• yazısında özgürlüğü ölümle eşdeğer tutan bu zavallı hanım, kendi ölüm şeklinin nasıl olacağından emin görünüyor.
    mine hanım bu yazıdan bir süre sonra (hepimizin başına gelebileceği gibi) sıradan bir kazayla hakkın rahmetine kavuşsa (duygu gibi) intihar ettiği düşünülüp arkasından "özgür melis'ler artsa mine'ler ölmeyecek" gibi bir yazı mı döşenmesi gerekiyor? kız terastan düştü yahu ne özgürlüğü! balkon örtüsü asarken biraz fazla eğilen irem hanım düşüp ölse bu ölüm hangi sınıfa giriyor mine hanım'ın düşün dünyasında acaba?
    eğer bu ölüm intiharsa "özgürlük düşkünü olanlar intihara daha meyilli oluyor" gibi bir araştırma sonucuna göre yazmış olmalı bu hanım efendi. neresinden tutsam bilemedim. öyle akıl dışı ki...

    ek: bir de ben irem "gelin"in yerinde olsam çok bozulurum ve, "ulan balkona örtü çekiyoruz yine de hatun bizi gözetliyo, sapık mıdır nedir?" derdim. ayrıca o perdenin ardında çocuğunu kesse, imanın elmas rengini yüreğinden çıkarmadığından emin irem gelin'in. örtü varsa kalbini görüyor insanın. öyle özel bir yeteneği var.
  • bu feraceli irem'ler, "gelin"ler bir de. gelin olarak varlar yani. ağzına almaya utan sen bu isimleri.

    gelin olunca, kocasının dizinin dibinde yavrularından başka hayata tutunacak bir şeyi olmayınca kadının, ha kendini çocuklarına adamış oluyor tabi, ne ala. dış dünyayla tek bağlantısı kocasının getirip ağzına koyduğu lokma olsun. o da onu çiğneyip çocuklarına versin. böyle besleyelim yeni nesilleri, böyle büyüsünler. özgürlük de neymiş. verilen kadarı alınsın, gerisi sorgulanmasın. düşünmesin kimse. kadın otursun kocasının dizinin dibinde.
    duygu'nun okulundan, hayatından, özelliklerinden, güzelliklerinden zerre nasibini alma, ilgilenme, umursama, geçirdiği günlerle ilgili en ufak fikrin olmasın, araştırma. ondan sonra tanımadığın etmediğin bir mevtanın arkasından çıkarabileceğin tek malzemeyi al, hakaret ve faşizmin en uç noktalarında gezen, ve görünen o ki hiçbir edebi birikim gerektirmeden yazılabilecek yazıları kaleme al. millet de arkandan sinirinden kudursun, eh tabi keh keh bıyık sıvazlayanlar da var, onlar için ve onlar tarafından ortaya atılıyor bu yazılar değil mi?

    özgürlük insanları öldürür tabi. özgürlük için ölebilecek kadar yürekli olmadığı için, özgürlüğünü en çok elinden almak isteyen ataerkil örümcek kafalı heriflerin arkasına sığınıp başörtüm özgürlüğümdür diye çığırtıyor bu kişiler bir de.
    ferace giyebilmek özgürlük de, giymemek özgürlüğün habis bir ur hali mi?

    bu ikiyüzlülüğün inandığı cehennem hayatını dünyada yaşamasını diliyorum.
    size kızdığım kadar, sizi "siz" haline getiren, bu dün olmayan ve yarın olmayacak aptal tartışmalarla ülkemi bilmemkaça bölen kimselere de ayrıyeten selam ediyorum. tebrikler.
  • böyle bir deli saçmasına cevap vermeli miyim diye hakkaten düşündüm. sonuçta insanlar görüşlerini dile getirme özgürlüğüne sahipler. fakat saçmalarken bile tutarlı olmak gerekiyor hayatta. ne oldu? bakın yine o pis kelime özgürlük lafı dolandı ağzıma. milli gazete yazarı mine hanım, gün geçtikçe gençliğin özgürlük sevdasıyla tehlikeli yollara saptığından bunun sonunun hafazanallah ölüm falan olduğundan bahsediyor, bizleri uyarıyor. benim de aklıma 40 yıl kadar önceki bir şarkı geliyor, janis joplinin söylediği me and bobby mcgee geliyor, "freedom is just another word, for nothing left to lose" diyordu . insan farklı görüşte olabilir. sağır gibi, kör gibi yaşamını en temel ihtiyaçlarını reddederek sürdürebilir, bana ot gibi gelen yaşantı mine hanım için son derece huzur verici olabilir. ama başkasını kötüleyip, kendi yaşam tarzını övmek için hayatını kaybedenler üzerinden ibret dersi vermeye kalkmasın kimse. bunun adı ahlak dersi vermek değil düpedüz kötülük.
  • ağzı olan konuşuyor, köşesi olan yazıyor işte. allah'a teslimiyet derken şirazesi kaçan, kendinden olmayanı dışlayan, bunu bir de aydınlatmak amacıyla yaptığını sanan birinin hezeyan içinde sayıklamaları bu sözler. (bunların erkek modelleri de olur olmaz yerde gözyaşlarına boğulur). özgürlükle ilgili olarak sayıklamaları devam ediyor, laf cambazlıklarıyla hastalıklı düşüncelerini empoze etmeye çalışıyor işte. atmış ortaya bir laf, kendi kendine oynuyor.

    kendi kendine mi? aaah, nerde o günler? ona hak veren çok, kafası daha bulanık olanları da yanına çekiyor maalesef. yılların mazlumluğu diye bir terane tutturmuş bu güruh, gün geçtikçe edepsizleşen üsluplarıyla, %47 gibi bir rakamdan aldıkları güçle, yıllardır biriktirdikleri sermayeden aldıkları güçle, valiliklere kadar getirdikleri adamlarından aldıkları güçle, yurtdışından salya sümük ağlayan hoca efendilerinden aldıkları güçle konuşuyor, yazıyor. ama bir tartışma başlatmak için değil. o üslüpta hep karşısındakinin münafık ya da meczup olduğunu, en doğruyu kendinin bildiğini sanma havası var. sanmak ne kelime canım, düpedüz adam biliyor. neden? koskoca bir din bunu emrediyor diye mi? yok canııım, o kadar büyütmeye gerek yok, kerameti kendinden menkul şıhlarından hocalarından öğrenmiştir o nasıl olsa. bilime sırt çevirmiş, demokrasiyi sadece amaca giden araç olarak gören bir "zihniyet" başka ne yumurtlardı ki?!?
  • özgürlüğü habis bir ur gibi algılayan birine yazı yazdırılmasının sonucu olarak ortaya çıkan zengin fikir (!) ürünü. özgürlük habis bir ur gibi geliyor bu varlık formuna. ne diyelim ki... kendisine onun en kabul edebileceği şekilde dileklerimizi sunalım öyleyse:
    allah akıl fikir versin

    not: hoş 'allahın işine karışılmaz' derler . belki de bu ve bunun gibilerine akıl vermeyen tanrının bir bildiği vardır. bakıp bakıp ibret almamız için dünyaya göndermiştir onları. onlar gibi olmayalım diye
  • balkona örtü germeden oturmayı ve yemek yemeyi soysuzluk olarak nitelendirebilen bir dimağın ürünü söz. ayrıca imanın şeffaf olduğu da yazı içinde vurgulanmış.

    "imanın elmas rengini yüreğinden çıkarmayan karşı apartmandaki gelin fark ediliyor yine de.
    balkonuna kocaman bir örtü geçirmiş.
    insanların kendisini izlemesini önlemiş.
    çocuklarına sofrayı balkonda hazırlamakta.
    ama kimselere görünmeden, kimseleri görmeden, soyluluğunu yitirmeden."

    oysa insanlar öküz gibi yaşasa, güdüldükleri yönde yoğun afyondan uyuşmuş bir şekilde itiraz etmeden gitse ne güzel olurdu. o zaman imanın derin varlığı insanı sarar kıpırdamasına ve düşünmesine izin vermez hayali irem gelinler gibi hayalet gibi yaşar bir iz bırakmadan da gidelerdi. iz bırakabilenlere tebrikler. tarihte iz bırakan gavur izmir'e de bir kez fazladan tebrikler...

    * *
hesabın var mı? giriş yap