hesabın var mı? giriş yap

  • "asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: bir
    hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa
    bağlanır. hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan
    içine tatlı bir yiyecek konur. bu yarık sadece maymunun elini
    açıkken sokacağı büyüklüktedir. yumruk yaptığında elini dışarı
    çıkaramaz. maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için
    elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması
    olanaksızdır. sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz.
    avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. aslında bu
    maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. onu sadece, kendi
    bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. yapması gereken tek şey, elini
    açıp yiyeceği bırakmaktır."

  • özkan uğur türk rock tarihinde önemli bir yere sahiptir. mfö öncesinde yaptığı işlerden bahsedeyim. 70'li yıllarda psikedelik ve progresif rock altyapılı gruplarda bas gitar çalmıştır. erkin koray, barış manço, edip akbayram, seyhan karabay, selda gibi isimlerle çalıştı.
    kaygısızlar'ın son zamanlarında bas gitarist olarak gruba dahil olmuş, ardından kurtalan ekspres'ilk kadrosunda yer almıştır. foto1
    ölum allahın emri / gamzedeyim deva bulmam 45'liğini 1972 yılında çıkartan barış manço ve kurtalan ekspres 1973 yılında ise gönül dağı / genç osman 45'liğini çıkardı. foto2
    1974 yılında ise barış manço&kurtalan ekspres nazar eyle, nazar eyle / gülme ha gülme 45'liğini çıkardı. basta yine beter ali'miz özkan uğur vardı...

    1972 yılında barış manço askere gidince grup kısa bir süreliğine dağılmış ve özkan uğur, aydın çakuş ve nur yenal ile birlikte "ter" grubunu kurarak erkin koray ile birlikte çalmıştı. 1972 yılında erkin koray&ter-hor görme garibi / züleyha isimli 45'liği yayınlandı. ter, kurtalan a göre daha progresif, sert bir gruptu. züleyha deyip geçmeyin. yutup link babalar efsane çalmış.
    sonra dostlar grubuna katılarak edip akbayram ile birlikte 1973 yılında degmen benim gamli yasli gönlüme / yakar ınceden ınceden 45'liğinde çaldı.

    barış manço askerden dönünce 74 yılına kadar kalarak kurtalan ile birlikte yukarda bahsettiğim plakları çıkarttı ve gruptan ayrıldı.
    1975 yılında dadaşlar grubundan taner öngür ayrıldı ve onun yerini aldı.
    ersen ve dadaşlar ile ilk plağı olan dostlar merhaba / ne sevdiğin belli ne sevmediğin 45'liğini çıkarttı. bu grupta 2. plağını ise yine 1975 yılında çıkarttı. gafil gezme şaşkın / güzele bak güzele 45'liği. foto 4

    özkan uğur sonra kardaşlar grubuna geçti. yıl 1975...
    seyhan karabay&kardaşlar ile kan davası / dam üstüne çul serer 45'liği çıkartan özkan uğur 1976 yılında ayhan sicimoğlu'nun da aralasında bulunduğu mazhar'lı fuat'lı ve galip boransu'lu "ipucu beşlisi"ni kurdu. sonra 1978 yılında galip boransu ve cengiz teoman ile grup karma'yı kurdu. eurovision yarışmasında imkansız adlı parça ile 4.lük elde edildi...(türkiye finali)

    sonra mfö kuruldu ve olaylar gelişmeye devam etti. *

    büyüksün özkan abi, seviyoruz seni.

    edit: dostlar ile çıkan 45'likte basta vecdi ören yer almıştı. parliament night blu ray uyarmadan editleyeyim. *
    kendisine yine tesekkurlerimi sunuyorum,
    ozkan, garip/kaslarin karasina 45'liginde calmis. sene 1974...

  • çakı attık, meşale attık, kapıyı kırıp attık, direği söküp attık, bir büyük rakı attık, üstüne sabri'yi saldık, melo çükületosuyla gol attı, sneijder ile iki tarafa selam verdirdik. ne dedin de ayının zoruna gitti söyle bağıralım.

  • adana demirspor'un şampiyonluğunu kutlamaya gidiyorum deseydi ceza almayacak bir vatandaşın aldığı cezadır.

  • klasik mantığın doğru-yanlış {1,0} ikili savlarına karşılık bulanık mantığın önermeleri toplumsal hayatta, fizik dünyasında ve zihin (düşünce) dünyasında büyük yankı uyandırmıştır. doğru-yanlış, ak-kara, sıcak-soğuk vb. ikili önermeler yerine çoklu değerler önerilmektedir. “herkesin bir gerçeği vardır.” özdeyişi bulanık mantıkta yerini bulmaktadır.

    bulanık mantık, bir-boyutlu uzayda, iki boyutlu uzayda ve üç-boyutlu uzay- da değerlendirildiğinde düşünce dünyamızı zenginleştirmekte, hayata bakış açımızı olumlu yönde değiştirmekte, dönüştürmekte ve en önemlisi toplumsal gerginlikleri asgari düzeye indirgemektedir.

    bunu bir örnekle açıklayalım:

    bir xy-düzleminde (bkz: orijin) noktada kulplu bir bardağı kulpundan tutarak havaya kaldırdığımı varsayalım. bu durumda bardağın kulpu bana göre bardağın sağında, karşımdaki kişiye göre solunda, sağımdaki kişiye göre bardağın önünde, solumdaki kişiye göre bardağın arkasında bulunmaktadır. orijin noktasında sonsuz tane y=ax ve y=-ax doğrusal fonksiyonu çizilebilir. bu doğrusal fonksiyonların herhangi bir noktasında bulunan bir kişi bardağın kulpunun farklı pozisyonlarda olduğunu söyler. aynı zamanda yukarıda bulunan bir kişi bardağı gözlemlediğinde, bardağın bardak olmadığını ancak bir çember olduğunu, aşağıdan bakan bir kişi ise daire olduğunu söyleyecektir. dolayısıyla herkes bulunduğu yerden olaya bakınca her birinin değerlendirmesi bize yanlış gelse bile kendisine göre doğrudur. o halde herkesin bir gerçeği vardır. bu temel paradigmayla olaylar ve olgular değerlendirildiğinde, toplumsal gerginliklerde önemli ölçüde azalmalar olacağı açıktır.

    sonuç olarak,
    bir olayın ya da olgunun klasik mantık bakımından olma olasılığı; bir-boyutlu uzayda 21=2
    iki-boyutlu uzayda 22=4
    üç-boyutlu uzayda 23=8 olurken,
    üç uzayda da bulanık mantık sonsuz değere sahiptir. dolayısıyla üç durumda da bulanık mantık, klasik mantığı içermektedir.

    japonya'daki " sendai subway ", bulanık mantıkla oluşturulmuş bir tren teknolojisidir.

    (bkz: sendai subway fuzzy logic)

  • yaklaşık 10 senedir merkezi ab üyesi bir ülke olan bir şirketin türkiye bölümünde çalışıyorum. neredeyse herşey o ülkenin dilinde ve ingilizce. schengen ülkesi.

    işe ilk başladığım vakitlerde sık sık eğitim amaçlı o ülkeye giderdim. haliyle vize başvurusu evraklar falan filan...pasaport bir tek o ülkenin vizesi ile dolardı.

    ilk başladığım vakitlerde, yani bundan 10 sene evvel,
    - gerekli evrakları tamamlamam yeterliydi, şahsen başvurma zorunluluğu yoktu, vize ücreti 60€ civarı bir şeydi, 2 günlük seyahat için vize isterdim onlar 2 senelik vize verirlerdi. daha sonra o 2 senelik vizeyi kullanıp, italya turu paris turu amsterdam turu deyip tüm schengen ülkelerini gezerdim. tüm avrupayı işten aldığım 2 senelik bu vizeler ile dolaştım.

    aradan 10 sene geçti, aynı şirkette 10 sene dile kolay, nerdeyse o ülkenin yarı vatandaşı sayılırım di mi ama. adeta onlardan biri oldum çıktım...

    fakat, kazın ayağı öyle değil, daha geçenlerde 5 günlük bir ziyaret için vize istedim buyrun başıma gelenler:

    - evrakları tamamlamak yetmiyor, şahsen başvurmam gerekiyor, vize ücreti 85€ oldu, gittiğimde hayatımda ilk kez vize için parmak izi verdim, zaten 4 tane vize fotoğrafı ile gitmiş olmama rağmen orda bi daha resmimi çektiler, yeni kayıt açtılar....birkaç gün sonra pasaportu almaya şahsen gittim... ve sürpriiiz 1 aylık vize vermişler...

    aynı yerde 10 senedir çalışıyorum, 10 senedir ziyaret sebebim belli, kalacağım otel hatta 10 senedir eğitim adresi bile belli, 3 aylık maaş bordrosu verdim, şirketten antetli kağıda imzalı belge verdim. verilen vize 1 aylık...

    o 10 seneden beri, en az 6 ayda bir, yandaş gazetelerde vize müjdesi haberlerini okuduğumu söylemiş miydim?