10 entry daha
  • divan şiirinde öz türkçe’ konulu makale kaleme alan çok yönlü bestekar sanatçımız. kıymetli.

    ‘’kişisel görünüşümüzle “klâsik” adını veregeldiğimiz tanzimat’tan öncesi şiirimizde, sık olmasa bile dikkatten kaçmıyacak öz türkçe kelimelere rastlanıldığı bir gerçektir. burada, uzun düşünce çatışmalarına yer verecek olan dilimizdeki yabancı dil baskısının neden‘i ve niçin‘i üzerinde durmıyacağız. fakat başka sebeplerle yaptığımız incelemeler arasında, bu sararmış yapraklar içinde dilimizin katkısız, öz kelimelerine büyük rahatlıkla yer verildiğini görüyoruz. bir sürü yabancı kalime arasında bunlar, öyle sanıyorum ki, şuurlu bir öz dil sevgisinden çok, kafiye veya redif bulma zoru ile veya küçük heveslerin sonucunda mısraların arasına sıkıştırılmışlardır. ama içlerinde öyleleri var ki, hem bugün kullandığımız bazı kelimeleri pekiştiriyor, hem yeni buluşlar getiriyor. sona erdirmek üzere olduğumuz bu incelemeden biraz örnekler verelim:

    1. esrar dede‘nin “müstağni”yi karşılamak için bulduğu kelime ne canlı, ne şıkır şıkır:

    nâzı koy cânâ, doygunum doygun.

    2. haletî, aşağıdaki beyitte “istinad etmek” yerine “yadsınmak”ı kullanmıştır ki, bugün dayanmak kelimesini “mukavemet” karşılığı alırsak, “istinad etmek” karşılığı olarak da “yasdınmak”ı alabiliriz:

    kâmilin taş yasdınıp toprak döşenmektir işi.

    3. ‘şeyhî, “ehemmiyet vermezlik etme”, “kıymetsiz olduğunu sanma” veya “arkasını bırakma” demiş olmak için, “boşlama”yı seçmiş:

    boşlama yâr eteğin eyleme ağyâre heves.

    4. “oluruna gitmek” anlamında “suyuna gitmek” gibi, “suyuna yatmak” da kullanılmış:

    biz bâb-ı tezallümde yine suyuna yattık.

    şair behçet, aynı şiirin içinde bir de “yamattık” diyor; galiba “havale eylemek”, “üstüne yıkmak” yerine:

    meyl-i dili behçet yine bir şûha yamattık (1)

    5. enderûnî vasıf, yüzyıldan artı zaman oluyor ki, “hatırlatır”ı “andırır”la değiştirmiş:

    bir gün olur ki vasıfı divan andırır.

    6. “pek hafif”, “çok ehemmiyetsiz”, “zerrece” yerine fuzulîkılca” demiş:

    zülfü gibi ayağın koymaz öpen nigârım
    yoktur onun yanında bir kılca itibarım.

    7. izzet mollasahih” yerine gerektiğinde “sağ”ında kullanılabileceğini ortaya koymuştur:

    vallahi çürük âhiri billâhi çürüktür
    al bekler isen işte sözün sağını benden.

    tecahül-i ârifâne, turabî‘de öz kelimemizle, ne güzel yer değiştirmiş:

    hâlimi bilmez mi ol yârim bilir bilmezlenir.

    ye’se düşür” anlamına “üzündür” hiç de çirkin değil:

    vâsıf-i bi cürmden gayri üzündür herkesi.

    bugün öyle öz türkçe kelimelerimiz var ki, onları kullanmaktan ürküyor, mırını kırın ediyoruz. oysa aynı kelimeler divancılarda bile sık sık geçiyor. işte tâ o zamanlarda bile kullanılan tanık:

    muhabbet ehlinin benzi tanıktır (sezâî)

    8. beşiktaşlı rıza efendi de:

    bilmem devâm-ı şevk ile âşık mıyım neyim
    azrâ yönünden ol mehe âşık mıyım neyim.

    başka bir şair de bakınız bugünün olan kelimeleri nasıl ustalıkla kullanmış: şair, yol mu, vaz’iyet mi, yoksa usul karşılığı mı kullanmış; ama pekâlâ tutum’u tutturmuş:

    yem dökme inanmam bu yalan va’d-i visale
    mürg-i dil-i âvâre tutulmaz bu tutumla.

    9. fuzulî, dört yüz yıl öncesinden maznun’u atmış bulunuyordu:

    dehr ara ger bir sanık divar görsen öyle bil
    ol süleyman mülkidir kim çarh viran eylemiş.

    10. sabri‘nin şu “bellek” kelimesi, hâfızayı yüz yıllardan aşağı çağlardan bile koğmuş:

    gûyiyâ gönlüne mihman imişim
    hani bellek a elvan nerde vefa (sabri divanı).

    11. şeyh-ül-islâm yahya‘da hâmûş, sâkit yerine “susgun”u buluyoruz:

    o gül endam ki susgun hâmûş.

    notlarım arasında pek çok örnek var. bu konuda düşünebilmek için yetmez mi bu kadarı?

    kaynak: şardağ. r. (1960, aralık). divan şiirinde öz türkçe. türk dili, 10 (111): 116-117.’’

    not 1: isimlerin önündeki numaralandırmayı ben yaptım, okurken bir yanlışlık/ karışıklık olmasın düşüncesiyle.

    not 2: yazı, hakan cevher’in facebook paylaşımından aktarılmıştır: “türk dili” dergilerindeki rüştü şardağ‘a ait yazılara ulaşmamız konusunda gösterdikleri yakın alâka için, izmir milli kütüphane vakfı başkanı sn. ulvi puğ ve uzman tarihçi sn. mehmet soysal‘a sonsuz teşekkürler…şubat 10, 2022 hakan cevher.’’
hesabın var mı? giriş yap