• evet deniz'aşık olan salak kız senden nefret ediyorum ezik şey!

    ve sürekli duru'a laf sokan kazık kağıt toplayan angut herif senden hiç hoşlanmıyorum göt herifin tekisin.

    deniz ahh idealist liboş deniz sen nasıl bi malsın ya bi kere kızın yanında dur! bi kere ya yok aman gerizekalı sanatçı tribi..

    can evet sana hak veriyorum yaptığını ne kadar doğru bulmasamda ama deniz gavatı bunu hakketti.

    duru ben olsam aynısı yapardım. beni çaresiz bırakanlar utansın hatta bu karaktere biraz ben benziyorum. bu kadar hırslı değilim, fakat yanındayım durucum

    hele o sevişme sahnesi ben can 'dan daha hard birşeyler beklerdim demek ki gerçekten aşık.

    (bkz: süper devam)
  • evet. dün gece sanki dünyanın en önemli şeyiymişçesine beşe kadar oturdum bitirdim ben bunu. uykum yoktu çünkü.

    son bölümün son sahnesi can manay'ın karizmasının yıkıldığı sahne olmuştur. zira bu noktaya kadar can manay türlü taktiklerle duru'nun hayatına sızıp onu etkilemiş gibi görünse de duru'nun daha önce can'ı görüp ondan hoşlanmış olduğunu anladık. duru bu yüzden can'ı hayatından uzaklaştıramadı, çünkü zaten en başından can'ı istiyordu. tek yaptığı şey can'ın yaptıklarına uyum sağlamaktı. bu da tekrar benim bir şeylerin yoktan var edilemeyeceği yönündeki savımı desteklemekte.

    deniz dizide basiretsiz bir karakter gibi görünebilir ama aslında bence takdir edilmesi gereken bir karakter. evet bütün dizi boyunca duru'yu yalnız bırakmış gibi görünüyor ancak adamın bütün sezon boyunca yaptığı tek şey kendi doğrularından ve ideallerinden ödün vermemekti. adam kendi içinde tutarlı yani. deniz'in kendine belirlemiş olduğu bir hayat tarzı var ve bundan hiçbir kadın için vazgeçecek bir adam değil, ki bu bence takdir edilmesi gereken bir şey. bu duru'yu sevmediği anlamına gelmiyor, sadece duru ve deniz birbirlerine uygun değillerdi o kadar. çünkü duru bir adamın hayatının merkezinde olmak isteyen bir kadın, deniz bir kadını hayatının merkezine koyacak bir adam değil. kaldı ki bence can'dan çok daha hoş bir adam.

    bütün bir dizi boyunca can'ın duru'ya "sen minnoş bir ev kedisi değilsin" dedikten sonra vanilla sex'in dibine vurmaları çok ayıp oldu. o ikisinin sevişmesinin özel olduğunu hissettirme yöntemi herhalde. en azından duru'nun can'ı bi duvara yapıştırmasını falan beklerdim. o sahneye şefkat değil tutku yakışırdı. ha ama hakkını verelim "tadını çıkarmak" deyiminin bildiğin görüntülü karşılığını yapmış adamlar. durunun seviştikten sonraki o kendinden emin surat ifadesini kürekle suratına sabitlemek istedim, bi de o var tabi.

    kitap bu şekilde bitiyordu. diziyi nasıl devam ettirecekler merakla bekliyorum.

    o değil de beşe kadar oturup dizi izleyecek ne vardı?

    bu da gereksiz entrylerimden biri olarak burada dursun madem.
  • sezon finalinin en etkileyici sahnesi eti nin babasını öldürdüğü sahne idi.
    yemişim can la duru nun sevişmesini.
    kim bilir kaç yürek ferahlar gibi oldu o sahnede.
    kaç kişi öldürmek istedi babasını.
    artık bunlar dillendiriliyor, yalnız değiliz ne yazık ki.
    ben de allahtan aynı fırsatı diliyorum. başımı belaya sokmadan canını alayım o herifin ne olur ki?
  • can'ın iki elini birleştirip mallaşması, bilge'nin kitaptakinden daha ezik bir karakter olması, deniz'in derin olmaması, özge'de eşcinselliğin yabancı durması, eti'ye yeteri önemin verilmemesinden dolayı keyif alamadığım dizi. smk ve duru iyi oturmuş.
  • --- spoiler sezon finali ---

    11'inci bölümde bitti biliyorken sezon finali baya süpriz oldu. manay kesinlikle tam bir sosyapat . deniz dingili tam loser . aklı sıra öğrencileri ile arasını iyi tuttu ve duru'yu harcayarak temize cıktı ( o ceren zaten ağır orospu ).

    sonuçta kazanan can manay oldu. küfürler yerli yerindeydi. lezbo gazeteci kızı oynayan biraz daha toparladı. bilge'yi oynayan son bölümlerdeki zayıf oyununa devam etti.

    sevişme sahnesi . e türk dizilerindeki yapay sahnelere alışkın olanlar için muhtemelen etkileyiciydi. goose bump ı da aşıp direkt tüylerin ürperişine yakın çekim yapmak güzel detay 'dı . tene düşen ter damlaları da keza.

    sonuç mu. sonuçta can manay erdi muradına. duru yedi rahatladı. lezbo gazeteci karı hacker oğlanın başını yedi göğe erdi. murat kolhan aşık oldum ayağına darbe yiyecek. bilge herzamanki mallığında ( lan seni dakikasında ex sevgilisine satmış kaypak bir oğlana dönülür mü yada suratına bakılır mı ) . eti katil oldu ama muhtemelen ona iyi gelecek.

    keşke tüm diziler yaz arasında iken devam etseler. olmadı bekleyeceğiz artık.

    --- spoiler ---
  • alıştığımız türk dizilerinin dışına çıkmış dizi. kısa olması şa-ha-ne. bu formattaki yapımların çoğalmasını umuyoruz. buradan sonrası spoiler içerebilir, sadece izleyenler gelsin.
    serenay sarıkaya'nın oyunculuğu bomba. yükseldiği sahneler, yüz ifadeleri, beden dili, kısacası her şeyi çok çok iyi. sanki dizide deniz onun minnoş yönünü besleyen ama beraber asla mutlu olamayacağı adam. çünkü deniz ilkelerini seven, gerçekten de öncelik olarak başka şeyleri benimsemiş bir insan ve aşkı hayatının merkezine koyup yaşayacak bir erkek değil. aslında kötü bir erkek değil hiç, sadece duruyla olmamalı. ben de deniz gibi bir adamla mutlu olamazdım, orası ayrı, karakter meselesi.
    can ise duru'nun içinde barınan o hırslarına köle kızın adamı. yapı olarak duru fazlasıyla hırslı, inatçı bir karakter. sevilmeyi, göze batmayı, en olmayı seven bir kız bu duru. bu sebeple can ile yakıştırıyorum. sanki can'da duru'nun bir kadın olarak arzuladığı her şey var.
    sadık karakteri çok iyi, ona diyecek hiçbir şey yok.
    yalnız özge karakterini bir türlü sindiremedim. diğerlerinin aksine lezbiyenliği değil de, küfürleri sırıtıyor gibi, yerli yersiz atarlanışı.. bir türlü hissettiremedi bana rolü.
    genel olarak dizi güzel. alışılmışın dışında. gereksiz dialog ve sahnelerden uzak-ki bu delicesine istediğimiz bir şey artık-.
    umarım ileride konusu daha etkileyici, karakterleri daha derin, daha saykodelik dizilerin önü açılmış olur. bu daha bir başlangıç diyelim.

    edit: yeni sezon heyecanla beklenmektedir efenim.
  • --- spoiler ---

    bahsi geçen "ya yaşat ya öldür; ama asla yaralı bırakma.'' sözü mevlana'nın aşk üzerine verdiği güzel öğütlerden biridir.
    bunun haricinde 1. sezon finali olan 12. bölümde can'la duru sevişirlerken fonda çalan enstrümantal parçayı bi buldurunuz lütfen efendim.
    edit: sevgili le petite sayesinde parça bulundu! şudur efendim!

    --- spoiler ---
  • ilk sezon itibariyle güzel ve etkileyici bir iş çıkarmış olan internet dizisi. bunda belirleyici olan en büyük faktörler; doğru oyuncu seçimleri (serenay sarıkaya hariç), sürenin kısa olması ve en önemlisi ne kadar gözümüze gözümüze türlü türlü reklamlar sokulsada internet üzerinden yayınlanıyor olması. diğer yapımlara da örnek olması gerekiyor. çünkü günümüzde bir tv dizisi izlemek resmen bir işkence haline dönüştü. bitmeyen bakışmalar, replikler, bir türlü gelişemeyen olaylar ve sansür...
    --- spoiler ---

    ilk sezondan aklımda kalan iki şey ise; birincisi can manay denen ruh hastasının su içme şekli, ikincisi ise bilge'nin "de" bağlacı ve "de" eki kullanımı ile ilgili anlattığı pratik bilgi. "çıkarınca anlam bozuluyorsa bitişik yazılır."
    --- spoiler ---
  • fi dizisine daha onceden biraz sallamistim ama simdi daha detayli yazmak istiyorum goruslerimi gerci okuyanlar da ne kadar sallar bilmem :

    --- spoiler ---

    öncelikle siz sosyopat kişilik bozukluğu olan müthiş başarılı televizyoncu bir terapistin hastalıklı aşkını anlatıyorsanız seyirci bir sonraki hamleyi tahmin etmemeli. adı üstünde madness bu. ama biz can manay'ın bir sonraki planını rahatça görebiliyoruz. duru'nun hayalleri üzerinden yürüyor falan. kaldı ki bunu duru'yu çok seven birisi de yapar. arkadaşı olur, anası olur, kuzeni olur. der ki: bak kızım yarın öbür gün yurt dışına gidersin, burs alırsın, ne evlenmesi, kezban mısın der. illa sosyopat aşık olmasına gerek yok. ayrıca adam gayet haklı. bir yandan yolunu bulmaya çalışan hocasıyla sevgili olmuş baş dansçı genç kız (bkz: sleep your way to the top) öbür yandan yanına şakşakçı arayan ben merkezci bir sanat yönetmeni, kompositör. inanılmaz klasik, olacağına bak sen.

    ikincisi, karakterleri birbirlerinin bakış açısından vermemişsiniz ve derinlemesine bir ilmek ilmek örgü pek yok. duru tutkulu bir dansçı anladık ama ilk bölümden sonra dansını falan görmedik, bu konudaki hırsı tutkusu nereye kadar bana tam geçmedi. ceren'e madik atmak çok küçük bir şey. bütün gün evde oturuyor. ancak son bölümde bağırıp çağırmasından anlıyoruz bu işe ne kadar baş koyduğunu.

    sonra bu kadar tutkulu bir dansçının yanında, evinde kekini yapan minnoş kedi. evlenmek istiyor, herkesin ilgisini kendi üstünde istiyor, sevgilisinin hayatının merkezinde olmak istiyor. bunlar da biraz çelişkili. o kadar tutkulu bir dansçı dünyayı görmez animallah. onun dışında bir de duru'nun da can manay gibi "kaplan", deli tarafları var. çok sinirlendi diye adam bıçaklamaya kadar gitti haspam. ama bütün bu karakter değişimleri arasında geçiş yok, belli bir tutarlılık yok ya da tutarsızlığın tutarlılığı yok. biraz fazla basma kalıp.

    üçüncüsü can manay'ın duru'ya duyduğu aşk bana tam olarak geçmedi. ozan güven'in oyunculuğu süper ama nerede hata var anlayamadim. acaba daha lolita bir kız mı olmalıydı ya da o şirinliğinin arkasında bir femme fatale'i daha öne çıkaran bir kadın oyuncu mu olmalıydı bilmiyorum. ama olmayan bir şey var. acaba serenay sarıkaya bu rol için bir tık yaşlı mı kaçtı ? hani 18-19 yaş dolaylarında daha genç bir oyuncu acaba daha mı otururdu ?. çünkü c.m ve duru yan yana gelince genç bir dansçıya aşık olan feleğin çemberinden geçmiş orta yaş bir adamın tutkusu yok. kaldı ki c.m. daha çok genç, hesapta 40 yasındaysa nedir ki yani 20'li yaşları havada karada kendine deli gibi aşık eder, burada hiç bir şekilde bir uçluk, gariplik yok. gayet normal bir çift bu. bilemedim. mesela öğrenci bilge'nin bile hocasına duyduğu minnet daha bir geçiyor seyirciye.

    gene başka bir örnek, sadık'ın berrak tüzünataç'a yani özge'ye olan gizli beğenisi bana daha bi geçti. kıza emirler verirken sürekli kollaması, odtü'lü yakışıklı asistanları işe almaması, sebze sepeti falan derken o heyecanı aldım. fakat kızın eşcinselliği ya da biseksüelliği tam verilememiş, çok fazla hetero havası vardı. ha tabii bir de yolunda gitmeyen olay örgüsü neden o kadar tecrübesiz işten kovulmuş bitik bir magazin gazetecisi adayına o kadar önemli bir mega patronun baştan beri güvendiği... ortada adam mı kalmadı ? ayrıca da can manay gibi bir adamın tonla düşmanı olur. bir sürü insanın kariyerini piç eder, işten atar, haksızlık yapar, üzerine basar. bütün bu adamlar intikam almaya kalksa ohoo burdan köye yol olur. o yüzden gazeteci kızın hırsının bana göre çok büyük bir dayanağı yok. genelde bu tür durumlarda herkes iki gün bela beddua söver daha sonra da bir bardak su içip hayatına devam eder.
    hazır bu konuya gelmişken o tonla düşman da onun zamanında akıl hastenesinde yattığını bin kere ortaya çıkartırdı. çok zor bir şey değil.

    gene aynı konudan devam etmek isterim. şimdi can manay hasta bir tip ama ben adamın bir garipliğini görmedim bize vermek istenilen gizemli geçmişi mesajı dışında. sonuçta o kariyere sahip ata erkil toplumdaki çoğu adam neler yapıyor neler. c.m. valla süt dökmüş kedi kalır. adamın yaptığı en fazla kafası atınca batakhanelere gitmek, pavyonda hayat kadınlarıyla muhabbet ve sonrasında serserilerle kavga. aman ne psikopatlık ne psikopatlık. çok da fifi.

    sanatçı tayfanın muhabbetleri inanılmaz klişe ama ona çok da takılmıyorum bu konuyla ilgili klişelerin ağa babasını işleyen black swan'e oscar verdiler. gene de mezuniyetten sonra öğrencilerin gelecek endişeleri ve harıl harıl burs başvuruları falan doğru işlenmiş.

    ama elbette türkiye'de ya da dünyanın her hangi! bir yerinde licence olsun ya da master seviyesinde bir öğrenci direkt olarak öğretmeniyle sevgili ya da nişanlı olması olacak iş değil. yatma-kalkma hadi gizli saklı olabilecek şeyler ama aleni şekilde okulda cilveli cilveli el ele göze göze olmak hangi kafayla yazılmış bir hikaye anlayamadım. tabi bunun yanında öğrencilerin gene hocasına göt falan demeleri normal kaçıyor haliylen. haaaa bir de geleyim zurnanin zirt dedigi yere. onca senedir bu islerin icindeyim ne hadlerine dusmus bir dans toplulugunda gosteriye dakikalar kala butun ekibin birlesip bas danscinin ask mesk hayati uzerinden sanat yonetmenini tehdit edip gosteriye cikmamasi. kariyerini aninda yakarsin. olacak is degildir bu. her seyi gectim profesyonellige asla sigmaz. o bas danscinin ayagini kaydirmanin bin cesit yolu var. ama o yol bu yol degil. adam hepinizin diplomalari iptal olur bi daha bir yerde is bulamazsiniz dese ekipten kac kisi direnebilir ki zaten ? bence orda daha gercekci bir entrika koymalilardi ortaya.

    edit: bir de son olarak özge'nin sezon finalinde s.m.k.'ya "benim yüzümü bir daha göremeyeceksin, bidi, bidi, bidi" tavrını anlamış değilim. senaristler, sırf gerilim yaraticam diye karakterlerin zekasını niye bu kadar düşürüyor inanılır gibi değil. özge'ye bakarken bir anda kendimi aşkı yanlış anlaşılmaya kurban giden ve bu uğurda yılları heba olan kartal tibet ya da ediz hun izler gibi hissettim. yahu bu kadın gazeteci, kim olsa o durumda biraz midesi bulanır ama en azından mesleği için oturur bir dinler ya da gizliden araştırmaya devam eder olayı. üstelik dans ettiği adamlardan biri aşırı şaibeli narsist bir celebrity psikolog (zaten bütün hayatını onun gizemini çözmeye adamış) diğeri ise ölen arkadaşıyla " ya bizi inşaata atar animallah" geyiği çevirdiği yarı karanlık karun gibi zengin bir adam. zaten bu iki insanın bu kadar paniklemesinin arkasında kriminal bir olayın olması da zaten şaşırtıcı bir sey değil. neyse bizim kız bir anda saf ergen tribine geri döndü, "sana inanmıştım" demeler, ağlamalar... sanki flört ettigi adam universiteli genc muhendis adayi...neyse bu kadar abuk olay örgüsünü görünce yeminle yeşilçam'ı eleştirecek iki lakırdı bulamıyorum.

    --- spoiler ---

    dizi şimdilik güzel vakit geçirtiyor, vasat üstü umarım 2. sezon daha iyi olur.
    ayrıca şu anda favori çiftim s.m.k. ve özge.
  • henuz son 3 bolumu izlemeden yazayim;

    şu dizinin en kotu işlenmiş karakteri sadik kolhandir.

    adam ulkenin en onemli medya adami. zengin, muthis guclu, sır dolu, ulaşmak icin helikopterle gidip, sonra ölüm dolu bi parkurdan falan gecmen gereken bi adamdi.

    hepsi bu. sonra birden siradan biri oldu. karakterin o gucu zerre yansimiyor. oyle ki her an bi lcd televizyonu çalacakmiş gibi geliyor ki sanirim 7. bolumde ozgenin evindeki tvyi adamlarina aldirttigi sahnede kahkaha attim. huylu huyundan vazgecmez dedim.

    zira entrylerin birinde guzel analiz edilmis; çogu karakter aşırı yüzeysel. duru bile
    oyle. dansciligini 5 dakka gorduk ve bitti. bu kız sabah uyanip bahcede dans antremani yapan ponçik bi kızdı. ne ara hicbir idman yapmayan, sogukkanlilikla adam biçaklayip hicbir pismanlik duymayan buz gibi bi katile donustu (yani onu bu kadar rahat yapan insan katil ruhludur)

    ayrica canın bardak dikme olayinin boku inanilmaz cikti. tamam ulan anladik, adam takintili. bunu vurgulamak icin her bolumde 17 kez gostermeniz gerekmez.
hesabın var mı? giriş yap