• nijerya'nın herhangi bir oyuncusuyla orta sahadan gol atabilinen, yanılmıyorsam menüsünde çocukkene 'von son baba çekitatnav' diye söylediğimiz song 2 çalan ve futbol oyunları tarihinde kaleci degaj dikerken kayarak elinden topu kapabildiğiniz tek futbol oyunu. harbi bak tereyağından kıl çeker gibi kapardım bartez'in elinden.
    editto: filth grinder'in dürtmesiyle şarkının song 2 değil chumbawamba - tubthumping*miş. gerçi ben bütün şarkıları baba çekitatnav diye söylüyodum. kalıplarımdan kurtulamamışım bak.
    büdütto: fleurquin ve mewluth'den gelen ikinci uyarıyla fark ettim ki von son baba çekitatnav fifa 99'da çalan funk soul brother şarkısı idi. gerçi onlardan gelmedi bu uyarı. song iki ise vuuuhuuu baba verbibiberon diye söylediğimiz şarkıydı. bu sefer doğruyu bulduğumuzu düşünüyorum.
  • spikerin sögen yalçın, risep, ebdüla gibi telaffuzlara kulağımızı alıştırdığı oyundu.
  • benim için çok özel bir oyundur. öncelikle oyunun evimize gelişi, gelişmiş bir bilgisayarın eve gelişinden daha önceydi. level dergisinden özenerek daha yeni bir bilgisayar almadan bu oyunu almıştım. 486 bilgisayarıma oyunu yükledim ama oyunu açtığım zaman ses vardı görüntü yoktu. babam da bilgisayarlardan biraz anlardı o yıllarda bir arkadaşının bilgisayarını format atmak için eve getirmişti. babam formatı çakmış bilgisayar sıfır. hemen yükledim oyunu tabi. oyunun açılmasıyla benim de ağzımın açılması bir oldu. birden bire öylesine güzel bir arayüz ve güzel müziklerle karşılamıştı oyun beni. tabi o yıllarda futbol oyunları oynayan herkesin en büyük derdi bir futbol oyununda türkiye'nin olup olmamasıydı. ben de hemen baktım varmış. adettendir hadi türkiye'yi seçeyim dedim karşıma da koydum brezilya'yı. derken oyun açıldı. hayatımda o ana kadar gördüğüm en güzel oyundu fifa 98. spiker bizim futbolcuların ismin söylüyor, bense coştukça coşuyordum oha nidaları eşliğinde. oyunu ilk oynadığımda normal çalım atmayı bilmediğimden shiftle ctrl ile çalım atmaya çalışıyordum. kırkıncı dakikaya doğru oyundaki ilk golümü oğuz çetin'le attım ve kendime inanamadım. hemen anneme koştum ve bu golü ona armağan ettim. bu da böyle bir anımdır.
  • kaleciye kayarak sakatlayabildiğin futbol oyunudur. pozisyonu kaçırıp sinirlenince, bazense sırf zevkten kaleciye çift girerdim akabinde de kırmızıyı yerdim.
  • 3 kuzen olarak kurbana girer gibi ortaklaşa aldığımız oyun..

    yanlış hatırlamıyorsam kuzenim 8 mb ram'li p100 bir bilgisayara sahipti..bi hevesle oyunu alıp eve doğru yürürken oyunun cd kutusunun arkadasındaki minimum requirements bölümünde 16 mb ram yazısını görmemizle bir anda bi ağırlık çöktü üzerimize..o zamanlar ram nedir ne işe yarar pek anlamadığımız için kısa bi süre endişeyle yürümeye devam etsek de ben içimden sürekli "bu oyun çalışacak eminim çalışacak" gibi şeyler düşünüyordum..

    derken eve vardık..cd'yi takıp oyunu kurduk ve çalıştırdık..oyunun açılış jeneriğini hayranlıkla izlerken içimizdeki o "oyun çalışmayacak" diyen karamsar ses yeniden hortladı..ana menü karşımıza çıktı..ve 3'ümüzden hangi akıllı hatırlamıyorum "gir gir penaltılara gir o çalışır belki" dedi..

    ve biz 3 sığır tam 1 ay boyunca sadece penaltı çekişip durduk..yani normal bi maç açıp oynamayı denemedik bile, o derece ümitsizdik 8 ram'in sadece penaltılara yeteceğinden..bir ay sonra şans eseri kuzen kendi başına oynarken maç yapmayı denemeseydi belki de hiç tadamıcaktık 5'erli salon maçlarını da mouse ile yardırmayı da..
  • bu oyunda bulunan kendini yere atma özelliği pes'te de vardır.
  • jenerik müziği hâlâ çalma listemde.
  • karne hediyesi playstation için aldığım ilk oyundu. hiç unutmam 3 ay demo cd ile oynadıktan sonra o zamanın parası 18 milyonu bayılıp almıştım. ayrıca oyun gelmiş geçmiş en iyi dünya kupası soundtrack ine sahipti. ben bu oyundan sonra elektronik müzik hastası oldum.

    http://www.youtube.com/watch?v=g_8kbreuwh8
  • aldığım ilk 3 oyun içinde olduğundan benim için de ayrı bir değeri vardı. malum silver cd ve das kapitalimsi kitapçığı ile saatlerce imrene imrene baktığım bir case'i vardı. ilkokul arkadaşlarıyla birisinin evinde toplanıp lig yapıp 5 kişi bekleşirdik sıramızı. o zamanlar daha ilkel bir bilgisayarım olduğundan ve hala windows 3.1 çocuğu olduğumdan oyunun ara yüzünü, kontrollerini falan pek bilmezdim. genelde herkes iyi bir takım seçer, bana da orta halli bir takım kakalanırdı. simulate özelliğini bilen çakal arkadaş sağolsun, 1-2 saat sıranın bana geçmesini beklediğim de olurdu. oyun başladığında ise 10 dakika belki de 30 saniye gibi gelirdi.

    yeni bilgisayar aldığımda setup'ında dahil nasıl heyecanlandığımı hatırlarım. şuursuzca next tuşuna basıp oyunu yükledikten sonra, kısa yoluna çift tıklayıp çıkan demoyu hayranlıkla izlemek apayrı bir keyifti, çoğu insan gibi hunharca escape tuşunu aşındırmak bana göre değildi. o demo her açılışta izlenirdi tarafımdan. onca zaman beklemiştim oyunu bir kaç dakika daha beklemek her seferinde daha değerli kılardı oyunu bana.

    daha sonraları mahallede en düzgün bilgisayarlı insan benimki olduğumdan mouse+gamepad+klavye üçlüsüyle hele ki minyatür kalede hayatımın en güzel maçlarını bana yaşatmış, uzaktan giren onlarca gol, kalecinin yaptığı bilimum abzürdlükler, bilgisayar başında geçen sayısız saatler çocukluğumun büyük bir kısmını almıştır benden. kulağımda ise adını belki yıllar sonra öğreneceğim o 2 dakikalık efsane şarkıyı bırakmıştır.
  • playstation maceramın ilk oyunu. kapağında o dönemin genç yeteneği david beckham vardı. fiyatını da hiç unutmuyorum; tam 17 milyon lira. playstation'ı toys'r'us'tan 100 milyona almıştık; hmm, aşağı yukarı bugünküne benziyor konsol / oyun fiyat oranı. tabi sonra çip denen naneyi keşfedip duke nuke'm olsun, tomb raider olsun talan etmiştik tahtakale'yi eheh...

    epey suyunu çıkarmıştım fifa 98'in; o dönemde pc'yi es geçmiş bir oyuncu olarak amiga'dan direk bu kalitede 3d grafiklere terfi etmek inanılmaz bir haz kaynağıydı. daha sonra pes / winning eleven geldi elbette, her şey bir anda değişti...
hesabın var mı? giriş yap