90050 entry daha
  • iyi ki doğdum...
  • oysa yapmam gereken tek şey, hızlı kararlar veren bir insan olmaya çalışmaktı..

    karar verme sürecini düşünmemle başlayan bu olaylar silsilesi nasıl oldu da beni nihilizme çekecek şekilde gelişti ben de anlayamadım. sanırım patlaması noktası fark ettiğim bir gerçek dolaylarında oldu.

    duyduğum bir cümle davranışımı değiştirdi, değişen davranışım olayın gidişatını değiştirdi, olayın gidişatı da muhtemelen geleceğimi değiştirdi/değiştiriyor. değiştirdi çünkü bulunduğum noktadan çok uzaktayım. değiştiriyor çünkü ben değişiyorum..

    ancak can alıcı nokta, bu cümlenin 'öylesine söylenmiş' bir cümle olması. aslında o andan itibaren gelişen tüm olayların boktan, anlamsız, nedensizce söylenmiş ve gerçeği yansıymayan bir cümleden kaynaklanmış olması. bu kadar saçma bir şeyin kelebek etkisi ya da tepeden yuvarlanan bir kartopu etkisi yarattığını fark etmemin bende yarattığı etki..

    ne yaparsan yap, nasıl ve ne şekilde yaparsan yap, hangi yolu seçersen seç hiçbir önemi olmadan olayların nihai şekline böylesine saçma bir nedenden ötürü gelebilmiş olması beni çok düşündürüyor uzun zamandır.

    biraz da rick sanchez sağolsun böyle giderse bir nihilist olup çıkacağım sanırım. kafamın üzerinde toplanan bulutlar beni korkutuyor..
  • (fark ettim ki, belki de anonim olduğuma güvenip değil de, anonim olamama umudu ile içimi döküyorum, buraya; görürsün diye... olur mu ya?)

    dışarıda sabah ya da akşam olması çok da fark etmiyor; içimde gün ile gece, senin hayâlinin hüküm sürdüğü bir sıralama ile, gerçek zamandan bağımsız: tıpkı umduğum gibi, "biz"e has bir zaman algısı; lâkin sadece bence yaratılan ve bence yaşanan... sen daha gelmeden, ben "biz"i kurmaya başladım bile; oysaki yanlış bu, sen, bendeki senden bağımsız, senin doğrun olan sen, olmadan, "biz", nasıl hem senden, hem benden bir parça olabilir?

    daha önce de, dolaylı olarak, demişim ya: konuşmalı mıyım yoksa susmalı mı, gelmeli miyim yoksa beklemeli mi; hangisini yapsam sana erişebileceğimi bilemeden, sarkacın iki yönünde gidip geliyor aklım. onu izlerken ben, hipnotize oluyorum; hayâlinde ve olasılıklarda kaybolup gidiyorum sık sık. gidiyorum, geliyorum, gidiyorum...

    sabah uyandığımda, sadece yeni bir fotoğrafını gördüm diye bile öğlene kadar kelebekler uçuşabiliyorken etrafımda -içime bile sığamıyorlar, sen düşün birikmişliğimi!-, başkaları için öğlen vaktiyken, benim için ise içime düşen güzel sözleri söyleyememenin hüznü, akşamı erkenden getiriyor. akşamlar ise kış günleri, yaz geceleri; gecelere ise yıllar sığışıveriyor kendiliğinden. düşünsene: saçlarının yeni hâlinin ne kadar güzel olduğunu bile söyleyemiyorum, ne sana, ne başkasına!

    yine, tekrar: "bir yığın mucize de gerekiyorsa beraber olmamız için, yine de gel, lütfen..." zira artık inanıyorum: mucizeler beklenilmez, inşâ edilir. ve umut ediyorum: geleceksin, ve beraber en büyük mucize'mizi, biz'i inşâ edeceğiz. bekliyorum, umuyorum, inanıyorum. hazırım.
  • eskiden buralara takım elbisesiz; efendime söyleyeyim, saten eldivensiz entry girilmezdi ey muhterem sözlük.
  • ne zaman bakanlardan milletvekillerinden birinin ya da rezanın falan başına bi iş gelse sözlükte better call tayyip bakınızı veriliyordu. 10 senelik hadiseyi yeni anlıyorum ben. allah canınızı almasın sizin assddasddf

    ps: evet mağara soğudu. zira o yüzden çıktım.
  • telefonumda trivia crack oynarken "fuşya hangi rengin tonudur" diye bir soru çıktı. apar topar önümdeki bilgisayardan arattığımda google resimlerde bence mor olan rengi görünce telefonumda da cevabı yapıştırdım. gördüğüm mor filan değilmiş pembeymiş. şimdi ben haketmiyor muyum "fuşya rengini bilmeyen insan" entrysi?
  • keşke anamgiller falan yakın olsaydı :/ arardım anne valla hiç yemek yapasım yok bi çay koysana geliyorum ben derdim. giderdim çantayı vestiyere attığım gibi içeri gider koltukta uzanırdım.

    bir de hava tam handan teyzelerle bahçe kapısının önünde ayakta sohbet etmelik. anlamsız ve bir o kadar huzur verici.
  • bugün yeşil ışık yanmış yolun başında durararak arabaların geçmesine engel olan taksiciye camı açıp senin insanların geçiş hakkını gaspetmeye ne hakkın var eşşoğlueşşek dedim” sonra kendime iyice delirdin bir de eşşeoğlu eşşek nerden çıktı diye söylendim hayır haklısın ama o sondakini eklemek niye. bir gün topuklanıcam bu ani agresiflik yüzünden.
  • tüm dünyayı karşınıza alıp bağırmak istemediniz mi hiç? sevginizi veya nefretinizi veya kızgınlığınızı... kırgınlık bağırılamaz mesela, kırgınlık çok sessizdir, sadece susarsınız. her şeyin bittiği, gömüldüğü noktadır, dönüşü yoktur. birini seversiniz, sevdiğiniz için ona kızarsınız, sevdiğiniz için kendinize kızarsınız, yazar yazar silersiniz, yapmayacağım der yaparsınız, sonra gelir bir şey yapar kızgınlığınız yok olur - bir süreliğine-. asıl meselenin kendi içinizde olduğunu, tüm duygularınızı, düşüncelerinizi ve en önemlisi de korkularınızı karşınızdakine yansıtamazsınız. etrafınızda gördüğünüz, hiç sevmediğiniz o şeylerin onda olmasından korkarsınız. tüm olay birini sevmek değil çünkü, cidden sevginize değecek birini bulmak. bir insanın sevginize değdiğini hissedince bu sevgi korkunç bir boyuta ulaşabilir. çok değer verdiğimiz insanlar için yapabilecek çok fazla fedakarlığımız vardır, sadece bunu anlamak çok zordur ve hatta belki de imkansız. işte ben de kendimi bu şeylerin ortasında buluyorum, ne tam olarak koşabildiğim bir şey yaşıyorum ne de tamamen kaçabildiğim... tek kaçmak istediğim çoğu zaman tüm bu gürültü, tüm bu düşünceler, çirkin engeller oluyor.
  • çaresizlik çok boktan bir duygu. en yakın arkadaşım hasta, hem de çok. az önce evinden çıktım artık fazla durmaya dayanamıyorum yanında, gözlerim doluyor ona bakarken, konuşurken boğazım düğümleniyor. annesi yemeğe kal dedi bizimkiler bekler dedim. bi kase aşure tutuşturdu elime. eve gidecem diye çıktım ama parka geldim. kimse yok parkta , manyak mı millet ne yapacaklar bu saatte , bu soğukta parkta.
    bu park benim ağlama duvarım, 8 ay önce kız arkadaşım beni aldattığını söylediğinde de buraya gelmiştim. o günde hava çok soğuktu ama üşümüyordum. şimdi de üşümüyorum. içim acıyor, içim yanıyor benim. en yakın arkadaşım ölüyor hiçbir bok yapamıyorum. iki kedi var parkta belki bir şeyler veririm diye yanıma geldiler. aşureyi onlara verdim. kokladı yaladı ama yemedi. oysa emine teyze çok güzel aşure yapar.
    evden aradılar nerdesin dediler , geliyorum dedim ama hiçbir yere gidesim yok. hiçbir şey iyiye gitmiyor her şey daha boka sarıyor. iyi insanlar ölüyor. kediler aşure yemiyor. benim elimden bir şey gelmiyor.
183686 entry daha
hesabın var mı? giriş yap