236 entry daha
  • 10 günlük -ne yazık ki fazlasıyla turistik- bir tatilden sonra izlenimlerimi yazayım.
    öncelikle kesinlikle çok güzel bir ülke.
    devrimden önce 50lerde küba amerika'nın las vegas-miami benzeri zenginlerinin yazlık evlerde sefahat sürmesi için varolan işlevsiz bir kumarhaneler cennetiymiş. kamulaştırılan da abdli zenginlerin villa ve araçları olmuş, sonra tarlalar vb.
    hemen hemen her ütopya ada olmaya dayanır. doğa küba’da devrime gayet destek vermekte, topraklar gayet verimli, hava sıcak, nüfus kontrol altında ve dolayısıyla sistem gayet işler görülüyor.
    tabii ki hayattaki önceliklerle ilgili küba’yı ya da sistemini sevip sevmemek. düşünsenize yatağınıza yatıyorsunuz ve ülkenizde aç uyuyan kimse olmadığını biliyorsunuz.
    küba fakir diyenleri uzakdoğu ya da ortadoğu’ya alalım. çünkü küba fakir falan değil, mütevazi diyelim. evler bir oda bir göz. çok küçük. önlerinde veranda var ve sallanan koltuklarda keyif çatılıyor. her evin girişinde bir tv ve karşısında koltuk içeride de bir oda. hepsi bu.
    her yer eski ve yıpranmış görünüyor. insanların fakirlik sandığı o yıpranmışlık ve gösterişsizlik sanırım.
    oysa asgari ücretle alınan ekmek sayısında türkiye’den ve çoğu ülkeden daha iyi durumda küba. sağlık ve eğitim tamamen ücretsiz. devlet 14 yaşına kadar okuldaki tüm çocuklara süt ve öğle yemeği dağıtımını üstleniyor. halkın ise günlük/aylık et, yumurta, balık, şeker, su ve benzeri temel gıda ürünleri istihkakı mevcut. elektrik ve su da devletin belirlediği sınırda harcanırsa bedava.
    turistlerin kullandığı currency ile halkın kullandığı farklı ve değiştirilemiyor. turistlerin kullandığı para birimi cuc, 23 pesoya denk geliyormuş. 1 cuc’a kola aldığınızı halk 1 pesoya alıyor gibi düşünün, 23 peso ediyor yani cucla alındığında. üstelik cuc satışı yapılan yerlerde fiyatlar turist fiyatı. dolayısıyla euro ya da dolar bozdurduğunuzda peso alamayacağınız için de ucuza değil pahalıya alışveriş yapmak zorundasınız, masraf ona göre oluyor. para da devlet kontrolünde bozdurulduğundan yurtdışından para getirmenin ya da dilenmenin mantığı yok.
    dilenci var. ancak sabun ve kalem dileniyorlar. tekerlekli sandalyeyle dolaşan çok sayıda insan da görebiliyorsunuz. sanki devlet temel gıdalar gibi sabunu da bedava dağıtsa ülkede hiçbir sıkıntı kalmayacakmış gibi görünüyor.
    devlet sağlık ve eğitimde öncü ve örnek politikalar üretmiş. tıpta gayet ileriler ve sağlık tamamen ücretsiz. eğitim ise tüm köylere yayılmış. hatta güney amerika’da ortak projeler geliştirmişler. projeto milagros diye (mucize programı) bir proje üretmişler: küba tıpta ileri olduğu için venezüela’nın köylerini doktorlar tek tek gezip göz muayenesi gerçekleştirmişler. aynı şekilde eğitim seferberliği ilan edilip küba’dan öğretmenleri istenmiş. hatta bolivya’da okuma yazma seferberliği yapıp halkı bilinçlendirip chavez ve castro’nun bu hamlesinin morales’in iktidarına yol açtığı anlatıldı.
    çocukların üniformaları gayet temiz ütülü. en ufak köyde bile okul var.
    asıl kahramanları ve her yerde büstü olan kişi jose marti. yani fidel ve che'den bile ön planda.
    chavez’e ilgi büyük. her yerde “en yakın dostumuz chavez” posterleri var. bir de che tabii.
    fidel’in adına tek bir bina, okul, heykel yok imiş.
    havana çoğu avrupa başkentinden daha şaşaalı. koloniyal mimari bütün ülkede gerçekten etkileyici bir hava yaratıyor. daha çok eskiden buralar öyle görkemliydi ki şimdi soldu havası var. eski arabalar dökük kocaman binalar. gerçekten etkileyici. insanların fakirlik sandığı o görkemin yıkık döküklüğü sanırım…
    sokaklar sürekli müzikle ve eğlenen insanlarla dolu. halk gayet sevecen ve benim beklediğimden daha olumlular turistlere karşı. evlilik kurumu işlevsizleştirilmiş, devlet zaten herkese baktığından ataerkil evlilik kurumu işlevini kaybetmiş.
    94te ayaklanmalar çıktıktan sonra 97de ne hikmetse kahraman che’nin kemikleri bulunuvermiş. santa fe’de dev bir anıt ve sade bir mezar var. hoş da bir müze.
    absürd bir abd ambargosu var. öyle ki 11 milyonluk ülke (2 milyon da turist geliyormuş) 2 milyar dolar abd ambargosu kaynaklı kayıp deniliyor. sadece abd'nin küba'dan mal almaması gibi bir ambargodan bahsetmiyoruz. örneğin küba limanına uğrayan bir gemi bir daha abd'ye uğrayamıyor ya da ülkenin gelir kaynaklarından nikeli küba'dan alarak üretim yapmış bir firmanın malını abd'ye satan ingiliz firmaya ceza kesiliyor vb.
    abdli zenginlerin kamulaştırılmış mallarının total değerinin küba'nın ambargodan bir yılda kaybettiği rakama denk geldiği anlatıldı. 59dan günümüze kayıp hesaplanabilir.
    varadero karayipler yani tatil bölgesi. ambargodan dolayı çok sıkışınca ispanyollarla ortaklaşa turizm hareketi başlatmışlar. devlet geliri bölüşüyormuş. hoş olan asgari ücret ispanya’da daha yüksek diye anlaşmalara kübalı çalışanların asgari ücreti ispanya’dakine göre alınacak şartı koydurmaları, turizmdeki çalışanlar ve diğerleri arasında gelir adaletsizliği olmasın diyeyse küba asgari ücretini vermeleri ama aradaki farkın devlete kalıp yine bölüştürülmesi.
    turizm geliştikçe gençler arasında şikayetler başlamış. fidel öldükten sonra sistemin dayanmayacağını söylüyorlar ama yazık olur.
    şeker pancarı ve tütün tarlaları dolu her yer. bir de kahve tabii. topraklar çok verimli. ancak ürünün %70i devlete verilip kalanı kişilere kalıyor. tarla işleyenin tabii.
    petrolün %40ını kendisi karşılayabiliyor, geri kalanı ve işlenmesi için venezüela’dan yardım alıyor. amerika’ya karşı latin amerika ittifakı gayet yerinde görünüyor.
    reklam panoları yok. sadece devrimle ilgili yazılar ve che resimleri var her yerde. tukola diye coca cola formülünün sahibini mezarında fır döndürecek iğrençlikte bir kolaları var. ama meyve bol.
    atmacaya benzeyen siyah büyük kuşların tarlalarda uçtuğunu görebilirsiniz. enteresan bir detay. bir ucundan bir ucuna gittik ve doğası gerçekten eşsiz.
    en büyük sorun ulaşım. şehir içi ve şehirlerarası taşımacılık felaket.
    devlet her yerde ve her şeyi kontrol ediyor evet. turizm de aşırı kontrollü, araların nerede verilip ne ikram edileceği bile devlete bildiriliyormuş. bu aşırı kontrolün nedenlerini anlamak zor değil.
    elbette kübalıların yaşadığı sıkıntılar vardır, seyahat özgürlüğü fikir özgürlüğü vb. bon por l'orient takılması turistlere kolay. ancak türkiye'de yaşayan biri olarak küba'yı eleştirmek de bize düşmez diye düşünmekteyim. internet olmaması tek kötü şeydi mesela. öyle wifi olmaması değil, okullarda öğretmenler hariç hiçbir cafede falan da yok. sadece otellerde ve aşırı pahalı internet erişimi.
    sonuçta orada olmayan fikir özgürlüğü burada da yok. orada olan sansür burada da var. vergi oranlarımız benzer, bizde sağlık ve eğitim ücretsiz değil. kadın erkek eşitliğinde susmak bize düşer. orada mecliste %36 kadın oranı verildi.
    isveç veya norveç vatandaşıysanız küba rejimine doyasıya bok atılabilir tabi. ama sokaklarında aç insanlar olan herhangi bir kapitalist ülke vatandaşının da sırf o açlığa sebep ya da göz yuman bir ayrıcalıklı kesim yeni binalarda yeni arabalarla doyasıya sömürünün kaymağını yiyebiliyor diye kendini şanslı sanması ahmaklık olur.
    özetle küba mutlaka gidilmesi gereken bir ülke. turist olarak size yaz turizmi için aradığınız her şeyi veriyor ama gözünüz gönlünüz aklınız da açılıyor tabi.
    "sosyalizm çöktü yeaaa" diye atıp tutmadan önce ülkenizdeki ortalama et balık süt tüketim oranları, ortalama eğitim seviyesi, bebek ölüm oranı, kadın-erkek eşitliği verileri vb. "önemli" verilerden haberdar olmak mühim. bir bakmışsınız ki çöken sizin sokakta aç çocuklar uyurken pek "normal" ve doğru kabul ettiğiniz sisteme itaatinizle körelmiş vicdanınızdır..

    edit ek: ülkede cam yok. mimari de cam olmamasına göre şekillendirilmiş. genelde tahta kapılar ve jaluziler var.
    edit ek2: küba'nın tıpta çok gelişmiş olduğu da akılda bulundurularak, rehberin söylediğine göre ilaçlarının %87sini kendileri üretiyorlar. devrimde ilk ambargoda çok sıkıntılar yaşanıyor. yakalanan devrim karşıtlarını abd'ye bilmemkaç milyon dolarlık ilaç karşılığında geri gönderiyorlar vb. o yüzden ilk yatırım yapılan alanlardan ve önceliklerden biri olmuş ilaç üretimi. özellikle sedef hastalığı ve vitiligoda çok başarılılar.
    edit ek3: bir tütün atölyesine gittik. bütün tesisler devlete ait, yavaş yavaş özel sektör oluşuyormuş ancak yaygınlığı yok genelde de turizm alanında. devlete ait tütün atölyesinin (fabrikası diyemeyiz) duvarlarında aids ile ilgili bilgilendirici yazılar ve "eşcinsellik tehlikeli değildir" yazılamaları vardı. komünizmin katı olduğuna dair önyargısı olanların aklında bulunsun.
623 entry daha
hesabın var mı? giriş yap