• islam peygamberinin* sözleri, fiilleri ve tasvip ettiği şeylerin haberlerini aktaran hadislerin derlendikleri kitapların hiçbiri kur'ana eşedeğer hatta kıyası mümkün bir eser değildirler. islam için tek kaynak kur'an-ı kerimdir. sünnet onun açıklamasına ve uygulanmasına yönelik peygamberce ortaya konmuş pratiktir. yani sünnet nasla kurulmuş düzenin dışına çıkmaz ve ona ters düşmez. hadis kitaplarının hiçbiri ise sünneti dahi tamamıyla kavrayabilecek eksiksiz birer kitap değildirler.

    ilk elde yazılı eserlerle koruma altına alınmayan sünnet uygulamalarına yanlı, yanlış ilaveler yapılmaya başlanınca, hicri ilk asrın sonlarına doğru gerçek sünneti uydurmadan ayırmak çabasıyla hadis külliyatları meydana gelmeye başlamış, böylece rivayet edilen hadislerin hem ravi zinciri açısından hem de öz olarak dine uygunluğunun kritiğe tabi tutulmasına imkan veren bir hadis ilmi doğmuş ve gelişmiştir. dolayısıyla bugün hadis kitabı olarak elimize aldığımız eserler pazarda bazı insanların elinde kalan soğanı satmak için bile, soğanın bir hadisçe -tavsiyeyi bırakın- emredildiğini iddia ettiği bir dönemde, çürük, uydurma rivayetleri gerçek hadis ve sünnetten ayıklamak için meydana getirilmişlerdir. bu açıdan müminlere yüzyılardır verdikleri, sünneti mümkün olduğunca doğru aktarma hizmeti bakımından müellifleri müminlerin dualarına konu olmaktadırlar. (bkz: #13154241)

    ancak neticede hiçbir hadis kitabı sünneti tam olarak aktarıp ihata edemediğinden sünnete eşit ve denk sayılamazlar. neticede her biri kul eseridirler. ayrıca bu eserlerin yazılması ile hadis ilmi hitama ermemiş, külliyatta yer alan rivayetler yeni bilgiler ve analizlerle tekrar tekrar gözden geçirilmiş ve kimi rivayetler zayıf bulunarak eleştirilmiştir.
    hal böyleyken, erken dönemde yazılıp içinde pek çok rivayet bulunduran, aynı zamanda mukayese edilince, içindeki rivayetlerin hayli düşük oranda kısmının zayıf bulunduğu kimi eserlerin en güvenilir hadis kaynağı olarak sıfatlandırılması, onların sünneti tamamıyla kapsadığı anlamında anlaşılmamalıdır. amaç ele alınan kitabı, diğer hadis kitaplarıyla mukayase yapmak gibi görünmektedir.

    sünneti eleştirip, dil uzatmak baya sakıncalıyken, hadis rivayetlerini belli kriterlerle inceleyip ölçmek efdal bile olabilir müminler için. aralarındaki farkı gözetmeden başka niyetlerle yaklaşmanın hükmünü bilmek ise benim için mümkün değil.

    hadislerle ilgili karşılaşılan bir başka problem ise daha önceki dönemlerde meşhur olan bazı çürük, uydurma hadislerin gerçek sünnetten ayrılması için hazırlanmış kataloglara bakarken burada -sahih olmadıklarını vurgulanmak için- yer verilen hadis rivayetlerinin o katalogu telif eden kimse tarafından savunulduğunun sanılmasıdır. bu problemle hem dini hüküm vermek isteyen veya dini bir görüşü savunan kimseler karşılaşmaktadır hem de islam dinini eleştirmek için çarpık malzeme arayan bazı kimseler.
  • hadislerin islamiyet dini icin kaynak olmadigini soyleyen ya islamiyet hakkinda bir sey bilmiyordur ya da hadislerde okuduklarini islamiyet ile bagdastiramamis o yuzden hadisleri reddetme yolunu secmistir. neye inandigini bilmiyordur.

    bir seyi de bilin lan oglum. inanmayanlar dininizi sizden daha iyi biliyor valla.
  • farazi konuşuyorum, peygamber gelse, o olduğundan yüzde yüz emin olsak. deseki "kardeşim bunlar allahın ayetleri değil, kuranı toplarken araya karıştırmışlar çoğu şeyi? naparız? bi git allasen mi deriz? yoksa ona uyar o ayetleri çıkartır mıyız? sonuçta o ayetleri bize ulaştıran da o değil miydi?

    hadis konusuna burdan bakmak lazım, eğer bir söz peygambere aitse bağlayıcıdır, değilse zaten hadis değildir.

    şimdi bunu nasıl ayıracaz? o kadar çok hadis diye ortada gezen söz var ki? bunun cevabını kuranla kıyaslayacaksın olarak verenler var. ve gayet sağlıklı. kuranın korunması hususunda çok daha titiz davranıldığı tarihi gerçek çünkü. müslümanlık peygambere imanla başlıyor, peygamber merkezli. onun söylediklerine, getirdiklerine inanıyorsun ya da iman ediyorsun. peygamberi atlayamazsın. onun sözünü kaale almamazlık edemezsin.

    vahhabi anlayışla, kurandan başka kaynak kabul etmeyip hadisleri reddedenlere el insaf denir. o zaman direk sana gelirdi vahiy. derdin başkaysa hiç uğraşma, içinden geldiği gibi, sana uyduğu gibi yaşa. sorun yok. ama müslümanım deme. komik.
  • (bkz: vukua)
  • (bkz: el kafi)
    (bkz: bihar ul envar)
  • nasıl ki eski ahit (vetus testamentum) literal ve teolojik anlamda yahudilere ve onu evangelicum kapsamına sayan hıristiyanlara bırakılamayacak kadar tuhaf bir eski çağlar diliyle yazılmışsa, kuran da aynı geleneğin bir devamı olarak yazılmıştır. ister müslümanların inancı gereği omnipotens tanrı yazdırmış olsun, ister muhammed peygamber kendisi iteklemiş, fark etmez, kuran dili literal ve teolojik içerik anlamda kuvvetlidir. sadece "yerdekiler ve göktekiler" ayrımından bile bambaşka teolojik tahlillere ve ufuk açıcı saçmalamalara (bunun adı saçmalamadır, kimse kusura bakmasın ama benim "saçma"yı ne anlamda değerlendirdiğimi de araştırmak zorundasınız anlamak istiyorsanız) ulaştırır insanı farkına vardırmadan, gerisinden bahsetmiyorum bile. mohammed's ladder! yukarı doğru zihnî gelişim, yücelme ve ardından yeryüzündeki sefalete bakıp içlenme. yeryüzünde sefillikten başka bir şey yok. neyse, şimdi akışa kaptırmayalım kendimizi.

    peki, bu hadis ve sünnet ne işe yarar? ben söyleyeyim size, isa sonrasında farklı babaların topladığı farklı isa anekdotları, başta paulus olmak üzere türlü büyüklerin mektupları ve aktarılan mesellerden oluşan yeni ahit (novum testamentum) hıristiyanlar için hangi boşluğu doldurma anlamını taşıyorsa, hadis ve sünnet geleneği de müslümanlar için aynı ihtiyacı giderir. bir kere hadis ve sünnet salt peygamber sözleri değil, aynı zamanda müslümana miras bırakılacak olan yaşama biçiminin modelini sunar. nitekim novum testamentum da öyledir, ziyadesiyle isa'nın yaşam-öyküsü bir model olarak sunulur. her iki durumda da, eski ahit ile kuran'ın "sanki yetmezliği" (burada "quasi-non satis" diyecektim de ukalalık olmasın istedim, sanki şimdi olmamış gibi!) söz konusudur, hemen celallenmeyin, "sanki-" diyorum. inancı sağlam olanlar af buyursun ama, hadislerde meselenin fazlasıyla abartıldığını biliyoruz, mesela cennette müjdelenen enes'in peygamberin türlü yemeğindeki kabakları ayırıp onları daha bir iştahla yemesini aktardıktan sonra "o günden beri kabağı seviyorum (buhari, buyu' 30; et'ime 25, 35-38; müslim, eşribe 144, 145) ve bana yapılan yemeklerde kabak koyulabilecek her yemeğe kabak koyduruyorum" demesi (müslim, eşribe 145) bile bir muhammedî yaşam modeli (isnad edildiği kadarıyla elbette) olarak sunulmuştur, "ey müslümanlar siz de kabak yiyin" gibi bir mesaj olabilir altında, tamam olsun da, gerçek hayatta bunun gibi aktarımlar ne işimize yarayacak? (şey yapsanıza #19540793)

    mesaj olsa da, olmasa da yukarıdaki gibi anekdotlar, benim nereden ve nasıl geldiğimi açıklayacak ve böylece zihnen beni yukarıya taşıyacak, tatmin edici kozmolojik argümantasyonun, ahlâk duyuşunun neresinde yer alır?

    kuran gibi zamanın ötesine seslendiği düşünülen metne yeni ahit'teki isa'yla ilgili anekdotların farklı kişiler tarafından toplanmasına benzer şekilde farklı kişilerin aktarımlarıyla beslenmiş bir metni yani muhammedî yaşam modelini itekleyen hadisleri eklemlemenin ne gibi bir mantığı olabilir? dahası hadis ve sünnet taraftarlarının dayanaklarından olan, örneğin, i. halife ebu bekir'in "ben resulullah'ın yapmakta olduğunu gördüğüm şeyi terk etmem, muhakkak yaparım, onun emrinden bir şey terk edersem sapacağımdan korkarım." (ahmed b. hanbel i, 4, 6, 9-10; buhari, humus 1) ya da iv. halife ali'nin "ben resulullah'tan bir şey duyduğum zaman allah'ın dilediği ölçüde onunla amel etmeye çalışırım" (ibn mace, ikame 193; ebu davud, vitr 26) sözleri de neticede hadislerde yer alıyor. yani kendi kendisini kanıtlayan ve destekleyen bir mekanizmayla karşı karşıyayız. tıpkı birinin çıkıp "yeni ahit'teki isa aktarımlarının tamamı doğru, zira kanıtı yeni ahit'in şu şu bölümüdür, baksanıza bu kitapta yazılanların hepsi doğrudur diyor!" demesi gibi. oysa peygambere kabak yemeği hikâyesini yakıştıran, aliye de bir söz söyletiverir, çok mu zor? isa da ölüleri diriltiyor neticede, kanıtı mı? kanıtı yeni ahit'te.

    s. m. deen'in de bildirdiği gibi (s. m. deen, science under islam: rise, decline and revival, pub. lulu.com, 2007, s.221), hem isa'nın yaşam öyküleri ve dersleri, hem de hadisler, iki peygamberin de ölümünden sonra toplanmıştır. nasıl ki fundamentalist hıristiyanlar yeni ahit'teki farklı incillerin tanrısal ilhamla kaleme alındığını söylüyorsa ve buna yürekten inanıyorsa, fundamentalist müslümanlar da hadislerin, en azından bir kısmının "sahih" olduğunu yani dolaylı yoldan "tanrısal" olduğunu düşünür. mesele fundamentalist olup olmama meselesiymiş gibi görünüyor, "ben inandım oldu"culuk oynanıyor sanki. imam ebu hanife aktarılan hadislerin sadece bir kısmının sahih olduğunu söylerken, sünnilerin önemli bir bölümünün hadislerin önemli bir kısmına en basit tabirle "saygı" göstermesi de şaşırtıcı, dahası imam malik ile şafi'nin de ebu hanife'yle ittifakı var bu konuda.

    tamam da din kardeşim (samimi bir hava estiriyorum), o vakit, sadece "allah'ın kelâmı" olduğu ve zamanın her dilimine gönderildiği düşünülen kuran'ı temel almazsın, imamına uymazsın ve kabak gibi hadisleri lokma lokma yutarsın, sonra da "müslümanlığımın gereklerini yerine getiriyorum" dersin, nasıl olacak bu işler? müslümanlar kendi sola scriptura / sadece kutsal kitap ekolünü itelemek zorundadır, aksi halde ileride iznik konsiline benzer şekilde bir konsil toplayıp sahih olmayan hadisleri devreden çıkarmak isteyecek, böylece yüzyıllar oyunca hıristiyanlığa düşülen islamî şerhlerdeki temel eleştiri anlamını yitirecek. ayıklanmış kutsal yaşam modeli olacak sahih hadisler! bu haliyle, atsan atamıyorsun, kelâma katsan katamıyorsun hadisleri. sahih olmayanların bile hâlâ neden kitaplara kutsal kelâmmış gibi sokulduğunu tartışmakla yiten ömürler, islam'ın kendi martin luther'ine duyduğu ihtiyacın tartışıldığı günleri göremeyecek. biz de şimdilik hadislerin müslümanların yeni ahit'i olduğunu söyleyerek eşeklik edelim. kaynak topluyoruz, bu konuda yazmaya devam edeceğiz. çünkü ziyaret çarptı bizi. ilahî bir tesadüf bu akşam yemekte kabak salatası var.
  • "...örneğin tanrı'nın sekiz dağ keçisi üzerinde olduğunu söylüyor yazımın başlığı. bir taht var. onun üstünde, o sekiz dağ keçisi üzerinde onun üzerinde de tanrı. bugünün insanı bunu nasıl algılar? ancak mizah gibi gelir. oysa hadis aynen böyle. "alayemaniyeti avalin" diyor. yani sekiz dağ keçisinin üzerindedir. bu hadisler kütüb-u sitte'de yer alan hadislerden. öyle, islam dünyasında "bu hadis de ne oluyor?" denemeyecek türden hadisler. ve ben hadisleri de hep islam dünyasında en sağlam kabul edilenlerden aldım. ben hadisçi, fıkıhçıyım. bu hadis bilimine, yani bir hadis ne ölçüde doğru olur, ne ölçüde olmaz onu da bilirim, hadis tenkidini bilirim. dikkat ediyorum; sağlam hadislerin dışındaki hadislere yer vermiyorum. oysa pekala onları kullanabilirdim işime yarıyor diye. işe yarar diye bir şeyi kesinlikle almıyorum. ben din olayına son derece önem veriyorum. ama nasıl önem veriyorum? bir çevre sağlığına önem verenler nasıl önem veriyorlarsa, bir kansere önem verenler, nasıl önem veriyorlarsa, bir aids'e önem verenler nasıl önem veriyorlarsa, onlar gibi ama onlardan çok daha fazla, yani "insanlığın yaşamından artık bu çıkmalı" diyorum. onun için ciddilik veriyorum ve kesinlikle alay sözkonusu değildir..."

    turan dursun - zaman gazetesi ile yaptığı ancak gazetede hiçbir zaman yayınlanmayan röportajdan.
  • muhabbet esnasında hadislerle ilgili konu açıldığında hep şunu der şunu işitirim:

    - hadislerin hz. muhammed'in söyledikleri olduğunu kabul ediyorsunuz ama bunun yanında tüm hadislerin hz. muhammed tarafından söylenmediğini de kabul ediyorsunuz..
    - doğru..
    - hangisinin onun söyledikleri olduğunu kim nereden biliyor?
    - ...
    - ??
    - yani, biz inanıyoruz..

    arkadaşlar, bırakın kötülemeyi beğenmeyi..bunlar kısa süre mutlu eder sadece..herkesin inancı vardır ve herkesin sorgulama hakkı vardır..at gözlüğünün ne olduğunu bilirsiniz..bununla ilgili deyimi de bilirsiniz..bu gayet açık bir durumdur..hangi hadisin hz. muhammed tarafından söylendiği kesin olarak bilinemez..bunun aksini ne ben kanıtlayabilirim ne de birazdan bu yazıyı kötüleyecek sen kanıtlayabilirsin..bu durumda da islam dininde hadislerle koyulan bir çok kuralın aslında olmama ihtimalinden bahsedebiliriz..bahsedemez miyiz? genele bakıp 'hımm..yazma şekline bakılırsa bu adam dinsiz imansız!' demek en kolay yoldur..ama bu adam ne demek istemiş diye beş saniye düşünmek dünyanın en zor işi midir? bu kimseyi dinden çıkarmaz emin olun..en azından şu an tam hatırlamadığım 'sorgulamak' ile ilgili bir kaç hadiste öyle yazıyor..
  • her kulağın duyabileceği, her aklın anlayabileceği sözlerin özü.
  • peygamberin bizzat yazılmalarını yasaklamış olduğu, çoğu müslümanın yüzyıllardır kitaplarını okumayı bırakıp dinlerini öğrenmeyi seçtikleri kaynaklara hadis denir.

    ...kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık...

    enam 38

    kendilerine okunmakta olan kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    ankebut 51
hesabın var mı? giriş yap