18 entry daha
  • çok çok eğlenceli zaman geçirmemi sağlamış olan bir film. ifistanbul'da denk getiren izlesin, vizyona girebilme şansını türkiyede bulabilmesi söz konusu olmayacaktır.

    en önemli yönü ise gerçekten sinirlendirici ya da sıkıcı olan din konusunu olması gerektiği gibi saçmalığı oranında dalgaya alması. ciddiye alınacak diil dalgaya alınacak bir şey çünkü din. 1 milyar insanın inanıyor olması saçmalığı gerçek yapmaya yetmiyor dendiği gibi..

    en komiği memleketimde bu tarz isa ile yahudilikle dalga geçen yapımlarda gülen adamların konu islama gelince agresifleşmesidir. hani "bunların dini ne komik lan ama bizimkisi valla süper" mallığı. genelde de islamı eleştirmenin entellik değil dışlayıcılık görünmesinden ve de tehlikeli olmasından dolayı böyle yapımlarda islama da pek değinilmez ecnebi komedilerinde. yurdumda ve benzeri islami coğrafyalarda ise bu tarz yapımlar söz konusu diil.-ezik ruh hastalarının tehditlerine falan maruz kalabilirsiniz, canınızı kurtarırsanız o da-

    bu filmin güzelliği, bu kolaycılığa kaçmadan müslüman, yahudi, hristiyan, otçu, meczup demeden hepsine aynı muameleyi yani hak ettikleri muameleyi çekmiş olmasıdır: dalga geçmek.
    çok da keyifli dalgasını geçiyor bill maher. cidden gülmekten kırılıyorsunuz.

    sonundaki kısım her dinin en az diğerleri kadar iğrenç olduğunu net bir şekilde göstermesi açısından ve metin olarak da çok başarılı. "kehanetlerden daha beteri varsa o da kendini gerçekleyen kehanetlerdir." diye yola çıkılıyor çünkü.

    filme dair diğer bir nokta ise adamın kamyoncular kilisesine girip adamların inançlarını sorgulayabilmesi, kamyoncuların da kendisine "isa sana doğru yolu buldursun" demekten ya da ortamı terk etmekten daha sert hiçbir şey yapmamalarıdır. adam islamı eleştirmeye başlayınca sürekli bir "şimdi dayak yiyeceksin şimdi saplayıverecekler bıçağı" diye düşünmekten de alıkoyamıyor insan kendini. neden? çünkü islam hoşgörü dinidir ya, biz de böyle bir ortamda yetiştirildik, bu tarz fikirleri dile getiren insanların başlarına her an bir şeyler gelmesinin doğal karşılandığı bir ortam. şimdi bir de şöyle düşünelim: kamyoncuların toplandığı bir camide cuma namazı sonrası elinizde kamera sormaya başladınız "ya bana çok saçma geliyor bu peygamberin uçması, melekler falan, siz nasıl inanıyorsunuz?" diye. ya da hani "peygamberin sakalını görmeye topkapı sarayına gelmişsiniz sizce bu saçma diil mi?" gör bakalım belgesel ya da komiklik mi oluyor trajedi mi. trouble everyday'e döner ortam.

    filmdeki bütün müslümanların kitaplarında yazan şeyleri birer birer inkarı ise evlere şenlikti. he güzelim he, inkar edin başka dile çevirisi yok çünkü kitabınızın. salman rushdie'ye yapılanları lanetleyemeden hoşgörüden bahsedeni de, ben böyle yorumlamıyorum diyeni de aynı hepsi aynı işte.. -sivasta yaktıkları insanları da aziz nesin'in salman rushdie kitabını yayımlamasından gaz alarak yakmışlardı hatırlayan var mıdır?- ama belgeselci abim aptal dedikleri amerikalılardan da aptal oldukları filmde bahsedilen bilimsel araştırmada da belirtilmiş türklerle bir konuşmaya kalksaydı, -hazır tüm ülkemde ve hatta dahi o ülkenin internetinde müslümanların değerleriyle dalga geçenlerin cezalarını çektikleri yeni bir devir dört koldan yaşanırken- buralara gelseydi de bir iki soru attırsaydı, izleseydik biz de sonuçlarını geceyarısı kuşağında anca ifsitanbul'un.

    bu soru da seyirciye gelsin: velhasıl kendi kendimize eğlendik, islami bir şiddet ortamında yaşamıyormuşuz gibi hissettik bir kaç saatliğine de alkışlamak niye ya?

    -bu filmin yahudilere geçirmediğini düşünebilmek için hayli antisemitik olmak ve bolca komplo teorisyeni olmak lazımdır, maymun etti yahudileri maymun, o tekerlekli sandalye kısmı neydi öyle-
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap