bi komedi olurdu sanırım. bi tane aşırı zengin abla da gelip şikayet etti en sonunda.

    “biz vip’den çıktık, geri dönmemiz gereken yer de vip olması gerekirken neden burada ( bu fakirlerin arasında) bekliyoruz, anlamadım”.

    ablanın mağduriyeti elite plus mağduriyet bizimkisi basic, classic. öyle de olsa zengin de olsa ablaya ben hak verdim ve kendisinin mağduriyetini birazcık da olsa giderme adına araya mesafe koydum. orda beklerken sorunun ne olduğunu söylemediler, teknik arıza dediler, pilotun uçağı işgal(!) ettiğimizden dolayı kızdığını söylediler, birbirinden çelişkili cevaplar, birbirlerini anlamakta ve bize anlatmakta sorun çeken thy ve tgs görevlileri, atar yapan ego kasan yöneticileri olan ise gariban yolcuya. ulan ben hadi gencim az da sabırlı bi insanım yanımda 80 yasında bir dede vardı "niye buraya geldim" diye söylene söylene uzaklaştı vazgeçti uçuştan. ekranda ise periyodik olarak artan gecikme süresi. 45 dakika, 1 saat 5 dakika, 1 saat 20 dakika..vs

    asıl, 2 saate yakın bir rötardan sonra uçağa bindiğimizde ise suratımıza yedik fatality yumruğunu. "taksi sıramız 12, yaklaşık 45 dakika sonra kalkışı planlıyoruz".

    yani dünyanın bütün firmalarının bütün uçakları rötar yapabilir, bu havacılığın içinde olan bişey ancak bunu insan gibi ekrana yazarlar baştan bilgilendirirler, böyle thy gibi insana gluglu yours deyip hindi muamelesi yapmazlar. insan gibi açıklama yaparlar. yolcunun mağduriyetini giderirler bir şekilde. thy koltuklarında kıbleyi gösteren uygulamalar yapacağına biraz da elemanlarına yol yordam göstersinler. hepsi şaşırmış yönlerini. dün uçuştan 30 kişi vazgeçti umarım hepsi de hakkını arayacaktır bir şekilde. benim de elimden geleni şimdilik bu.

  • o taklalar atılırken belimize eşofman üstünü bağlayıp atlamamız. erkeklerin gene de bakması... şimdi düşününce o kadar salakça bir haraket olarak geliyor ki.

  • 13 yaşındaki kız, durumuna;

    " yeter artık aşk beni de gör "

    yazmış. seni daha sensörlü lamba görmüyor aşk nasıl görsün...

  • şizofreni teşhisi konulmuş bir adam için "kimya teknisyeniymiş gitsin çalışsın" diyen cahil ötesi sözlük yazarlarının olduğunu ortaya çıkarmış eski oyuncu.

  • şu ana kadar ne laptopa, ne mutfak robotuna, ne hoparlör setine ne de vantilatöre öttüğünü gördüm. (gerçi vantilatör sinbo markaydı, sayılmaz)

    bir dahaki sefere 3.5 kilogramlık saf demir külçesiyle gireceğim, bakalım onu tanıyacaklar mı.