hesabın var mı? giriş yap

  • türkan şoray 'ı sevilesi kılan şey salt güzelliği değildir. bu toprakların gördüğü en mütevazi insanlardan biridir.

    birkaç yıl önce kendisini bodrum'da gördüm. bildiğin gördüm dibindeydim çünkü. 3 günlük "şöhretler" koruma ordusuyla gezerken türkan hanım çıkmış sokağa sevenleriyle (ki sanırım sevenleri tüm türkiye oluyor) hasret gideriyordu.

    kendisine birşeyler söyleyen herkese cevap verdi, sarıldı, öpüştü, gözlerinin içi gülüyordu. demek gerçekten varmış böyle birşey insanın içinin güzelliğinin dışına vurması.

    türkan şoray bu toprakların en güzel kadınıdır, en güzel insanıdır. ilelebed de öyle kalacaktır.

  • staj süreleri boyunca siklenmeyen, onlara laptop dahi verilmeyip kendi getirdikleri laptopta amanın kartvizit düzenletmek yok bilmem excel ile ilgili bir iki ufak tefek düzeltme yaptırmak, fotokopi çektirip zımba bastırmaktan öteye şeyler verilmeden kendi başlarına staj defterlerine ne yalanlar yazmak zorunda bırakan işverenlere dert olmuş sanırım.

    o stajyer bok var gibi sabahın 6'sında kalkıp dizi, film izlemeye geliyor değil mi sıcak yatağından kalkıp?

    aldıkları maaşmış. beyim beyim o maaşı sen ödüyorsun zaten değil mi? bu arada maaş denilen ücret asgari ücretin %30'una tekabül ediyor. ben vereyim o parayı da yatağımdan kaldırmayın beni diyecek o kadar çok stajyer var ki.

  • nedense pek merak edilen bir meseledir ve "o öyle bir ruhtu ki" değildir. gerçek her dem çiğdir. ortamlardaki kadın kıtlığı. o dönemi şöyle anlatırsak eğer durumun vahametini daha iyi fark edersiniz. tomris uyar liseden mezun olduğunda liseden mezun olan öğrenci sayısı 20 bin civarı. bunun dörtte biri anca kadın. yani 5 bin civarı liseden mezun kadın var. bunların sanat sepetle ciddi ciddi ilgileneni birkaç yüz ancadır. bu birkaç yüzden sanat sepet ortamlarında takılanı elli altmış ancadır. bir de bunların istanbul'da takılanı da bir yarısı kadardır. bir de bunların ciddi bir beraberliği ya da evliliği olmayıp ortam simalarıyla yakınlaşma ihtimali olanı da elde kalan yarının da yarısı falandır anca. yani ortamlarda bir düzine kadın ya var ya yok. birkaç yaş genç, birkaç yaş büyük kadınları da ekleyelim. tüm istanbul enteliz danteliz, sürüden farklı yaşarız kafasındaki yüzlerce bohem hayat erkeği eldeki elli civarı kadına bakıyor. ha bu elli kadın da aynı zamanda güzel yahut eli yüzü düzgün kadın olmuyor. yanisi aç kitlenin gözünü diktiği kadın sayısı aslında toplamda 10 falandır. manzara bu özetle.

  • tükettiğimiz etler, hayvanların kas dokusudur ve üç ana bileşenden oluşur: su, protein ve yağ.
    yürüme ya da ayakta durma gibi uzun süreli eylemler için kullanılmaya uygun tipte olan kas lifleri koyu renk ya kırmızı renk olurlar.
    yavaş kasılan bu lifler uzun süreli etkinlikleri(yürüme,koşma) gerçekleştirmek için sürekli olarak bir enerji kaynağına ihtiyaç duyarlar.miyoglobin proteini, sürekli aktivite halinde ihtiyaç duyulan oksijeni kas hücrelerinde depolar. bu protein, zengin pigmentli bir proteindir ve dolayısıyla hücrelerde ne kadar miyoglobin varsa, et de o kadar kırmızıdır.

    hızlı kaslardan oluşan beyaz etin içindeki kaslarda miyoglobin içeriği düşüktür.yer alan kas lifleri daha çok kanatlı hayvanlarda bulunan uçma ve kaçma gibi ani etkinlikler için kullanılmaya uygun. bu etkinlikler sayesinde sürekli bir enerji kaynağına ihtiyaç duymazlar. kas dokusu içinde depolanan glikojen gerekli olan enerjiyi sağlar.

    mesela balıklar, suda yaşadıkları için bedenlerini taşımak zorunda değildir. miyoglobine ihtiyaç duymayan balıkların eti bu yüzden beyazdır.

    kaynak