5 entry daha
  • bestelerinin bir kısmı çalınmak istenen ve sadece bu yönüyle olayın tarafı olan, ancak hiçbir ilgisi olmayan dayak olayıyla ilgili tek yanlı bilgilerle suçlanmaya çalışılan grup yorum'un adının da zorla ve illa geçirildiği olaydır. dayak olayının arkasında unutturulmaya çalışılan ise, metin kahraman'ın kendi ifadesiyle, "eserlerin etkin bir şekilde projelere pazarlanması" amacıyla, ait olduğu yorum*'dan, bir oldu bitti, tehdit ve dayatma ile (ç)alınmaya çalışılmasıdır anlaşıldığı kadarıyla. üstelik de tam 14 yıl sonra...

    tek taraflı bilgiyle yetinmeyerek, gerçeklere ulaşmak isteyenler için ise grup yorum'un konuyla ilgili ilk kez bugün yaptığı açıklamalar aşağıya, tarafımdan hiç emek sarf edilmeden, tembelce kopyalanıp yapıştırılmıştır efendim. ama hayat bu, yarın bir gün," benden de fikir almıştı bunlar" deyip, zengin olma hayalleriyle, "ben yazmıştım bu yazıları" diyebilirim, belli de olmaz...

    buyrun yazılar:

    "kapitalizm ve çürüme
    metin kahraman

    ‘kapitalizm çürütür!’ bu tespit, defalarca yineletir kendini. sadece aç bırakması, kıtlıktan kırıp dökmesi, bombalarla katliamlar yapması değil sorun. bunlarla birlikte, bağlılık, sadakat, sevgi, saygı, dostluk, onur, erdem, saf ve temiz olmak gibi insana dair tüm değerleri de yok edip geçmesi, silindir gibi ezmesi gibi büyük sorunlar çıkarır ortaya. insan, kapitalizmin dişlileri arasına girmeye görsün, onun gibi düşünüp, onun gibi hissedip, onun gibi yaşamaya başlar, tümden satılığa çıkartır insanlığını. kapitalizmin kurallarıyla yaşamayı seçen biri, bundan sonra aynı kuralları tüm yaşamına uygular ve kapitalizm gibi adileşir. kapitalizm tüm insanları mı böyle yapar, elbette değil. böyle olsaydı, bütün bu adaletsizlikleri görüp başkaldıranlar, devrimcileşerek yaşamını ortaya koyanlar olmazdı. kapitalizmin bu yok etmeye dönük bütün basıncına karşılık, değerlerine, geleneklerine, yüzlerce yıllık ahlaki değerlerine sarılarak kendini koruyanlar elbette olmuştur, olacaktır. bir de kendini kapitalizmin dümen suyuna kaptıranlar, nereye sürüklese oraya savrulan, benliği, bilinci, aklı, fikri bu akıntıda kaybolanlar… bunlar o denli kişiliksizleşirler ki, kendi insanlıklarına ait her şeyi satılığa çıkartırlar.

    metin kahraman…

    12 eylül karanlığı binlerce devrimciyi, vatanseveri, aydını hapishanelere doldururken, birçoğunu da gemisini kurtarmaya itip kendi bireysel hesaplarıyla baş başa bırakarak, kapitalizmin dişlileri arasında öğüttü. metin, böyle bir dönemde onur ve erdemi seçmiş, bedeli ne olursa olsun faşizmin baskılarına boyun eğen, kapitalizmin öğüttüğü bir yaşamı reddetmiştir. böyle düşünen sadece o değildir, onun gibi düşünen başkaları da vardır. bir araya gelerek gelecek güzel günlerin müjdesini verecek müzikler yapmaya karar verirler. ve yorum ortaya çıkar. eylül karanlığında yorum’un gelişmesini sağlayan güç, sesi boğulmaya çalışılsa da 12 eylül faşizmine direnen, bu konuda büyük bedeller ödeyen devrimci tutsaklardır. grubun gelişmesinin motor gücü, dört bir yanı faşizmin duvarları ve zulmü ile çevrilmesine rağmen direnen ve her şart altında direnilebileceğini, sosyalizm inancının yaşatılabileceğini gösteren devrimci tutsaklardır. bunları bilmeyen yoktur. tarafımızdan onlarca kez dile getirilmiş, kitaplarımızda yer almıştır.
    grup içinde kolektivizmin nasıl hayata geçirileceğinden tutalım, hangi konuların nasıl işlenmesi gerektiğine kadar her konu tartışılmıştır, yöntem bugün de aynıdır. zaman zaman bu tartışmaları hapishanelerdeki tutsaklarla da yaptığımız olmuştur. bu tartışmaların birçoğuna metin bizzat tanıktır. hapishaneler üretimlerini sunar yorum’culara. hem de hiçbir karşılık gözetmeksizin. yorumcular da fanusta yaşamamaktadır. metin de. yaşadıkları, hissettikleri, görüp algıladıkları şeyleri bestelemekte, üretime dönüştürmektedirler. ürettikçe, tartıştıkça birikim artar. bireysel bir dünya anlatılmadığından, şarkıların mülkiyeti de bireysel değildir. artık yorum’u ve şarkılarını var eden mücadeledir, örgütlülüktür, -dünyaya bireycilik penceresinden bakanların hiçbir zaman anlayamayacağı üzere- bu şarkıların sahibi de doğal olarak mücadele ederek bu bedelleri ödeyenlerdir. yorum kısa bir süre sonra (1989) albümlerde bestelerin altına kişilerin imzasını atma yerine grubun imzasını atmayı seçer ki bu kararı alanların arasında metin de vardır. cemo (1989) ve gel ki şafaklar tutuşsun (1990) albümleri, içinde metin’in de bulunduğu ve şarkıların altına kişilerin değil grubun imzasının atıldığı albümlerdir. metin, “biz ayrıldıktan sonra bestelerimizin altındaki imzaları kaldırdılar bize sormadan.”(1) derken yalan söylemeye devam ediyor. arşivimiz böyle söylemiyor. güneş balçıkla sıvanmaz.
    artık bu şarkıları her ne pahasına olursa olsun koruma, kollama ve sahip çıkma görevi kişilerde değil yorum’dadır. herkes bilir ki yorum’u yorum yapan en büyük özelliklerden biridir bu.

    metin 1991 yılında, yani tam on dört yıl önce yorum’dan ayrılarak, edindiği birikimleri bireysel kariyerini güçlendirmek için kullanmayı seçmiştir. doğal olarak duyarlılığı ve üretim anlayışını da... metin; devrimci sanatçılığı, kültür cephesinin isimsiz emekçisi olmayı kaldıramamış, bu yaşamın getirdiği zora ve zahmete katlanamamış, birey olmayı ve bohem yaşamı tercih ederek aramızdan ayrılmıştır. ciddi dönüşümler yaşadığı ortaya çıkan ürünlerden bellidir. devrimci müzikten hızla uzaklaşmış, etnik müzik alanında çalışmalara yönelmiştir.

    örgütlülükten uzaklaşmak, bir devrimcinin hayatında ciddi nitel dönüşümlerin yaşanmasını beraberinde getirir. zamanla eski metin’in yerini, kişiliksizleşen, düşkünleşen, ahlaksızlaşan, yozlaşan metin almaya başlamıştır. metin, kısa süre içerisinde, önceden karşı olduğu kapitalizmin kurallarına göre yaşamayı seçmiştir. yorum’dan ayrılan diğer birçok kişiyle sürdürdüğümüz ilişkinin temelinde değer vardır. daha üzerinden bir ay geçmiş 20. yıl konserinde metin’e sahneye bizimle birlikte çıkmasını teklif ettiğimizi de çok kişi bilmez. her koşulda elinden tuttuğumuz, daha fazla düşmemesi için kendisine değer verdiğimiz ortadadır. bu bilgilere sahip olmadan sağda solda değer ve değersizlik üzerine ahmakça konuşmak hangi ahlaki kavramla açıklanabilir? tehdit ettiğimiz adamları bizimle birlikte sahneye mi çıkartıyoruz?

    hırsızlık, kapitalizmle büyüyen bir düşkünlüktür. metin de bir süre sonra belgeli ve tescilli bir hırsıza dönüşmüştür. hem de bunu milyonlarca kişinin gözleri önünde, zerrece bir mahcubiyet taşımadan pişkince yapmaya kalkmıştır. metin’in çalmaya kalktığı bir iki şarkı değildir bizce -zaten ısrarla görülmek istenmeyen bu noktadır- onun çalmaya çalıştığı ortak değerlerimiz, bizi biz yapan, uğruna can bedeli mücadele edilen, insanların hayatlarından vazgeçecek kadar çok sevdiği değerlerdir ki bu değerler yüzlerce kişinin şu veya bu oranda katılımıyla ortaya çıkmıştır. uğruna işkenceler görülen, sansürün, yasağın en koyu haliyle uygulanması pahasına savunulan ve bugünlere getirilen, üzerinde yüzlerce insanın kanı olan değerlerdir çalmaya kalktığı. konuşmak kolaydır, yaşamayan bilmez.

    bu kadar aleni, bu kadar pişkincedir metin’in yaptığı.

    metin ne için yapmıştır bu hırsızlığı? ar damarını bu kadar çatlatan, bu kadar alçalmayı, kişiliksizleşmeyi göze aldıran şey nedir? ‘emeğine saygı gösterilmesini istediği’ yalanıyla gizlemeye çalıştığı şey, aslında kendi açıklamasının ilk satırlarında mevcuttur.

    “bestelediğimiz ve sözünü yazdığımız eserlerin yurtiçi ve yurtdışında korunması, takibi konusunda yaklaşık 5 yıldır eser sahibi meslek birliği üyesiyim. bir yıl önce bize ait eserlerin telif haklarının daha iyi korunması ve eserlerimizin etkin bir şekilde projelere pazarlanması için bir edisyon şirketi ile anlaşma yaptık. bu çerçevede haklı olarak grup yorum albümlerinde yer alan bestelerimizi de meslek birliğimize kaydettirdik...” (2)

    herkesin tartışmaktan kaçtığı yer burasıdır. metin’le konuşmalarımızın özü de burasıdır ki metin bunları kimseye anlatmamakta, gizlemektedir. işte, kapitalizmin en iğrenç, en aşağılık kurallarını işletiyor bu adam. eserlerimizi projelere pazarlamak istiyor. yüzlerce insanın kanını, binlercesinin gördüğü işkenceleri, yüz binlerce insanın umudunu yeşerten değerleri, birkaç kuruş uğruna satmak istiyor. düşkünleşen insanın her şeyi satılıktır. ‘pazarlama’ kapitalizmin en temel kurallarındandır ve ürünün alıcı bulması için yapılan etkinliği ifade eder. koca bir mücadelenin yarattığı emeği kim bilir hangi ite kopuğa satmaya kalkıp, sonra da ‘emeğe saygıdan’ bahsetmektedir. “para istemedim” diyor ve kendi açıklamasında da görüldüğü gibi yalan söylüyor. oysa konuya vakıf olanlar bilecektir. bir kez imza atıldıktan sonra şarkıların telifi için ödenen para otomatik olarak imza sahibinin hesabına aktarılmaktadır. metin’in “para istemiyorum ama şarkıların telif hakları bende olsun” ifadesi açık bir aldatmacadır. değerlerinden uzaklaşan biri çürür. insanların duyguları, beklentileri, neler hissettirdiği yoktur onun dünyasında. varsa yoksa kendi bencil çıkarları, kişisel ihtirasları. her şeyi bunun uğrunda kurban edebilir.

    kızıl ordu korosunun o ünlü şarkılarını, marşlarını koro içerisinden kimsenin alıp satamayacağı gibi net bir değerlendirmedir bizimkisi. kimsenin gocunmasına gerek yok, metin bunları bilerek bu grupta yer almıştır ve bu kararın altında kendi imzası da vardır. metin ‘hakkının iade edilmesini’ tam 16 yıl bekledikten sonra istemektedir. neden bu kadar beklediğinin, neden bugünü seçtiğinin cevabı yoktur açıklamalarında. kapitalizmin ‘pazarlama’ yöntemi dışında bir neden bulamıyoruz. kendini tartıştırıp öne çıkma uğruna, bunca yıllık değerlere zarar verip vermeme diye bir kaygısı yoktur. o ve onun gibiler kendi reklâmı için her şeyi feda edebilir. yorum’cu metin, nasıl yalancı ve hırsız metin’e dönüşmüştür, ısrarla kaçılan ama sorulması gereken soru budur.

    metin’in geldiği noktayı sadece hırsızlık olarak adlandırmak da eksik olacaktır. çünkü kendisi ‘yavuz hırsız’ rolüne soyunmuş, kendini haklı ve ‘mazlum’ göstermek için her entrikayı denemiştir. aynı zamanda devrime, örgütlülüğe olan kinini kusmaktadır. şarkıların yorum’a değil kendisine ait olduğunu söylerken yine kapitalizmin en has özelliklerinden olan bireyi ve bireyselliği kutsamakta, örgütlülüğe ve kolektivizme düşmanca saldırmaktadır. örgütlü olarak yaratılabilecek bir değer yoktur ona göre. her şeyi bireyler yaratır ki bu, açıktan örgüt ve sosyalizm düşmanlığıdır.

    örgütlülüğe olan düşmanlığı yorum’a ilişkin çarpıtılmış ve karalamaya dönük ifadelerinde açıkça görülmektedir. “beni tehdit ettiler”(3) şeklinde alçakça bir iftira atabilmiştir. hırsız ve üstelik yalancı… kendisi ile konu hakkında üç görüşme yapıldığını, bunlardan ilk ikisinin oldukça sıcak geçtiğini gizlemiştir. o görüşmelerde “yanlış yaptığını ve düzelteceğini” dile getirmesine rağmen sonra her nedense bu fikrinden vazgeçtiğini de gizlemiştir. peki, bu önce söz verip sonra sözünden dönme, metin’in savunucuları tarafından nasıl açıklanacak? en önemlisi bir tehdit yaşanmamıştır, bunu en iyi kendisi bilmektedir. bu iddiası alçakça bir yalandır. bu şekilde yorum’u, örgütlülüğü, devrimci adaleti karalama çabasındadır. hedef göstermektedir. yalancılığı öyle bir noktaya vardırmıştır ki, kendisine yapılanlar ile kalan müzik arasında da bağ kurmaya çalışmaktadır.

    bu yazıyı yazmadan önce uzun bir süre bekledik. bu süre içerisinde kimsenin bize bir şey sormayışına üzülerek şahit olduk. tez elden metin’in söylediklerine inanıldığını ve bu iftiralar eşliğinde grubumuzu ve siyasi düşüncemizi karalama yönünde haberler yapıldığını, kampanyalar başlatıldığını gördük. bu kampanyalara imza atan sanatçılara sorulması gereken tek şey var, bize ulaşmanız mümkünken bunu neden yapmadınız? bu nasıl bir demokratlıktır, tek taraflı bilgilendirmeyle karar vermek, açıklama yapmak hangi “aydın” tavrının örneğidir? ferhat tunç ve edip akbayram’ın da içinde bulunduğu bir grup sanatçının metin’i destekleyen açıklamalar yaptığını üzülerek gördük. hangi bilgiyle? yorum’a yıllardır yapılan onca saldırının ardından bir araya gelip bir açıklama yapmakta zorlanan bu tip oluşumların samimiyetinden artık şüphe duyuyoruz. albümlerimiz toplatılırken, konserlerimiz yasaklanırken, biz işkence görürken neredeydiler? neden şimdi yaptıkları gibi bir platform oluşturup açıklama yapmadılar? ne yazık ki yayınlanan bildiriler eksik bilgi, çarpıtma ve yalanlarla doludur. peki, metin’e kananlar şimdi bunları tekrar gözden geçirecekler mi? bir hırsız ve yalancıya sahip çıkılıyorsa bu kişilere diyeceğimiz başka bir şey kalmamıştır. biz hala bu kişilerin tek yönlü bilgilendirme sonucu yorum’un karşısına çıktığını düşünüyoruz. yoksa hırsızı korumak hangi adalette vardır? hırsızlığa teşvik etmek, yalancılığa prim vermek hangi ‘aydın tavrında’ yer alabilir? görünen ortada ki çürüme kapsamını genişletiyor. en ileri, en muhalif olduğunu ifade edenler, kapitalizmin bireycilik temelinde kolektivizm düşmanlığı, yalancılık, sahtekârlık, hırsızlık gibi temel özelliklerine de sahip çıkmakta ve savunmaktadır. bu noktalara sürüklenmiş bir aydın, aydın olamaz. çünkü onlar, çürüten zehiri vücuda enjekte eden ama panzehir enjekte ettiğini iddia eden sahte doktorlardır. metin’e uygulanan şiddeti “kınamak zorunda olduğumuzu” hatırlatıyorlar bize, tehdit ediyorlar. teşekkür ediyoruz bu “insancıl” tavırları için ve “insan hakları beyannamesi” ile süsledikleri bildirileri için. oysa kapitalizm ne hoş değil mi ve bireycilik? zaten şiddeti kim uygularsa karşı çıkmak gerekir, “adalet” binlerce kez tecavüz edilmiş ve sokaklarda satılan bir fahişe olsa bile.

    bir de pusuda bekleyen sinsiler var, fırsatçı, yüzsüz, ruhsuz, karşımıza çıkıp iki laf edemeyecek korkaklar. çeşitli platformlarda devrimcilere küfreden bu eski solcular, metin’le birlikte yine maskelerinin ardından saldırmaktadırlar. öyle ki metin’i bile kendi ahlaksızlıklarına alet etmektedirler, gözden kaçan bir yan da budur. böyle yılgınların karşımıza çıkması ilk değildir.

    metin, yorum’daki tarihine sahip çıktığını söylerken de ahlaksızca kafaları karıştırmaktadır, oysa herkes bilir ki yorum’da bencilliklere, kariyerizme yer yoktur. görüldüğü gibi yalnızca işine geldiğinde sol bir söyleme sarılıyor. reklâmlar bitti ne yazık ki. metin, yorum’dan ayrıldıktan sonraki herhangi bir dönemde şimdi yasaklanan, yargılanan bu şarkıların hangisine sahip çıkmıştır? hangi toplatma kararının ardından, “bu şarkılar benimdir, bu şarkılarla onur duyuyorum” demiştir? görünen köy kılavuz istemez.

    kimse yalancılığı ve hırsızlığı meşrulaştırmaya ve “şiddet demagojisi”nin arkasına sığınarak, lafebeliği yapmaya kalkmasın.

    yorum, yeni şarkılarıyla ve dinleyenleriyle bu geçmişine küfreden düşkünlerin karşısında olmaya devam edecek.

    türküler susmaz halaylar sürer…

    (1) express dergisi, eylül 2005
    (2) metin kahraman’ın çeşitli yayın organlarında yayınlanan 14.09.2005 tarihli açıklamasından.
    (3) metin kahraman’ın aynı açıklamasından.

    grup yorum



    güncel gelişmelere ilişkin 25 eylül tarihinde yaptığımız basın açıklamasının tam metni aşağıdadır:

    basina ve kamuoyuna

    yalan ve çarpıtmalarla gizlenen gerçekler

    günlerdir adeta kampanya başlatılmış gibi, grubumuza yönelik bir linç hareketi gerçekleştiriliyor. başını metin kahraman’ın çektiği, kendisine “aydınım”, “sanatçıyım” diyen kimi kişilerin de dâhil olduğu bu linç hareketi ile değerlerimize, politik kimliğimize, bizi biz yapan her şeye karşı hakaretlere ve karalamalara varan açıklamalar yapılıyor. metin tarafından verilen tek yanlı ve çarpıtılmış bilgiler yeterli görülüyor. bugüne kadar sustuk. gıyabımızda yürütülen tüm tartışmaları ve açıklamaları izledik. gelinen bu aşamada, biz de bu konudaki düşüncelerimizi açıklamak istiyoruz.

    metin kahraman, kendisinin de yorum’a dâhil olduğu zamanda üretilmiş olan bazı şarkıların sadece ve sadece kendisine ait olduğu iddiasıyla, -bize hiçbir bilgi vermeden- mesam’a başvurmuş, bu şarkıları çalmaya kalkışmıştır. bu şarkıların kendisine değil, yorum’a ait olduğunu en iyi kendisi bilmektedir. zaten bunu bildiğinden dolayıdır ki, meseleyi bizden gizlemeye çalışmıştır. yorum’da bir şarkı nasıl üretilir, buna kim ne kadar katılır, kolektivizm bizim için ne ifade eder, şarkılarımızı üretirken yön veren anlayış nedir, herkesin malumudur. bu konuda daha önce yazdığımız yazılar ve yayınlanmış kitaplardan da açıkça görüleceği gibi, bestenin oluşmasından düzenlenmesine her aşamasında bütün elemanlarının emeği geçer. biz halkın örgütlülüğünü savunan bir grubuz ve doğal olarak örgütlü bir müzik grubuyuz. hangi konunun nasıl işleneceğine ilişkin politik bir perspektifimiz vardır ve tüm duygu ve düşüncelerimize bu perspektif yön verir. yaratılan besteler, her aşaması ve her notasıyla bu bilinçle üretilir. bu nedenle şarkılarımız hiçbir ‘kişinin’ mülkiyetine geçirilemeyecek kadar çok şey ifade ederler. sadece bizim açımızdan değil, dinleyicilerimiz açısından da böyledir. birçok dinleyicimizin sırf şarkılarımızı dinlediği, sahiplendiği için işinden okulundan atıldığı, hatta hakkında soruşturmalar açılarak tutuklandığı bilinir. tüm türkülerimizin bedeli ödenmiştir, ödenmektedir. metin’in telif takıntısının çok üzerindeki bedellerden söz ediyoruz. bu şarkılarımızı yıllardır canımız pahasına, hapislikler pahasına, yasaklamalar pahasına koruyoruz. bizim, emeğimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi kattığımız bu şarkıları yıllar sonra birinin çıkıp çalmaya kalkmasına karşı da elbette koruyacağız.

    metin, yaptığı hırsızlığı gizlemek için çeşitli hilelere başvurarak durumunu masumlaştırmaya, tartışmanın yönünü değiştirmeye çalışmıştır. açıklamasında ‘sadece emeğine saygı gösterilmesini, isminin albüm kapaklarına yansımasını istediğini’ belirterek, masumca bir talebi olduğuna ikna etmeye çalışmıştır. niyeti bu olsaydı, konuyu bizimle tartışmayı seçerdi. 14 eylül’de yaptığı açıklamasında belirttiği gibi asıl niyeti ‘eserlerinin etkin bir şekilde projelere pazarlanması için’ yapılan bir girişimi içermektedir. insanların hayatları pahasına korumayı görev bildiği bu şarkılar, metin nezdinde projelere pazarlanacak birer mal durumundadır. üç kuruşluk telif geliri için bütün insanlığını kaybetmiştir. işin bu yanını bulanıklaştırmaya çalışmakta, tartışılmasını engellemektedir. ‘emeğe saygıdan’ bahseden metin, kendisini yetiştiren grup yorum’a karşı sergilediği tutumla emeğe karşı en büyük saygısızlığı yapmaktadır.

    aynı açıklamasında yalanlarına devam ederek ‘yorumcular tarafından tehdit edildiğini’ iddia etmiştir. yalandır. kamuoyu karşısında yalan söylemiş, kendisini mazlum göstermeye çalışmıştır. mazlum edebiyatı yapabilmek için yorum’u karalamayı seçmiştir. kendisi ile üç kez görüştük. üç görüşme de, bizim talebimiz üzerine gerçekleşmiştir. sorunu çözmek için hep biz çaba sarf ettik. kışkırtmalarına prim vermedik. görüşmelerdeki provokatif tavırlarına karşı soğukkanlılığımızı koruduk. çözmeye çalıştık.

    metin, bizimle hiç ama hiçbir ilgisi olmayan bir dövülme olayını karşımıza dikerek, bizimle ilişkilendirmeye çalışarak, yaptığı hırsızlığı gizlemek istemiştir. kendisini kurnaz sanmaktadır. bu konuda çok net konuşuyoruz, bu olayın bizimle hiçbir alakası yoktur. bu olayın tartışılması, bunun gündemde tutulması, metin’in işine gelmekte, ekmeğine yağ sürmektedir. meseleyi ‘kınama, kınamama’ tartışmasına hapsetmek, metin’in yorum’un prestiji üzerinden reklâm yapmaya çalışmasına ortak olmaktır. daha önce gazetelerde bu konuda söylediklerimiz çarpıtılmıştır. bu konuyu çok net olarak tekrar söylüyoruz, biz “kınama-kınamama” tartışmasına girmiyoruz. bu tartışmaya girmek, metin’in oynadığı oyuna gelmektir, bu tartışmanın dışında olacağız. israrla bunun tartışılmasının, bizimle hiçbir ilgisi olmayan bir konunun ısıtılıp ısıtılıp asıl yaşadığımız sorun olan metin’in hırsızlığı olayının karşısına dikilmesi art niyetlidir. biz, bu tartışmaya girmeyeceğiz, metin’in ‘mazlum reklâmcı’ şovuna ortak olmayacağız.

    biz, metin’in bu oyununa gelmedik ama gelenler vardır. içlerinde kamuoyunun yakından tanıdığı birkaç aydının da olduğu 165 kişiden imza toplanmış, bu imzalar adına ortak bir açıklama yapılmıştır. kimileri işi daha da ileri götürerek, onun tutumunu sahiplenen, aklamaya çalışan bir çaba içine girmiştir. aydın olmak hırsızı koruyup kollamak mıdır? bencilliği, bireyciliği öven, kapitalizmin en kirli yasalarını savunanları kollamak mıdır? ‘şiddet karşıtlığı’ tek başına yeterli değildir, yaşanan bunca şiddet olayı varken bu aydınlar ortada yoktur. ‘aydın’ olduklarını metin, gazi mahallesi’nde birkaç kişi tarafından dayak yediğinde hatırlamışlardır. ancak, yukarıda da dediğimiz gibi onun çarpıtmalarla dolu açıklamalarını yeterli görmüş, altına imzalarını atmışlardır. buraya imza atanlar, (bir kişi dışında) bizi arayıp meselenin aslını öğrenmeye çalışmamıştır. aydın olmak öncelikle meseleye önyargısız ve tarafsız yaklaşabilmektir. ama onlar önce taraf dolmuşlardır, metin’in anlattığı masalları, söylediği yalanları sanki yaşanan gerçeklermiş gibi göstermeye çalışmışlardır. aydın tehdit eder mi? kendileri açıkça tehdit etmiştir bizi. 20 eylül tarihli hürriyet gazetesi’ne de yansıdığı gibi ‘kınanmadığı ya da özür dilenmediği takdirde yorum’u boykot edeceklerini’ açıklamışlardır. bizi tehdit etme cüretini nereden almışlardır? kimse bize hangi konu hakkında kınama yapacağımızı dayatamaz. dayatmaya kalkan dayattığı ile kalır. dayatmacılık ve tehdit, aydın tavrı olamaz. hele buna sübjektif değerlendirmeler, sorup soruşturmadan yapılan yargılamalar da eklenince bu tavrın açıklanacak bir tarafı kalmaz. anlaşılmaktadır ki bu imzacıların büyük çoğunluğu kafa kol ilişkileri üzerinden, feodal ilişkiler üzerinden geliştirmiştir tavrını. içlerinde bize karşı eskiden beri biriktirdikleri kinlerini kusanlar da vardır. belli ki fırsat kollamışlar, aradıkları fırsatı metin’in sağladığı ortamla bulmuşlardır. meseleyi tam anlamadan imza atanlar, eksik bilgilenme sonucu katılanlar elbette olmuştur, bu konudaki samimiyeti atacakları adımlar gösterecektir.

    şiddeti kınayanlar, aynı tavrı hırsızlığa karşı, emeği çalmaya karşı, her türlü baskıya rağmen mücadele eden devrimci bir müzik grubunun karalanmaya çalışılmasına karşı da göstermelidir. sosyalizmin emekten yana, kolektivizmi esas alan ve örgütlülüğü savunan değerlerinin karşısında, kapitalizmin bireyci, mülkiyetçi ve örgüt düşmanlığı gibi değersizliklerini yaymaya çalışanları kınamalıdır. asıl kınanması gereken budur, aynı hassasiyeti bu konuda da bekliyoruz. aydın sorumluluklarını yerine getirmelerini bekliyoruz. aydınlar cesur olmalı, ahlaksızlığa karşı tavır almalı ve asıl olarak hırsızlığı kınamalıdırlar.

    metin, kişisel ihtirasları uğruna bedellerini ödeyerek yarattığımız değerlerimizin ayaklar altına alınmasını ve rezalet derecesine düşürülerek tartışılmasını sağlamıştır. hırsızlık girişimi, çarpıtmaları ve yalanları olayın bu şekilde gelişmesinin sebepleridir. bu yanıyla tüm yaptıklarından ötürü grup yorum’dan ve grup yorum dinleyicilerinden özür dilemeli, hırsızlıktan vazgeçmelidir. sorunun çözümü kendi tavrına bağlıdır. çözümsüzlüğü dayattığı noktada ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçlardan grup yorum olarak bizim hiçbir sorumluluğumuz olmayacağını buradan bir kez daha duyuruyoruz.

    türkülerimizin bedeli ödenmiştir, telif hakkı halkındır.
    türkülerimiz kazanacak!
    grup yorum"
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap