14781 entry daha
  • sinan meydan’ın, milli mücadelenin yüzüncü yılı münasebetiyle, "atatürk'ün bağımsızlık yolu" başlığı altında hazırladığı 3 bölümden oluşan yazı.
    - adana'daki yedi gün
    - istanbul'daki altı ay
    - istanbul'dan samsun'a
    ___________________________
    atatürk’ün bağımsızlık yolu (1)
    adana’daki yedi gün

    “efendiler, bende bu milletin kurtuluşu yolunda ilk teşebbüs hissi, bu memlekette, bu güzel adana'da vücut bulmuştur...” (atatürk, / 15 mart 1923 / adana türk ocağı)

    mustafa kemal paşa, adana'da yıldırım orduları komutanı olduğu günlerde / (kasım 1918)

    türk süngüleriyle çizilen sınır...
    liman von sanders'in komutasındaki yıldırım orduları, suriye-filistin'de bozguna uğradı. bozulup dağılan türk birliklerini 7. ordu komutanı atatürk derleyip toparlayıp ingilizlerle ve asi araplarla çarpışarak halep'in kuzeyine çekti. 26 ekim 1918'de katma'da ingilizleri durdurdu. atatürk, kendi ifadesiyle, halep'in kuzeyinde türk süngüleriyle sınır çizdi. türk süngüleriyle çizilen o sınırı, misak-ı milli'nin güney sınırı olarak kabul etti. bu durumu, sonradan falih rıfkı atay'a şöyle anlatacaktı: “gerek erzurum kongresi'nde gerek sivas kongresi'nde türkiye'nin milli sınırlarını tespit için ben türk süngülerinin işaret ettiği bu hattı esas kabul ettim...”

    kilis'ten adana'ya...
    atatürk, emrindeki 7. ordu'yla birlikte iskenderun kıyıları, reyhanlı, kırıkhan, belen, der el cemal, tel rıfat'tan doğuya uzanan bölgeyi koruyordu. atatürk, katma zaferi'nden sonra bölgede ingilizlere ve fransızlara karşı direniş merkezleri oluşturmaya başladı. önce 43. tümen'den bir müfreze ile elindeki erzak ve malzemenin önemli bir kısmını kilis'e gönderdi. kendisi de yaverleriyle birlikte 28 ekim 1918'de katma'dan kilis'e hareket etti. kilis'te mevlevi tekkesi'nde misafir edildi. burada halkın ileri gelenleriyle yaptığı toplantıda, asıl savaşın bundan sonra başlayacağını, herkesin ona göre hazırlanması gerektiğini söyledi. direniş için gereken silahları kendisinin sağlayacağını belirtti. (süleyman hatipoğlu, filistin cephesinden adana'ya mustafa kemal paşa, istanbul, 2009, s. 49-53)

    katma istasyonunda karşılaştığı ali cenani bey'e, “teşkilat yapın! kendinizi savunun! ben istediğiniz silahları veririm” dedi. verdiği sözü de tuttu. antep ve maraş gibi yerlere silah dağıttı. bunlar, gereğinde kullanılmak üzere saklandı. atatürk, kilis'ten adana'ya geçti...

    mondros'a atatürk tepkisi...
    osmanlı devleti, 30 ekim 1918'de mondros mütarekesi'ni imzalayarak 1. dünya savaşı'ndan çekildi. mondros, özellikle 7. ve 24. maddeleriyle bir işgal ve paylaşım belgesi gibiydi. atatürk, 31 ekim 1918'de adana'ya geldi. adana'da liman von sanders'ten yıldırım orduları grup komutanlığı'nı devraldı.

    iki komutan ayakta karşı karşıya geldiler. liman von sanders söze şöyle başladı: “ekselans, sizi arıburnu ve anafartalar cephelerinde orduyu kumanda ettiğiniz günlerden yakinen tanırım. beni avutan tek şey, komutayı size bırakmamdır...” sonra iki komutan karşılıklı oturdular. birer sigara yaktılar. kahveler geldi. liman von sanders, yenilgiyi kendi kusurlarına dayandırınca atatürk müdahale ederek “müsterih olunuz! sizde hiçbir kusur ve kabahat düşünemiyorum! kusur ve kabahatin büyüğü, sizi mensup olmadığınız bir milletin orduları başına getirenlerdedir…” dedi.

    adana'da yıldırım orduları grup komutanlığı'nı devralan atatürk, şakirpaşa'da hacı seyit ağa'nın bağ evinde karargah kurdu. şehir içinde de muradiye oteli'nde bir menzil komutanlığı oluşturdu. yıldırım orduları, dağılmış, parçalanmış, birbirinden uzakta, savaş yorgunu birliklerden oluşuyordu. buna rağmen atatürk umutluydu. şöyle diyordu: “her şeyden evvel elimin altında bulunan iki ordunun, arzu ettiğim tarzda güçlendirilmesi halinde, bütün felaketlere rağmen türk sesini işittirebileceği kanaatinde idim. bu yolda işe başladım.” işte atatürk'ün, “bu yolda işe başlamasıyla” aslında milli mücadele başladı. takvimler 1 kasım 1918'i gösteriyordu.

    mondros mütarekesi'nin metni, 3 kasım 1918'de adana'da atatürk'ün eline geçtiği gün, osmanlı'yı 1. dünya savaşı'na sokan ittihatçı liderler; enver, talat ve cemal paşa bir alman denizaltısıyla istanbul'dan ayrıldılar. atatürk, mondros'u incelediğinde “osmanlı devleti'nin bu antlaşma ile kendini kayıtsız şartsız düşmanlara teslim etmeye razı olduğunu” hatta “düşmanların memleketi işgaline yardımı da vaat ettiğini” düşündü. “hazin düşüncelere” daldı.

    atatürk, her şeyden önce mondros'a karşı bazı önlemler aldı. 3 kasım 1918'de “çok ivedi” bir şifre telgrafla genelkurmay'dan, anlaşmada geçen “toros tünelleri”, “kilikya”, “suriye sınırı” gibi adlandırmalarla “neyin kastedildiğini” ve yine anlaşmada geçen “ordunun terhisi talimatını kimin vereceğini” sordu. 3 kasım 1918'de 2. ve 7. kolordulara gönderdiği telgrafla suriye sınırının yerini işaret etti. türklerin çoğunlukta olduğu bölgenin esas hat kabul edilmesini istedi. mütareke şartları yeterince açık olmadığından ayrıntılar açıklığa kavuşuncaya kadar “karaya işgal kuvveti çıkartılmamasını” emretti.

    atatürk, mondros'a karşı direndi. öyle ki 31 ekim'de reyhaniye'nin, 3 kasım'da antakya'nın işgal edilmesi, 5 kasım'da da iskenderun'u işgal etmek isteyenlere ateş edilmesi için emir verdi. atatürk, “bu mütareke reddedilsin” diyor, yenilgiyi kabul etmiyor, emperyalizme asla teslim olmuyordu.

    atatürk'ün direniş toplantıları...
    atatürk, adana şakir paşa'daki aliye hanım'ın konağında 8 kasım 1918'de asker-sivil ileri gelenlerle bir toplantı yaptı.

    atatürk, adana'da 4 kasım 1918'de 20. kolordu komutanı ali fuat cebesoy'la “adana mülakatı”nı gerçekleştirdi. ali fuat cebesoy'un yazdığına göre atatürk, o toplantıda şöyle dedi: “artık milletin bundan sonra kendi haklarını kendisinin araması ve koruması, bizlerin de mümkün olduğu kadar yolu göstermemiz ve bütün ordu ile birlikte yardım etmemiz lazımdır.” şevket süreyya aydemir, “bence bu sözler yeni bir yolculuktan haber verir” derken çok haklıdır. bu sözler cumhuriyet yolculuğunun ilk habercisidir.

    atatürk, o görüşmede ali fuat paşa'dan 20. kolordu'nun başında kalıp ilk savunma tedbirlerini almasını istedi. bunun için ordudaki subay ve erlerin bir an önce jandarmaya kaydırılmasına, bunların silah araç gereçlerinin tamamlanmasına ve adana'nın önemli yerlerinde “direniş yuvaları hazırlanmasına” karar verildi. ali fuat cebesoy bu doğrultuda çalışmaya başladı. atatürk daha sonra adana'nın ileri gelenleriyle buluştu. 5 kasım 1918'de muradiye oteli'nin büyük salonunda verilen bir akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, “bu memleketin kurtulacağını, bunun için mücadele edileceğini” söyledi.

    adana'da kırmızı konak'ta ve aliye hanım'ın evinde de gizli toplantılar yaptı. 8 kasım 1918'de aliye hanım'ın evinde yaptığı toplantıya asker-sivil çok sayıda yurtsever katıldı. atatürk, onu dinleyenlerin gözlerinin içine bakarak şöyle dedi: “şimdiden işgal kuvvetlerine karşı koymak için bir teşkilat kurun, uygun yerlere siperler kazın; gereken silah ve malzemeyi ben temin edeceğim…” / (süleyman hatipoğlu, türk-fransız mücadelesi, ankara, 2001, s. 33)

    atatürk'ün direniş telgrafları iskenderun savunması...
    mustafa kemal paşa ve ahmet izzet paşa
    atatürk, 3 kasım 1918'de mayın tarama bahanesiyle iskenderun'a çıkmak isteyen bir fransız müfrezesine izin vermedi. 5 kasım 1918'de de emrindeki 7. ordu, 3. kolordu ve 41. tümen komutanlığı'na çektiği telgrafla iskenderun körfezi'ne çıkarma yapmaya kalkacak ingiliz kuvvetlerine ateşle karşılık verilmesini emretti.

    sadrazam ahmet izzet paşa, 6 kasım 1918'de atatürk'e gönderdiği telgrafta ingilizlerin, halep'teki ordularını besleyebilmek için iskenderun'dan yararlanmalarının mütareke sırasındaki “ingiliz centilmenliğine” verilecek bir karşılık olduğunu söyledi.

    atatürk, 6 kasım 1918'de “geciktiren idam edilir” notuyla ahmet izzet paşa'ya gönderdiği şifre-telgrafta “ingiliz centilmenliğini” ve “gönül alma yoluna gitmeyi anlamak nezaketinden yoksun olduğunu” söyledi. bu konuda “hoşgörülü olmayı çok sakıncalı bulduğunu” belirtti. “iskenderun'a her ne sebep ve bahane ile asker çıkarmaya teşebbüs edecek ingilizlere ateşle karşılık verilmesini emrettim” dedi. “ingilizlerin aldatıcı muamele, teklif ve hareketlerini, ingilizlerden fazla haklı ve nazik gösterecek ve buna karşılık gönül alıcı emirleri uygulamaya yaradılışım elverişli değildir” diye de ekledi. görevden ayrılmak istediğini söyledi.

    ahmet izzet paşa, 6 kasım 1918'de atatürk'e gönderdiği telgrafta iskenderun'a çıkacaklara “silahla karşılık verme” emrinin “devletin siyasetine ve memleketin menfaatine aykırı” olduğunu söyleyerek “bu yanlış emrin derhal düzeltilmesini” istedi. mütarekede bu olumsuz şartları kabul ettiren “gaflet değil, kesin yenilgimizdir” dedi. 6 kasım 1918'de düşman çıkarma birlikleri iskenderun körfezi'ne girdiklerinde -atatürk'ün emri doğrultusunda- 41. tümen uyarı atışı yaptı.

    atatürk, 7 kasım 1918'de ahmet izzet paşa'ya gönderdiği telgrafta “ingilizler bir çıkarmaya yeltenmediklerinden ateş edilmesine gerek kalmamıştır” dese de 7. ordu hareket şubesi'nde görevli muzaffer ergüder'in samet kuşçu'ya anlattıklarına göre 6 kasım 1918'de iskenderun körfezi'ne girmeye çalışan fransız donanması, topçu ateşiyle körfezden uzaklaştırıldı. (hatipoğlu, filistin cephesinden adana'ya, s. 80.) enver behnan şapolyo bu olayı, “işte iskenderun'da işitilen bu ilk kurşun sesi milli mücadele'nin ilk emaresidir” diye yorumluyor.

    atatürk'ün “direniş telgrafları”, teslimiyetçi osmanlı yönetimini çok tedirgin etti. öyle ki sadrazam ahmet izzet paşa, 7 kasım 1918'de yıldırım orduları grubu ile 7. ordu'yu kaldırdı. atatürk'ü istanbul'a çağırdı. ahmet izzet paşa, 8 kasım 1918'de iskenderun'un ingilizlere teslim edileceğini bildirdi. atatürk, aynı gün ahmet izzet paşa'ya gönderdiği telgrafta -adeta geleceği görürcesine- şöyle dedi: “bugün payas-kilis hattına kadar toprakları isteyen ingilizlerin yarın toros'a kadar olan kilikya mıntıkasını, daha sonra konya-izmir hattının işgali isteklerinin birbirini kovalayacağı ve sonunda ordumuzun kendileri tarafından sevk ve idaresi ve hatta osmanlı bakanlar kurulu'nun britanya hükümeti tarafından seçilmesi gibi tekliflerin karşısında da kalmak uzak bir ihtimal değildir.” / (telgraflar için bkz. atatürk'ün bütün eserleri, c.iii, s. 250-280)

    görüldüğü gibi atatürk, daha istanbul'a gitmeden, samsun'a çıkmadan aylar önce, 1-8 kasım 1918 tarihleri arasında, 7 gün boyunca, adana'da, muhtemel bir emperyalist işgale karşı hem yetkilileri uyarmış hem de ilk direniş hazırlıklarını yapmıştı.

    sonra neler mi oldu?
    - 8 kasım 1918'de ahmet izzet paşa sadrazamlıktan istifa etti.
    - 9 kasım 1918'de ingilizler iskenderun'u işgal etti.
    - 10 kasım 1918'de atatürk, bir trenle adana'dan istanbul'a hareket etti.
    - 11 kasım 1918'de tevfik paşa hükümeti kuruldu. (henüz güvenoyu almamıştı.)
    - 13 kasım 1918'de sabah saatlerinde atatürk, istanbul haydarpaşa'da trenden inerken 61 parçalık itilaf donanması istanbul'u işgal ediyordu.

    ___________________________
    atatürk’ün bağımsızlık yolu (2)
    istanbul’daki alti ay

    atatürk, 13 kasım 1918'den 16 mayıs 1919'da kadar 6 ay, işgal istanbul'unda kaldı. anadolu'daki milli direnişin ön hazırlığını istanbul'da yaptı. 14 kasım 1918 tarihli yeni gün gazetesi “itilaf donanması limanımızda” manşetiyle çıktı manşetin altında bu işgale gayrimüslimlerin sevindiği, “çanakkale'de verilen şehitlerin hatırasıyla titreyen öteki kısmın” ise üzüldüğü yazıyor. sol altta ise çanakkale kahramanı mustafa kemal paşa'nın istanbul'a geldiği belirtiliyor.

    atatürk'ün adana'dan bindiği tren 13 kasım 1918 çarşamba günü saat 12.45'te istanbul haydarpaşa'ya vardı. atatürk, haydarpaşa'da trenden inerken 61 parçalık itilaf donanması istanbul'u işgal ediyordu. kaderin garip cilvesine bakın ki, işgalciler ve o işgalcileri kovacak olan adam, atatürk aynı gün, aynı saatlerde istanbul'a geldi. düşman donanmasının boğaza giriş töreni nedeniyle boğaz trafiği durdurulmuştu. tören sırasında bir osmanlı heyeti amiral gemisine giderek işgalcilere “osmanlı hükümeti adına hoş geldiniz!” dedi.

    atatürk, yaveri cevat abbas (gürer) ve kendisini karşılamaya gelen arkadaşı rasim ferit (talay) ile birlikte haydarpaşa garı'nın köşesindeki çayhanede, kafasında bin bir türlü düşüncelerle 2-3 saat boyunca düşman donanmasının boğaza yerleşmesini seyretmek zorunda kaldı. o donanmayı üç yıl kadar önce çanakkale'de durduran anafartalar kahramanı, şimdi o donanmanın serbestçe istanbul'u işgaline tanık oluyordu. birden arkadaşlarına döndü: “hata ettim! istanbul'a gelmemeliydim. bir an önce anadolu'ya dönmenin çaresine bakmalı” dedi.

    çelik ormanının içinden geçerken...
    atatürk, 13 kasım 1918 çarşamba günü öğleden sonra saat 3'e doğru eski küçük kartal istimbotu'yla boğazdan karşıya geçti. ingiliz, fransız bayraklarının dalgalandığı bir çelik ormanını andıran işgal donanmasının arasından geçerken kartal'ın güvertesinden ufka doğru bakıp “geldikleri gibi giderler” dedi. atatürk'ün yaveri cevat abbas gürer, o anı sonradan şöyle anlatacaktı: “atatürk ile ben askeri ulaşımın bir köhne motoru ile deniz ortasına yaslanan bir çelik ormanının içinden geçiyorduk. atatürk'ün zarif dudaklarından ‘geldikleri gibi giderler' cümlesini işittiğim zaman, mütarekenin doğurduğu derin ve elemli ümitsizliği derhal unutmuştum. cevabımda aceleci davrandım: ‘size nasip olacak, siz bunları kovacaksınız paşam' dedim. gülümsedi. aziz başının içinde şekillenmeye başlayan vatanı kurtarma planlarını yeniden düşünüyor gibi daldı. sonra ‘bakalım!' dedi.”

    şevket süreyya aydemir'in dediği gibi, “bir gün geldi, bütün gemiler geldikleri gibi gittiler. hem de onun gönderdiği askerleri selamlayarak…”

    her kapıyı zorlamak...
    atatürk, milli direnişin ön hazırlığını istanbul'da yaptı. altı ay içinde önce pera palas oteli'nde sonra arkadaşı fansaların evinde, sonra da şişli'de kendi evinde asker-sivil birçok kişiyle görüştü. atatürk vatanı kurtarmak için her kapıyı zorladı. kendi ifadesiyle “eski ittihatçılardan, işgal kuvvetleriyle beraber çalışanlara kadar birçok kimselerle” görüştü.

    atatürk, istanbul'da kaldığı 6 ay içinde dört farklı kesimden insanla görüştü. bunlar;
    1- kendisine yakın gördüğü, düşüncelerini ve planlarını açıkladığı kişiler: bunların başlıcaları fethi okyar, tevfik rüştü aras, ali fuat cebesoy, rauf orbay, ismet inönü, dr. rasim ferit talay'dı.
    2- hükumete yakın kimseler. bunların başlıcaları padişah vahdettin, sadrazam ahmet izzet paşa, dâhiliye nazırı mehmed ali bey, bahriye nazırı avni paşa, harbiye nazırı fevzi çakmak paşa'ydı.
    3- eski ittihatçılar. bunların başlıcaları kara vasıf bey, ismail canbolat ve ali rıza bey'di.
    4- işgal kuvvetlerine yakın kimseler. bunların başlıcaları da bazı ingiliz gazetecileri, ingiliz ajanlarından rahip frew ve italyan işgal kuvvetleri komutanı kont sforza'ydı.

    atatürk, 6 ay içinde istanbul'da asker-sivil, yerli-yabancı, yurtsever, mandacı, işgalci, işbirlikçi, hatta –sonradan- vatan haini pek çok kişiyle görüşerek hem yurtseverlerin hem makam mevki sahibi kişilerin hem de düşmanın ve işbirlikçilerinin durumunu anlamak istemişti.

    istanbul boğazı'ndaki işgal donanması

    atatürk darbeye karşı çıktı...
    atatürk, işgal istanbul'unda kurtuluş için bir yol ararken bazı eski ittihatçılarla da görüştü. fethi okyar'ın anılarına göre istanbul'daki eski ittihatçılar aralık 1918'de ismail canbolat'ın evinde üç gece üst üste gizli toplantılar yaptı. o günlerde atatürk'ün şişli'deki evine gelenlerden biri de ittihatçıların karakol cemiyeti lideri kara kemal'di. atatürk, 1926'da falih rıfkı atay'a anlattığı anılarında, işgal istanbul'unda fethi okyar ve dört ortak arkadaşıyla birlikte “ihtilalci bir komite” kurmaya ve “hükümeti değiştirmeye” karar verdiklerini, ancak daha sonra bu düşünceden vaz geçtiklerini belirtiyor. bazı kaynaklara göre o günlerde atatürk ve birkaç eski ittihatçı, ay-yıldız cemiyeti adlı bir örgüt kuruyor. yine o günlerde yenibahçeli şükrü, fethi okyar, sabri toprak ve kara kemal gibi ittihatçılar atatürk'e bir “hükümet darbesi” yapmayı öneriyorlar. atatürk, bütün bu darbe tekliflerini reddediyor. cevat abbas gürer, atatürk'ün bu kişilere, “hükümet darbesinin bir sonuç vermeyeceğini, esaslı olarak milli yapıyı harekete geçirmek için yalnız istanbul'da değil bütün vatanda onu örgütlemek gerektiğini uygun bir dille anlattığını” belirtiyor.

    atatürk darbeyi reddetti, çünkü o bir meşruiyet adamıydı; her şeyin meşru, yasal, hukuki olmasını istiyordu. o, meclise, milli iradeye önem veriyordu. milli mücadele'yi cuntayla değil meclisle yürütecekti.

    atatürk'ün istanbul'daki siyasi çalışmaları...
    atatürk, istanbul'a gelir gelmez önce siyasilerle; milletvekilleriyle, bakanlarla görüştü. 14 kasım 1918'de, eski sadrazam ahmet izzet paşa'yla görüştü. yeni sadrazam tevfik paşa'nın hükümeti kurmaması gerektiğini söyledi. yeniden kurulacak ahmet izzet paşa hükumeti'nde kendisi de harbiye nazırı olmak istiyordu. böylece, mondros'la dağıtılmaya başlayan orduyu derleyip toparlayıp işgallere karşı direnebileceğini düşünüyordu. onun, işgal altında bir ülkede dağıtılan bir ordunun başına geçmek istemesi, makam mevki hırsıyla değil, derin yurtseverlikle açıklanabilir.

    atatürk, sivillerini giyinip meclisi mebusan'a gitti. milletvekilleriyle görüşüp tevfik paşa hükümeti'ne güvenoyu vermemelerini istedi. milletvekillerinden söz aldı. locadan meclis görüşmelerini izlemeye başladı. ancak tevfik paşa güvenoyu aldı. atatürk, kendisine söz veren milletvekillerinin bu davranışını “ne yalan söyleyeyim, şaştım…” diyerek yorumlayacaktı.

    atatürk, 6 ay boyunca işgal istanbul'unda “ince bir siyaset” izledi. ingilizleri ürkütmeden direnişin alt yapısını hazırlamak için çok stratejik hareket etti. padişah vahdettin'in ve sadrazam damat ferit'in tutuklanacaklar listesini ingilizlere verdiği o günlerde çok dikkatli olmalıydı. ingiliz yanlısı olduğu bilinen padişah vahdettin'le birkaç kez görüşerek padişaha yakın olduğu izlenimi vermeye çalıştı. bu sırada padişahın da ağzını aradı? neler düşündüğünü öğrenmeye çalıştı.

    14 kasım 1918'de pera palas'ta ingiliz daily mail gazetesi yazarı ward price ile görüştü. 20 kasım 1918'de ingiliz generali sir birdwood'la görüştü. ingiliz casusu rahip frew'le bile görüştü. atatürk, bu görüşmelerde ingilizlerin türkiye politikasını anlamak istiyordu. onların ağzını arıyor, ingilizleri ürkütmeyecek şeyler söylüyordu.

    atatürk, arkadaşları fethi okyar ve rasim ferit talay'la birlikte işgal istanbul'unda minber gazetesi'ni çıkardı. bu gazete ile “anafartalar kahramanı mustafa kemal paşa” kamuoyuna tanıtıldı. ingilizleri kuşkulandırmadan özgürlük ve bağımsızlık vurgusu yapıldı. abd mandasına karşı çıkıldı. güçlü bir hükumet kurulması istendi. meclisin kapatılmasına karşı çıkıldı. ancak ingiliz istihbaratı harekete geçti. 28 şubat 1919'da ingiliz gizli servisi'nden yüzbaşı hoyland, istanbul işgal kuvvetleri komutanlığı'na gönderdiği bir raporla atatürk'ün tutuklanıp istanbul dışına sürülmesini önerdi. bu rapor 12 nisan 1919'da londra'ya gönderildi.

    sonuçta atatürk'ün işgal istanbul'undaki akılcı ve stratejik hareket tarzı işe yaradı. görülen o ki, ingilizler geç uyandı. ingiliz istihbaratının raporlarını değerlendiren ingiliz yetkililer, atatürk'ün nasıl bir tehdit oluşturduğunu anladıklarında iş işten geçmiş, atatürk anadolu'ya çıkmıştı.

    anadolu'ya geçiş kararının matematiği...
    istanbul işgal edildiğinde beyoğlu işgalcilerin bayraklarıyla doluydu bu caddeye daha sonra istiklal caddesi adı verilmesi boşuna değildi.

    atatürk, 6 ay işgal istanbul'unda kalmasının nedenini 1926'da falih rıfkı atay'a şöyle anlatıyor: “ağır ve kesin karar uygulanmaya başlandıktan sonra, ‘keşke şu tarafını da bu tarafını da düşünseydim, belki bir çıkar yol bulurduk. yeniden bunca kan dökmeye bunca can yakmaya ihtiyaç kalmazdı' gibi tereddütlere yer kalmamalıdır.” “bundan başka, beraber çalışacak olanlar, yapılandan başka bir şey yapılmak ihtimali kalmadığına inanmalı idiler. işte benim mütareke sırasında dört-beş (altı) ay istanbul'da kalışım sırf bunun içindir.” diyor. sonra şöyle devam ediyor: “bu sürenin bir kısmını hazırlıklara ayırdım. düşünce hazırlığı seferberlikle, davul zurna çalınarak asker toplamak gibi olmaz. alçakgönüllülükle çalışmak, kendini silmek, karşısındakilere içten bir kanı vermek şarttır.”

    işte bu nedenle atatürk, 6 ay istanbul'da kaldı. her yolu denedi. her kapıyı çaldı. sonunda istanbul'dan vatan kurtarmanın mümkün olmadığını görerek anadolu'ya geçmeye karar verdi. kim ne derse desin! atatürk bir kurtuluş savaşı ustasıydı. 22 nisan 1921'de hâkimiyeti milliye'ye verdiği röportajda o 6 ayda “padişahından en son neferine kadar” istanbul'daki insanların, zümrelerin, partilerin, cemiyetlerin “esaret zincirlerine vurulmuş olduklarının farkına varmadan” şaşkınlık ve tevekkül içinde kaldıklarını, çözüm arayanların ise “istanbul surlarının” dışına çıkamadıklarını söylüyor. atatürk işte o ortamda “esaret zincirlerini” kırıp “istanbul surlarının” dışına çıkmaya, anadolu'ya geçmeye karar veriyor. kurtuluş savaşı bu önemli kararla başladı. atatürk'ün “istanbul surlarının dışına çıkmak” diye formüle ettiği şey, sadece istanbul'un dışına çıkmak değildi; mevcut düzenin, mevcut siyasi yapının, mevcut düşünce kalıplarının da dışına çıkmaktı. atatürk, anadolu'ya geçerken yeni bir düzen, yeni bir siyasi yapı ve yeni bir düşünceyle hareket etti. “tam bağımsızlık”, “müdafaa-i hukuk” ve “milli irade” kavramları, bu yeni yaklaşımın temel taşlarıydı. istanbul'dan anadolu'ya geçen atatürk bu yeni yaklaşımla sadece 4 yılda, adeta ateşin içinden bağımsız bir vatan ve laik bir cumhuriyet çıkarmayı başardı.

    atatürk istanbul'da temaslarına devam ettikçe, kendi deyişiyle, “saf vatanseverleri” ve “adi politikacıları” gördü. sonrasını atatürk'ten dinleyelim: “kendi kendime şu kararı verdim: uygun bir zaman ve fırsatta istanbul'dan kaybolmak, basit bir tertiple anadolu içlerine gitmek, bir müddet isimsiz çalıştıktan sonra, bütün türk milleti'ne felaketi haber vermek.”

    atatürk bu kararını önce güvendiği silah arkadaşlarından ali fuat cebesoy'a, ismet inönü'ye ve rauf orbay'a açıkladı. yenibahçeli şükrü bey'le de görüştü. sonunda gebze-kocaeli üzerinden anadolu'ya gizli geçiş planı hazırlandı. ancak daha sonra atatürk'ün 9. ordu müfettişi olarak anadolu'ya gönderilmesi gündeme gelince bu plandan vazgeçildi.

    ___________________________
    atatürk’ün bağımsızlık yolu (3)
    - istanbul'dan samsun'a

    atatürk'e verilen 9. ordu müfettişliği görevi anadolu'daki dağıtılmamış orduları dağıtmayı, silahları toplamayı ve direniş şuralarını kapatmayı içeriyordu. yani osmanlı yönetimi atatürk'ten, anadolu'da bir direniş başlatmasını değil, ingilizlerin şikayet ettikleri direnişi bitirmesini istiyordu.

    işgal istanbul'undan vatan kurtarmanın mümkün olmadığını anlayan atatürk, anadolu'ya geçmeye karar verdi. atatürk verdiği bu kararı, sonradan “uygun bir zamanda ve fırsatta istanbul'dan kaybolmak, basit bir tertiple anadolu içlerine girmek, bir müddet isimsiz çalıştıktan sonra bütün türk milletine felaketi haber vermek” olarak açıklayacaktı. atatürk bu “gizli tertip” işini önce en güvendiği silah arkadaşlarıyla paylaştı.

    anadolu'ya gizli geçiş planı...
    atatürk, 15 ocak 1919'da arkadaşı ismet paşa'yı şişli'deki evine çağırdı. “hiçbir sıfat ve yetki sahibi olmaksızın anadolu'ya geçmek ve orada milleti uyandırarak, kurtulma çarelerini aramak için en müsait mıntıka ve beni o mıntıkaya götürecek en kolay yol hangisi olabilir?” diye sordu. ismet paşa, “yollar çok, mıntıkalar çok” dedi.

    atatürk, 20 aralık 1918'de de arkadaşı ali fuat cebesoy'la da şişli'deki evinde görüştü. ali fuat paşa, “milli mücadele hatıralarım” alı kitabında o gece anadolu'da bir “milli direniş hareketi” yaratmak için atatürk'le birlikte bazı kararlar aldıklarını yazıyor. atatürk, ali fuat paşa ile 20 şubat 1919'da şişli'deki evinde ikinci bir görüşme daha yaptı. o görüşmede ali fuat paşa'nın başında bulunduğu 20. kolordu karargahı'nın ankara'ya nakline ve ankara'nın bir “direniş merkezi” yapılmasını karar verildi. o gece geç saatlerde rauf orbay da şişli'deki eve geldi. üç arkadaş kafa kafaya verip direniş planları yaptı. atatürk, eğer kendisini anadolu'ya tayin ettiremezse anadolu'da çok güvendiği bir komutanın yanına gidip işe oradan başlayacağını söyledi. bunun üzerine ali fuat paşa, “paşam, ben ve kolordum daima emrindedir!” deyince atatürk, “beraber çalışacağız fuat” karşılığını verdi.

    atatürk, 11 nisan 1919'da şişli'deki evinde, hasta yatağında, kazım karabekir paşa'yla da görüştü. karabekir, erzurum'daki 15. kolordu komutanlığı'na tayin edilmişti. erzurum'a gitmeden önce atatürk'le görüşmeye geldi. karabekir, “istiklal harbimizin esasları” adlı kitabında, bu görüşmede atatürk'ü de “anadolu'ya çağırdığını”, bunun üzerine atatürk'ün kendisine, “bu da bir fikirdir! ahval günden güne size hak verdiriyor... iyi olayım size katılmaya çalışırım!” diye cevap verdiğini yazıyor.

    atatürk, eğer resmi bir görevle anadolu'ya tayin olmayı başaramazsa gebze-kocaeli üzerinden gizlice anadolu'ya geçmek için bir plan hazırladı. atatürk'ün yaveri cevat abbas gürer, birer mavzer ve iki el bombası ve bir yol haritası hazırladıklarını, harekete geçmek için baharın gelmesini, ağaçların yapraklanmasını beklediklerini yazıyor. ancak o sırada atatürk'ün resmi bir görevle samsun'a gönderilmesi gündeme gelince bu plandan vazgeçildi.

    atatürk'ün anadolu'ya geçiş için kurduğu ilişkiler ağı...
    istanbul'dan umudu kesen atatürk önce resmi bir görevle anadolu'ya geçmeyi denedi. bunun için asker-sivil arkadaşlarını devreye sokarak osmanlı yönetimindeki nüfuzlu kişilerle tanışıp görüştü. onların güvenini kazanmaya çalıştı. atatürk, yakın arkadaşlarından ali fuat cebesoy'un babası ismail fazıl paşa aracılığıyla dahiliye nazırı mehmet ali bey'le tanıştı. birkaç kere mehmet ali bey'le görüştü. bahriye nazırı avni paşa'yla diyalog kurdu. onunla da görüştü. yaveri cevat abbas aracılığıyla harbiye nazırı şakir paşa'yla temas kurdu. genelkurmay ikinci başkanı kazım inanç paşa'yla da irtibata geçti. onu daha önce değişik cephelerden iyi tanıyordu. o sırada genelkurmaydaki güvendiği arkadaşları fevzi çakmak, cevat çobanlı paşa ve ismet inönü'den de resmi görevlendirme konusunda yardım istedi. atatürk, istanbul'da kurduğu bu ilişkiler ağı sayesinde 9. ordu müfettişliği 'ne seçilip resmi bir görevle anadolu'ya geçmeyi başaracaktı.

    ingilizlerin isteği...
    21 nisan 1919'da ingiliz yüksek komiseri amiral calthorpe, osmanlı harbiye nazırlığı'na bir nota verdi. bu notada özetle anadolu'da silahların toplanması işinin yavaş ilerlediği, bazı yerlerde şuralar kurulduğu, bunların asker topladığı, buna karşı “gereken her türlü önlemin derhal alınması, yoksa işin ciddiyet kazanacağı” belirtiliyordu. calthorpe ayrıca padişah vahdettin'e, “yüksek yetkilere sahip askeri bir kurulun, başlarında yetenekli bir generalle 9. ordu'yu disiplin altına almasını” söyledi. etekleri tutuşan osmanlı yönetimi, çok geçmeden “yetkili bir kurulla” anadolu'ya gönderilecek “yetenekli bir general” aramaya başladı. atatürk, aradığı fırsatı bulmuştu. hem hükumette hem de genelkurmayda iyi ilişki kurduğu asker-sivil tanıdıkları vardı. işte o tanıdıkları, “yetenekli bir general” arayan osmanlı yönetimine atatürk'ün adını fısıldadılar.

    istanbul'daki girişimleriyle hükümeti rahatsız eden, buna karşın ittihatçı olmayan, alman karşıtı, padişah vahdettin'in fahriyaveri ve anafartalar kahramanı atatürk'ün anadolu'ya gönderilmesi düşüncesi sadrazam damat ferit'in aklına yattı. böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktı: hem hükümeti rahatsız eden bu “yetenekli general” istanbul'dan uzaklaştırılmış olacak, hem de anadolu'da ingilizleri rahatsız eden bir sorun çözülmüş olacaktı.

    kendi yetkilerini kendisi genişletti...
    işte atatürk'ün “yetkileri ben kendim yazdırdım. hatta harbiye nazırı şakir paşa, bu talimatı okuduktan sonra imzalamaya çekinmiş, anlaşılır anlaşılmaz mührü basmıştır” dediği o talimatname gerçekten de talimatnamenin altında sadece harbiye nazırı şakir paşa'nın mührü var.

    - 29 nisan 1919'da osmanlı yönetimi, atatürk'ü 9. ordu müfettişliği'ne atadı.-
    atatürk görevin detaylarını öğrenmek için harbiye nazırı şakir paşa'yla görüşmeye gitti. oradan hemen genelkurmay başkanı fevzi çakmak paşa'nın makamına geçti. fevzi paşa'nın hasta olduğu, iki gündür gelmediği söylenince hiç zaman kaybetmeden genelkurmay ikinci başkanı kazım inanç paşa'nın yanına gitti.

    “kapıları kapatır mısın?” dedi. kazım inanç paşa'yla birlikte kapalı kapılar ardında bir görev talimatnamesi hazırladı. atatürk, samsun'dan başlayarak bütün doğu illerindeki kuvvetlerin komutanı olacak, oralardaki valilere doğrudan emir verebilecek şekilde iki madde hazırladı. “onların arzularını bir araya topla fakat sonuna bu iki maddeyi ekle” dedi.

    kazım paşa atatürk'ün yüzüne baktı: “bir şey mi yapacaksın?”
    atatürk, “kulağını bana doğru uzat” dedi. “evet, bir şey yapacağım. bu maddeler olsa da olmasa da yapacağım!”
    kazım paşa, atatürk'ün hazırladığı müsveddeyi harbiye nazırı'na götürdü. harbiye nazırı şakir paşa, yeni maddeleri görünce “imzalamam” ama “mührümü basarım” dedi. harbiye nazırı mührünü bastıktan sonra atatürk, iki nüshadan birini cebine koydu, diğerini kazım inanç paşa'ya verip odadan ayrıldı.

    sonrasını atatürk'ten dinleyelim:
    “tarih bana öyle müsait şartlar hazırlamış ki kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duydum tahmin edemem. bakanlıktan çıkarken heyecandan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. kafes açılmış, önümde geniş bir alem, kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibi idim.”

    böylece atatürk, 9. ordu müfettişi olarak anadolu'nun geniş bir bölümüne hükmedebilecekti. ancak görüldüğü gibi samsun'a giderken atatürk'e o geniş yetkileri osmanlı yönetimi bilerek, isteyerek vermiş değildi. atatürk, kendi yetkilerini bizzat kendisini genişletmişti.

    atatürk, samsun'a gönderilme konusundaki süreci nutuk'ta şöyle özetliyor: “hemen ifade edeyim ki onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler. ne pahasına olursa olsun benim istanbul'dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe ‘samsun ve dolaylarındaki güvenlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere samsun'a kadar gitmek idi… o tarihlerde genelkurmayda bulunan ve beni, maksadımı bir dereceye kadar sezmiş olan kimselerle görüştüm. müfettişlik görevini buldular. yetki konusu ile ilgili emri de ben kendim yazdırdım. hatta harbiye nazırı şakir paşa, bu talimatı okuduktan sonra, imzalamaya çekinmiş, anlaşılır anlaşılmaz mührü basmıştır.”

    atatürk, samsun yolculuğuna çıkmadan önce ekibini kurdu. son görüşmelerini yaptı. bekirağa'da tutuklu arkadaşı fethi okyar'ı ziyaret etti. süleymaniye'de ismet inönü'yü ziyaret etti: “ben çağırınca anadolu'ya gelirsin” dedi.

    “evet paşam, bir şey yapacağım!”
    14 mayıs 1919'da sadrazam damat ferit, nişantaşı'ndaki sadrazamlık konağı'nda atatürk'le son bir görüşme yaptı. görüşmede cevat çobanlı paşa da vardı. damat ferit, “samsun ve havalisinde ne yapacaksınız? nerelere kadar komuta edeceksiniz” diye sordu. atatürk, samsun ve civarındaki karışıklıkları önleyeceğini, küçük bir alanı kontrol edeceğini söyledi. cevat paşa da araya girerek damat ferit'in kuşkularını dağıttı. atatürk ile cevat paşa, damat ferit'in yanından ayrıldılar. nişantaşı'ndan teşvikiye'ye doğru hızlı adımlarla yürüyorlardı.

    cevat paşa, “bir şey mi yapacaksın kemal?” diye sordu.
    atatürk, “evet paşam, bir şey yapacağım!”
    cemal paşa, “allah muvaffak etsin!” dedi.
    atatürk, “mutlaka muvaffak olacağız” karşılığını verdi.

    atatürk, 15 mayıs'ta genelkurmaya veda ziyareti yaptı. orada fevzi çakmak paşa ve cevat çobanlı paşa ile görüştü. üç paşa birlikte hareket etmeye karar verdi. atatürk, cevat paşa ile bizzat haberleşmek için özel bir şifre aldı.

    atatürk-vahdettin son görüşmesi..
    bir yalanın deşifresi
    atatürk, 6 ay kaldığı işgal istanbul'unda birkaç kez padişah vahdettin'le görüştü. bu görüşmeler sonunda vahdettin'in “gözleri yarı kapalı” biçimde ingilizlerin merhametine sığındığını gördü. atatürk, son olarak 15 mayıs 1919'da yıldız sarayı'nda padişah vahdettin'le görüştü. bu görüşmenin bütün detaylarını, atatürk, 1926'da falih rıfkı atay'a şöyle anlatacaktı:

    “yıldız sarayı'nın ufak bir salonunda vahdettin'le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. (…) vahdettin unutamayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: ‘paşa, paşa! şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. (elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti), tarihe geçmiştir. bunları unutun' dedi. ‘asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden daha önemli olabilir. paşa, paşa, devleti kurtarabilirsin!”

    vahdettinciler, öteden beri bizzat atatürk'ün anlattığı bu anıyı kullanarak “bakın işte! vahdettin atatürk'ü devleti kurtarması için samsun'a göndermiş!” diyorlar. ancak vahdettinciler, atatürk'ün bu anısının -şimdi anlatacağım- devamını hep gizliyorlar. bakın atatürk, vahdettin'in bu sözlerini doyunca neler düşünüyor:

    “vahdettin demek istiyordu ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur. tek dayanak noktamız. istanbul'a hâkim olanların siyasetine uymaktır. benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. eğer, onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğruluğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen türkleri tutuklarsam veliahtın arzularını, vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacağım.”

    atatürk çok haklıydı. birincisi, vahdettin'in “devletin kurtuluşundan” anladığı şey öncelikle “sarayın/sultanın/hilafetin” kurtuluşuydu. ikincisi, vahdettin, bu kurtuluşun da ingilizlere rağmen bir milli direnişle değil, ingilizlerin her dediğini yaparak mümkün olacağını düşünüyordu. bu nedenle atatürk'e verilen 9. ordu müfettişliği görevi anadolu'daki dağıtılmamış orduları dağıtmayı, silahları toplamayı ve direniş şuralarını kapatmayı içeriyordu. yani osmanlı yönetimi atatürk'ten, anadolu'da bir direniş başlatmasını değil, ingilizlerin şikayet ettikleri direnişi bitirmesini istiyordu. atatürk, anadolu'ya geçip de kendisine verilen görevin tam tersini yapıp direnişi körükleyince vahdettin önce atatürk'ü görevden aldı, sonra idam fermanını imzaladı.

    19 mayıs'ın yüzüncü yılı kutlu olsun…
14800 entry daha
hesabın var mı? giriş yap