kadınlar
-
alev alatlı der ki;
"sevdikleriyle sevişemediler, seviştiklerini sevemediler."
yaşadıklarımı, tanık olduklarımı da düşündüğümde hep merak etmişimdir;
birileri tarafından özel bulunup "seçilmek" birilerini sevmekten daha mı keyifli kadın dünyasında?
150 yıl daha yaşasam, yine de doğru cevabı bulamam sanırım.
kadınlar?
cumhuriyet gazetesinin bulmacasından bile zorlar, evet. -
birbirlerine erkekleri peşinden koşturmayı, parmağında çevirmeyi öğretiyorlar. ben hayal gücü sanıyordum, gerçekmiş lan.
-
minik bir gif dosyası ile özetlenebilecek cinstir.
-
bu hafta sonu annemin akraba günü vardı. annem, ben ve kızkardeşim evi baştan sona dip/bucak temizledik. kahvaltı şeklinde yaptıkları için, günlerce sanal alemden değişik kahvaltı menüleri araştırdık ve kendi menümüzü oluşturduk. masa, kullanacağımız masa örtüsü, sandalyeler, kap ve kacak ayarlandı. epey kalabalık olduğumuz için yetmeyeceği düşünülüp karşı komşumuzdan tedarikler de yapıldı. uğraştıracak yiyecekler bir gün öncesinden hazırlandı, uğraştırmayacaklar bu sabahtan yapıldı ve sofradaki yerlerini aldılar. sabahın köründe kalktık son bir kez ortalık süpürülüp, paspas edildi ve toz alındı. kendimiz de duşumuzu aldık, saçlarımıza fön çektik. en süslü elbiselerimizi giyip makyajımızı yaptık ve beklemeye başladık.
buraya kadar bir sorun ya da farklı bir şey yok. annesinin günü olan hemen her evde yaşanan telaşelerdi. komedi, misafirlere tutmak için ayakkabılığı açıp en üstten en cici terlikleri indirip, gelen rahatça giyinsin diye dizmek istememle başladı.
bir baktım ne kadar pahalı, marka ayakkabı varsa dizilmiş duruyor. gündelik hayatta giydiklerimiz ve giymediklerimiz de var içlerinde. sanki mağazada gibi dizilmiş, temizlenmiş ve adeta alıcılarını bekliyorlar.
kardeşimi çağırıp sordum: "lem bu ne? neden çıkardınız bunları? düğün mü var?"
kardeşimin verdiği cevap, kadınları anlamak için kadın olmanın bile yetmediğini özetler nitelikteydi: "e misafirler ayakkabılığı açıp bakarlarsa, marka ayakkabıları görsünler diye..."
biliyor musunuz gülemedim bile; çünkü ben de ne kadar afilli ve kalın kitabım varsa çıkarıp dizeyim mi dizmeyeyim mi diye epey bir muallakta kalıp, uğraşmamaya karar vermiştim.
sonuçta mantık aynı mantık, kardeşimi yargılamaya hakkım olamaz, değil mi? -
"aslında kadın su gibi bulunduğu kaba uyar. kadınlardan şikayetçi olan erkekler, hatayı kendilerinde aramalıdırlar.."
bob marley -
söz: hasan hüseyin korkmazgil. müzik: ahmet kaya. albüm: acılara tutunmak, resitaller-1, yıldızlar ve yakamoz.
üç etekli ak puşulu türkü bakışlı
kadınlar yürüyor dağlara doğru
leylak moru gül kurusu dağlara doğru
özlemlerle acılarla bir anadolu
sivaslı mı urfalı mı bilemem gayrı
kadınlar kadınlar dağlara doğru
çalı çırpı sıla gurbet dağlara doğru
sarı sıcak ak cibinlik dağlara doğru
ordu ordu çekip gider ay çiçekleri
bakma turaç bakma bana bakma el gibi
bilemezler avcının kim olduğunu
sezmişler düşmanın kokusunu
kadınlar kadınlar dağlara doğru
özlemlerle acılarla bir anadolu
bu sıtmalı gecelere bu beşikleri
bakma turaç bakma bana bakma el gibi -
nâzım hikmet kuvayi milliye destanı 'nda şöyle anlatmış;
ve kadınlar...
bizim kadınlarımız;
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri; öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ....
sahnede bu şiirle oynanırken daha da gurur duyulan cinsiyet! -
"bir erkek sadece iyi bir kadın bulamadığında çok fazla kadına ihtiyaç duyuyordu."
kadınlar, charles bukowski -
bunların hepsi aynı isimleri farklı.
çogunun allah belasini versin. kendimi iyi bir insan bilmezdim, birkac olay sonra kanat aldim sirtima takiyorum simdi, melekmişim.
otuzlu yaslara yaklastigim su yillarda bana elli yas tecrubesi yasatan herkesin allah belasini versin.
zamaninda ne ah almişım aminakoyayim ya, çek çek bitmedi...
not: sosyal medya hesaplarimi kullanmıyorum, biyere yazmam lazimdi ozur dilerim rahatsizlik icin. -
hani bazı kadınlar var ya, böyle ışıldayan mavi denize benzeyenler.
görür görmez ıslanma riskinin oluşturduğu tedirginlikle birlikte, güneşin verdiği sıcaklıkla tuhaf bir heyecan duyduğun kadınlar işte.
böyle masum, buruk, yalnızlıklarıyla, keşfedilmemiş koylara benzeyenler.
suyun içine girdiğinde ürperdiğin, biraz üşüdüğün ama o suya girsen de ona ulaşmak için daha derine, daha derine gitmek istediğin.
suyu taşlı, derinliği birden artan, birden azalan kadınlar. suyun içinde ona yaklaşırken adımlarını dikkatli atman gerekenler.
deli gibi sarılmak istediğin ama sarılmak istediğinde kollarını açtığında sonunda ancak kendine sarılabildiğin, su gibi kollarından kaçan kadınlar.
heh, işte o kadınlar niye var?
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap