• yarali halde yakalandiktan sonra o karda kista neredeyse bi ilden digerine yurutulerek baslayan iskenceler yaklasik 3 ay boyunca surmustur (o kadar agir iskenceler ki her gun bir parmagi kesilmekten tutunda vucudunda acilan yaralardan iceri tuz dokup yarayi kapatmaya kadar). lakin o genc bedenine ve yuregine ragmen ser verip sir vermemistir. boylesine bi inanc ve irade abidesidir. buyuk saygiyi hak etmektedir.
  • gözaltındayken uzunca bir süre işkence görmediği için artık tutuklanacağını ve hapse götüreleceğini düşünen ibrahim kaypakkaya babasına mektup yazar. mektupta artık onu görmeye gelebileceğini yanında bir miktar para, temiz çamaşır vs. getirmesini de söyler. baba yolda giderken bindiği araçta ibrahim kaypakkaya'nın hakkında konuşan iki adam vardır. onlara hapisanenin nerede olduğunu sorar kendisinin ibrahim'in babası olduğunu söyler adamları kendinden sanıp. tabii orada dayağını yer ve öyle gider.

    daha sonra hapishaneye oğlunu görmeye gittiğinde oğlunun intihar ettiğini söylerler. baba tabii ki buna inanmaz oğlunun ona mektup yazdığını oğlunun intihar edecek biri olmadığını anlatır. oğlunu onların öldürdüğünü söyler. sonuç olarak ancak oğlunun naaşını alabilir uzun tartışmalar sonrası. ve oğlunun başı kesilmiştir. ayrıca vücudu taranmış şekildedir. cenazesini gömene kadar polis takip etmiştir ali kaypakkaya'yı.

    ibrahim kaypakkaya sorgulanırken tırnakları sökülmüş parmakları kesilmiş yakalandığında karda yalın ayak yürütüldüğünden ayakları kangren olmuş kendisinden habersizce ayakları kesilmiş fakat yine de sorgulamaya giden her arkadaşının arkasından marşlar söyleyerek moral destek olmuş onlara marşlarla halaylarla sorguya gitmelerini bağırmış tek kelime bile sır vermemiş gerçek bir cesaret örneğidir.
  • "türkiye komünist partisi-marksist leninist (tkpml) ve türkiye işçi köylü ordusu'nun (tikko) kurucusu, işkencede ölen ibrahim kaypakkaya, çorum'da doğdu.

    yoksul bir ailenin çocuğuydu. ilkokul çağına kadar doğduğu köyde kalan kaypakkaya, ilkokulun birinci ve ikinci sınıflarını karamahmut köyü'nde okudu. daha sonra ortakışla ve alacaköy'de ilköğrenimini tamamladı. 1961'de hasanoğlan öğretmen okulu'nun sınavını kazanarak, öğrenimine burada devam etti. çok başarılı bir öğrenci olan kaypakkaya, arkadaşları arasında seviliyor, yazları köyüne giderek ailesine destek oluyordu.

    devrimci düşünceyle ilk kez hasanoğlan öğretmen okulu'nda tanışan kaypakkaya, bu okulu "pekiyi" dereceyle bitirdikten sonra yüksek öğretmen okulu'na gitti. bir yıl burada hazırlık sınıfında okuduktan sonra istanbul'da çapa yüksek öğretmen okulu'na başladı. aynı zamanda istanbul üniversitesi fen fakültesi fizik bölümü öğrencisiydi. bu yıllarda özellikle devrimci gençliğin anti-emperyaltst mücadelesine yakın ilgi duydu. sosyalist düşünceyi benimseyip, okuldaki arkadaşlarıyla birlikte fikir kulüpleri federasyonu (fkf) istanbul sekreterliği ile ilişki kurarak, kendi okullarında da örgütlenmek için çalışmalara başladı.

    bu yıllarda türkiye işçi partisi (tip) üyesi olan kaypakkaya, siyasal düşüncelerinin yanı sıra sanata ve edebiyata olan eğilimi ve her konudaki bilgisi, alçakgönüllü kişiliği ile dikkati çekti. mart 1968'de çapa yüksek öğretmen okulundaki arkadaşlarıyla birlikte fkf'ye bağlı çapa fikir kulübü'nü kurdu. kurucuları arasında muzaffer oruçoğlu 'nun da olduğu örgütün kuruluşu okul yönetimi tarafından tepkiyle karşılandı. yüksek öğretmen okulu'ndaki devrimci öğrencilere karşı baskı ve sindirme politikası başlatıldı.

    fikir kulübü'nün başkanı olan ibrahim kaypakkaya, 6. filo'ya karşı bildiri yayınladığı gerekçesiyle kasım 1968'de okuldan atıldı. buna karşı danıştay'dan yürütmeyi durdurma kararı almasına rağmen, bozulan karar okul yönetimi tarafından uygulanmadı ve kaypakkaya'nın çapa yüksek öğretmen okulu ile olan ilişkisi kesildi. bu dönemde 6. filo'ya karşı eylemlere, öğrenci örgütlerinin düzenlemiş olduğu gösterilere katılan kaypakkaya, fkf ve tip içinde baş gösteren ayrılıklarda milli demokratik devrim (mdd) görüşünü benimsedi. okuldan atıldıktan sonra çeşitli işlerde çalıştı, bu arada matematik dersi vererek yaşamını sürdürdü. yine bu yıllarda özellikle işçi-köylü gazetesinin istanbul'daki bürosunda çalışan ve gazetenin satışı dahil her türlü günlük işini yapan kaypakkaya, burada ve aydınlık, sosyalist dergi ile türk solu'nda çeşitli yazılar yazdı.

    1969'da fikir kulüpleri federasyonu'nun genel kurulundan sonra mdd görüşünü benimsemiş olanlar arasında baş gösteren ayrılıkta, doğu perinçek ve arkadaşlarının başını çektiği proleter devrimci aydınlık (pda) çevresiyle birlikte davrandı. 1969 ve 1970'de yoğunlaşan kitlesel eylemlerin büyük bir bölümünde yer aldı. silivri'de değirmenköy'deki toprak işgalini destekledi. bu nedenle bir süre gözaltına atındı. o yıllarda meydana gelen demir döküm, pertrix, sungurlar, gıslaved vb. gibi işçi eylemlerini de destekleyen kaypakkaya, 1971 'de çorum ve yöresini gezerek, buradaki izlenimlerini "çorum ilinde sınıfların tahlili" adı altında kaleme aldı.

    bundan sonra bir süre malatya, tunceli ve gaziantep yörelerinde örgütsel etkinlikte bulundu. bu arada sıkıyönetimin ilanıyla birlikte aranmaya başladı. 1972'de o güne kadar birlikte olduğu pda çevresiyle ideolojik anlaşmazlığa düştü. aynı yıl türkiye ihtilalci isçi köylü partisi'nden koparak, birlikte olduğu arkadaşlarıyla türkiye komünist partisi-marksist leninist (tkp-ml) adlı örgütle ona bağlı olan türkiye işçi köylü ordusu'nu (tikko) kurdu. özellikle malatya, elazığ ve tunceli civarında örgütlenen tkp-ml'nin aynı zamanda ideolojik önderliğini de yapan kaypakkaya, 24 ocak 1973'te tunceli'de vartinik-mirik mezralarında güvenlik güçleri tarafından sarıldı. çıkan çatışmada yakın arkadaşı ali haydar yıldız öldürüldü, kendisi yaralandı. birlikte olduğu diğer arkadaşları kaçmayı başardılar.

    yaralı olarak kaçan ve beş gün köylerde saklanan ibrahim kaypakkaya, 29 ocak 1973'te kaldığı köyde bir öğretmenin ihbarı üzerine ele geçirildi. yaralı olmasına rağmen yürütüldü. buradan ayaklan donmuş olduğu halde diyarbakır'a getirildi. daha sonra hastaneye yatırıldı, bu arada ayaklarının kesilmesine izin vermemesine karşın yemeğine ilaç konularak donmuş olan ayakları kesildi.

    iyileştikten sonra günlerce işkenceye maruz kalan kaypakkaya, sorgusunda hiçbir biçimde kendisini ve örgütünü bağlayacak ifade vermedi. 16 mayıs 1973'te yeniden sorguya götürüldükten iki gün sonra diyarbakır'a gelen babasına intihar ettiği söylendi ve parçalanmış cesedi teslim edildi. bu olay o dönemde bağımsız milletvekili olan mehmet ali aybar tarafından bir soru önergesiyle türkiye büyük millet meclisi'ne (tbmm) getirildi. kaypakkaya'nın yazılarının toplandığı "bütün yazılar-1" adlı bir kitabı vardır."

    kaynak : sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi
  • hatırla sevgilinin asla hatırlayamayacağı devrimcidir. zira kemalizmi aleni bir şekilde karşısına almıştır üstelik teorik olarak hakkını vererek (bkz: askeri-faşist diktatörlük) ...kolları bacakları kesilip bir yığın et olarak ailesine teslim edilmiş ve intihar etti denilmiştir. durum böyleyken hatırla sevgili ibokitabının satışını arttıramaz. pop art estetiğiyle manipüle edilmiş fotoğraflarını tişörtlere bastırtamaz...hatırla sevgili ibo ya dokunamaz...
  • pınar sağ onu övdüğü gerekçesiyle "suçu ve suçluyu övmekten" hapis cezasına çarptırıldı. ekşi sözlüğe düşülen bir not olsun ibrahim kaypakkaya suçlu değil kendisine karşı işlenen işkenceyle adam öldürme suçunun mağdurudur. ortada bir suç varsa, bunun adı işkence ve bir suçlu varsa işkencecilerdir. işkenceyle katledilen ibrahim kaypakkaya'yı yadeden pınar sağ, suçu ve suçluyu övmek şöyle dursun işkencecileri yermiştir.
  • en çok sevdiği türkü burçak tarlası'ymış.

    hayat hikayesini konu alan belgesel, kırmızı gül buz içinde'de babası anlatıyor;

    "...ordan bi hamal tuttum, o adam* öylece baktı. ondan sonra 'ne bu' dedi. öğrenciydi dedim. burada işkencede öldürdüler, çorum'a götürecem dedim. adam ağlamaya başladı, 'ben almayayım o 5 lirayı, helal olsun' dedi. ağladı, yürüdü gitti."

    yine aynı belgeselden, muzaffer oruçoğlu anlatıyor;

    "...hamallara olan derin sevgisi. parti kadroları içinde en çok hamalları seviyordu. diyordu ki, 'bu adam bu kadar çalışıyor ama bu çalıştığını bakışlarıyla, sözleriyle, davranışlarıyla hiç açığa vurmuyor. bu korkunç bir şey, bu peygamberlik gibi bir şey' diyordu..."
  • annesi ifade veriyor.
    mezarı başında yaptığı konuşmada "suçu ve suçluyu övmekten" ötürü...

    ibrahim kaypakkaya gözaltındayken işkenceyle öldürüldü, mahkeme önüne çıkmadan, yargılanmadan, hüküm kesinleşmeden...
    "suçluluğuna" hükmedilmemişken...

    yani annesi...
    suçluyu değil, oğlunu övdüğü için ifade veriyor.

    ben sizin vicdanınızı...
  • hüseyin gülerce, aynı okulda okuduklarını söyledikten sonra gülerek, "ibrahimi çok dövdük" demişti. alay etmişti yani.

    sağcılar bile iyi insan olabilir bazen. ama öyle aşağılık bir bakıştır ki, insanda iyilik falan bırakmaz. ölmüş, ve hatta, kimsenin beceremeyeceği kadar onurlu bir şekilde ölmüş biri hakkında böyle alaycı ifadeler kullanılmaz. ama sağcı umursamaz. iki yüzlüdür.

    ölüm yıldönümünde ibrahimle ilgili böyle bir anım geldi aklıma.

    muhtemelen hiç unutmayız kendisini.
  • direncin karşısında zulm edenin bir naçar, bir çaresiz kaldığı; halka bağlılık ve inancın karşısında işkencenin gücünü pek alâ yitirdiğini gösteren bir hayat. oniki mart dönemindeki ölümüne direnişiyle efsaneleşerek yeşerip palazlanan bir gururlu dağ çiçeği.. yelesine el sürülmez bir asi küheylan. ser verip sır vermez bir yiğit..
  • "oğlu ibrahim’in işkenceyle tüketilmiş bedenini diyarbakır’dan çorum’a götüren ali amca, onun ölümünden daha çok, tabutu kaça aldığını, tabutun içini niye alüminyumla kaplattığını falan anlatıyordu sakince. en çok da ibo’nun tabutunu taşıyan hamalın, onun işkenceyle öldürülen bir öğrenci olduğunu öğrendiğinde ağlayıp, taşıma için para almamasıydı ali amcayı gururlandıran.
    ibo’nun ölümünden yıllar sonra bir başka baba, orhan keskin’in babası, oğlunun elli günlük ölüm orucundan artakalan cansız bedenini almak için yine diyarbakır zindanının kapısındadır. baba alır cenazeyi ve döner memlekete. o gece mezarlığa götürmez oğlunu, “beş yıldır eve gelmedi, bu gece de bizimle evde kalsın” der."
hesabın var mı? giriş yap