• (bkz: cia)
  • cia in içindeki kgb ajanlarını, cia in 50 yıllık tarihini, soğuk savaş dönemini fona zaman atlamalarla doğu-batı berlin'in bölünmesi, macaristan ın sovyet işgaline uğramısını küba ya cia nın düzenlediği başarısız darbe girişimlerini ve sovyetlerin dağılma günlerini alarak anlatan dizi..........
    içerik olarak çok fazla ciddiye almadan çerezlik niyetine izlendiğinde keyif veren j. le carre romanları tadında bir dizi....
  • gregor samsa'nın rest albümünden bir şarkı.
  • ekmegi bolup/kirip paylasmak demektir.

    breaking bread together

    "cum" ve "pane" kelimelerinin birlesmesinden olusur.
  • incus recors çerçevesinde büyük usta derek bailey tarafından 1968'de kurulmuş, tarihin belki de en yi kadroya sahip özgür doğaçlama* grubu. üyelerinin kimisi aramızdan ayrılmış, kimisi doğaçlamayı bırakarak modal müziğe [willem breuker gibi] dönmüş olsa da halen yılın bazı -sihirli- günlerinde verdikleri konserlerle kendilerini göstermektedirler. doğaçlamacılar albümlerin farklı parçalarında farklı kombinasyonlarda ortaya çıkarak doğaçlamalarına devam eder, bazen bir parçanın sonundan diğer parçanın ortalarına ilerlerler. diğer özgür doğaçlama gruplarının [spontaneous music ensemble, die like a dog quartet, peter brötzmann ve sextet/octet ve tentetleri] aksine parçalar konsept oluşturmaz, kimi kenny wheeler albümlerindeki gibi [ya da alexander von schlippenbach trio'nun efsanevi pakistani pomade'i gibi] birkaç saniyeliğine temel oluşturan armoniyi daha sonra tekrar gün yüzüne çıkarır ve ardından tekrar bükmeye başlarlar.

    belki de 1994'e dek kimi zaman "doğaçlama festivalleri düzenleyen" bu güzide 'company'nin kadrosunda bulunmayan doğaçlamacının olmadığını söyleyebiliriz. en azından avrupa'nın erken dönem doğaçlamacılarının hemen hepsi company'nin içinde yer almaktadır. henüz yirmili yaşlarının başındaki cellocu tristan honsinger, her türlü üflemelideki hakimiyetini spektrum tanımaksızın gösteren evan parker ve anthony braxton, hollandalı veteran piyanist misha mengelberg, sopranino saksofoncu lol coxhill, ethnic/free jazz alanında daha çok bilinen fred frith, en az beş-altı enstrümana hakim steve beresford, güney afrika'da cazı yaşatan "idol" johnny dyani*, romantik sopranocu steve lacy, aacm'nin temel taşlarından wadada leo smith, doğu almanya'nın okay temiz'i -virtüöz- han bennink ve "the doc" eugene chadbourne efsanevi kadroda akla gelen ilk isimler.[listenin kalan kısmında john zorn ve buckethead bile var!]

    kombinasyonlar içinde derek bailey ve george lewis duo'yla anthony braxton, steve lacy & evan parker trio'ya bambaşka bir gözle baktığımı ifade etmek isterim.
    company özgür doğaçlamanın ortak ve güçlü harekatıdır.
  • genelde türkçe film altyazılarında yanlış çevrilen bir kelimedir. company, kimi zaman şirket, kimi zaman misafir kimi zaman ise bölük anlamında kullanılır. örnek:

    orijinali: "mclovin, you've got company".
    çevirisi: mclovin, misafirin/ziyaretçin var.
    yanlış çevirisi: mclovin, şirketin var dostum.

    orijinali: "alpha company is moving to the target"
    çevirisi: alfa bölüğü hedefe (doğru)ilerliyor/yaklaşıyor.
    yanlış çevirisi: alfa şirketi hedefe (doğru)ilerliyor/yaklaşıyor.
  • mot a mot çeviri ile harikalar yaratan bir hürriyet gazetesi magazin muhabiri, bar rafaeli ve adriana lima'nın instagram'dan paylaştıkları fotoğrafları haber yapıp altına yine döktürmüş. hadi ingilizce seviyesi yeterli değil, insan sözlüğe de mi bakmaz bu kelimelerin başka anlamı var mıdır diye? veya resmin altına kendi yazdığını okuduğunda hiç mi garipsemez de merak edip birkaç kişiden teyit istemez? sırf sayfa dolsun diye haber yaptırırsan bu kadar oluyor demek ki.

    bar rafaeli'nin fotoğrafı: http://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/…-agustos-2013 *
    adriana lima fotoğrafı:http://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/…-agustos-2013 *
  • harikulade bir andy burrows sarkisidir.
  • bu ünlü broadway oyununun 2011 kadrosu ve new york filarmoni orkestrasıyla beraber icra ettikleri versiyona internetten erişmek mümkün.

    hem başroldeki neil patrick harris hem de yan rollerdeki usta oyuncular (stephen colbert, christina hendricks, jon cryer ve patti lupone bunlardan bazıları), tüm kadro döktürmüş.

    30larında bir bekar adamın hayatı, arkadaşlıkları ve ilişkiler üzerine şahane tespitler var. oyun boyunca evlilik kurumu farklı pek çok açıdan masaya yatırılıyor. şüphesiz ki bunda bekarlar için alınacak tonla ders mevcuttur.

    her türlü düzenini halihazırda oturtmuş, düzgün bir işi, evi ve muhabbet edebildiği pekçok yakın arkadaşı olan 35 yaşında eli yüzü düzgün bir erkek neden belki de en değerli şeyi olan özgürlüğünü feda edip evlenmek ister, neden istemez, neden ayak direr, neden bazen evlenmek için can atar, evlilik gerekli midir, kaçınılmaz mıdır, lüks müdür, rahatlık mıdır, rahatsızlık mıdır... gibi pek çok sorunsala yerli yerinde değdiren bir metne sahip oyun, daha doğrusu müzikal.

    bu arada şarkıları da birbirinden güzel. orkestrayla beraber kulaklar da şenleniyor izlerken

    yekpare youtube linki:
    http://www.youtube.com/watch?v=a8uj6wlm828

    edit: yeni link https://www.youtube.com/watch?v=zs6s25bkcoe
  • kathy - robert, um, l brought you here because l wanted to tell you alone. l'm moving back up to cape cod. l'm getting married.
    bobby - married?
    kathy - some people still get married, you know
    bobby - what? did you just suddenly fall in love?
    kathy - l'll be a good wife. l want real things now. a husband, a family. l don't want to keep running around this city pretending like l'm having a life.
    bobby - problem is you want too little. and that's the hardest thing in the world to get.

    http://youtu.be/a8uj6wlm828?t=57m44s
hesabın var mı? giriş yap