• en çok özlediğim yer. istanbul'dan bile daha çok özlüyorum bu aralar, o derece. geçmişi mi özlüyorum, o zamanlarki kendimi mi özlüyorum, etrafımdaki güzelim insanları ve onlarla saatler süren kahvaltı sofrası üzeri sohbetlerini mi, şehrin sabahın beşinde tango yaptığım (ve sürekli arşınladığım) o buruk, romantik ve pis sokaklarını mı, saatlerce içinden hiç çıkmayıp kitap okuduğum, beş çayını içmeye gelen 80 yaşındaki makyajlı teyzelerle dolu kafelerini mi, bebeklerini bile pusetleriyle alıp protesto yürüyüşlerine gelen insanlarla meydanlarda toplanmayı mı, filmseverlerle dolup taşan bağımsız film festivalini mi, roberto'nun boliche'sini ve osvaldo'nun kart sesini mi, malba'ya girip berni ve ramona'sını sık sık ziyaret edebilmeyi mi... ya da bunların hepsini mi özlüyorum bilmiyorum ama... dayanılacak gibi değil.
  • giulia y los tellarini'nin eusebio adlı albümünden bir şarkı. buenos aires'e yazılmış güzel bir methiye olmasının yanı sıra evi özlemeyi de çok güzel anlatır.

    counting the waves
    breaking skies on my way
    jump into the past
    where i first drunk the sun

    finally i do come back
    to my country once i'd left
    running after something better
    i'll certainly never get

    all the countries i've been crossing
    and the people i met living
    couldn't tell me more
    than the smell of this sky
    so much loved as a child...

    buenos aires
    means the wellness
    into the air
    buenos aires
    i should now know
    i will never forget you

    still i'm homeless
    in loneliness
    missing my meaning of life
    i'm homeless
    in loneliness
    bending my head for cheap price

    oh dear mother where's that part of me
    who was happy playing with anything
    please give me just a shell
    where to hide and keep peacefully

    growing up that's what i thought
    loads of lies you told me so
    even big sister europe
    don't receive us like shinning gold
    what they care about is control

    buenos aires
    means the wellness
    into the air
    buenos aires
    i should now know
    i will never forget you
    how could i forget you?...
  • arjantin'in başkenti.
  • bu başlıkta buenos aires’in kendisi kadar renkli ve bir o kadar da ilginç tarihine de yer vermek gerekiyor sanırım. çünkü şehrin gerisinde bıraktıkları, diğer şehirlerinkine hiç de benzemiyor. şimdi tarihi biraz geriye saralım ve 1516 yılına uzanalım. bu tarih juan díaz de solís’in bu topraklara ayak bastığı tarih. tarih kitaplarında yer alan bilgilere göre, aslına bakarsanız bir parça da dünyaya avrupa’nın penceresinde bakan düşünce biçiminin öngördüğüne göre, bu tarihte keşfedilmiş şehrin uzandığı topraklar. fakat anlaşılan o ki, bu topraklara ilk ayak basan kişi juan díaz de solís değilmiş. bunu da yine tarih kitapları söylüyor bize. solís’in vahim sonu da açıkça gösteriyor bu durumu. solís bugünkü tigre yakınlarında kızılderililer tarafından uğradığı bir saldırıda hayatını kaybetmiş. şehrin kurulması için bir 20 yıl sonrasına uzanmamız gerekiyor. buenos aires’i ilk olarak 2 şubat 1956 tarihinde pedro de mendoza kurmuş. şehrin o yıllardaki ismi “sevgili anamız güzel hava bakiresi meryem’in limanı” anlamına gelen puerto de nuestra señora santa maría del buen ayre. bu uzun ismin nereden geldiği yönünde iki rivayet var. ilk rivayete göre, ismi meryem ana’nın hayranı olan rahip mendoza bizzat seçmiş. anlatılan diğer rivayet de bu ismin şehrin güzel havası nedeniyle seçildiği yönünde. uzun ismi refah içinde uzun bir ömürü garantilememiş ne yazık ki şehre. mendoza’nın adamları şehre yaz sonunda geldikleri için tahıl ekememişler, onlara yardım etmeye zorlanan kızılderililer’in dostça tavırları da uzun sürmemiş ve sömürgeciler 1541 yılında terk etmek zorunda kalmışlar bu toprakları.
    şehrin ikinci kuruluşunca, ilkinin yeterince uzun olmadığını düşünmüş olacaklar ki, daha da uzun bir isim vermişler ona: ciudad de la santísima trinidad y puerto santa maría de los buenos aires (kutsal teslis'in şehri ve kutsal güzel hava bakiresi meryem'in limanı). şehrin o zamanki yerlileri bu adı her seferinde telaffuz ediyorlarmıymış bilinmez; ama bugüne ancak buenos aires kalabilmiş insanların hatırında. daha sonraki yıllarda bir dönem río de la plata eyaleti’nin başkentliğini yapmış buenos aires, bir dönem bağımsız olsa da, rosas diktatörlüğü izlemiş bu dönemi. son olarak 1880 yılına uzanalım ve noktalayım bu kısmı. buenos aires 1880 yılında roca yönetiminden ayrılıp, başkent ilan edilmiş. şehir böyle renkli ve çalkantılı bir tarihi geride bırakınca, sokaklarına yansıyan görüntüler de o kadar renkli olmuş. belki de sırrı bu şehrin paletinin bu denli zengin olmasının…
  • genç bilim adamı charles darwin, beagle adlı gemiyle yaptığı yolculukta buenos aires’e de uğramış. uğramakla da kalmamış, kaleme aldığı gezi notlarında kent hakkında ilginç gözlemlerine yer vermiş: “en büyük eğlencemiz, şehirde dolaşıp ispanyol hanımlara hayran hayran bakmaktı. bu meleklerden birinin sokaktan süzülerek geçmesini seyrettikten sonra, ‘ingiliz kadınlar ne kadar aptal; ne yürümesini ne de giyinmesini biliyorlar’ diye ister istemez söylenirdik…” notlardan anlaşıldığı kadarıyla darwin, buenos aires’i pek de sevmemiş. her fırsatta gezmeye çıkan bilim adamı meydan ve geniş caddelerini sevmiş kentin. bir de sık sık tiyatroya gitmiş bu kentte; fakat kadın ve erkeklerin ayrı ayrı salonlarda oturmalarını garipsemiş. durmadan yağan yağmur içini karartsa da, buenos aires’li kadınların yürüyüşü ve hareketlerine hayran kalmış.
  • brezilya'ya tasinmistir.

    http://i44.tinypic.com/30bdxcl.jpg
  • bok götüren sokakları, apaçi abazanları ve tango yapan gayleri ile dikkatimi çeken gereksiz şehir. en fazla çorum kadar turistlik bir şehirdir.
  • (bkz: la viruta)
  • anlatacak çok şeyi olmasına rağmen an itibariyle sokağa çıkma yasağı varmış gibi, fırtına öncesi sessizliği yaşayan şehir. (bkz: 3 temmuz 2010 arjantin almanya maçı)
  • güzel şehir. yani en azından uzun bir aradan sonra uzun uzun bir şeyler yazdırabilme gücüne sahip olduğuna göre bir esprisi olmalı…

    havalimanına inmenize az kala verilen formları iyi doldurunuz; kimlik bilgisi, nerede kalacaksınız gibi bilgilerin yanı sıra yanınızda değeri 300 usd’yi geçmeyen herhangi bir eşyayı arjantin’e sokmadığınızı beyan edeceksiniz çünkü. “laptop’um var, cep telefonum var..” falan diye düşünmeden “yok öyle bir eşya yanımda” demek en mantıklısı çünkü yanınızda ambalajında 127 ekran bir lcd televizyon sokmadığınız sürece bakmıyorlar..

    havaalanına inilir, pasaport kontrolünden de geçilir, vize yok, bir de turista 3 meses diye kapı gibi damgayı da pasaporta bastıktan sonra pasaport polisi; keyfi yerine geliyormuş insanın bu şehirde 13 saatlik uçak yolculuğundan sonra.. vizesiz girebilme duygusu (kendini gelişmiş ülke vatandaşı gibi hissetme duygusu) belki de insanın keyfini yerine getiren. çıkıştan biraz da arjantin pesosu bozdurduktan sonra (para bozdurmak için mantıklı bir nokta çünkü şehir içindeki döviz büfelerinde sağlam kuyruk var.) şehre ilk defa ayak basan bir insan olarak havaalanından merkeze nasıl gidilebilir diye aranılıyor haliye.

    havaalanından merkeze gidebilmek için iki tane popüler şirket göze çarpıyor havaalanı çıkışında. birisi transfer express, diğeri ise manuel tienda leon. manuel tienda leon’un tıpkı havaş gibi toplu taşıma vasıtaları da var ve de ucuz bir fiyata şehrin tren garının bulunduğu merkezi bir konumda bulunan retiro’ya atıyor. bunun dışında remise adını verdikleri (sesli sözlük’teki anlamı kiralık at arabası, hadi bakalım.) ücreti önceden ödenen arabalarla da şehre gitmek mümkün. ikinci seçenek her ne kadar biraz kazık olsa da, kalacak yer retiro’ya yakın olmadığı ve de şehri pek bilmediğiniz takdirde doğal olarak tek seçenek oluyor ve de yaklaşık 120 peso civarı bir parayı bayılıp (kredi kartı kabul ediyorlar) remise ile koyuluyorsunuz yola.

    otobandan şehre yol alırken görülen manzara ilk defa bir güney amerika şehrine gelmiş bir insan için filmlerden, fotoğraflardan oluşmuş kafadaki güney amerika görüntüsünü bir hayli doğruluyor. henüz daha şehrin ekonomik olarak kötü durumdaki bölgelerinden geçiliyor, etraftaki ev, apartman görüntüleri ilginç ama pek de iç açıcı değil ama gayet de güney amerika. daha sonra şehre giriliyor ve de taksi şöföründen de yolculuğun son dakikalarında neden arjantin’de olunduğuna dair soru geliyor. arjantin ispanyolcası zor anlaşılır değil, oldukça tane tane konuşuluyor. sadece kelimelerin sonundaki s’leri yutmaları (buenos aires için: buen aire gibi bir şeyler deniyor, iyi günler direkman buen dia oluyor), iki ll içeren kelimeleri y olarak değil de ş olarak okumalarına alışıtıktan sonra gayet de anlaşılabilen bir ispanyolca. taksi şöförüne turistik amaçlı gelindiği söylendikten sonra la boca semti hakkında bilgi alınıyor çünkü tehlikeli bölgeleri olan bir semt olduğuna dair duyumlar var la boca hakkında. taksi şöförü caminito’da dolan, geri kalan bölgelerine gitme bir şey olmaz diyor ve de boca juniors taraftarı olduğunua da ekleyerek la bomboñera’nın da gezilmesinin mühim olduğunu söyledikten sonra arjantin’i tanımlarken kulağa bir hayli fantastik gelen “futbolistico” sıfatını kullanmadan da bitirmiyor konuşmasını.

    gezinti :

    buenos aires’teki caddeler şaka değil; her biri şehrin merkezini bir uçtan diğer uca bölüyor ve de bu caddelerin cetvelle bölünmüş gibi çok muntazam bir oturumu var. caddelerin uzunluğundan ötürü, iki mekanın aynı cadde üzerinde bulunmasından yakın olduğu gibi bir kanıya kapılmamak gerek.

    elde bir harita ile el obelisco civarlanında bulunuluyorsa, ilk olarak avenida de mayo üzerinden plaza de mayo istikametine doğru akmak mantıklı bir seçim olabilir. avenida de mayo, bir ucu plaza del congreso’ya diğer ucu plaza de mayo’ya çıkan buenos aires standartları göz önünde bulundurulduğu vakit kısa sayılabilecek bir cadde. buenos aires’in en ünlü mekanlarından cafe tortoni’yi barındırıyor. cafe tortoni her vakit kapalı gişe iş yapan bir mekan ve önünde turistler boyuna kuyruk oluşturuyor. sıcak çikolatası inanılmaz övülen bir mekan bu cafe tortoni’nin ve de resmen nefis bir çikolatalı suflenin eriyik hali gibi. yanında da bu yoğunluğu azaltmak için bir cezve süt ve de öyle bir şeyi yedikten sonra eğer hörgüçleriniz yoksa susamama ihtimaliniz sıfıra yakın olduğu için bir sürahi de su ikram ediliyor. cafe tortoni’yi az biraz geçtikten sonra plaza de mayo’ya varmadan diğer bir durak da buenos aires’in istiklal caddesi olarak nitelendirilebilecek calle florida. calle florida, alışılmış yaya caddelerine kıyasla biraz dar bir cadde olmasının yanı sıra, orta kısmını işportacıların işgal etmiş olduğu bir cadde. bu caddeden buenos aires ile ilgili edinilebilecek en enteresan izlenimlerden biri buenos aires’te ciddi bir pasaj kültürü olması. birkaç sene öncesinin ün yapmış arjantin filmlerinden el abrazo partido’da anlatılan hikayenin büyük bir kısmının bir pasajda geçiyor olması da buradaki pasaj kültürünü gördükten sonra daha bir anlamlı geliyor insana.

    buenos aires’in külüstür ama işlevsel, bir o kadar da ucuz bir metrosu var subte adını vermiş oldukları. aslında yürümeyi seven bir insan için plaza de mayo’nun bulunduğu bölgeden şehir merkezindeki bir çok atraksiyona bu upuzun ve muntazamca bölünmüş caddelerde yapılacak yürüyüşlerle ulaşabilmek de mümkün. sözgelimi şehrin en az paris’teki pere lachaise kadar turistik olan mezarlığı recoleta mezarlığına ismini veren sosyetik semt recoleta’ya da, yeme, içme, yürüyüş, piyasa ortamı (ve aynı zamanda uruguay’a akmak için gerekli feribotların kalktığı buquebus’ün bulunduğu) puerto madero'ya da, entel, dantel, bohem, antika koleksiyoncusu mekanı san telmo’ya da, işbu upuzun caddeler aşarak yaklaşık 30 dakika sürecek yürüyüşlerle varılabiliyor. örnek olarak avenida callao’dan başlayıp, 30 dakikalık bir yürüyüşle işbu caddenin sonlarına doğru recoleta'ya ulaşabilmek, şehrin hafiften eminönü, sirkeci kıvamındaki bir noktasından recoleta’ya girdiğiniz anda birden bire nasıl nişantaşı kıvamında bir ortama dönüştüğüne aynı cadde üzerinden şahit olabilmek mümkün. aslında buenos aires’in merkezine ilk varıldığında el obelisco ve çevresine şöyle bir bakıp şehrin eskimiş ve bakımsız bir avrupa şehrine benzediği yorumu yapılabilir. her ne kadar el obelisco’dan san telmo’ya kadar bu görünüm doğru olsa da, recoleta, palermo ve belgrano gibi daha lüks semtlere gidildiği vakit, eskimiş avrupa, güney amerika karışımı (kötü anlamda değil kesinlikle, şehrin bu eskimiş havasının güzel bir hali var) görüntü ansızın yerini, içerdiği insanlar da dahil olmak üzere gayet bakımlı ve avrupai bir görüntüye bırakır bu şehirde.

    bu kadar gezi yazısı içinde şehrin turistik açıdan en önemli semti la boca’dan ve iki mühim stadyum la bomboñera ve el monumental’ den bahsetmeden olmaz. la boca hakkındaki hemen hemen her yazı, istisnasız bu semtin tehlikeli oluğundan bahseder. bu sebeple maceracı ruhu bir kenara bırakıp 150 peso civarına la boca'ya götüren, orada bekleyip daha sonra da geri getiren bir taksi ayarlamak mantıklı bir seçim olabilir. el obelisco’dan araba ile 15 dakikadan fazla sürmeyen la boca’nın turistlerin akın ettiği bölgesi caminito’da akşam 5ten sonra dükkanlar kapandığı ve ortam tekinliğini yitirdiği için buranın ziyaret edilmesi için sabah saatleri bir hayli uygun. caminito bir hayli güvenli bir mekan. dünya kadar turistin yanı sıra birkaç tane de polis muhitin geri kalanının sakatlığından olacak ortalıkta dolanmakta. caminito, her ne kadar rengarenk boyalı evleri, ana teması tango olan cafe’leri ve dükkanları, republica de la boca yazan sarı lacivert boyalı duvarları ile hoş bir görüntüsü olan bir yer olsa da, doğallığını yitirip bir turist mekanına çoktan dönüşmüş bile. la boca’nın gerçek ve daha doğal yüzünü görebilmek için birkaç mahalle öteye gitmeye değer mi, tehlike oranı yükselir mi bunlar cevabı bilinmeyen sorular, fakat belki de bilen birileriyle diğer bölgelerine de emniyetli ve genel turistik arayışlardan sıyrılmış bir sehayat yapabilmek mümkündür. caminito’ya arabayla 2 dakika uzaklıktaki la bomboñera ise, resmi çekip facebook’a konsa ve de altına “şükrü saracoğlu’nun 20 sene önceki hali” yazılsa bir çok kişinin inandırılabileceği bir stadyum. içinde mütevazi bir boca juniors müzesi de barındıran bu 60.000 kişilik stadyumda, cüzi sayılabilecek bir ücret karşılığı boca’nın yıldızları ile montaj bi fotoda yer almak ve stadyumun içini gezmek mümkün.

    şehrin diğer mühim stadyumu olan river plate’in el monumental isimli stadyumu ise, buenos aires’in lüks sayılabilecek diğer bir muhiti belgrano’da yer alıyor. el monumental'in hemen karşısındaki sokakta lüks villalar ve river plate taraftarlarının sprey boyalarla kirletilmiş olduğu duvarlar iç içe geçmiş durumda. belgrano şehir merkezine çok yakın bir semt değil, subte’nin d hattının en son durağı olan congreso de tucuman’da inildiği zaman ulaşılabiliniyor. el monumental ise bu durağın şöyle 9-10 sokak paralelinde 15-20 dakikalık yürüme mesafesinde, avenida del libertador ’un paralelinde yer alıyor. bu avenida del libertador da şehri boydan boya bölen bir cadde; puerto madero’nun oralarda d hattının ilk durağına yakın bir yerde başlıyor, d hattının son durağında inildiğinde halen devam ettiğine şahit olunuyor. el monumental’e yürürken bir an tüfek, tabanca sesleri duyuluyor . hayır, boca’lılarla river’lılar birbirine girmedi; stadyumunun hemen karşısında bir atış poligonu var. river plate’in arjantin’in milyonerler takımı olduğu doğrulanırcasına, stadyumun içinde o kadar güzel bir müze var ki, içinde river plate’in kuruluşundan bugüne kadar tarihçesi 10 yıllık dilimlere bölünerek çeşitli odalarda anlatılıyor. özellikle 70li yılların anlatıldığı bölümde 78 dünya kupası ile ilgili olarak arjantin’in dünya kupasını aldığı günün bir gün sonrasına ait bir gazete bayisinin dekor olarak sunumu pek hoş. el monumental’in içini de tıpkı la bomboñera gibi gezebilmek mümkün, hatta burası daha sosyetik bir kulüp olduğu için stadyumu tanıtması için bir de rehber eşliğinde.

    yeme içme:

    buenos aires sizi mutlu ve doymuş bir şekilde memleketinize geri gönderecektir, bundan emin olabilirsiniz. ana faaliyet konusu parrilla olan restoranlar ve pizzacılar şehrin dört bir yanındadır. parrilla’yı hem hakkıyla, hem hesaplı, hem de turist tuzağı olmadan puerto madero’daki mekanlarda denemek mümkün bu şehirde. puerto madero’daki bazı yerler içki hariç yaklaşık 60 peso civarında fiyatlara sınırsız açık büfe mangal keyfini yaşatıyor. bu yerlerin ünlü olanlarından birisi, gerek şehir hakkındaki bilimum yazılarda gerekse oradaki bir taksiciden alınmış olan referans doğrultusunda puerto madero’daki siga la vaca isimli sadece puerto madero’da değil, şehrin diğer bölgelerinde de bilimum şubeleri olan bir zincir. arjantin’de kırmızı şarap da, (bilhassa memleketin gurur kaynağı olan malbec), italyan chianti’leri, fransız cabernet’leri ile kıyaslandığı zaman oldukça hesaplı olduğu için açık büfe mangal keyfine abuk masraflara sokmadan eşlik edebiliyor.

    şehrin el obelisco ve plaza de mayo taraflarına yakın bölgelerinde (mesela avenida corrientes) ise pizzacılar gövde gösterisi yapıyor. avenida corrientes’teki pizzeria güerrin ve yine aynı caddede birkaç sokak ilerisindeki banchero bir çok yazıda en iyi pizzacı olarak bahsedilen mekanlardan. arjantin pizzası zamanının italyan göçünün etkisinden dolayı hem çok leziz hem de kendi tarzında. pizza tipleri burada çok çeşitli: odun ateşinde pişen pizza (a la piedra) dışında buradaki pizza işine giren arkadaşlar işi abartmışlar ve a la parrilla adını verdikleri mangalda pişen pizza gibi çıtır hamurlu hoş bir pizza türü daha icat etmişler. buenos aires’in uyumayan şehir olduğunu saatler gecenin 12sine varırken hala dolu olan pizzacılarından anlayabilmek mümkün. pizzanın yanında bir de bira içilecekse garson “chopp?” diye sorduğunda afallamayınız çünkü arjantin’de fıçı biraya arjantin bira(!) değil chopp deniyor.

    dulce de leche seven bünyeler ise direkman kahvaltı veren ortalama bir otelde kalmalı. bu takdirde kahvaltıda dilendiği kadar dulce de leche yiyebilmek mümkün. tatlı menüsünde yazan flam bildiğiniz krem karamel (görüntüsünün yaş pastaya benziyor olması enteresan), tarta de ricota ise bildiğiniz cheese cake’in hafiften arjantin’e uyarlanmış halinden başka bir şey değil.

    diğer:

    notorious, çok sağlam bir caz kulübü ve avenida callao’nun recoleta’ya yakın olan lüks bölgesinde kalmakta. ön tarafı müzik dükkanı, arka tarafı caz kulübü olan bu güzide mekanda arjantin’in malum konumundan ötürü latin tarzı müzik yapan brezilyalı gruplar sıkça yer alıyor.

    confiteria ideal ise tangonun buenos aires’teki en mühim adreslerinde başı çekiyor. burası turist tuzağı olmayan bir tango mekanı oluşu, sabah 4e kadar açık olması, sadece 1 günlük bile (hem de günde ikişer saatten iki kez) tango dersleri vermesi gibi mühim özellikleri olan nostaljik görünümlü bir mekan ki zaten buenos aires, bilhassa şehir merkezinde nereye girilirse girilsin hep nostaljik dekorun (türkiye örneği: baylan pastanesi) ağır bastığı mekanlardan oluşan bir şehir.

    el ateneo bir kitap, dvd v.b.. dükkanı. peki bunun nesi enteresan ki? buranın avenida santa fe üzerinde (caddesnin avenida callao çıkışına yakın bir bölgesinde) bir şubesi var ve bu şube herhalde bir yurt dışı seyahatinde görebileceğiniz en fantastik dekorasyona sahip kitapçı dükkanı. burası (tahminen) eskiden bir tiyatro iken sonradan kitapçıya dönüştürülmüş, tiyatro dekoru ise tüm ihtişamıyla kendisini korumuş.

    bu topraklarda rock ve metal ciddi ölçüde dinleniyor. hatta, calle florida’daki işportacı kitlenin önemli bir bölümü geçimini bu tarz kıyafetlerin satışından sağlamakta. buna paralel olarak, buenos aires rock ve metal konserleri için bir resmi geçit niteliğinde; bu konuda türkiye’yi açık ara solluyor. misal bu şehir ingiliz progressive rock’ın babası yes’in kasım 2010 içinde iki gece konser verdiği bir şehir..

    buenos aires’in kilit yerlerinin ziyareti için üzülerek belirtilmesi gereken bir husus ise ingilizce’nin yetersiz, ispanyolca’nın ise mühim oluşu. fakat arjantinliler genelde turistlere karşı ortalamanın üzerinde yardımsever ve kibar. dallama fransızlar ve benzeri avrupa örnekleri burada çok şükür yok; bu sebeple iki kur ispanyolca bile bir çok işi fazlasıyla görür.

    sonsöz:

    diğer her şehirde olduğu gibi buenos aires’in de ne kadar turistik bir şehir olduğu beklentiler ile alakalı. eğer turistik şehirden kasıt, eiffel kulesi, mısır piramitleri görmek ise buenos aires bu tarz beklentilere sahip bir turistin asla uğramaması gereken bir yer. buenos aires, halkın arasına karışıp futbol izlemek, tango öğrenmek, tıka basa yiyip içmek, upuzun caddelerde yürümek, akşam çıkıp uyumayan bir şehirde birkaç ortama uğramak isteyen bir turisti fazlasıyla tatmin edebilecek bir şehir, avrupa ve asya’dan sonra değişik bir deneyim; hakkında uzun uzun yazı bile yazdırıyor..
hesabın var mı? giriş yap