29 entry daha
  • ne yalan söyleyeyim, diziyi "izlenecekler" listeme almama sebep olan "houdini"den bildiğim kristen connolly ile "mozart in the jungle"dan bildiğim nora arnezeder'in dizideki varlığı idi ama, evet, konu da en azından pilot bölümü izletecek denli dikkat çekici. yani düşün; hayvanlar (daha doğrusu kedigiller) tüm evcilleştirmelere ve avlamalara karşı en nihayetinde «eeeh eytere bea!» çekiyorlar ve o herif senin, bu hatun benim başlıyorlar kükreye kükreye saldırmaya.

    --- sezon 1 bölüm 1 spoiler'ı ---

    da, vardığım yargı odur ki, pilot bölümün havalanmasına ne kristen'ın güzelliği, ne nora'nın çekiciliği, ne de konunun ilginçliği kafi gelebilmiş. evet, ortada bir çuval incir var ama, anlam veremediğim şu ki, bu incirler hep hamken toplanmış. oyuncular karakterlerine, karakterler ise konuya inanmıyorlar. eh, onlara inandırıcı gelmeyen bir yapım izleyiciye nasıl olur da inandırıcı gelebilir?

    öte yandan, senaryo ve karakter tasarımı da bir hayli sorunlu: misal, dizinin esasoğlanı, jackson oz nam bir hayvanbilimci. biliyorum, «hayvanbilimci» denince hayvanlar aleminin doğrularını aşmış bitirmiş bir biliminsanı geliyor akıllara ama jackson oz belli ki tahsilini anadolu üniversitesi açıköğretim fakültesi'nde yapmış. aksi halde «hayvanların egoları yoktur» gibi bir söz edemez, «hayvanlar kendilerini öldüremez» diyen akranına kafa sallayamazdı.

    ego neydi? ego "ben"di. yani varlığın kendi varlığına dair sahip olduğu farkındalığın toplamı. bu farkındalık ne zaman başlıyor? aynalarda görülen akislerin bir başkasına değil, bakanın kendisine ait olduğu kanıksandığı anda başlıyor. bu anlamda insanoğlu 18 aylıkken kendisini aynada fark etmeye, yani çevresinden bağımsızlaşıp "ben" olmaya başlıyor. pekii ya «hayvanların egoları yoktur» diyebilir miyiz? ben demem, ama diyene de mani olmam, sonuçta bostwana özgür bir ülke. fakat ben bunu bonobolara, şempanzelere, orangutanlara, gorillere, şişeburunlu yunuslara, katil balinalara, asya fillerine ve avrupa saksağanlarına söylemenizi önermem. zira canlıların kendilerini tanıyıp tanımadıklarını sınayan ayna testi'nden başarıyla geçen tüm bu hayvanlar, egonun ne olduğunu herhangi bir insandan daha iyi biliyor dahi olabilirler. (gorillerce dövülmek, fillerce tepilmek, saksağanlarca gagalanmak istemezsiniz, değil mi?)

    ve evet, diğer bazı hayvanlar da tıpkı insanlar gibi depresif dönemlerden geçebiliyor ve nihayetinde kendilerini ölümün karanlık kollarına bırakabiliyorlar. misal, newfoundland türünde karaşın bir köpek, 1845 senesinde "illustrated london news" nam gazetede çıkan bir habere göre, günler süren bir isteksizlik halinin neticesinde kendini suya atıp bacaklarını bütün bütün yayarak dibe çöküp intihar etmeye çalışmış ama insanlar tarafından kurtarılmış. çok geçmeden yeniden intihara yeltenmiş ama her defasında boğulmadan evvel sudan çıkarılmış. ta ki kafasını ölmesine sebebiyet verecek denli suyun altında tutmayı başarana kadar... (olaya işaret eden bir discovery haberi için tıklayınız) her ne kadar bu olay haberleştirilmiş ilk hayvan intiharı vakası olsa da, tahmin edileceği üzere son değil. aradan geçen bir buçuk asırda nice köpek, ördek, koyun, inek, yunus, balina, ve hatta tek hücreli canlılar dahi kendilerini hiçbir somut sebep olmaksızın ölüme bıraktı ve bırakmaya da devam ediyorlar. (konuyla ilgili american scientist'te yayınlanmış "cömertçe ölmek" başlıklı bir makale için tıklayınız)

    bu gibi tartışmaların yanı sıra değinmek istediğim diğer meseleler ise şunlar:

    jackson oz karakterinin abraham kenyatta karakteriyle desteklenmesi, yeni bir "magical negro" vakasıyla karşı karşıya olduğumuzu muştuluyor gibiydi ama kenyatta'nın senaryodaki "büyülü zenci"lik rolü bir hayli kısa sürdü. ("magical negro", kısaca değinmek gerekirse, beyaz başrol oyuncusunun siyahi ve çoğunlukla ruhani bir siyahi karakterle desteklenmesi sonucu ortaya çıkan bir karakter tipidir. misal, "robinson crusoe"nun cuma'sı, "the matrix"in morpheus'u, "the green mile"ın john coffey'si...)

    "zoo"nun jeneriği, "the walking dead"in son sezonlarında kullandığı jeneriğe bir hayli benziyor. renk düzeni, görsel geçişler... kedigilleri çıkarıp zombileri koy; tek eksiğin rick grimes...

    yukarıda da sözünü ettiğim senaryo hamlıklarına da bir örnek vereyim: chloe, oz'un kendisine uzattığı kentucky viskisi dolu kanyak matarasından ikinci yudumunu alıp kapağını kapatıyor. sonra, henüz dakikalar önce muhtemelen hayatının en gerilimli ve korku dolu anlarını yaşayan kadın, «kentucky'de iyi iş çıkarmışlar» diyor. hayır, sevgili chloe, şayet sen iyi yazılmış bir karakter olsaydın, bunu söylemek yerine şişeyi histerik hareketlerle tekrar tekrar açıp tekrar tekrar kafana dikerdin. (gerçi kurtarıcına göz süzmeye başlaman, karşısında işveli edalarla salınmaya başlaman da yalnızca birkaç saat sürdü...)

    pilot bölümde gördüğümüz «evet isyan!» diyen hayvanların istisnasız kedigillerden olması da baya' ilginç. belli ki yazarlar kedilerin tekinsizliğinin üzerine oynamaya niyetliler. zaten bölümün başında esas oğlanın köpeği de yaklaşmakta olan aslan tehlikesine karşı avaz avaz havlıyordu. belli ki dizinin çıktısı «insanın köpekten başka dostu yoktur!» olacak.

    ve ben prematüre doğmuş bir dizi olan "zoo"nun dostu olmayı pek düşünmüyorum.

    [edit: bir anlık aşk ile kristen connolly yazacağıma jennifer connelly yazmışım. rep'ler bu hatadan dönmeme vesile olan pragmatist kedi'ye!

    --- sezon 1 bölüm 1 spoiler'ı ---
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap