16 entry daha
  • saydırmaya gelmedim aslında. türk beşleri tartışılırken kendi içerisinde kalıyor, dünyaya bağlam atamıyor, tartışma hep boşlukta sallanıyor. dünyaya "bu alanda biz de varız" demeye çalışan bir proje, sadece kendi içerisinde değerlendirilmemeli sanki. o nedenle şuracığa kendimce kerteriz almaya geldim.

    türk beşleri bir devlet projesinin meyvesi. planlanmış, uğraşılmış, ciddi zaman ve para harcanmış, beklentilerin olduğu bir proje. elbette bütüncül olarak ve iç dinamikleriyle değerlendirmek lazım. öte yandan, ulaşılmak istenenin nasıl bir besteci oldugunu sorgulayabiliriz. dünyada önceki kuşaktan, etnik muziği haylice eserlerinde kullanan, projelendirme sırasında aktif 3 besteciyle yürüyelim.

    igor stravinski
    ulaşılmak istenen tabi ki stravinski değildi. ha belki ismet inönü turkiye'den bir stravinski çıktığını bir ara rüyasında görmüştür o ayrı. stravinski seviyesinde, içinde bulunduğu yüzyılın müzik algısını tanımlayacak/değiştirecek sıra dışı bir deha, plan proje dahilinde çıkamaz. hele yüzyıllar boyu bu kültürü benimsememiş, yeni öğrenen bir toplumdan hiç çıkamaz. çıkamadı. çıkması planlanmadı. e o zaman niye adını veriyorum? işte neyi hayal dahi edemeyeceğimizi işaretlemek için.

    bela bartok
    bartok tüm çalışmalarıyla ele alındığında biraz fazla büyük bir isim. o nedenle sadece "besteci" tarafından gidelim. bu projenin kurduğu hayalin sonraki kuşağın bela bartok'unu çıkartmak olması lazım. o nedenle kendisini türkiye'ye çağırıp dere tepe anadoluyu gezdirdiler. yanına yetişmesi için ahmet adnan saygun adında bir genci verdiler. amaç, açık ki, sonraki kuşakta bizim bartok'larımız olmasıydı. korkunç yetenekli, hem avrupa merkezli müziğe hem etnik müziğe hakim, bu ikisini iç içe geçirebilen, stiliyle ve kullandığı materyalin enteresanlığıyla dünyanın ilgisini çeken, hatta dünyada söz sahibi konuma gelmiş, kanımız, toprağımız, hayalimiz, bizim bartoklarımız. bir adet çıksa projenin başarılı sayılacağı türk bestecisi*.

    yakınına dahi gelemediğimiz ortada.

    önleri mi kesildi? etnik anadolu müziği çoksesli hale getirilmeye mi açık değildi? eğitimleri mi yetmedi? yetenekli mi değillerdi? bartok, nagyszentmiklós'ta değil de izmir'de doğmuş olsaydı bizim beşlerden daha iyisini yapabilir miydi? bilmiyorum. orasını yine iç dinamiklerle tartışmak lazım. biz bu entride dıştan devam edelim.

    heitor villa-lobos

    villa-lobos da standardize etmek için biraz uçuk ve tartışmalı bir karakter ama dünyada, türk beşlerinin önceki jenerasyonu dahilince oldukça net bir besteci tipi tanımlıyor. dünyada söz sahibi haline gelemese de, kendi etnik müzik elemanlarını avrupa stiline yedirip, eserlerini her yerde çaldırmayı başaran bir besteci. klasik müziğin* -bartok kadar- omurgasına eklenemese de yer yer "popüler" olabilmiş, yöresellik niş'inden hem eser hem de isim olarak kurtulabilmiş bir besteci. öncül jenerasyonlara ve yerleşmiş bir kültüre gerek duymadan, periferiden gelip başarılı olabilen bir besteci. bu projeye kalkışıyorsak çıkarmak zorunda olduğumuz besteci.

    türk beşleri ciddi müzikte bir yer kaplayamadıkları gibi, popülere de ulvi cemal erkin'in köçekçesi dışında bir katkı yapamadı. köçekçe de, malesef, yöresellik nişinde kalmış potpurik bir tat olmanın ötesine geçemedi. villa-lobos seviyesine ulaşamadık ve şu soruyu sormamız gerekiyor.

    "sonraki kuşakta beş tane önemsediğimiz besteci çıkartacağız, ama toplamı dünya müziğinde bir villa-lobos kadar yer tutmayacak" denseydi, bu ülke bu işe kalkışır mıydı?
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap