• herkesin deli gibi çalıştığı sınavmış. özel sektörden aylardır muzdarip ve sınava hiç çalışmamış (belli ki bi bok yapamayacak) biri olarak şunu diyorum; böyle sisteme kolum girsin. 25 yaşında adamım lan ben. hiç şöyle başımı kaldırıp rahat edemeyecek miyim? bu nasıl memleket?! isyan ediyorum arkadaş. ortaokula girmek için, liseye girmek için, üniversiteye girmek için şimdi de devlettin teveccühü bir işe girebilmek için ömrüm boyunca sayıları çarpanlarına ayırmak zorunda mıyım lan? bu mudur ülkenizin gencine layık gördüğünüz şey... hiçbir işiniz düzgün değil. ösym'ye dersanelere para kazandırmak için ne yapacağınızı şaşırdınız... yazık günah bu ülkenin insanlarına. sizin gibi işbilmez yöneticilerin elinde ziyan oluyorlar. yazıklar olsun... delirttiniz lan beni sonunda... çırılçıplak koşucam çankaya'dan bayır aşşağı en son eller havada helelelel diye... zaten sıcak...
  • öyle bir sınavdır ki; hazırlanmak için gittiğiniz dersanedeki hocalar da bu sınava hazırlanmaktadır aynı zamanda.
  • kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi ve her şey bir yana herhangi bir şeyin dahi anlamının olup olmadığını sorgulamanıza vesile olan sınav.

    titreşen floresan lambalarının aydınlattığı bir akşam sınıfında, yaş ortalaması otuza dayanan bir toplulukla on iki senenin ardından yeniden matematik dersine girerken pekala o anda yok olabileceğimizi ve determinizmin yapışkan bir palavra olduğunu düşünüyorum. çok geçmeden siyah tükenmez kalemim tükeniyor. arkamda oturan türkçe öğretmenliği mezunu sınava üçüncü defa girmenin verdiği çivileyici mutsuzlukla somurtuyor. ondan kalem istemeye çekiniyorum. özel sektörde çalışan ve maaşını iki aydır alamayan gıda mühendisinden rica ediyorum, o bir kalem çıkartıp bana uzatıyor. 4001'e umut bağlamanın dahi çılgınlık olduğunu düşünüyorum. ölüm kalım meselesiymişçesine çalış ya da öl.

    bildiğim her şeyi öğretecek olan dershane öğretmeninin de yıllardır sınava bizzat girip kazanmadığını öğrenmek kendimi daha iyi hissetmemi sağlamıyor. eğer yeterince zeki ve çalışkan olursak, biri bize maaşımızı ayda bir ödeyecek ve muşamba yerine indirime giren beyaz peynir yiyeceğiz. ummaya cesaret edebildiğimiz sadece bu.
  • belki sınavın kendisi çok zor değil. ama asıl zor olan o kadar sene okuduktan sonra az çok özel sektörde çalışıp ardından askere gidip sonra eve dönünce dizini kırıp alaaddin keykubat amcamın maceralarını ezberlemek.
  • sanki bu sınav ömrünün belki de en verimli yıllarında aşağılanmışlık, yetersizlik duygusu yaşatılarak sınava hazırlanırken heves, istek, idealist düşünceler, vs. den sıyrılmış, enerjisini fazla fazla sınav için harcayıp bitirmiş, atanınca da, kaldıysa hevesiyle kendince bir şeyler yapmaya çalışan pasif gençlik yaratmak için kurgulanmış bir psikolojik savaş aracı gibi...
  • açılımı;

    "seni sınav yaptım, eğitim vermek için yeterli görüp okula aldım. 4 yıl eğitimi verdim. üstüne bir de "verdiğim eğitimi başarıyla tamamlamıştır" diye diploma verdim. ama gel gör ki ne verdiğim eğitime ne diplomana ne de sana güveniyorum. gel ben seni bir daha sınav yapıcam."

    değil de nedir?
  • birkaç sene evveline göre daha fazla rağbet görmesinin sebebi neoliberalizmin insanları mutlu edememesi. artık üniversite mezunları özel sektörün kölece çalışma koşullarında, sosyal güvenceleri gasp edilmiş bir şekilde, üç kuruş maaşla köpek gibi çalışmaktansa nispeten daha kurallı bir sömürü alanında emek güçlerini satmayı tercih ettikleri için kpss'ye yöneliyorlar.
  • kavgada referans olmuş sınav.

    sirkeci büyük postanede gişedeki memurla boktan bir sebeple kapışmışız, bildiğin ağız dalaşına girmişiz, adamın beni aşağılama cümlesi;

    - yürü git lan allah' ın muhasebicisi ben kpssden 70 almış adamım.

    sustum valla.
  • ilkokulun sonunda 5. sınıf çıkışı anadolu liseleri sınavına girdik "650, 700" puan alırsan girersin dediler. ortaokulun sonunda fen liseleri sınavına girdik "700, 750" puan alırsan girersin dediler. eh biraz çalışalım bari dedik. lise sonunda öss diye bişi duyduk. işler değişmeye başladı. puan değil yüzdelikler konuşur oldu. "%1'lik dilime gireceksin" dediler. "peki oldu" dedik, üç yıl boyunca yarış atı gibi eve kapandık ders çalıştık. üniversiteye gelince "çan eğrisi* var" dediler, öss için üç yıl boyunca çalıştığımız sürenin toplamını bir dönemde çalışır olduk. 4, 5 senede 8-10 össlik 24-30 yıllık çalıştık. nihayet mezun olduk ve bize "işte bu sınavda başarılı olmak istiyorsan şu kadar bla bla bla..." diyen devletimizin kadrolarında yerimizi almak istedik, haklı olarak. bunca badelenin ardından "bi sınav daha vaaaaar" dediler. yanlız ortaya attıkları başarı limitini artık kaldıracak güçte değildik. istedikleri 9500 kişide ilk 25'e girmemizdi. yani yüzdelik dilime göre %0,26. artık bunun "kaç össlik, kaç yıllık çalışmaya denk geldiğini varın siz düşünün...
  • tarih bölümünde `hangi sadrazamın sol taşşağı sağ taşşağından büyüktür` gibi saçma sapan sorular soran allahın belası sınav bozuntusu
hesabın var mı? giriş yap