• insana biraz kusturica'yı hatırlatan,müzikleri,görüntüleri herşeyiyle,sinemadan çıkıldığında bir doygunluk hissi yaratan japon filmi.küreselleşmeyi,modern yaşamı sorgular;bunu yaparken birkaç sahnede insanı kopartır.
    özellikle yakuza elemanının tuvale bulamayıp çayır çimene zıçtığı bir sahne vardır ki,daha fazla bilgi vermeden kapatayım,yerlere yıkar seyircileri.
    bu ve türevi kaliteli uzakdoğu filmlerini bir kez daha görebilme ihtimalimizin düşüklüğü ise hüzün vericidir.
  • türkiye'de hem istanbul film festival'inde, hem de çevre filmleri festival'inde gösterilen, çevre filmleri festivali'nde en iyi film ödülünü alan, garip bir anlaşmazlık nedeni ile çin'in olmadık bir yerine giden bir japon iş adamı ve bir mafya üyesinin hikayesi ile başlayıp büyülü bir efsaneye dönüşen mükemmel film.
    ayrıca görmeyi en çok özlediğim film.
    şu başlık altında da incelen8miş, bilginize;
    (bkz: bird people in china)
  • her seferinde, izledikten sonra, bildik hayata dönmemeyi arzulatan film.
    keşke filmlerin içinde kalınabilse. yakuza gibi.
  • herşeyiyle 10 üzerinden 10 alan bir film.
    efsanevi bir biçimde şu anda özellikle çin de ve dünyanın bir çok yerinde yaşanan modernizmin doğayı ve insanı kirletmesi gerçeğini anlatan bir dram.

    burası ele geçirmedikleri son kale ve ben onu savunacağım...
  • yapımcıların elinde mutheşem bir proje vardır ancak daha önce anlaştıkları yönetmenler çinde geçen hikayeyi başarısızlıkla ve büyük hayal kırıklıklarıyla filme başlayamadan bırakırlar.
    böylece proje 90 lı yılların sonuna doğru japon sinemasının yükselen yıldızı olan miike takashi nin önüne gelir çünkü ortamda ondan daha çılgını yoktur.yapımcılar düşman kardeşler olan japonya ve çin ilişkileri ile uğraşmamak için bütün sorumluluğu miike nin omuzlarına yüklerler ve içi proje için ayırdıkları tüm para olan bir çantayla ekibi çine yolcu ederler.japon ve çin uyumsuzlukları film içinde sıkça miike tarzıyla yüzümüze vurulur.filme ayrılan tüm finansman yanında olduğu halde miike yapımcıların verdiği deadline dan önce ülkesine tamamlamak zorunda olduğu filimle dönecektir.
    yukarıdaki hikaye başlı başına bir filme ilham verecek kadar özgün ve hırs dolu olmasına rağmen the bird people in china için sadece başlangıçtır.yıllar sonra kendisiyle yapılan bir röportajda miike tek özleminin o yıllardaki kadar enerjik olmak olduğunu anlatır.filme konu olan olaylardan yolculuk kısmı tüm ekip tarafından birebir yaşanmış miike durum için "kameranın yerini değiştirsek ben ve asistanlarım da aynı performansla başrolde olabilirdik" özetini yapmıştır.
    film miike nin filmografisinde biraz sırıtsa da tek başına ele alındığında özellikle görüntü yönetimi açısından önemli bir çalışmadır.
    hadi gelin koyumuze geri donelim teması miikenin keskin mizah anlayışıyla doygunlaşır ve karşımıza keyifli bir seyirlik çıkarır
  • yakuzayla alakali neredeyse her sahne komiktir.

    --- spoiler ---
    - the fucking grandpa died last. the grave's still new.
    --- spoiler ---
  • aşık olunası takeshi miike filmi. uzun gelişme süreci çok eğlenceli. takeshi miike en iyi bildiği işi yapıp yakuza karakterini süper kullanıyor.

    --- spoiler ---

    köylü kızın büyükbabasından öğrenip söylediği ingilizce şarkı anonim bir iskoç şarkı olan annie laurie'nin lady john scott versiyonuymuş. buyurunuz, http://en.wikipedia.org/wiki/annie_laurie

    yakuza'nın da uçarken nefes tutma olayını çözdüğü gözümden kaçmadı.

    --- spoiler ---
  • film geçtiği mekanlarıyla doğu karadenizi anımsatır; uçsuz bucaksız dağlar, karşı konulmaz şekilde akan nehirler ve ancak uçarak insanın ulaşabileceği köyler ve mekanı tamamlayan enteresan insanlar *
  • valla birbuçuk sene önce izlemiştim bu filmi, anı kırıntıları var; ancak bu kadar övülen yakuza karakteri bana gayet antipatik gelmişti. uzakdoğu filmlerinde, animelerinde şapşal ama kendini kanıtlama ihtiyacı içerisinde olan klişe bir tipleme vardır. etrafındakiler de onun saf salaklarına güler genelde. burada da çok bir fark yok. yalnız hayali bir olayı, kurmacayı son derece gerçekçi bir şekilde, hatta gerçekmişçesine anlatması; üstelik uçmak gibi insanoğlunun en büyük, en tatlı hayallerinden birini konu alması ilgi çekici. bu anlatımda ne kadar inandırıcı oluyor; orası yalnızca filmin değil, izleyicinin de hayal kurma oyunlarına alakalı ancak filmin bu açıdan başarılı bulduğumu söylemek mümkün. bununla birlikte; film sıkıcı, temposu ağır, bitmek bilmiyor. o anki sıkıntımı hatırlıyorum da şimdi izlesem yine sıkılırım sanırım.
  • filmin en güzel yanlarından biri, doğanın tüm güzelliklerinin filme müthiş bir şekilde sokulmasıdır. film boyunca resmen oraların içine giriyorsunuz, orasıyla özdeşleşiyorsunuz.

    yakuza'nın dönüşümü ve modernliğe karşı gelişi çok güzel olmuş. filmdeki hiçbir şey sırıtmıyor. ne karakterler, ne de olaylar. hikaye ilk başta (tipik miike filmleri gibi) tuhaf bir komedi gibi ilerlese de ikinci yarısıyla birlikte filmin gidişatı da ilginçleşiyor.

    kinin, garezin olmadığı, sadece umutların ve yeşilliğin oldu, izleyene sebepsiz bir iyimserlik veren film.
hesabın var mı? giriş yap