89 entry daha
  • şeker fabrikalarının özelleştirilmesi neoliberalizmin hikayesidir. akp bu sürecin önemli bir aktörüdür ve bu parti küresel sermaye çevrelerinin sadık bir dostu olduğunu politikalarıyla olsun, emekçi düşmanlığıyla olsun her zaman açık seçik bir şekilde göstermiştir. ama ben bu meselenin akp'nin ötesine geçilerek tartışılması gerektiğini düşünüyorum. bu süreç önce 1990'lara, ardından da 'sosyal demokrat' bülent ecevit'in abd'den ithal ettiği kemal derviş'in türkiye'ye getirilmesine kadar dayanmaktadır.

    tarımda neoliberal politikaların uygulanmasına sebep olan birkaç farklı etken var. oğuz oyan'ın aktardığına göre, türkiye'nin tarım politikalarının şekillenmesinde rol oynayan etkenlerden biri dünya ticaret örgütü'nün 1995 yılında hazırladığı tarım anlaşmasıdır. tarım anlaşması ülkelerin ekonomik bağımsızlığının altına koyulan bir dinamiti andırmaktadır. anlaşmaya göre devletler tarımsal ürünlerin ithalatında kısıtlamaları kaldırmalı, iç piyasada tarımsal ürünlerin ihracatı için üreticilere verdiği desteği çekmelidir. bu anlaşmanın türkiye ekonomisindeki sonuçları hiç de şaşırtıcı değildir: tarımsal ihracatın genel ihracattaki payı 1995'te yüzde 10 civarındayken, 2000 yılında bu oran yüzde 7.20, 2003 yılında ise yüzde 5.40'a düşmüştür. türkiye tarım ürünleri gümrük anlaşması gibi anlaşmalardan tarım ürünlerini muaf tutmayı başarabilmiştir başarmasına ama devletin üreticilere verdiği desteği çekmesi şeker üreticilerini özellikle etkilemiştir zira devletin tarım ürünleri için verdiği desteğin yüzde 20'si şeker üretimine tahsis edilmişti. türkiye'nin tarım politikaların belirlenmesindeki bir ikinci etken ise 1999 krizi ve ardından imf'nin türkiye ekonomisini adım adım ele geçirmesidir. imf aslında yeni bir tarım politikası öngörmemiş, yalnızca daha önceki politikaların daha sert bir şekilde uygulanmasına vesile olmuştu. imf devlet tarafından şeker üretimi devlet üzerinde bir yük olarak görme eğiliminde olduğu için, türkiye hem imf'nin baskısıyla, hem de onunla iş birliği yapmaya hazır olan yöneticilerin girişimleriyle 2000-2002 arasında devletin tarım sektöründeki varlığının giderek azalacağını taahhüt etmişti. devletin tarım sektöründeki varlığının azalması ise tahmin edilebileceği gibi ancak özelleştirmelerle mümkün olmakta. bu süreçte imf bir taraftan özelleştirme talep ederken, bir taraftan da ithalat üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyordu. 2001'de çıkarılan şeker kanunu tam olarak bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. bahsi geçen kanunla yurtdışından şeker ve nişasta bazlı şeker ithalatı serbest bırakılmıştı.

    bu süreç sadece ülke ekonomisine zarar veren değil, uluslararası sermaye çevrelerinin lehine işleyen bir süreç olarak da görülebilir. yine oğuz oyan'ın belirttiğine göre şeker üretimi 90'lı yılların sonlarına kadar düşme eğilimindeydi, 95'te tonu 390 dolar olan şekerin fiyatı 99'da 200 dolara kadar gerilemişti. küresel düzeyde faaliyet gösteren şeker üreticilerinin kısa zamanda talebi arttırarak fiyatları yükseltmek gibi bir seçeneği olmadığına göre şeker fiyatlarının artması, şeker üretiminin düşmesine bağlıydı. dünya bankası, dünya ticaret örgütü ve imf gibi kurumlar türkiye gibi ülkelerde özelleştirme, ithalata teşvik ve devletin şeker üretiminden el çektirilmesiyle bunu amaçlamıştı. derviş'in ekonomi bakanı olduğu dönemde hayata geçirilen şeker yasası da 90'larla başlayan sürecin tuzu biberi oldu.

    peki bu bilgilere bakılarak türkiye siyasetine dair hangi sonuçları çıkarabiliriz?

    1-) akp en çok 'yerli ve milli vurgusu' yaptığı dönemde bile ülke ekonomisini, üreticiyi ve emekçiyi hiçe sayan politikalarla uluslararası sermaye çevrelerine hizmet etmektedir.

    2-) akp'nin şeker fabrikalarının özelleştirilmesindeki temel propaganda kaynağı olan 'şeker fabrikaları zarar ediyor' şeklindeki argümanın doğru olan hiçbir tarafı yoktur. şeker üreticileri ve fabrikaların bugünkü durumu devletin on yıllardır izlediği politikalar yüzünden bağımsız değildir.

    bakın alpullu şeker fabrikasında çalışan bir emekçi ne diyor:

    “bu fabrikalara hiçbir yatırım yapılmadı. bunu 28 yıldır görüyorum. şu an 40 yıllık makinelerle içeride revizyon yapıyoruz. eskiden 9 saat çalışırdık. şimdi 12 saat çalıştığımız oluyor işler yetişsin diye. bu özveriyle burası bugüne geldi. burayı ayakta tutmanın sözünü verdik. eski makineleri onararak burayı geliştirdik. yatırım yok, eleman yok, bizi dinleyen yok. sonra neden burası zarar ediyor. bu söylediklerimi önce bir araştırdılar mı, buna çözüm bulmak için çalıştılar mı?" *

    3-) chp ve kılıçdaroğlu'nun ekonomi programı akp'nin uyguladığı ekonomi programından sanıldığı kadar farklı değildir. 2001'de bahsi geçen yasaları geçiren parti sosyal demokrat bir partiydi ve kemal derviş'le çalışmayı yine bu sosyal demokratlar seçti. derviş'in türkiye ekonomisinde yarattığı muazzam tahribatın farkında olunmasına rağmen, bugünün sosyal demokratları hala utanmadan sıkılmadan 'iktidar olunca derviş'i bakan yapacağız' diyebilmektedir.

    4-) neoliberal politikalar 'küresel bir ekonomi' yaratmak safsatası altında, ileri kapitalist ülkeleri destekleyen, türkiye gibi çevre ülkeleri yabancı şirketlere ve emperyalizme bağımlı kılan politikalar izlemektedir. ve bu politikalar türk devletine rağmen değil, türk devleti'nin desteği ve rızasıyla hayata geçirilmektedir.
104 entry daha
hesabın var mı? giriş yap