hesabın var mı? giriş yap

  • beni mahvetmiş illet. 2003'te bu spora başladığım zaman zenciydim, şimdi japonum. allah belanı versin vücut geliştirme!

    aleti küçültmekle de kalmadı kendimi bi' anda ninja warrior'da yarışırken buldum allah belamı versin. ki ben harlem sokaklarında silahı yan tutarak beyaz kıçı tekmeleyen bir adamdım.

  • ön-edit: aşağıda göl esnafının çalışma şekli hakkında yazdıklarımın bir kısmı daha önceden yazılmış, başlığı görünce zaten dolu olduğum bir konu olduğu için direkt gelip yazdım.

    açılın ben turist rehberiyim.

    özellikle yabancı gruplarla çok sık uğrarım buraya. söz konusu dükkan yol kenarında olmasına rağmen ileriye doğru genişleyerek göle inen tek yolu yutmuş durumda. daracık bir yolu kesen iki tane "meydancı" elinize zorla bir tuz ürünü sürmeye çalışır ve bunu başardıktan sonra sizi elinizi yıkamak üzere dükkana yönlendirir. tebrikler kapana girdiniz. (zaten madem sürdükten sonra yıkanması icap eden bir şey, niye alıp elime süreyim değil mi)

    oysa oraya gelen insanların tek amacı tuz gölünün fotoğrafını çekmek, tuzun üstünde yürümek. her gün görmedikleri bir güzelliği deneyimlemek.

    buraya her geldiğimde yabancı gruplarıma araçtan inmeden önce şunu söylerim, sizlerin de kulağına küpe olsun:

    "yol üzerinde elinize sözde kozmetik bir ürünü sürmeye çalışan insanlarla karşılaşacaksınız. bu sizi dükkana sokarak size ne olduğu belirsiz şeyler satmak için kurulmuş bir tezgahtır. bu insanlar oldukça ısrarcı olabiliyorlar. o yüzden tester için elinizi uzatmanızı istediklerinde "hayır, teşekkürler" bile demeden, onları muhattap almadan direkt yanlarından geçin ve göle gidin. göz teması kurmaz ve onlara yoklarmış gibi davranırsanız atlatırsınız."

    bana kendi ülkemde, kendi insanlarım hakkında bunları söyletiyor bu insan müsveddeleri. çünkü "hayır"dan anlamıyorlar. yolunuzu kesiyorlar, kolunuzu tutup fiziki temasta bulunuyorlar. tepki verirseniz 10 tanesi bir olup odunla saldırıyorlar. sadece tuz gölü esnafı değil, efes'ten tut kapalıçarşı'ya bütün hepsi yapıyor.

    ama aynı uyarıyı yerli gruplarıma yapamıyorum maalesef. çünkü türkler vırt gel ağızlı. gidip dükkanın önünde eşine yüksek sesle seslenebiliyor "ay gel buraya, rehber oraya girmeyin kazıkçı onlar dedi" diye. ondan sonra 20 esnaf birleşip rehberi dövdü başlığında tartışıyoruz o konuyu.

  • doğru bir iddia. tıpkı dolar'ın euro'nun yuan'ın ya da altın'ın gerçek bir karşılığının olmaması gibi bitcoin'in de insanların ona olan inancı dışında bir karşılığı yoktur.

    kavramsal olarak para dediğimiz şey 60 yıl öncesine kadar altındı. banknotlar altın karşılığı düzenlenmiş bir borç senediydi sadece. altın ise karın doyurmayan, silah olarak işlenemeyecek kadar yumuşak, iyi bir iletken olmasına rağmen bu alanda son 50 yıla kadar pek kullanılmayan, az olmasının dışında tek özelliği bozulmaması (soy metal, paslanmaz vs.) olan bir maddeydi.

    amerika kıtasının keşfinden sonra manyak gibi altın çıkarmaya giden binlerce kişiyi (gold rush) westernlerde az çok görmüşsünüzdür. adamlar bildiğin dünyanın öbür ucuna saçma sapan bir metali çıkartıp zengin olmaya gittiler ve sağ kalıp dönenler ilginç bir biçimde zengin de oldular. kimse kardeşim sen bu altını neyin karşılığında çıkardın demedi. neden?

    nedeni basit, para sadece bir konsensustur. para ticareti kolaylaştırmak için kullandığımız ve inandığımız bir araçtır. neye inanırsak onu kullanırız. bu altın da olabilir, kağıt da olabilir, bir hisse senedi de olabilir, eğer internet yeterince yaygınlaşırsa her an her cihaz internete bağlı olursa doğrulanabilen dijital bir veri de olabilir. (bu veri bitcoin olmak zorunda değil tabi ki, ama bitcoin buraya talip) hangisi kolayımıza gelirse, hangisini kalpazanlar rahat basamazsa, hangisi güvenilirse vs...

    son 60 yıla damgasını vuran dolara gelecek olursak, doğduğumuz dünya parayı güçlü olan devlet basar, basabilir buna hakkı vardır gibi bir yanılgı oluşturuyor. halbuki devletlerin karşılıksız para basarak paranızın değerini emmesi değil, vergi toplayarak bütçelerini idame ettirmesi gerekir. (hatta osmanlı abd'nin aksine en güçlü olduğu dönemde bile altın nedenli mali kriz yaşamıştır.) bu sadece ikinci dünya savaşından sonra abd özelinde ortaya çıkan bir durum. savaşı atom bombası ile kazanan mutlak galibi ekonomik üstünlüğünü globalizmin de verdiği avantajla perçinledi. karşılıksız bastığı bu değerle sınırsız borçlanabilmenin önünü açtı. kimsenin de bu mutlak galibe karşı sesi çıkmadı. ama farketmiyor musunuz gelişen çin'in rusya'nın hatta hatta avrupa'nın sınırsız dolar basılmasından rahatsız olduğunu. dolar'ın arkasında sanıldığı gibi amerikan ekonomisi filan da yoktur, dolar basit bir konsensus haline gelmiştir sadece. çin ekonomisi abd'nin yüzde 60'ı olmuşken hayatınızda kaç defa yuan gördünüz?

    mesele dolar olmadığı için çok uzatmaya gerek yok. bitcoin gelişim aşamasında bir proje; tutabilir, ya da tutmayabilir. benim konuyla ilgili görüşlerim (bkz: bitcoin) başlığında. size göre ponzi (piramit/titan saadet zinciri vs.) ise* bu bitcoinlerin karşılığı yoksa bu dolandırıcılığa bulaşmamanızdan ötürü kendinizi kutlayabilir ve bulaşan insanların başına geleceğini düşündüğünüz felaketten dolayı onlara acımaya devam edebilirsiniz.

  • kaşesinin yüklü olduğu bir etkinlikte tanışmıştım kendisiyle.
    ios tabletini projektöre bağlama konusunda teknik sıkıntıları vardı, beni de etkinliği düzenleyenler bu sorunu çözebilir misin diye etkinliğin olduğu salona çağırdılar.
    toplantı salonuna gittiğimde kendisine selam verdim fakat sağolsun kendisi ne dönüp kafasını kaldırdı ne de yanıt verdi; olabilir tabii, 15dk sonra başrolde olduğu bir etkinlik var ve teknik aksaklık nedeniyle gerilmiştir dedim.
    otelin müdürü, teknik ekip, etkinliği düzenleyenler kendisine ne gerektiğini sorup, antalya'dan aldıralım ya da hemen uygulayalım demelerine karşın, her yardım teklifine karşı çıkıp etkinliği düzenleyenlere düzenli laf sokmakla meşguldü.
    etkinliği düzenleyenler halbuki otele geldiği akşam kendisine teknik prova isteyip istemediğini sormuşlar kendisi bütün bunları asık bir suratla reddetmiş, önce odasına, sonrasında da otelin oturma alanlarının bulunduğu bahçeyi gören balkonuna çekilip kulağında kulaklığı purosunu yakmayı tercih etmişti.
    yol yorgunluğu, her hafta gidilen başka bir şehir, başka etkinlik, başka yüzler, insanın bu koşuşturmada bulduğu her fırsatta yalnız kalmayı istemesi oldukça doğaldı, bana neyse.
    elektronik cihazları adaptörlerle bir şeylere bağlamak, daha önce 1000 kere aynı ekipmanları kullansanız da bazı zamanlarda sıkıntılı olabilir, eşyanın/elektroniğin tabiatı. ekipmanlar özellikle adaptör ve kablolar bozulabilirler, o yüzden yedek bulundurmak bir b planına sahip olmak gerekir.
    salonda teknik elemana şunu yaptınız mı, bunu uyguladınız mı diye her soru sorduğumda, serdar bey yüksek tondan 'olmuyor, olmuyor!' nidasını suratını göremediğim, sırtını izlediğim bir noktadan nasıl oluyorduysa suratıma patlatıyordu.
    sunumunu başka bir ios tablete ya da mac bilgisayara aktarma tekliflerimizi red etti.
    günün sonunda projektörün bağlı olduğu hdmi dağıtıcıyı pas geçip, kısa bir hdmi kabloyla adaptöre ve tablete direkt eriştik, görüntüyü aktarabilmiştik.
    bunun üzerine teknik elemana bunu daha önce denediniz mi diye sorduğumda evet demiştiniz ama olabiliyormuş dediğimde, serdar bey niyeyse üfleyip püfleyip 'bunu denememiştik' diye çıkıştılar yine.
    ben teşekkür ederim diyerek salondan ayrıldım.
    ilk gazetecilik yıllarından bu yana yazılı ve çevrimiçi her mecradan takip ettiğim bir insanla ilk kez karşılaştığımda içine düştüğüm bu durum sanırım benim hatamdı.
    sen kim köpek yüksek egoya sahip bir insana hiç bir beklenti içinde olmadan yardım etmeye çalışıyorsun ki.

  • --- sivas kongresi öncesinde mandacılara ithafen ---

    "biz başarılı olacağız. buna şüphem yok. acaba zafere kavuştuğumuz ve memleketi kurtardığımız zaman osmanlı ricalinin (yöneticilerinin) ileri gelenleri utanmak hissini duyabilecekler mi?

    öyle bir manda istenecek veya verilecekmiş ki, hakimiyet hakkına, dışarıda temsil hakkımıza, kültürel bağımsızlığımıza, vatan bütünlüğümüze dokunulmayacakmış.

    buna ve böylesine, amerikalılar değil, çocuklar bile güler. her şeyin başında amerikalılar kendilerine hiçbir menfaat temin etmeden böyle bir mandayı niçin kabul etsinler?

    amerikalılar bizim kara gözlerimize mi aşık olacaklar! bu ne hayal ve ne gaflettir!

    hayır paşalar hayır, hayır, beyefendiler hayır, hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok,

    ya istiklal ya ölüm var."

    --- sivas kongresi öncesi mandacılara ithafen ---

  • karada ölüm yoktur ona...
    pek çok insani özellikleri artık yoktur.muhtemelen yaşadığı stresli dönemden kalan uykusuzluk sorunu vardır.geceleri az uyur.kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmaz misali kötü günlerini geride bırakmış olsa da yediği kazıkları unutmaz.

    bu tipleri mutu edemediğiniz gibi artık üzemezsiniz de.

  • akşam akşam aklıma gelmiştir. ulan bunu neden kaldırdınız allahsızlar.
    yeniden yapın olm şunu, çok canım çekti.
    bebeliğimin en efsane yiyeceklerinden.