176 entry daha
  • hakkında şu ana kadar okuduğum en doğru yorumların aşağıdaki yazıda yapıldığı topluluk.

    "özellikle, son 1 yıldır türkiye'de başını alıp giden bir interrail türkiye ve kampçı instagram hesabı çılgınlığı var. kendilerini bu topluluğun bir parçası veya kampçı-dağcı olarak lanse eden binlerce genç arkadaş çıktı ortaya (decathlon'un piyasaya iyice hakim olmasıyla eş zamanlı olarak). bu insanların sayısı öylesine arttı ki eski kampçı, izci, dağcı, kuş gözlemcisi, doğa yürüyüşçüsü vb. çadırda konaklayan kim varsa, toplasanız bu insanların sayılarının yarısına dahi ulaşamaz duruma geldi. hatta benim gördüğüm kadarıyla şu an her 10 yeni nesil kampçıya (burada interrail vb. gruplar ve gaz veren instagram hesapları sayesinde kampçılığa başlayan kişiler kastediliyor) karşı ancak 1 eski kampçı var.

    yıllar önce birçok kişinin hayatına rock'n coke ve zeytinli rock fest ile giren çadır, bu festivallerle birlikte yeni misyonuna hazırlanmaya başladı. tam olarak ne zaman patlak verdiğine emin olamıyorum ama bir süre önce türkiye'de kampçılık konusunda bir kırılma yaşandı. bir grup insan, otellerin pahalı olmasından yakınarak çadır aldı, diğer bir grup doğayla iç içe olmak isteyerek kampçılığa başladı ve başka bir grup da çadırın özgürlük olduğunu düşünerek bu işlere girişti.

    decathlon'un birçok yerde devasa mağazalar açmasının yanı sıra (bu yazıda decathlon kesinlikle hedef alınmamaktadır) artık mahalle aralarında dahi "outdoor malzemeler" satan mağazalar bulunabilir hale geldi. yani çadıra, kamp malzemelerine ulaşım kolaylığı artmış oldu. hem biliyorsunuz ki türkiye'de north face, columbia, jack wolfskin vb. markaların ürünlerini giymek de trend oldu. ayfon alır gibi kıyafet alanlar var. bu kişiler dağcılık yapan kişiler olsa neyse. yaptıkları en "extreme" faaliyet menekşe yaylası'nda kamp atmak (kamp yerine kadar da arabayla giderler).

    bu kısımdan çıkacak sonuç, çadırın herkes için artık daha kolay ulaşılabilir, sahip olunabilir bir malzeme olduğudur. hem ucuz hem de zahmetsiz. bana sorarsanız adı "çubuklu poşet" olan, 2 saniyede kendiliğinden kurulan zahmetsiz çadırları artık her yerde görebilirsiniz.

    herkes bir şey!

    insanların sosyal medya hesaplarına bakıyorum da herkes bir şey! ya gezgin, ya dağcı, ya kaşif ya da gurme. yahu basit insan yok mu benim gibi? herkes kendine bir misyon uydurma peşinde. ama uygulamada baksan kaç kişi gerçek dağcı? gerçek gezgin kaç kişi var? adam 2 sene önce kampa gitmiş, 5 gün kalmış, kampın 3 gününde hiç durmadan fotoğraf çekmiş ve hala onları paylaşıyor. eski bir arkadaşım 1 kez aladağlar'da kaya tırmanışına gelmiş, 1 kez de yazılı kanyon'da kampa gelmiş olmasına rağmen tüm sosyal medya hesaplarında profesyonel dağcı olduğunu gözünüze sokuyor. hayatında ailesinden uzaklaşmamış genç kardeşim 1 kez kampa gitti diye kendini maceraperest, kampçı ilan etmiş, çok mu?

    sosyal medya etkisi!

    "yola çık, yol açık, yalnız çık, parasız çık, atla çık. çık da çık!". instagram’ı açınca hemen pişman olup kapatasım geliyor. birçok instagram fenomeni kadar olmasa da sık sık seyahate çıkan bir insanım. gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, yeni insanlarla tanışmayı çok severim. ama ben neyim ki? instagram’da herkes fenomen, herkes gezgin, herkes maceraperest. binlerce gezgin hesabı var. binlerce kampçı güzel yerlerde fotoğraf çekip paylaşıyor. altında da "çık da çık, evde oturma" gibi yorumlar. millet birbirini gazlıyor. bunu gören genç arkadaşlar da kampçılık, doğa bilinci, yerel halkla iletişim gibi birçok önemli konuda fikri olmadan, 100 liralık "poşet çadır" veya maksimum 300 liralık 2 saniyelik çadırlardan alıp yola düşüyorlar. önlerine gelen ilk yeşil alanda kamp atmayı en doğal hakları görüyorlar. doğaya neyin, ne kadar zarar verebileceğini anlayamıyorlar. kampın özgürlük olduğunu biliyorlar ama sınırlarını kestiremiyorlar. bu yüzden kamp alanlarında sabahlara kadar bağırarak şarkı söyleyip civardaki kişilerin bahçelerinden izinsiz odun alıyorlar. yeşilliğin üzerinde ateş yakmaktan hiç çekinmiyorlar.

    sorsanız facebook gruplarında insanlar bilinçlendiriliyor, sorularına cevap bulunuyor. bu sorulara cevap verenler kimler? olaya ne kadar hakimler? 22 yaşında 3 kez çadırda kalmış genç bir arkadaşımız hangi tecrübesiyle, hangi bilgisiyle diğer arkadaşlarını doğru şekilde yönlendirebilir? bu gruplar değil mi "arkadaşlar yurt dışında otobüs bileti almayın, zaten kimse kontrol etmiyor" diye paylaşım yapan? bu vizyondaki, bu duruştaki arkadaşların vereceği tavsiyelerle yola çıkan arkadaşlar mı bizi, hepimizi temsil ediyorlar?

    evet sevgili dostum, doğru duydun. sen kolunda bu grubun bilekliğini taşıyor olsan da, bir gazla yola çıkmış olsan da hepimizi temsil ediyorsun. hemşin’deki amcalar veya avanos’taki teyzeler senin kolundaki bilekliğe bakmıyorlar. arkandaki çantaya, kaldığın çadıra bakıyorlar. eğer o çantayı taşıyorsan veya akşam o çadırda kalıyorsan onların gözünde bizden birisin. ama tabii ki sadece onların gözünde. çünkü sen asla bizden olamazsın. biz dediğim, federasyonlardan veya bir kulüp kültüründen yetişen eski ve yeni dağcılar, izciler, kampçılar, kuş gözlemcileri, doğa fotoğrafçıları, doğa sporcuları ve diğerleri.

    dağa taşa, çiğdem yaylası'ndaki amcanın bahçesinin çitine, kapadokya’daki doğal ve tarihi sit alanı olan kayaların üzerine, arhavi'deki mençuna şelalesi'nin dibindeki tahta oturağa, küçükkuyu’daki zeus altarı’nın üzerine, güre’deki trafik tabelalarına, erikli yaylası'ndaki elektrik direklerine ve elektrik dolaplarına, istanbul - karaköy’deki sanat eseri sayılabilecek graffitilerin üzerine “interrail türkiye” yazan bir kişi bizden olamaz.

    erikli yaylası - yalova
    mençuna şelalesi - artvin

    yaptığı kampta çöpünü geride bırakma konusunda zaten herkes yazacağını yazmış, ben görmediğim için yazamayacağım ama şunu biliyorum ki, köylü amcanın bahçesinden odun çalan adam bizden olamaz. önüne gelen her yeşilliği kamp alanı olarak gören ve o yeşilliğin üzerinde çekinmeden ateş yakan kişi, bil ki bizden değilsin. yaylalarda çimler zarar görürse, kendini çok zor yeniler. bu yüzden çim üzerine çadır attığımızda, en geç 2 günde bir çadırın yerini değiştiririz ki çimler kendine gelebilsin. buna rağmen yaylada çimleri söküp çadırına yağmur oluğu yapan kişi, utanmadan oradaki çimlerde de ateş yakan kişi, kamp malzemesi olarak çadırdan sonra balta alan, o balta ile milletin bahçesinden, yaylasından ağaç kesmeyi hak gören kişi, unutma ki bizden değilsin.

    interrail türkiye, camprail vb. grupların veya gezgin instagram hesaplarının en başta gayet masum şekilde kuruldukları konusunda benim de hiç şüphem yok ama uygulamaya bakmak lazım. 10 yıl önceki durumla şimdiyi karşılaştıralım. 10 yıl önce herhangi bir yaylaya vb. yere gidip çadır kurmak istediğimizde, en yakındaki eve gider izin alırdık. genelde ev sahipleri bizleri yemeğe davet eder, bir eksiğimiz olup olmadığını sorarlardı. hatta birçok kez evlerinde kalmamız için ısrar eden kişilerle karşılaştım. çanta ile yolda yürürken herkes selam verirdi, güler yüz gösterirlerdi. 2004 yılında riva’da kamp attığımızda, yaşlı bir teyze sabah erkenden kalkıp bize kahvaltı hazırlamıştı.

    şimdi 2017 ve dün akşam öğrendiğim güncel bir habere göre riva'da sabah erken saatlerde yaşlı bir amca elindeki balta ile kampçı arkadaşları kovalamış. sebep, gece gizlice amcanın bahçesinden odun çalmış olmaları. güncel durumda çadır taşıyan herkes hırsız, etrafı kirleten, gürültü çıkaran kişiler olarak görülüyor birçok yerde. içip, çekip, sarhoş olup, gece vakti olay çıkaranları saymıyorum bile.

    istanbul - burgazada'daki madam martha baskınını bilen bilir. adalar'da, yeni nesil kampçılığın merkezi durumundaki madam martha koyu'na yüzlerce polis, deniz polisi ve helikopterle şafak vaktinde baskın gerçekleştirildi. sebepleri veya amacı hakkında yorum yapmayacağım. sizlere sadece, ada halkının ne kadar güzel insanlar olduğunu, birçoğunun anlayışlı ve kültürlü insanlar olduğunu hatırlatıp baskından 1 hafta önceki durumu anlatacağım.

    o hafta işlerimiz olduğu için istanbul'da kaldık. akşam saat 18:00 gibi bir arkadaşım, adalarda kamp atma fikrini ortaya attı ve hazırlanıp yola çıktım. motor, adada yürüme vs. derken, ancak 22:30’da kamp yerimize ulaşabildim. arkadaşlarım sağ olsunlar, aşağıdaki kaostan uzak bir yere kamp atmışlar. ağaçların arasında, herkesten uzak ama yine de sesler duyuluyor. sabaha kadar bağrışmalar, çığlıklar… sabah giderken göz atıyorum, her yer çöp. kampçılığı içki içip ot çekmekle özdeşleştiren, sabaha kadar etraftaki diğer kişileri rahatsız eden bu grup; bizden değilsiniz!

    eski kampçılarla güncel kampçıları birbirinden ayıracak bir terim gerekiyordu ve bu boşluğu dolduracak tanımı, bir arkadaşımın yorumunun içinde buldum: yeni nesil kampçılık.

    yeni nesil kampçı: çadırda konaklamayı sarhoş olup bağırıp çağırmakla, etrafı rahatsız etmek ile özdeşleştirmiş, bir sürü kamp fotoğrafı paylaşılan bir instagram hesabına sahip, genellikle 17-25 yaş aralığında ve doğa bilinci ve genel kamp kültürü konularında bilgisi olmayan veya yanlış bilgisi olan kimse.

    cümle içinde kullanımı: "yaylamıza yeni nesil kampçıların girmesi yasaktır."

    pokut yaylası'nın merkezinde veya civarında kamp atılmasına izin verilmiyor (tıpkı birçok başka yayla gibi). tahmin edin neden?

    bu konuları konuştuğum, tartıştığım bazı arkadaşlarım insanların böyle davranmalarının sebebi olarak ülkedeki durumu, insanların zaten çöp atan, hayvan tekmeleyen, kötü niyetli kişiler olmasını gösteriyor. evet, bunun da etkisi olabilir ama hala çok geç değil. en azından işler daha kötüye gitmeden bu kötü görünümümüzü düzeltebiliriz. benim aklımdaki birkaç çözüm şu şekilde;

    - bu işlerde öncülük eden sayfa yöneticileri, topluluk liderleri, instagram hesaplarının sahipleri kampçılık, izcilik gibi konularda duayen olmuş kişilerden, topluluklarını-takipçilerini yönlendirmelerini, eğitimler vermelerini talep edebilirler. bu konularda yardımcı olmak isteyecek, para peşinde koşmayacak birçok hocamızı biliyorum. en azından, insanların biraz daha bilinçlenmesi sağlanabilir. eğitimler canlı yayınlar şeklinde yapılarak, çok büyük kitlelere ulaştırılabilir.

    - dernekleşmeye gidilebilir. etkinliklerde eğitimciler, liderler ve diğer katılımcılar bir araya gelerek, bir takım standartlar belirleyebilir ve topluluğun üyesi olacak kişiler bu kurallara uymak zorunda bırakılabilir. ya da insanlar zaten var olan federasyonlara, derneklere üye olmaya teşvik edilebilir.

    - en etkilisi; bilinç sahibi her kampçı, etrafı kirleten, insanları rahatsız eden, doğaya zarar veren kişileri uyarabilir. buna verilecek cevabı tahmin edebiliyorum, "biz zaten uyarıyoruz" diyeceksiniz ama çözüm bu değil. gerekirse önce suçu yüzüne vurulmalı ve hatta ısrar ederse dışlanmalı diye düşünüyorum. "eğer böyle devam edersen seni aramıza almayacağız" diyeceğiniz kişi emin olun ki ister istemez kendine çeki düzen verecektir.

    kısaca özetlemem gerekirse, bir süre önce yaşanan gelişmelerle beraber "yeni nesil kampçılar" türedi ve bunların sayısı çok fazla. sayılarının çok olması sebebiyle hepimizi onlar temsil ediyorlar. kontrol edilemez ve sistematik olmayan, rol model kişilerin olmadığı (rol model kişileri instagram fenomenleri midir yoksa?) bir ortamda türeyen bu kişiler hem doğaya, hem kendilerine hem de bize zarar veriyorlar. ama unutmayın ki her instagram hesabı olan gezgin, her sırt çantası olan dağcı, her çadırı olan da kampçı değildir. lütfen, doğa sporlarına gönül veren kişiler hakkında bir önyargı oluşmasını engellemeye çalışalım.

    yol açık maçık değil güzel kardeşim, yola çıkma sen. "sen çıkma ulan, ayı!"

    yola çık ama bilen birisiyle çık. saygıyla çık, sevgiyle çık. doğaya da, insana da…"
123 entry daha
hesabın var mı? giriş yap