• geçenlerde bir arkadaşımın ilettiği, bu hastalıkla uğraşan biri olarak gözyaşlarıyla okuduğum bir yazıyı paylaşmak istedim ;
    " endometriozisi, araştırmalarımda, çeşitli sitelerde, makalelerde, kısacası ulaşabildiğim her yerde defalarca defalarca okudum.
    23 yaşımda, 2005 yılı benim endometriozis ile tanışmam. yıl 2015 hala dişe dokunur bir gelişme yok. ama, yakın zamanda yeni gelişmeler ve tedavi yöntemleri geliştirileceğini umut etmek istiyorum. bana yetişir mi bilemiyorum ama :))))
    benim değinmek istediğim şey, endometriozisi bir de hasta gözünden anlatabilmek dilim döndüğünce, kalemim yettiğince...
    hiç bir yayında, hiç bir makalede bu kadınların ne kadar ağrı yaşadıkları, bu ağrılarının yanında, gittikleri hastanelerde eğer 2.ayda aynı hastaneye gidiyorlarsa, potansiyel bağımlı olarak görüldüğü (narkotik ilaç yapılmak zorunda kalınıyor maalesef benim kadar ağır vakalarda) yazmıyor mesela. bu bir diş ağrısı değil ki, o ay çektirdim ve bir daha ağrı olmasın. maalesef ki, her ay standart regl dönemlerinde aynı ağrı ile karşılaşmak durumundayız. “aaa geçen ayda gelmişsiniz ama böyle olmaz yapabileceğimiz bişey yok bizim” şeklinde yorumların yanında, çok özür dileyerek yazıyorum, küstahça bakışları ile o hastanın neler hissettiği ve neler yaşadığı ile ilgili en ufak bir fikirlerinin olduğunu zannetmiyorum.
    2005 yılında standart bir ön gebelik muayenesi esnasında tanıştım bu hastalıkla. dr'un söylediği cümle aynen yazıyorum “aaaaa sende endometriozis var ve hemen ameliyat olman gerekiyor. bu şekilde aslaaa çocuğun olmaz. hemen yatışını yapalım ve ameliyat yapalım.” dı. be arkadaş hazine mi buldun bu kadar heyecan yaptın. bir üslup, bir tarz yok mudur bunu söylemede. hiç mi hasta psikolojisi okumadın. ve bu dr. istanbuldaki büyük bir hastane grubunun dr.u. benimle böyle konuşan bir dr.a ameliyat olacak kadar aklımı peynir ekmekle yememiştim. araştırmalarım esnasında insan gibi insan derler ya, dr.um herman işçi ile tanıştık. takiplerle birlikte, önce bebek denememi tavsiye etti. ancak eşimin askerde olduğu bir dönemde olduğu için beklemeyip ameliyat olma kararı verdik. sağ yumurtalıkta olan 6 cm.lik çikolata kisti alındı ve takiplere başlandı. bitmişti. kurtulmuştum.
    ama diğer ay regl döneminde yine acaip ağrım var. herman bey'in yolu tutulur. o da ne? sol yumurtalıkta 2 cm. çikolata kisti oluşmuş. ben bilemedim tabi o zamanlar ne olduğunu. (şimdi doktora tezi hazırlarım endometriozis üzerine) dr.um şok geçirmek üzere. geçen ayki ameliyatta hiç birşey yoktu. hemen doğum kontrol hapı ile tedavi başlandı. küçülürmüş. ertesi ay korkunç ağrı ile herman bey'in yolu görünür yine bana. muayenede önceki ay 2 cm. olan kist 4 cm olmuştur ilaca rağmen. mecburen o ay o kistide alma kararı verilir. hiç bişey kalmamıştır artık. herman bey'in deyimi le içerisi artık pırıl pırıldır.
    yaklaşık 5-6 ay sonra özellikle büyük tuvalet esnasında korkunç ağrılarım olmaya başladı. araştırdım, bağırsakta da endometriozis olma ihtimali olabilir miş. herman bey ile görüştüm. “xxxcum kitabi olarak evet olabilir ama 5-6 ay önce bakıldı heryere mümkün değil. ama bir kolonoskopi yapalım içimiz rahat etsin” dedi. yine hatırı sayılır bir gastroenterolog dan randevu alınır ve kolonoskopi yapılır. yarı uyutulduğum halde acıdan ağladığımı hatırlıyorum. dr. daha masadan kalkmadan herman bey'i arar benim başımda. “hermancıııımmm evettt varrrr bağırsağın % 80 i tıkanmış odaklardan. çok teşekkür ederim bana gönderdiğin için hastayı”.... yuhhh diyebildim sadece. meğer neymiş bu hastalık arkadaş dedim. eeee haliyle yeni bir ameliyat ve bu ameliyatı yapacak dr. araştırmaları başladı. karşılaştığım manzaralar o kadar komikti ki bazen, o halimle bile gülebiliyordum. suratıma sakız patlatıp “yaparız zor değil” diyen kendi hastanesi olan prof.mu istersiniz. “aaaaa kitabi olarak okuduk ama ilk defa sizi gördük ama bizi tercih ederseniz elimizden geleni yaparız” diyen cerrah prof.mu istersiniz? meğer gerçekten önemli bir hastalık ve önemli bir ameliyatmış. sonradan anladım. daha doğrusu bu kadar talep görünce farkettim. :)) acaba yurt dışına mı gitsek? ne yapsak diye düşünürken, yücel karaman ile tanıştık. diğer şarlatanların aksine, bu işi gerçekten bilen, güven veren bir ifade ile durumu en ince ayrıntısına kadar, ne yapacağını, nasıl yapacağını, riskleri, anlattı bana. evet çok sıkıntılı bir durum olduğunu, ama üstesinden geleceğimizi anlattı. bir de genel cerrahi ekibi girecekti ameliyata. şimdilerde benim abim olan, o zamanın dr. mehmet hakan tekelioğlu'su ile tanıştık. aaaa diğer kallavi cerrahlarının yanında çok genç değilmiydi ki bu dr.mehmet hakan bey. amaaannn allah'a sığın demiştim artık. en azından suratıma sakız patlatmamıştı. yada “küstahça olurr yaparız” dememişti.
    13.08.2006'da başarılı bir operasyonla 15 cm bağırsak alınmıştı. mehmet abinin “karından açabiliriz bak bağırsağını” uyarısı da, olmamıştı çok şükür. norkozdan kendime gelmeye başladığım an güçlükle karnıma götürebildiğim elimle hissedebilmiştim açılmadığını.
    lucrin depot 3.75 kullanmaya başladık ameliyat sonrası 6 ay. 8.ay regl dönemi ve yine hastanelik olacak kadar ağrı olmaya başladı. bu kez nefes almakta zorlanıyordum. ve o dönemde sağ tarafıma mümkün değil yatamıyordum. sanki bir kılıç sağ omzumdan sağ böbreğime kadar saplanmış, her nefes alışımda o kılıç içerde dönüyor. nefes alabilmenin ne büyük bir nimet olduğunu çok iyi anlamıştım o dönem. jinekolojik muayenelerde hiç bişey yok. herşey yolunda. ama benim her ayki regl dönemlerindeki ağrılarım şiddetle artmaya devam ediyor. ca 125 bakılıyor normal. hadi bir mr bakalım. veeee bulduummmm. oraya saklanmış beni bekliyor yeni yeni çikolatalarım. diaframı ve karaciğerimi seçmişler bu kez. ben de tam özlemeye başlamıştım. gözlerim dolu dolu okudum mr sonucunu. eeee ameliyat olmayalı epey bi zaman geçmişti tabi. bu kadar ara vermek olmaz. 8-9 ay ara ile 4.ve 5. ameliyatlar yapıldı sevgili dr.um ibrahim sertel yönetiminde. diafram felaketmiş. öyle söylemişti o zaman dr.irahim sertel.
    öyle böyle 5 ameliyatla 5 yılı geride bırakmıştım. bu süreç zarfında hem maddi, en çok ta ruhsal olarak çok çok zor günler geçirdim.
    gerçi ne güzel işte, regl dönemlerinde işe de gidemiyordum. bu yüzden sıkça iş değiştirmek zorunda kalıyordum. fena mı yeni yeni insanlar tanımış oluyordum. :))) traji komik. eee ne yapayım? kahredip hayatı zindan mı edeyim kendime? zaten yeterince zorken hayat.
    endometriozis derneği varmış. yeni öğrenmiştim o zaman. bu derneğin de engin oral adında bir başkanı varmış. endometriozisle ilgili yenilik ne varsa engin hoca bilirmiş. kalktım gittim. artık gözümü karartmıştım. ne derse yapacaktım. rahim mi alınacak alsın. yumurtalık mı alınacak alsın. kafamda bin bir türlü senaryo ile girmiştim odasına. son derece mütevazi, olabildiğince scak, “axxcum sen çocuk düşünmüyor musun? “ dedi engin hoca. 2 kez tüp bebek denemiştim. olmamıştı. ve olmaz artık deniyordu. bende bırakmıştım çocuk peşini. herkesin olmak zorunda değildi sonuçta. “bir kez de biz deneyelim istersen” demişti engin hoca. “tedavini 2 yıl sonra da yaparsın ama 2 yıl sonra çocuk şansın kalmayabilir iyi düşün. ama umutlanma yine de, rezervlerin çok az. iyi düşün ve kararını ver. istersen hemen başlarız tedavine. ” ve kararımı vermiştim. son bi kez deneyecektim tüp bebeği. hem ne kaybedecektim ki ? en kötü, yeni bir umudun arkasından tekrar anlayacaktım artık bebeğimin olmayacapını. ilk test sonucunu engin hoca ile telefonda konuşurken “ tebrik ederim hamilesin ve bu bir mucize” sözleri ve gözümden akan yaşlar hala o gün gibi aklımdadır.
    21.02.2011 de meleğim, dünyam, minik mucizemi kucağıma aldım. 5 yıldır yaşadığım zorlu süreçte nefes olmuştu. o yüzden, ne duan varsa engin hocam kalbinde, hepsi gerçek olsun.
    bebeğim olmuştu ve bütüüünnn dr. ların ortak sözü “bi bebek olsa geçer”di. artık kurtulmuştum. mu acaba? sinsi bir düşman gibi oğlumun doğumundan 8 ay sonra tekrar çıktı karşıma. yaklaşık oğlum 2 yaşlarındayken 2013’te 6. ameliyatla içerisi temizlendi. gerçi benim için çerez di böyle temizlikler.
    eylül 2014 te ağrılara dayanamayarak 7. ameliyat için hastaneye yattım. bu tamamen tanısal amaçlı olacaktı. çünki ne mr da ne ca 125 te hiç birşey çıkmamıştı. insan kendi doktoru olurmuş ya bazen. ben hissediyordum içerde bişeyler olduğunu. madem bu kadar emindim, yattım yine ameliyat masasına. keşke bi fermuar olsa. çünki karnım süzgeç gibi oldu artık. amaannn estetikle geçer di nasıl olsa. dert sadece karnımdaki izler olsun. tanısal olarak başlanan ameliyat, 5 saat lik, periton zarı, diafram zarı ve karaciğer zarı soyma operasyonuna döndü. mr ve ca 125 nerdesiniz? hani temizdi herşey !!! dr.umun çıktığında söylediği şey “içerisi savaş alanı gibiydi” oldu.
    ama ameliyat sonrası ağrılarımda bir değişiklik yoktu. özellikle artık regl olsun olmasın her büyük tuvalette acaip ağrılarım oluyordu. hatta bazen yığılıp kalıyordum ağrıdaan. 3-5 ay böyle idare ettikten sonra, dr.mehmet hakan tekelioğlu ile görüştüm. durumu anlattım. kolonoskopi istedi. hemen yaptırdım. herşey normaldi. ama bu benim için bişey ifade etmiyordu. çünki bişey vardı ve ben bunu hisediyordum. en son endonal ultrasonografi diye bişey varmış. onu istedi. bak bunu ilk defa duymuştum 10 yıllık hastalık hayatımda. demek daha öğreneceklerim varmış. veee işte burdaaa. eski anastomoz bölgesinin üst kısmında 10-15 cm alanı kaplayan yeni yeni odaklarım olmuştu. ben biliyordum bu işi. endometriozis üzerine tez yazacağım artık. :))
    10.02.2015 te sevgili abicim mehmet hakan tekelioğlu yönetiminde, bir çok doktorun cesaret etmekten dahi çekineceği, çok başarılı birşekilde; robotik kolon rezeksiyonu+koruyucu ileostomi operasyonu yapıldı. (ameliyatımın ismi hastanedeki en havalı isimdi :)) o yüzden büyük harflerle yazdım ) ama korktuğum başıma gelmişti ve koruyucu ileostomi açılmıştı 2 aylığına. tam 60 gün sonra kapanacak. söz verdi mehmet abi. çok kilo verirmişim bu 2ay içinde. o da benim karım olsun artık demi? o kadarını da hakettim heralde.
    daha çektirirmiş bu hastalık bana. çünkü ince bağırsak üzeri de odaklara ev sahipliği yapıyormuş. yapacak bir şey var mı? yok. yapılacak her şeyi 10 yıldır deniyorum zaten. bi 10 yıl daha sabrederim. hem ilk 10 yılın hediyesi melih'im oldu. son 10 yıl için kimbilir ne hediye gelir. :))
    bütün bunları neden yazdım? kendimi rahatlatmak için mi ? değil tabiki. “ayyy kızcağız ne kadar çekmiş “ denmesi için de değil tabiki.
    benim durumumdan daha iyi olan hastalar varsa, yalnız olmadıklarını anlasınlar diye.
    daha kötüleri varsa eğer, allah yanlarında, unutmasınlar diye. her karanlığın ardı mutlaka aydınlıktır. umutlarını kaybetmesinler diye. en azından ben öyle yapmaya çalışıyorum.
    hasta yakınları okuyacaksa eğer bu yazımı ; regl dönemlerinde yaşadığımız ağrılar duygu sömürüsü değil, gerçekten ağrı çektiğimizi bilsinler diye.
    ve eğer doktorlar okuyacaksa ki, lütfen önce onlar okusun ; özellikle acil dr. ları, bizlere potansiyel bağımlı gözü ile değil de, çok acı çeken bir hasta gözüyle, merhamet ederek baksınlar diye. aşağılayıcı bakışlar yerine, sıcacık ellerini tutsunlar hastalarının diye. orada acıyla kıvranırken, birde bağımlı mıyımın derdine düşürmesinler insanları diye. önce bi hastayı anlamaya çalışmak yerine, daha ne olduğunu bile anlamadan suratına karşı pat diye yafta yapıştırmasınlar diye. lütfen!!! evet kanser değiliz ama inananın onlar kadar ağrı çekiyoruz regl dönemlerinde. bunu anlasınlar diye. yaşadığımız süreç yeterince zor ve yıpratıcı iken, birde siz sevgili doktorlar üzerine tuz biber olmayın diye. iyi olmak için gelirken gecenin bir yarısı, evde küçücük bebeğini bırakıp bulabildiği taksi ile hastaneye, kendilerini daha berbat hissettirmesinler diye... "
  • bir organın hücrelerinin, kendisini, rahim içi tabakası hücreleri gibi zannetmesi ve kanı içinde toplaması, kanın orada zamanla birikmesi ve akışkan, yapışkan bir kütleye dönüşmesiyle vuku bulan rahatsızlık. bu özelliğinden dolayı da çikolata kisti olarak adlandırılmıştır.
    illet edici bir hastalıktır. özellikle regl dönemlerinde karın ağrısının yanı sıra bele, sırta ve bacağa vuran acı bir ağrısı vardır. ağrı kesici manyağı yapar insanı ama nafiledir, zira canı istediği zaman geçer bu ağrı. gerçekten de depremle yaşamayı öğrenmek gibi endometriozis ile yaşamayı öğrenmesi gerekir bu dertten mustarip olan kişinin. kanın akması gereken yerden değil de başka yerlerden gitmesi sonucu tüpleri tıkamasından mütevellit kısırlığa kadar varan sonuçları da vardır.
    "en iyisi rahim ve yumurtalıkları aldırmak" diye zaman zaman düşünmeden de edemez endometriozis mağduru kişi*.

    ----------

    18 sene sonra gelen edit: son cümlemdeki rahim ve yumurtalıkların alınma hadisesi 2017'de gerçekleşti, maalesef. ağrılarımdan kurtuldum evet ama en az endometriozis kadar başa bela bir başka durum olan cerrahi menopoz yaşamak zorunda kaldım ki düşman başına gelmesin. ve halen de etkileri sürmekte.

    ama şunu da söylemeliyim; benim yaşadıklarım endometriozisin en uç noktasıydı. fakat bu hastalıkla hayatını stabil devam ettirebilen bir çok insan da mevcut. enseyi karartmayın, morali yüksek tutun :*
  • bir kadın bundan mustarip değilse gerçekten çok şanslıdır, net.
  • oldukca sik gorulen bir durum olmakla birlikte, bulunmasi ile birlikte insani depresyonun belli asamalarindan geciren bir hastaliktir kendisi. soz konusu kistin niye olustugu konusunda tip dunyasi muallakta olsa da, neyden olustugu bellidir en azindan. (su yuzyilda tibbin hala aciklamalarda aciz kalmasini da kiniyoruz, kokorec yedin ondan oldu diyebilseler misal, ya da kuku kullanma kilavuzunda su hatayi yapmissiniz, o sebeple deseler).

    regl agrisi belirti olsa da, kendisi normal bir kadin icin default kabul edilip herhangi bir ozel onem verilmediginden, jinekologun duzenli kontrol olarak hayatimizda yer edinmis olmasi teshisini kolaylastirir. (sakinan goze cop batar diyenin cop kadar akli yoktur bu asamada). bu kistten ultrason ile jinekologun killanmasi, sonrasinda mr ile tanisini kesinlestirmesi ve boyutlarini belirlemesi yazilis sirasiyla gelir.

    uzunca bir kesik ile acik ameliyata sebep vermemek icin de teshisinden sonra mumkun oldugunca cabuk bir sekilde ameliyat tarihi belirlenmesi, laparoskopinin inceliklerinden ve guzelliklerinden yararlanmakta olan faydanin jinekolog tarafindan hastaya ogretilmesi sonraki asamalardir.

    ameliyata kadar olan surede yorulmamak, kistlerin bir anda bin parcaya ayrilip dagilmasina sebep olmamak gerekir. soz konusu bu zaman diliminde denial-acceptance-self pity seklinde modern tip literaturunun asamalarini birer birer yenir yutulur. herkesin acisi kendine daha aci oldugu icin "beterin beteri var" gibi bir dusunce hastanin aklindan gecmez. evet kendisi kanser gibi daha onemli bir saglik sorunu degil ama sonucta bir sorun ve insan olarak biz aci cekecegimiz durumlar karsisinda sadece kendi olcumuzde dusunebiliyoruz, o yuce erdem baskalarinin sorunlari karsisinda yaklasabilecegimiz bir perspektif sadece. cocuk mevzusunu da cok dusunmemeye, dusunurseniz de bilincaltinizi desmemeye calisin. en "benden iyi anne degil, iyi uvey anne olur" diyen bunye bile olmama olasiligi karsisinda afallar, sacmalar bilesiniz. (bu kisimda artik "siz"e gectik okuyucu, basina gelmeyen bu satirlari okumamistir zati ucuncu paragraftan sonra)

    ameliyat icin de kesinlikle refakat edebilecek sizi seven birinin yaninizda olmasi ilk kosulumuz. bu konu her ne kadar onemsiz gozukse, ay ben cok sevilen bir insanim zati deseniz de, ameliyat gununuzu unutmayacak, bir hafta yaninizdan ayrilmayacak bir kisinin varligi sart. zira ameliyat oncesinde lav vb asamalarda, hastane onlugu giyip sinirleriniz bozuldugunda, bozulan bu siniri cikartacaginiz bir topluluga ek olarak, ameliyat sonrasinda - ki bu asama bir sonraki paragrafimiz - en basit seyleri bile yapamiyorken birinin destegine ihtiyac duyacaksiniz.

    filmin sonunu anlatma pahasina sonrasina gelirsek laparoskopi nedeniyle vucudunuza acilmis uc delik ve butun organlariniz kurcalanmasina ek olarak vucuda verilen gaz nedeniyle omuz ve sirt agrilari ilk karsilasacaginiz goruntu. bu asamalarda poponuzdan agri kesiciler vurulurken, tuvalete hastabakiciyla gidiyor olacaksiniz (kendi basiniza gidebilmeniz ilk basari hikayeniz olacak). agri kesici hayati oneme sahip olmakla birlikte, bes dakikalik bir gecikme bile kivranmaniza sebep olabilir. isbu yazinin sahibi olarak, isi sansa birakmadan tum asamalarda agri kesicinin etkisini tahmin etmenizin ve bitmeden digerini almanizin onemini belirtmek isterim, herkesin aci esigi farkli olsa da bu tip bir aci-agri ile emin olun minimum duzeyde muattap olmak istersiniz.

    evde iyilesme asamasinda ise refakatcinin hala yaninizda olmasi gerekir. evet tuvalete tek basina gidebiliyor, yuruyebiliyor olacaksiniz ama herhangi bir ters hareket yapmamali, agir, ki agirdan kastimiz bir kilo bile degil, hicbir sey kaldirmamalisiniz. gelen ziyaretciler karsisinda "gucluyum bana bir sey olmaz" gosterileri sonradan agri olarak doner ama psikolojinin saglamligini korumak acisindan alternatif oneri yok maalesef. yine de hareketlerde "uc dikis altiustu" gazina gelmeyin, soz konusu bir-bir bucuk saat suren ciddi bir ameliyat ve dikis sayisinin azligi cekilen aciyi mucivezi bir sekilde azaltmiyor. giysi olarak geceligi tercih etmenin yaninda, misafir yani icin bol bir pijama edinmeyi de unutmayin, sakin ve de sakin usutmeyin, ozellikle hapsurmak oksurmek gibi sonuclara sebep vermeyin. yiyecek olarak bir kisitlama olmasa da kayisi suyu ve gaz yapmayan sut tuketimi adi konulmayan elzemler arasinda.

    ameliyat sonrasinda 10. gunde dikisleriniz alinir. iyilesme donemi icin tavsiye edilen sure uc hafta olsa da, ikinci haftadan sonra normal hayata uyum denemelerinin abartmamak kaydi ile yapilabilir (gibi geliyor sanki - kendinden emin olmayan cumle).

    son olarak hic kimseden hicbir sey beklemeyin, yapilan her sey arti, yapilmayanlar onemsiz olsun. "yanimda olsa olsa x olur, y arar" dediginiz x'ler y'ler hayalkirikligi yaratabilir. unutmayin, baska hic kimseden bir sey bekleme luksunuz yok ve sizin icin onemli olan diger insanlar mutlaka yaninizda olacak, nasil oldugunuzla araliksiz ilgilenecektir. olmayanlara uzuleceginize olanlara sevinin. gelen telefonlara ya da ziyaretcilere sizlanmayin, "sesin ne iyi geliyor" her zaman "canim cok mu kotusun"den daha iyi bir moral destegi olur, kendinizi iyi hissederseniz kosullanma yoluyla. bir de google'da maalesef turkce cok kaynak yok, ama, ingilizce olarak bircok kaynaga ulasabilir, hatta ameliyat videolarini bile seyredebilirsiniz.
  • bana bir adet çikolata kisti hediye etmiş hastalığım. iki yıl önce teşhisini koydular. kendimi bildim bileli adet döneminde çok şiddetli sancılarım olurdu. annem "hep benim de olurdu bana benzedin evlenince geçer(!)" der dururdu. zaten sonradan öğrendim ki bu genetikmiş. annemde hatta anneannemde de varmış. onlar erkenden doğurdukları için bunu hiç bilememişler.
    en son iki yıl önce artık günde 4 apranaxla baş edemediğim ağrılarım sonucu gittim doktora. 4,5 cm bir kistim olduğunu 2 yıl içinde ameliyat olmam gerektiğini söyledi ve miranova verdi. ilk bir yıl büyüme durdu. sonra doktorumu değiştirdim. kistim epeyce küçülmüştü. ağrılarım da olmuyor artık, lakin tam unuttuğumda arada öyle bir vuruyor ki şerefsiz çok kısa bir an ölüyorum sanıyorum. hatırlatıyor kendini buradayım hala diye.yeni doktorum ki kendisine çok güveniyorum (ün.den yakın bir arkadaşımın annesi aynı zamanda) ilacı en çok 1 yıl daha kullanmamı, sonra takibe alıp yeniden büyüdüğünde alamamız gerektiğini söyledi. ya da doğum yapmamı. hali hazırda bu mümkün değil, kaldı ki ileride çocuk sahibi olmak istediğimden çok da emin değilim. ayrıca bu kist gebeliğe de engel olabiliyor yani hamile kalmak için de tedavisi şart. yaman bir çelişki yani hem doğum yapınca geçiyor hem de gebeliğe engel. bi yerde şans yani.

    neyse demem o ki, bu hastalıktan muzdaripseniz ve yirmili yaşlarınızda henüz bebek sahibi olmak istemiyorsanız doktorunuza miranova'yı bir sorun. bana iyi gelmiş olması size de iyi geleceği anlamına gelmiyor elbette ama yeni doktorum şaşırdı açıkcası 2 yılda bu kadar küçülmüş olmasına. tekrar ediyorum, doktorunuza s.o.r.u.n. yani kafanıza göre kullanmayın.
  • laparoskopik ameliyatla sol yumurtalığımdan aldırdığım kist türü. rutin kontrollerle 8 cm.e ulaşmadan anlaşılabilecek olan çikolata kistimi son reglimden 1 gün önce ayaklarımın üzerinde duramamamdan dolayı acil'e gitmek suretiyle teşhis edebildik. 10 gün içerisinde ameliyat psikolojisine girmek biraz sarsıcı olsa da bugün ameliyatın üzerinden geçen 2. gün. ameliyat gününün akşamında hastahaneden çıkabilmenin verdiği mutluluk ertesi sabah omuz ağrısından ağlama nöbetiyle sekteye uğrasa da her geçen gün hızla iyileşme (aslen gaz boşaltma) belirtileri tekrar hayata döndürmekte. bu süreçte iç yaraların hızla iyileşmesi için protein ağırlıklı beslenilmesi de önerilenler arasında.
  • 31 yaşındayım. son 2,5-3 yıldır regl sancılarım ekstrem duruma gelmişti. her regl dönemi ağrı kesici almama rağmen asla geçmeyen ağrılarım olmaya başlamıştı. dayanılamayacak kadar kötü ağrıyordu. hatta bir keresinde işyerimde yere düşmüştüm ağrıdan.

    bu şekilde her acile gidişimin sonrasında, bir iki gün daha normal kadın doğum doktoru takip etmeye başladı. farklı farklı belki 10-12 tane doktor gezmişimdir. biri sende kist var diyor, biri hiçbir şey yok diyor, biri kist yok myom var ama önemli değil diyor. kimse doğru düzgün bir şey söylemiyordu anlayacağınız.

    ama ben cidden korkunç ağrılar çekiyordum. ayrıca artık tuvaletimi tutamamaya başlamıştım.
    doktorun biri "canımm sen biraz nazlı mısın acabaa her ay geliyosun biraz dişini sık ama yaaa" demişti hiç unutmuyorum. salak aklım ben abartıyorum herkes böyle yaşıyor demek ki diye düşünmüştüm. bi seferde de bi doktor sen galiba düşük yapmışsın tam anlayamadım demişti. kısa süreli bi travma yaşamıştım hamileyim ve çocuğum düştü diye.
    aslında gittiğim hastaneler kalbur üstü sayılabilecek iyi özel hastaneler ama bana ilgisiz doktorlar denk geldi demek ki...

    sonra, yine böyle acillik bir durumun ertesi günü gittiğim bir doktor beni karşısına aldı, kalem kağıt çıkardı bu işte senin yumurtalıkların, şurada bi kist var ama ameliyat olman şart mı emin olamıyorum falan diye çizerek anlattı ve dedi ki, bu işlerin duayeni bi hocamız var. senin gibi ne olduğu uzun süredir anlaşılamayan kişilere bakmayı çok sever, ona git ancak o çözer minvalli konuştu.
    ben de randevu alıp gittim o doktora. iyi ki gitmişim. daha beni ultrasona alır almaz anlatmaya başladı. hatta ultrasonun videosunu çekti, öğrencilerine anlatacakmış.
    derin endometriyozis tanısı koydu. bağırsağımda ciddi bir daralma varmış. büzük büzük olmuş, rahme yapışık bir kist, bağırsakta daralma ve nodül, her yere dağılmış minik minik myomlar... uzun zamandır böyle ilerlemiş bir vaka görmedim demişti.
    sonrası işte pademiden dolayı virüs kapmamak için 3 hafta tam eve kapanma. 4 saatlik uzun zor bir ameliyat. 4 günlük hastane yatışı ve 15 gün içinde tamamen iyileşme.
    ameliyat sonrası 5 veya 6 regl geçirdim. hiç ağrı kesici içmeden, neredeyse günün yarısından çoğu regl olduğumu unutarak geçirdim.

    iyi ki bana şu doktora git sana o baksın diye doktorla karşılaşmışım, iyi ki doktorumla karşılaşmışım. resmen hayat kalitem yükseldi.

    ekleme: entry’i girdiğimden beri çok fazla doktorumun adı soruldu. bu hastalıktan muzdarip herkese yardımcı olması açısından doktorumun adını buraya ekleyeyim:
    (bkz: bülent urman)

    ayrıca endometriyozis tanısı konulmuş ve tedavi olmuş bir hastasıyla yapmış olduğu söyleşi. beni çok etkilemişti. https://www.instagram.com/…cnp/?igshid=i5s44y4u0e0u
  • yapılan bir araştırmaya göre dalak haricindeki tüm organlarda görülmüş. yani mens geçiren bir kadın beyin kanaması bile geçirebiliyormuş bu durumda. kanser olmadığı halde vücudun tüm dokularına böylesine yayılabilen başka bir hastalık var mıdır bilmiyorum, hayretler içerisindeyim.
  • endometriozis hastasıyım.çaresi yok bu hastalığın. ilaçlar baskılıyor sadece..ameliyattan sonra mantıken adet gördüğün her ay yine çıkıyor. artık umudumu alternatif yöntemlere çevirdim.soğan suyu hikaye..işe yaramıyor.

    zihinsel olarak cinsel organlarla ilgili rahatsızların kayıp ayrılık travmalarında sonra yaşandığını duymuştum.sebebi beyin kayıp/ayrılık yaşadığında çoğalarak yalnızlığın dezavantajımı gidermeye çalışmasıymış ki pco da fazladan yumurta üretiliyor endometriozis te ise fazladan doku..
    kendi hastalığımın hesapladığımda başlangıcı çok büyük bir kayıplar yaşadığım bir zaman dilimiyle örtüşüyor. bu yüzden bende çikolata kistlerinin bu zaman diliminde yaşadığım kayıplar yüzünden oluştuğunu düşünüyorum. ( sonradan fikrim değişebilir)

    şu anda bir yandan tüp bebek tedavim devam ediyor ama bir yandan da bütünlük ve güven temalı meditasyonlar yapıyorum. yaşadığım olaylarla ilgili duygularımı çözümledim ve serbest bıraktım.umarım işe yarar. en azından ameliyat olursam (inşallah tüp bebek tedavisi başarılı sonuçlanırsa bebekten bir müddet sonra ameliyat olurum diye düşünüyorum) yeni çikolata kistleri oluşmasını engelleyebilirim.
    edit; bu girdiyi yazdıktan tam iki sene sonra tüp bebekle hamile kaldım çok şükür.şimdi doğumla kistlerimi aldırmayı düşünüyorum.
  • uzun yıllar kıvrana kıvrana acı çektikten, onca hormon ilacından ve sadece 1'i başarılı 3 ameliyat ile kistler tamamen temizlendikten sonra bile hastalık tekrarlayınca; ilaçla, ameliyatla bu illetten kurtulamayacağımı anladım ve ondan kurtulmanın tek yolunun hastalığın neden oluştuğunu bilmek olduğuna karar verdim.

    tüm dikkatimi vererek araştırdım ve bu hastalığın nedeninin de diğer pek çok hastalık gibi candida bakterisi olduğunu öğrendim.
    (kesin değil, 'öyle olduğu' düşünülüyormuş).

    candida bakterisinin ise karbonhidratları çok seven, onlarla beslenip çoğaldıkça çoğalan ve bizi ihtiyacı olan besinleri yemeye yönlendirebilecek kadar güçlü ve tehlikeli "varlıklar" olduğunu da öğrendim (bkz: tatlı krizi)
    ve, onları yok etmenin tek yolunun onları aç bırakmak olduğunu da...

    candidanın unlu ve şekerli besinlerden bile daha çok sevdiği ve deli gibi çoğalmalarına neden olan besinler, özellikle "glikoz ve fruktoz şurubu" içeren besinler imiş.

    bisküvi, çikolata, meyve suyu gibi paketli gıdaların; sütlaç, profiterol vb. fabrikasyon tatlıların hepsi bilindiği üzere glikoz şurubu içeriyor.

    bu yüzden ilk olarak onları bıraktım. devamında da ekmeği ve bütün diğer karbonhidratları...
    1 yıl boyunca içinde un ve şeker olan hiçbir şeyi tüketmedim. 1 lokma ekmek bile yemedim.

    bu süre boyunca sadece et, sebze ve kuruyemiş yiyerek beslendim.

    diyet gibi değildi bu, hiç aç kalmadım, mahrumiyet hissetmedim.. tam tersine daha sağlıklı beslendiğim için daha canlandım. benim açımdan tek sıkıntısı çok zayıflamama neden olmasıydı, çünkü bu beslenme biçimine geçmeden önce de kilolu değildim.

    aynı zamanda sık sık hacamat yaptırdım. 1 kez de kuyruk sokumu bölgesine sülük tedavisi yaptırdım.

    bu süreç boyunca (özellikle bifidobacterium içeren probiyotik kapsülleri saymazsak) ne doğum kontrol hapı ne de bir başka hormon ilacı, tek bir ilaç bile kullanmadım.

    bu süreci başlattığımda yine ameliyatlık durumdaydım, kıvranıyordum, devamlı ağrı kesici alıyordum.
    1 ay bile sürmeden toparlandım. ağrılar neredeyse tamamen kesildi, geceleri uyumaya başladım. dolayısıyla ağrı kesicileri de bıraktım.

    önceden özel günler başlamadan 1 gün önce yatağa düşen ve 2-3 gün kıvranan ben, sürece başladıktan sonraki ikinci-üçüncü regl döneminden itibaren normal kadınlar gibi sokakta dolaşıyordum. ne ağrı ne sızı kaldı, artık hiçbir rahatsızlık hissetmiyordum.

    kist tamamen gitmedi, sadece çok küçüldü. ancak, ağrımıyor, beni rahatsız etmiyor artık.

    bir-iki yıla yayılmış bu kişisel deneyimimi, ilaç ve ameliyatla sonuç alamayan, alamayacağını düşünen ama ne yapacağını bilemeyenler olabilir diye anlattım.

    bu nedenle, hastalığından bıkmış/tükenmiş, çare arayan bir hasta var ise; hiç değilse 2-3 ay beslenme biçimini değiştirerek 'kendisini gözlemlemesini öneririm.'

    beslenme biçimimi değiştirmem bu hastalıkla ilgili bende olumlu bir etki yaptı, ama, aynı yöntemi deneyen herkeste olumlu etki oluşmayabilir. bir başkası da aynı yöntemleri uygular ama 'endometriyozis için' fayda görmeyebilir.

    ancak hiç kimse, özellikle de "koruyuculu-şuruplu" paketli bisküvileri çikolataları bıraktı ve karbonhidrat tüketmeyi 'azalttı' diye ölmeyecektir.
    endometriyozisine çare olmasa bile, bu zararlı paketli gıdaları tüketmeyi bırakmasının mutlaka başka faydalarını görecektir.

    not: 2 yılı geçti ama glikozlu, fruktozlu hazır paketli "şey"leri ve pastane ürünlerini hala yemiyorum.
    zaten istesem de yiyemiyorum. süreç boyunca vücudum pisliklerden tamamen temizlendi ve onları kabul etmiyor. önceden halley gibi şeyleri arka arkaya yutan ben, birisi yanımda yediğinde bile rahatsız oluyorum. çünkü o bisküvilerden öyle berbat kimyasal bir koku yayılıyor ki midem kalkıyor.

    unlu gıdaları artık bazen yiyorum ama sadece siyez unu ile kendim yapıp yiyorum.
    (hem buğdayın genetiği bozulduğundan, hem un kimyasal işlem gördüğünden, hem de 'sistein' içerdiğinden, (sistein de insan saçı domuz kılı vb. pek çok pislik içerdiğinden) beyaz un veya tam buğday ununu asla tüketmiyorum.)

    önceden deli gibi tatlı yerdim, krize girerdim, ama artık vücudum 'hazır gıdalardaki bağımlılık yapıcı şeyleri attığından', canım tatlı istemiyor. yani, çok nadiren istiyor. o zaman da yine kendim kek kurabiye vs. yapıp yiyorum.

    2 yılı geçmiş olsa bile, özel günler sırasında karbonhidrat tüketirsem eğer, yine ağrı oluşuyor ama eskisi gibi kıvrandıracak kadar değil.
    o yüzden regl döneminde özellikle karbonhidratlardan uzak durmaya çalışıyorum.

    hastalara allah'tan şifa ve bu beslenme biçimi değişikliğini uygulayabilmeleri için dayanıklılık ve sabır dilerim..

    not: kan grubu 0 olanlar, benim yaptığım gibi 'bütün karbonhidratları' 'bir süre' tamamen bırakmayı deneyebilirler.
    ancak a ve b kan grupları karbonhidratları 'özellikle ekmeği' tamamen bırakırlarsa zarar görebilirler. onlar en fazla azaltmayı deneyebilirler.
    ama, bisküvi/çikolata/pastane ürünleri gibi besinleri yemeyi 'sağlıklı olanlar da dahil' herkes elbette tamamen bırakabilir.
    umarım bırakabilir.
hesabın var mı? giriş yap