• her yeni babanın okuması gereken şaheser.

    --- spoiler ---

    evlat nasıl yetiştirilir, nasıl himaye edilir ve evladın yaşaması için gerektiğinde nasıl ölünür?
    ölümle bu denli barışık olmak ve hayatın sürmesi için gerektiğinde sessizce ölebilmek mümkün müdür yoksa sadece yazarın hayali dünyasında mı var böyle insanlar?

    --- spoiler ---

    bir kitap okurken gözleri dolabilir mi bir adamın? evet mümkünmüş, öğrendim.

    arayınca fark ettiğim ama vaktiyle izlemediğime şimdi pişman olduğum bir filmi de varmış, festivalde gösterilmiş, pegiy pyos, begushchiy kraem morya adıyla. türkçülerin baş tacı ettiği büyük bir kırgızın eserinden film çeken ermeni bir yönetmen. mutlaka bulup izlemeli.
  • ilk kez cengiz aytmatov okudum, iyi ki de okumuşum. bir kitapta yorum yapmak doğru değil belki ama çok iyi bir yazar bence. kısacık bir hikayede pek çok şey verdi bana kendisi.

    denize açılan üç yetişkin ve bir çocuğun hikayesinde hayatta kalma mücadelesini anlatırken denizi, denizde olma hissini çok güzel geçiriyor okuyucuya kitap ki aytmatov genelde bozkır hikayeleri yazarmış. bu kitapta denizi yazan aytmatov bence harika bir iş çıkarmış dahası denizi anlatırken de karayı, toprağı, dağı çok minimal düzeyde ama çok etkili kullanmış. bana verdiği bu hissiyat, yapmamı sağladığı şu çıkarım bile kitabı beğenmeme yeter aslında, çünkü benim için edebiyat, kitap okumak biraz da budur, böyle şeyleri görüp kelimelerin gücüne hayranlık duymaktır. ancak aytmatov daha fazlasını da yapıyor bu kitapta. bir kültüre dair de güzel manzaralar sunuyor okuyucuya ve bunu çok ustaca yapıyor. denizin ortasında 3 adam ve bir çocuk, susuz kalıyorlar; rüyalar, hayaller görüyorlar ve biz bu rüyalar, hayallerde onların yaşamına, kültürüne tanık oluyoruz. işte benim için ikinci bir hayranlık noktası. neden peki?

    şimdi yazar bir hayatta kalma hikayesi anlatırken aynı zamanda bir toplumun kültüründen manzaralar sunuyor. bunu ustaca bir kurgu ile yapıyor bana göre. denizin ortasında hayatta kalma mücadelesini anlatırken rüyaları, hayalleri kullanarak bu üç adamın ve çocuğun yaşamını bize anlatıyor, onları tanımamızı sağlıyor, aynı zamanda bir kültürü de anlatıyor. bunları yaparken de arka fondaki denizi hiç unutturmuyor okuyucuya, kitabın başından sonuna kadar sizi o denizin ortasında tutuyor ve ilk sayfadan son sayfaya kadar karanın önemini, toprağa ayak basmanın, toprağın önemini de hep hissettiriyor. tam da bu sebeple kitaba seçtiği isme hayranlık duymamak da imkansız benim için işte.

    incecik bir kitap ama bana harika bir yazar okuyormuşum dedirtti yine de. bir de değinmek istediğim iki nokta var;

    1- kitaptaki en yaşlı karakterin kurduğu bir hayal bana bir filmi ve o filmdeki muazzam bir sahneyi hatırlattı. luc besson'un le grand bleu filminde jacques mayol'un hikayesi anlatılır. o filmde şöyle bir replik vardır; ''bir deniz kızı ile karşılaşmak için ne yaparsın biliyor musun? denizin dibine kadar dalarsın. suyun artık mavi olmadığı yere. gökyüzünün yalnızca bir anı olduğu yere. ve orada sessizce yüzersin. ve orada kalırsın. ve orada kararını verirsin: onlar için ölebilirsin. sadece o zaman ortaya çıkarlar. gelirler ve seni karşılarlar ve seni, onlara olan aşkınla yargılarlar. eğer içtense, eğer safsa, onlarla olursun ve seni sonsuza kadar alıp götürürler.”

    2- kitaptaki küçük karakter 11 yaşında. onun beğendiği kızla oynadığı oyunlarda cinselliği keşfine de değiniyor yazar. keza yine anne ve teyze karakterinin de cinsel içerikli diye yorumlanabilecek bir pasajı var. çok natüralist bir tavır ki severim edebiyatta böyle şeyler görmeyi.

    3- hemingway sevdiğim bir yazardır, onun yaşlı adam ve deniz kitabını yer yer hatırlatıyor ki iki kitap da denizin ortasında bir sandalda geçen hikayeyi anlatıyor nihayetinde ve iki kitapta da denize dair çok güzel tespitleri, tanımlar var.

    --- spoiler ---

    çocuk, kara ile denizin farkını anlıyordu şimdi. insan karada okunca karayı hiç düşünmez, ama denizde olunca, denizden başka bir şey düşünemez.

    --- spoiler ---

    not: kitapta küçücük bir hata var bence. 73. sayfada küçük çocuk için bir adamın ağladığını ilk kez görüyordu diyor ama 91. sayfada başka bir karakter ağlarken aynı cümleyi yine kurmuş yazar çocuk için. oysaki görmüştü ağlayan birini artık. *
  • cengiz aytmatov'un denizde geçen tek eseri. tüm eserlerinde anlattığı bozkır bu hikayede deniz olarak karşımıza çıkıyor. esasen denizin de bozkırdan farkı yok. öylesine tasvirler içeriyor ki hayal dünyanızda sonsuzluğun, ıssızlığın, yalnızlığın, çaresizliğin zirvesini yaşıyorsunuz. kitabı okurken upuzun bir sinema filmini izlermiş gibi hissettim.
  • cengiz aytmatovun yazdığı bir öykü
  • cengiz aytmatov'un aynı adlı romaından beyaz perdeye uyarlanan bir film. ancak filmin ismi "deniz kıyısında koşan köpek" olarak geçmektedir.
    yönetmen karen gevorkyan, oyuncular bayarto dambayev, aleksandr sassiko
  • cengiz aytmatov'un ortalama yüz sayfalık uzun öyküsü. her aytmatov eseri gibi bu da kırgızların sözlü geleneğinden izler taşır.

    öykü, bir babanın küçük oğlunu geleneklere göre denize çıkarmasıyla başlar. nimet denizinde şartlarla ve kendileriyle ettikleri mücadele son derece akıcı bir biçimde anlatılır. öyle ki öyküde ne eksik vardır, ne de fazla.
  • cengiz aytmatov ile tanışmama vesile olan ilk kitap.. kullandığı dili, yalınlığına rağmen çok sevdim, oldukça akıcı.. lakin tasvir eksiklikleri oldukça farkedilir geldi bana.. o dağı, nihivlerin yaşadığı o köyü, üç memeler’i çok daha güzel canlandırabilirdi gözlerde.. yine de duyguların tasviri anlamında oldukça başarılı.. kitabı okurken deli gibi susuyor, yine de içmek istemiyorsunuz..

    bir babanın yahut baba adayının muhakkak okuması gerektiğine inandığım bu roman, okurken aklıma yalnızca şu görseli getirdi..

    içinde çokça hayat dersi barındırıyor gerçekten..

    ışıklar içinde uyu sevgili aytmatov..
  • 19 yaşımdaydım.
    doğu ekspresi ile şubat ayında, yalnız başıma ankara'dan kars'a giderken okuma gafletinde bulunmuştum.
    boş trende bu hikayeyi damarlarıma kadar hissedip, kederimden içli içli ağlamıştım.

    kompartımandan anadolu'nun uçsuz bucaksız kuru ovalarını, sarp karlı dağlarını seyrederken denizin ortasında susuzluktan kıvranan bir çocuğu duyumsuyordum.

    okuyun,okutturun.
  • depresyondaki birisi okusa intihar eder muhtemelen. aytmatov tarafından yazılmış 100 sayfalık inanılmaz sürükleyici uzun öykü.
  • (bkz: çocukken okunmuş unutulmaz kitaplar)

    hala aklıma geldikçe susar, gider bir kova su içerim...

    yalnız bu kitabın bazı basımlarındaki kapak resmi, bende yayımcının hikayeyi bilmediği izlenimi uyandırıyor; deniz ve köpek resmi koymuşlar lan...
hesabın var mı? giriş yap