• ‘gercekten yazmak istiyorsaniz butun sevdiklerinizi oldurmeniz gerekir’ diyen adam...
  • kimse artık roman okumuyor diyenlere, john fowles'in bir sözü var: "o zaman romanlarımızı satın alan milyonlarca hayalete teşekkür etmemiz lazım."
    ülkemizdeki hayaletlerin de sayısı milyonlarla ifade edilebilse, keşke!
  • --- spoiler ---

    '' bir romancının yazması için birçok neden olsa da, hepsinde ortak olan tek bir nokta vardır: alternatif bir dünya yaratma ihtiyacı.''

    --- spoiler ---
  • "insanın hayatındaki en önemli soruların cevaplarını kendisinden başka kimse veremez."
    (bkz: the magus /@hanging rock)
  • ingiliz edebiyatinin asmis romancilarindan, belki de en iyilerinden biri..mit, gizem, gercekcilik ve varoluscu dusunce ile dolu karmasik, dusundurucu kitaplar..the french lieutenant's woman (fransiz teğmenin kadini) ve the magus (büyücü) kacirilmamasi gereken romanlarindan..
  • niteliksiz edebiyat eserlerini, hatta tür fark etmeksizin kötü kitapları okumayı çok sevdiğini söyleyen yazar.

    sebebini de "iyi kitaplar zaten iyidir" anlayışıyla kötü kitaplarda bir yazarın ne yapması-nasıl yazması gerektiğine dair daha çok şey öğrendiğini söyleyerek açıklıyor. bununla da sınırlandırmıyor, iyi kitaplarda bulamayacağımız birçok şeyi barındırdığını söylüyor niteliksiz kitapların.

    bir başka özelliği de ihtişamlı kütüphanelerden hazzetmediğini belirtmesi. bu kütüphanelerin akademisyenlere, belirli bir alanda çalışma yapanlar için işe yarar olduğunu düşünüyor. bir yazarın tasnifi olmayan, dağınık raflarla dolu kitapları neyle karşılaşacağını bilmeden karıştırmasını haz dolu buluyor. son olarak da viktorya dönemine ilgi duyduğunu yazdıklarında fazlasıyla hissettiriyor.
  • the magus'ta "bir budalanın düştüğü yüksekliğin öfkesiyle ölçüldüğünü biliyordum." diye yazmış usta kişi.
  • başucu kitabım olan the magus'un ilginç yazarıdır. karanlık ve kaybolmuş olduğum yıllarda beni daha da karanlığa iterek hayata geri döndüren değişik bir tarzı olan yazardır. felsefe, gizem, edebiyat, oyun, sarkazm başta olmak üzere bir çok konu ve şekilde aslında her biri birbiriyle tamamlanabilecek ve set olabilecek romanların yazarıdır.

    dili kullanışı olsun, sanat tarihine bakış açısı olsun ve bilgisi ve kültürünü kitaplara yansıtmasına, dille bir oyuncak gibi oynamasına hayran kalıyorum. beni ben yapan yazarların benim için en önemlisidir. "yazarken tanrıcılık oynuyorum" cümlesinin hakkını vermekte ve bunu tüm kitaplarında da sezdirmektedir. genel olarak kitaplarında kaybolmuş, ruhen ve manen dağılmış bir adam ve bir şekilde her şeyi bilen, sinir bozucu derecede küstah kültürlü ve eksantrik yaşlı bir adamın rol aldığı görülmektedir.

    genelde her romanında her şeyi bilen adamla ya da anlatan 3. kişi ile kendini bağdaşlaştırmaktadır. birden çok felsefi akımdan yararlansa da kitaplarının kemik yapısını varoluşçuluk felsefesi oluşturmaktadır. mümkünse kendi orijinal dilinden okunmasını tavsiye etmekle birlikte, kendisini türk okuyucu ile tanıştıran ayrıntı yayınlarının çevirilerini de başarılı buluyorum.

    bununla birlikte malum wikipedia yasağına takılıp da kim olduğuna ilişkin temel bilgiye ihtiyacı olanlara gelsin;

    " john robert fowles, 31 mart 1926, essex'de doğmuş ve 5 kasım 2005 tarihinde lyme regis'de hayatını kaybetmiş olan ingiliz roman ve deneme yazarıdır. londra yakınlarındaki essex, leigh-on-sea'de doğdu. oxford ünivesitesi'nde gördüğü fransızca eğitiminin ardından fransa ve yunanistan'da öğretmenlik yaptı. ilk romanı olan koleksiyoncu'nun başarı kazanmasının ardından kendini tamamen yazarlığa adadı.

    1968 yılından başlarak ingiltere'nin güneyinde küçük bir liman kasabası olan lyme regis'te yaşamını sürdüren ve 1979'da lyme regis müzesi'ne küratör olarak atanan fowles, 5 kasım 2005'te ölmüştür.

    postmodern romancıların öncülerinden biri olarak kabul edilen fowles, yayımlanan ilk eseri the collector (koleksiyoncu) ile büyük üne kavuşmuş ve ticari başarı kazanmıştır. aslında koleksiyoncu, fowles'un üzerinde çalışmaya başladığı ilk romanı değildir. 1950'li yılların başında yazımına başladığı büyücü adlı eseri, fowles'un üzerinde çalıştığı ilk romandır ve ancak 1965 yılında basılabilmiştir.

    mitolojik öğelere ve shakespeare'in ünlü oyunu fırtına'ya çeşitli göndermelerin bulunduğu metafizik bir eğlence treni olarak nitelendirilen büyücü, fransız teğmenin kadını ile birlikte yazarın en önemli eseri olarak kabul edilir. fransız teğmenin kadını, harold pinter'in yazdığı senaryo ile filme de çekilmiş, karel reisz yönetimindeki filmin başrollerinde jeremy irons ve meryl streep oynamıştır. bu filmin dışında the collector (1965), the magus (1968) ve televizyon için the ebony tower (1984) adlı eserleri de sinemaya uyarlanmıştır.

    eserlerin birçoğu türkçe'ye de çevrilmiştir. roman ve denemelerinin dışında, şiirleri (poem, 1973), çevirileri (cinderella, charles perrault, 1974), senaryoları, adaptasyonları (lorenzaccio, 1983--alfred de musset'nin bir oyunu) ve editörlük yaptığı çalışmalar (thomas hardy's england, jo draper) da vardır. ayrıca yazar hakkında yazılmış eserler de mevcuttur.

    eserleri:
    (1963) the collector / koleksiyoncu
    (1964) the aristos / aristos
    (1965) the magus / büyücü
    (1969) the french lieutenant's woman / fransız teğmenin kadını
    (1973) poems
    (1974) the ebony tower / abanoz kule
    (1977) daniel martin
    (1979) the tree / ağaç ve doğanın doğası
    (1982) mantissa
    (1985) a maggot / yaratık (kitap)
    (1998) wormholes - essays and occasional writings / zaman tüneli - denemeler ve notlar
    (2003) the journals - volume 1"
  • "onu unutacağımı sandığım da olmuyor değildi. ama unutmak insanın yapacağı değil, başına gelecek bir şeydir ve benim başıma gelmedi.."

    (bkz: the collector)
  • büyük yazar, beni ben yapan ilk on kişi arasında sayabileceğim insan.

    yalnız "gerçekten yazabilmek için bütün sevdiklerinizi öldürmeniz gerekir" sözüyle kolumu kanadımı daha kaleme uzanamadan kırmıştır, bu konuda kırgınım kendisine. kim bu kadar cesurca yazabilir ki?
hesabın var mı? giriş yap