• milletvekilliği de yapmış, çok değerli yazar, besteci, şair. dersleri bambaşka bir havada geçen edebiyat ve kompozisyon hocam.

    mor renkli takım elbisesiyle taktığı kanarya sarısı kravatı onda hiç tuhaf durmaz, tam tersine bir sıradışılık katardı. ders anlatırken yaptığı el hareketleriyle, sınıfa mis gibi parfüm kokusu yayılırdı. "tuvalete giderken izin isteyip dersi bölmeyin. işi olan izinsiz çıksın. isterseniz sıranın üzerine uzanın, yatın ama ben ders anlatırken, gözleriniz bende olsun." derdi.

    "edebiyatta tolerans gösteririm, kompozisyonda aslaaaa." sözüyle tanınırdı. kompozisyondan neredeyse tüm sınıf kalmıştı. derslerini hep çok sevdim. telaffuz hatalarına tahammülü yoktu. herkese seri şekilde şiir okutur, ilk hatada kırık notu yapıştırırdı.

    rüştü hoca: okumaya başla.
    öğrenci: eyvah ne yer ne yar kaldı.
    rüştü hoca: otur. 1... yanındaki, sen devam et.
    diğer öğrenci: gönlüm dolu ahızar (ah u zar) kaldı
    rüştü hoca: otur! 2...

    sınavları gerilim yaşatsa da, hayata dair örnekler katarak anlattığı dersleri çok zevkli geçerdi. öğrencilerine çok şey katmıştır. ruhu şad olsun.
  • "mustafa ıtrî efendi" başlıklı bir kitap yazmış bestekar.

    hakkındaki bilgi kırıntılarını (güfteler ve nota örnekleriyle de destekleyerek 297 sayfalık bir muhallet esere dönüştürmüştür. emekleri sağ olsun.

    "bir şifa sunmada zehrin kanayan her günüme" adlı klasik üsluptaki şarkısını da es geçmeyelim, o ppopüler olanların yanında.
  • (bkz: aşk bu değil)
    aşk bu değil, yapma güzel
    sen insanı güldürürsün.
    sevişirken güzel güzel
    sen insanı öldürürsün.
  • şu şaheseri bestelemiş kıymetli ve rahmetli insan;

    http://www.youtube.com/watch?v=rb9gcrtk9t0
  • divan şiirinde öz türkçe’ konulu makale kaleme alan çok yönlü bestekar sanatçımız. kıymetli.

    ‘’kişisel görünüşümüzle “klâsik” adını veregeldiğimiz tanzimat’tan öncesi şiirimizde, sık olmasa bile dikkatten kaçmıyacak öz türkçe kelimelere rastlanıldığı bir gerçektir. burada, uzun düşünce çatışmalarına yer verecek olan dilimizdeki yabancı dil baskısının neden‘i ve niçin‘i üzerinde durmıyacağız. fakat başka sebeplerle yaptığımız incelemeler arasında, bu sararmış yapraklar içinde dilimizin katkısız, öz kelimelerine büyük rahatlıkla yer verildiğini görüyoruz. bir sürü yabancı kalime arasında bunlar, öyle sanıyorum ki, şuurlu bir öz dil sevgisinden çok, kafiye veya redif bulma zoru ile veya küçük heveslerin sonucunda mısraların arasına sıkıştırılmışlardır. ama içlerinde öyleleri var ki, hem bugün kullandığımız bazı kelimeleri pekiştiriyor, hem yeni buluşlar getiriyor. sona erdirmek üzere olduğumuz bu incelemeden biraz örnekler verelim:

    1. esrar dede‘nin “müstağni”yi karşılamak için bulduğu kelime ne canlı, ne şıkır şıkır:

    nâzı koy cânâ, doygunum doygun.

    2. haletî, aşağıdaki beyitte “istinad etmek” yerine “yadsınmak”ı kullanmıştır ki, bugün dayanmak kelimesini “mukavemet” karşılığı alırsak, “istinad etmek” karşılığı olarak da “yasdınmak”ı alabiliriz:

    kâmilin taş yasdınıp toprak döşenmektir işi.

    3. ‘şeyhî, “ehemmiyet vermezlik etme”, “kıymetsiz olduğunu sanma” veya “arkasını bırakma” demiş olmak için, “boşlama”yı seçmiş:

    boşlama yâr eteğin eyleme ağyâre heves.

    4. “oluruna gitmek” anlamında “suyuna gitmek” gibi, “suyuna yatmak” da kullanılmış:

    biz bâb-ı tezallümde yine suyuna yattık.

    şair behçet, aynı şiirin içinde bir de “yamattık” diyor; galiba “havale eylemek”, “üstüne yıkmak” yerine:

    meyl-i dili behçet yine bir şûha yamattık (1)

    5. enderûnî vasıf, yüzyıldan artı zaman oluyor ki, “hatırlatır”ı “andırır”la değiştirmiş:

    bir gün olur ki vasıfı divan andırır.

    6. “pek hafif”, “çok ehemmiyetsiz”, “zerrece” yerine fuzulîkılca” demiş:

    zülfü gibi ayağın koymaz öpen nigârım
    yoktur onun yanında bir kılca itibarım.

    7. izzet mollasahih” yerine gerektiğinde “sağ”ında kullanılabileceğini ortaya koymuştur:

    vallahi çürük âhiri billâhi çürüktür
    al bekler isen işte sözün sağını benden.

    tecahül-i ârifâne, turabî‘de öz kelimemizle, ne güzel yer değiştirmiş:

    hâlimi bilmez mi ol yârim bilir bilmezlenir.

    ye’se düşür” anlamına “üzündür” hiç de çirkin değil:

    vâsıf-i bi cürmden gayri üzündür herkesi.

    bugün öyle öz türkçe kelimelerimiz var ki, onları kullanmaktan ürküyor, mırını kırın ediyoruz. oysa aynı kelimeler divancılarda bile sık sık geçiyor. işte tâ o zamanlarda bile kullanılan tanık:

    muhabbet ehlinin benzi tanıktır (sezâî)

    8. beşiktaşlı rıza efendi de:

    bilmem devâm-ı şevk ile âşık mıyım neyim
    azrâ yönünden ol mehe âşık mıyım neyim.

    başka bir şair de bakınız bugünün olan kelimeleri nasıl ustalıkla kullanmış: şair, yol mu, vaz’iyet mi, yoksa usul karşılığı mı kullanmış; ama pekâlâ tutum’u tutturmuş:

    yem dökme inanmam bu yalan va’d-i visale
    mürg-i dil-i âvâre tutulmaz bu tutumla.

    9. fuzulî, dört yüz yıl öncesinden maznun’u atmış bulunuyordu:

    dehr ara ger bir sanık divar görsen öyle bil
    ol süleyman mülkidir kim çarh viran eylemiş.

    10. sabri‘nin şu “bellek” kelimesi, hâfızayı yüz yıllardan aşağı çağlardan bile koğmuş:

    gûyiyâ gönlüne mihman imişim
    hani bellek a elvan nerde vefa (sabri divanı).

    11. şeyh-ül-islâm yahya‘da hâmûş, sâkit yerine “susgun”u buluyoruz:

    o gül endam ki susgun hâmûş.

    notlarım arasında pek çok örnek var. bu konuda düşünebilmek için yetmez mi bu kadarı?

    kaynak: şardağ. r. (1960, aralık). divan şiirinde öz türkçe. türk dili, 10 (111): 116-117.’’

    not 1: isimlerin önündeki numaralandırmayı ben yaptım, okurken bir yanlışlık/ karışıklık olmasın düşüncesiyle.

    not 2: yazı, hakan cevher’in facebook paylaşımından aktarılmıştır: “türk dili” dergilerindeki rüştü şardağ‘a ait yazılara ulaşmamız konusunda gösterdikleri yakın alâka için, izmir milli kütüphane vakfı başkanı sn. ulvi puğ ve uzman tarihçi sn. mehmet soysal‘a sonsuz teşekkürler…şubat 10, 2022 hakan cevher.’’
  • "aşk bu değil, yapma güzel", "bir gece ansızın gelebilirim" gibi pek çok kıymetli tsm eserlerinin bestesini yapmış, şah rıza pehlevi'nin uzaktan akrabası olduğu rivayet olunan, edebiyat alanında "ömer hayyam rubaileri", "dâhi besteci buhûrizade ıtrî" gibi kitapların müellifi olan, annemin de öve öve, anlata anlata bitiremediği çok değerli edebiyat öğretmeni.
  • turk muzigi bestecisi. en bilinen sarkisi bir gece ansizin gelebilirim adli rast eserdir
  • sözlerini fuat edip baksı'nın yazdığı uzun yıllar ötesinden adlı hüzzam şarkısı da es geçilmemelidir.
hesabın var mı? giriş yap