• raymond carver'ın so much water so close to home adlı kısa hikayesinin sinema adaptasyonu, ray lawrence tarafından çekilmiş.

    http://www.april.com.au/jindabyne/
  • raymond carver'in so much water so close to homeöyküsünü temel alarak cekilmis bir filmdir. karakterler, ve olay örgüsü hemen hemen aynidir ancak film bir noktada öyküden ayrisir. öyküde temel sorun kadinlarin yasadigi siddet ve ugradigi saldirilar iken, filmdeki temel sorun aborijinlerin yasadigi siddet ve ugradigi saldirilar sonucunda bir arada yasayan beyazlar ile yerel halk arasinda olusan gerginliktir. gerek kullanilan müzik, gerek avustralyanin insanin icine bir agirlik cokturen bombos cografyasi ile insanda ister istemez bir tedirginlik yaratmayi basarsa da irkcilik konusunu saglam isleyememistir. ya aceleye getirmisler, ya da ulan bu cinayete bir sebep bulalim bulalim da ne olsun derken, isi aborijinlere baglamaya karar vermisler ama bunu filmin son 20 dakikasina koyarak biraz hata etmisler.
  • gizli ırkçılığı çarpıcı biçimde anlatan, oyunculukları ve özellikle müziği ile etkileyici film.
  • "ben ırkçı değilim" deseniz bile içinizdeki saklı kalmış ırkçılığın ansızın ortaya çıkabileceğini fark ettiren durağan ama iyi bir film. ırkçılığa her iki taraftan da değinilmekte. bununla birlikte mevcut kolluk düzenine (malûm) faydalı olmak için bir ihbarda bulunsanız bile suçtan dolayı şüpheli durumuna düşmeniz olası.
    mesela, aileniz yada arkadaşlarınız ile tatile gittiğiniz bir gün, yol kenarında ülkenizin içersine etmiş bir topluluğa ait kişinin cesedini görseniz yetkililere haber verir misiniz? "başımıza bela almayalım" mı dersiniz, "kalsın burada arayan bulur" mu dersiniz. yahut ülkesinde yaşadığınız insanlar, size ait birisinin ölüm haberini geç haber verse onları mı suçlarsınız?

    jindabyne kasabasında yaşayan dört arkadaş, her sene olduğu gibi şehrin çok uzağında bir göl kıyısına kamp kurarlar. amaçları her sene olduğu gibi birkaç gün boyunca balık tutup avlanmaktır. kamp alanına vardıkları akşam ise bir keşif yaparlar: yakındaki nehirde ölü bir kızın cesedi yüzmektedir... şehirden çok uzakta olduklarından yardım çağırmak için ertesi günü beklemeye karar verirler. ancak gün doğduğunda, kendilerinin de tam anlamadığı bir sebepten dolayı kamplarına ara vermemeye karar verirler. kızı ayağından nehrin yakınlarında bir yere bağlarlar ve otoritelere ancak kamp dönüşü, yani neredeyse bir hafta sonra haber verirler...

    filmin sorunu anlatım ve empati eksikliği. bir diğeri ise olayların nerede geçtiğini geç anlıyoruz ve meftanın aborjin olduğunu ancak sonlarına doğru kavrıyoruz.
hesabın var mı? giriş yap