• bu tür tiyatro her türlü güncel sorunu ve özellikle siyasal ve toplumsal konuları ince bir alayla, igneleyici, yerici, taşlayıcı bir tutumla ele alıp toplum eleştirisine yönelir.. dışta güldürücü ve eğlendirici olmasına rağmen, temelde ciddi olan bu biçim gösteride ezgiler, danslar, skecler, monologlar, diyaloglar, ve dahi dialar, kısa filmler, kısacası tasarlanan eleştiri için ne gerekiyorsa onu sahneye getiren renkli bir karışım vardır..
  • ibb şehir tiyatroları yorumuyla, kadroda senan kara varken izlediğim ama mert turak'ın harika performansı adına yeniden izlemek istediğim oyun.

    bir kabare vardı, bir de başdansçısı ve almanya'da berlin adında güzel bir şehir vardı...

    böyle kaliteli bir oyunu oldukça da iyi bir uyarlamayla şehir tiyatroları'nda izleyebilmek gerçekten bir şans. nazi almanyası'nda faşizm "her yerde" yükselişe geçerken, amerikalı bir yazar ile kit kat club'ın dansçısı sally'nin ülkenin politikası gibi inişli çıkışlı ilişkileri üzerinden bir dönemin değişimine tanık oluyoruz. "hayat bir kabaredir" fakat alabildiğine göz boyayan eğlenceler kabarenin ampullerinin gamalı haça dönüşmesini engelleyemez.

    willkommen, bienvenue, welcome
    im cabaret, au cabaret, to cabaret

    insanın diline dolanan bir açılış. yalnız bu açılışa kanıp da bol eğlenceli, güldürü dozu yüksek bir oyun olduğu fikrine kapılmamak gerek. çünkü oyunun temeli sağlam bir dram.

    emcee rolünce mert turak, joel grey olmuş resmen. bu canladırmaktan öte birşey. harika bir performans. göründüğü her sahnede kasıtsız olarak rol çalıyor. çünkü ister istemez yine ne karıştırıyor acaba diye bakmadan edemiyorsunuz. ayrıca yine mert bey kabarenin kızlarının alayından daha işveliydi.

    benim izlediğim versiyonda senan kara, sally rolünde oldukça başarılı bir performans sergiliyordu. yine eğer bir değişiklik yoksa selma kutluğ (fraulein schneider) ve hakan arlı (herr schultz) karşılıklı uyumlarıyla dikkat çekiyorlardı. kişisel olarak ışıl zeynep tangör' ü (froulein kost) de çok başarılı buldum.

    clifford bradshaw rolünde can başak sade ve romandan alıntılar eşliğinde sessiz oyunculuğunda beden dilini konuşturdu resmen. ayrıca cliff'in hikayeye giriş ve ayrılış sahnesi çok güzeldi.

    burda hayat müüüükemmel. hayat... bir hayatımız olsa kabare kadar canlı olurdu... yeniden değinmek istediğim mert turak muhteşem kapanış sahnesinde, -ne desem süprizi kaçar, o yüzden çok şey demek isteyip diyemiyorum- muhteşemdi, parmaklarını açarken ki çıt sesleriyle bile muhteşemdi. bu yüzden oyuncu değişikliklerini pek sevmesem de yeni yorumu izlemek istiyorum. tabi değişen rol emcee olsaydı silerdim o kabareyi tek kalemde. subjektifleşiyorum zaman zaman.
  • sarkili muzikli eglenceli komik bir tiyatro oyunu tarzi.genellikle buyuk kadrolu bir ekip gerektiginden gunumuzde ticari tiyatrolar tarafindan pek tutulmayan bir tarzdir.
  • mert turakın performansının en üst noktada olduğu oyun. mert turak'daki o işve o eda hiç birinde yoktu gerçekten.
  • eğlence amaçlı gösteriler sunulan mekan.
  • şehir tiyatroları bünyesinde izlediğim iki müzikal oyunu karşılaştırınca kabare diğerine göre* biraz daha ağır geldi bana. yoruldum izlerken desem yanlış olmaz. kötü bir oyun mu? hayır kötü değil, aksine içerisindeki performanslar ile parlayan bir oyun diyebilirim.
    mert turak'ı ateşli sabır (postacı) adlı oyunda da izlemiştik ve gene hayran olmuştuk, burada da tek kelime ile muhteşemdi, her sahnede keşke bir kenardan çıksa da oyunu renklendirse diye bekliyor insan. oyunun sonunda da ayakta alkışladık kendisini... hatta öyle ki selam kısmında şahsen onun en son çıkmasını bekledim..
    özge borak'ı tiyatro sahnesinde ilk defa izledim ve gayet başarılı buldum. söylemeden geçmemek lazım, acayip zayıf. en azından tv'de gözüktüğüne kıyasla.
    kısaca izlenebilecek bir oyun.
  • denizli yöresinden köpek öldüren cinsine mensup ama muhteşem bir tadı olan kırmızı şarap.en son 2005 yılında 4 liralık fiyatıyla öğrencilik yıllarımın vazgeçilmeziydi.
  • sanırım söylenen şeyi tekrarlayıp duracağım ama mert turak isimli şahsın inanılmaz performansının götürdüğü oyundur.

    sally'i canlandıran özge borak daha yavan bir oyunculuk sergilesede o da izlenilmeye değerdi.
  • ülkemizde müzikal oyunculuğun daha da gelişmesi gerektiğini gözler önüne seren istanbul şehir tiyatroları oyunu. bazı oyuncuların müzikal eksiklikleri fazlaca göze batıyor ne yazık ki. tamam müzikallerde "acting" önde gelir, ama sonrasında az da olsa müzik lütfen... bunun dozu ne yazık ki bir türlü ayarlanamıyor ülkemizdeki tiyatrolarda. ya bu şekilde yapılıyor ya da tam tersi (kötü oyunculuk + iyi müzisyenlik) -ki genelde bir şarkıcıya oyunculuk yaptırılmaya çalışılıyor... ancak kabare, her şeye rağmen reji, sahne tasarımı ve bir kısım oyunculuklarıyla (müzikal kısımdan bahsetmiyorum) oyunu kotarıyor ve keyifli dakikalar yaşatabiliyor.
  • bugun izledigim ibb sehir tiyatrolarinin bir oyunu.
    oyunda ulke gundeminde yer alan iki sozcuk dikkatimi cekti. amerikali yazar pennsylvaniali biri. ask yasayacagi kadin ile tanistigi sirada siz pek bilmezsiniz gibi bir yorumda bulunmakta. (ulkemiz icin gecerli degil bu durum tabi)
    digeri de otel sahibi kadin ile yahudi manav ile bir munasebeti bulunmakta. bu manav otele geldiginde sari karton posetin icinde bir meyve getirmistir.
    odada bulunanlar tahmin etmeye calisir. portakal, elma, armut degildir. bu meyve ananastir.
    not: onceki yillardaki oyun metni ile ayni mi degil mi bilmemekle birlikte bilenler yesillendirsin.
    tiyatrolar ulkede o an yasananlara atifta bulunabilmektedir.
    2011'de lüküs hayat'ta zihni göktay'in gemicik demesi gibi.
hesabın var mı? giriş yap