karne günü
-
''benim oğlum bunu ikinci dönem 5 yapar.''
bugün ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin çoğu karne alıyor[yetiştiremeyen okullar var]. bu sebepten, onlara özel bir şeyler yazmak istedim açıkcası. yoksa liseli gibi ''edebiyatçı 5 düşürdü çok da iyi oldu'' demek için gelmedim buralara dostlarım.
lisemin ilk yıllarında çok silik bir öğrenciydim ben. ne en arkada oturur piçlik yapardım, ne en önde oturur ders çalışırdım. en önün iki arkasında takılırdım. bu açıdan öğretmenlerimin çoğu beni ''tombul çocuk'' olarak çağırırdı. çok da efendi çocuktum allah için. derslerde desim çıkmazdı pek. ne söze kalkardım ne de milletin sözünü kesecek şekilde arkadaşımla konuşurdum. ama size anlatacağım silikliğim değil. bunu belirtmek isterim dostlarım.
lise 1. sınıfın ilk dönemi benim matematiğim 44'den 1 düştü karneme. ilkokulda 1 görmemiş gözlerim evin kapısından girer girmez dolmuştu doğrusu. hocadan sözlü isteyemeyen gönlüm, gururum anne baba karşısında gözlerimden akıyordu vallahi. babam pek umursamasa da annem ''benim oğlum bunu ikinci dönem 5 yapar'' parolasıyla girmişti 2. döneme. ikinci dönem daha basit konular olduğu için az biraz da kafama vurula vurula ders çalıştığım için ortalamamı 70'lere taşımıştım. bunu gören matematikçim karneme 5 düşürmekte bir beis görmemişti. karne günü baya gururum okşanmıştı. ama konumuz bu da değil dostlarım. konumuz daha garip bir şey.
lise 2. sınıfta matematik yine başıma bela olmuştu. eşit ağırlık seçerek kurtulabileceğimi düşünmüştüm ama öyle değildi işte. trigonometri'yle çokmüştü üstüme yeniden matematik ve ister inanın ister inanmayın birinci sınıftaki yazılı notlarımla yine [sırayla 44-34-54] 44'te kalmıştı ortalamam. yine gidemedim hocamın yanına. çünkü ne 4'ü 5 yapmasını isteyecek bilgim , ne dersine katıldığım için yüzüm ne de dönem ödevi aldığım için hakkım vardı. efendi efendi sırama oturdum. son yazılıdan sonra. annemlere tekrar 44'le bıraktı muhabbetini yapamayacağımı düşündüm. kim inanırdı ki 44'ten kaldığına 2 yıl art arda.
karne gününe doğru vakit böyle geçerken arka sıradaki arkadaşlarım hoca'dan sözlü istemeye gittiler. okulda kimse'nin olmamasından yararlanıp el pençe divan koştular hocanın yanına. hepsine ama hepsine ''dersimde konuştunuz ama iyi çocuklarsınız'' deyip sözlüsünü vermiş hoca. işte bu ahvalde daha fena bir şeyler batmaya başladı içime. notunun 30'larda olmasına rağmen karnesine 2 düşmesi şöyle dursun, benim gibi efendi bir öğrenci sözlü alamazken birilerinin sözlü alması beni yavaş yavaş tüketiyordu. yukarı kattaki öğretmenler odasına usul usul çıktım.
aklımda ne varsa lise1'deki 44 faciasından tutun, bu dönemki konuşkanlara verdiği nota kadar anlattım. ve allah biliyor ya bu dönem de karneme 1 düşse kesin düz liseye geçer sözel seçerdim. yemin ediyorum.
''numaran kaç?'' dedi. ''903'' dedim. ''sana 3 tane 100 veriyorum.'' dedi. ''teşekkür ederim'' derken sözümü kesti '' ikinci dönem benden hiçbir şey bekleme'' dedi. sırama varır varmaz yolda hesaplamaya çalıştığım notumu hesapladım. kafamda bölemediğim 432'yi kağıt üstünde 6'ya böldüm. 70'lerde bir ortalama yapıyordu. sözün özü 1'den 4'e kaçmıştı ortalama. bu ne demekti biliyor musunuz? karnemde benim olmayan bir not vardı. fakat ben karne günü bunu farkedemeyecek kadar mutluydum. ama anlatacağım şey bu değil. yalvara yalvara karneme 1 düşen notu 4 yaptırışım değil. daha garip bir şey.
ikinci dönem karneme kendi çabalarımla 4 düşürmeyi başardım sanırım. ve gerçekten hiç dokunmadı notuma. yükseltmeye girdim. 5 yaptım. orası ayrı.
şimdi şöyle bir geriye bakıyorum. o 3 tane 100 olmasaydı sanırım şu sıralar yapamadığım matematik netleri yüzünden tekrar öss'ye hazırlanıyor olurdum. lise'de matematikten çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmemiş olurdum. ama geri kalan yıllarım rahat geçti matematik açısından. sözün özü;
''sözlü isteyin amına koduklarım. gurur yapmayın.'' -
öğrencilik yıllarımda (ilkokul hariç) benim için her zaman kabus gün olmuştur. iddia ediyorum, beden dersi benden başka kimsenin zayıf gelmemiştir karnesinde. beden dersinden tut müzik dersine, orta okulda el işi dersine kadar. ne kadar antin kuntin ders var hep zayıf geldi. şimdi böyle söyleyince bazı arkadaşların aklına demek ki matematiği, fen bilgisi iyi falan diye gelebilir. gelmesin! onlar da zayıftı. lise birin ara döneminde aldığım karnede bütün derslerim zayıftı. şimdi ben o karneyi eve nasıl götüreyim? aldığım gibi sınıftaki çöp tenekesine atmıştım zaten. anneme de bilgisayarlarda problem varmış, bizim karneleri ikinci dönemin başında verecekler demiştim. bir keresinde de kırtasiyeden sahte karne bastırmıştım. beraber bu işe girdiğimiz çocuklar kendilerine hiç zayıf yazmazken, ben olm inanmazlar, ben yine de 3-4 zayıf yapayım demiştim. peki ben bunları neden anlattım. şuradaki abilerden değilim, merak etmeyin. olm benim her sene bu kadar zayıfım varken, bir kere bile sınıfta kalmadan liseyi bitirmem ve akabinde ankara'da dtcf'yi kazanmam, eğitim sistemimizin ne kadar boktan olduğunun en somut örneği değil mi?
eğer buraları okuyan ve bugün karnesinde zayıf var diye üzülen arkadaşlar varsa, üzülmeyin olm. değmez. o elinizdeki kağıt parçası hayata dair hiçbir şey değil. ileride daha iyi anlarsınız zaten. -
hayatımdaki bütün karne günlerine okul kıyafetiyle giden tek gerizekalıydım.
öğretmenler(lisede isim değiştirip hoca oldular) okul kıyafetiyle gelmeyene karne verilmeyeceğini, herkesin okul kıyafetiyle gelmesi gerektiğini söylerdi. ben de inanırdım her seferinde. tabi ki karne gününde herkes normal kıyafetleriyle gelir, ben de tek kravatlı gömlekli adam olarak kalırdım. herkesi öyle rahat görünce bir çılgınlık yapıp kravatımı çıkarırdım.
hayır, karneyi vermeseler ne olacaktı, karne orada mı kalacaktı yani? ''bu sene vermiyoruz o zaman, gitti karne. gelecek sene ikisini aynı anda alırsın artık...'' falan mı diyeceklerdi? ama dediğim gibi gerizekalı olduğum için her sene aynı haltı yerdim.
lise 2'de, yine böyle bir durumda kendime söz verdim. seneye bu salaklığı yapmayacaktım. kararlıydım. büyük konuşmamak gerekiyormuş oysa. lise 3'ün ara dönem karnesini başka bir yere gitmem gerektiği için sonradan aldım. son karne günü de bir hafta hastanede yatmam gerektiği için yine sonradan aldım karneyi. istediğimi yapamadım yani.
bugün sokakta okul kıyafetleriyle, ellerinde karne olan öğrencileri görünce üzüldüm resmen... -
-
2 yıl kreş, 1 yıl da anaokulu deneyimimizden sonra heyecan yaşadığımız gün olmuştur. benim minik kuşum hayatının ilk önemli belgesini aldı, hüzün ve mutluluğu aynı anda yaşıyorum sözlük... onlarla beraber büyümek çok güzel.
görsel -
e-okul sisteminin çökmesi nedeniyle karnelerin bu yıl bazı okullarda verilemediği gün. öğretmenler sisteme giremediğinden notlar yazılamamış. kırıkları olanlar için güzel bi gün olmuş aslında kafa şişiren ebeveynler olmadan bir iki gün tatil yapsın yavrucaklar.
-
kurşun kalemle " 1 " lerin " 4 " yapıldığı gündür.
-
anne ve babaların, çocuklarının karnelerini kendilerine sosyal medya malzemesi yapma alışkanlığı yüzünden çocukların ruh hallerinin kötü yönde etkilendiği ve kendilerini baskı altında hissettikleri gün.
yapmayın bunu. bir an önce vazgeçin. -
öğrencilerin başarı durumunu gösteren belgeleri aldıkları gündür. heyecanı başkadır tabiiki de. şöyle ki; bütün notlarını bilmene rağmen yine de içinde bir kıpırtın vardır. bir puan kalmıştır takdir belgesini almana. acaba gelecek midir sabırsızlıktan tırnağını yemeye başlarsın ki sıra sana gelir öğretmen elini itinayla uzatır ve sende aynı itina ile öpersin o eli. veee karne gözükür peki belge?? işte ordadır... mutlu son.
-
bu sene izmirde firtunalı olarak geçen bir gün. dolusudur yağmurudur rüzgarıdır, çoğu birden bastırdı. yazık çocuklar ıslanacaklar, karneleri yağmur damlacıklarının etkisi ile bucur buruşuk olacak. hepsine karne poşeti filan dağıtmak lazım çocukların. * *
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap