369 entry daha
  • 15 yıl önce şanar yurdatapan ile birlikte, dışarıda bırakılmış tüm kesimlerin haklarını ve kimliklerini savunmaya dayalı yeşil ile kırmızı'yı kaleme alırdı abdurrahman dilipak, nereden nereye... sosyalist şanar yurdatapan, üstüne düşeni yaparak adalet sarayına başörtüsü takıp girmek gibi dikkat çeken eylemlere girişir, yer yer sivil itaatsizlik yapardı. 2002 öncesinde de hilafet söylemi, dilipak ve islamcı kesimde birinci plandaydı, ama fark olarak ikinci planda "herkes için hak ve hukuk" söylemi de bulunuyordu. diyarbakır cezaevi üzerine bir yazı dizisi çıkarıp kürt kimliği yüzünden işkenceye tâbi tutulanlarla teker teker röportaj yapmıştı vakit, bunun benzerini türk solu içinde zor bulursunuz. hakaretamiz ve saldırgan dili, dna dizilimlerine çıtçıtlanmıştı gazetenin ve yazarlarının, ama sokak röportajı karikatürü kadar da değildi.

    türkiye islamcılığı hep söylendiği gibi "özgün" değil bütünüyle bu yüzden. örneğin eski islamcı militan, yeni liberal aktivist maajid nawaz'ın hayatını ve islamcı grup içindeki hesaplarını anlattığı radical isimli enfes bir eseri var. nawaz, liberal ve sol kesimi bilinçli olarak kullandıklarını yazar ve der ki, sol-liberal pozisyonun amentüsü bizim hareketlerimizi sadece çok-kültürcü bir duyarlıkla benimsediği için her istediğimizi yapabiliyorduk. yüzlerine farklı konuşuyor, kendi aramızda başka inanıyorduk. şık kıyafetli, temiz traşlı halde gelip, düzgün diksiyonla herkesin haklarını savunduklarını söyledikleri için de gözde olduklarını, ama hizb'ut-tahrir döneminde ne kendisinin, ne de dava arkadaşlarının kendileri haricindekilere herhangi bir saygı duymadıklarını itiraf eder örneğin (halbuki ileride içeri atıldığı hapishaneden çıkmasına yol açan da "evrensel" fikir dünyasına ait bir yabancıdır; düşman olarak gördüğünün, hakkını evrensel kriter olarak savunması aydınlanmasına yol açar.) doksanlarda hem sol, hem da sağ kanattakiler bizim özgürlüklerimizin kısıtlanmasına, örgütlerimizin kapatılmasına empatiyle yaklaşıyordu ve bizi el üstünde tutuyordu diye anlatır.

    majid nawaz işte tam burada açıklayıcı gücü yüksek olan bir tabir kullanıyor: "gerici sol". herkese hoşgörüyü ve tüm ezilenleri benimsemeyi, özetle politik-doğruculuğu savunan liberal-sol kültür aslında fanatik ve dar kafalı olan, imkan kazanınca diğer hakları gasp edecek akımları da hoş görerek güçlendirmektedir buna göre. islamcının, ilk baştaki hak söyleminden daha sonra koparak sadece iktidara gözünü dikmesinde liberal-solun hata gördüğünde uyarmamasının, kontrolü tamamen elden bırakmasının da payı vardır yani. islamcının da kendini ifade etme, kimlik ve hak hürriyeti var ve olmalı elbette, ama her ikaz karşısında islamcılığın "mağdur ediliyorum" tepkisine boyun eğen liberal ve sol akımlar, tamamen oyunun dışına atılmayı da göze almalıdırlar. en ilerici akımlarla ittifak kurmanın hemen akabinde en gerici unsurları mezarından çıkarıp, onlarla müttefik olmayı başarabilir çünkü.

    islamcı ekip, dış dünyanın ve birlikte yaşadıklarının tavsiyelerinden ve ikazlarından tamamen uzakta bırakılırsa birlikte yaşam ve hak söylemi tamamen gider, geriye şimdiki gibi hilafet ve iktidar söylemi kalır sadece (katıldığım üst düzey bürokratların evet konferanslarında da bu yüzden ne haklar söylemi, ne de anayasa içeriği tartışılıyordu; "islam medeniyetinin liderliği" söylemine hapsolmuş halde iktidar ve islamcılar.) türkiye'deki liberal solun islamcılığı dizginsiz desteklemesi, sonra da şimdi toplu halde içeri tıkılıyor olması, khk ile ihraç ediliyor olması çok öncelerden öngörülebilirdi. liberal solun girmiş olduğu ittifakı, sözlükte çoğu zaman anlatıldığı gibi nâif veya düşünülmemiş bir girişim olarak görmüyorum. ama karşı tarafı dizginleyecek imkanlar da tümüyle elden bırakıldı; ilerleme dolayısıyla ikâzın ertelenmesi, ikâzın hepten tedavülden kalktığı koşulların yaratılmasında etkili oldu. liberalin, hıristiyanın, ermeninin, solcunun tavsiyesinden tamamen uzakta kalan abdurrahman dilipak bile her gün twitter'da "üst akıl oyunları" gibi hesaplardan bir iki üçler yaşasın türkler seviyesinde retweetler yapıyor bu yüzden. hakîkatten koparak kendilerini bir nevi "derin hikmet" kandırmacasına kaptırdıkları içindir ki her geçen gün zihnen ve ruhen alçalıyorlar.
695 entry daha
hesabın var mı? giriş yap