• oyunla ilgili herkesin yazdığı olumlu yönlerine ve olumsuz yönüne(kontroller) ben de katılıyorum. ama ekstradan beni rahatsız eden bir şey var. önce limbo sonra inside sonra da little nightmares, hiç bir şeyi doğru düzgün anlatmayıp birkaç ufacık bilgi kırıntısı ile oyun bittiğinde sizi bir gizem yumağı ile bırakıveriyor. bu gizem limbo ve inside'da beni etkiledi. little nightmares bittiğinde de bu ne lan demedim. ama açıkçası internette komplo teorileri okumaktansa adam gibi hikaye görmek isterim. bu tür oyunları yapanlar bu kadar ince düşünerek mi yapıyor yoksa gerçekten de ellerinde aslında doğru düzgün bir hikaye mi yok emin değilim valla. ama bana oyunu bitirmiş hissi vermiyor.
  • six adındaki sarı yağmurluklu minik bir kızı the maw adlı korkunç gemiden (aslında gemi değil de bacası olan bir deniz altı daha çok) kurtarmaya çalıştığınız harika korku oyunu. (bkz: #63190639)

    oyunu az önce bitirdim. öncelikle, atmosfer gerçekten muhteşemdi. ortamlar, müzikler, karakterler tim burton filminden çıkmış gibiydi. bazı bölümlerin farklı filmlerden, olaylardan alındığını sezdim. şişman figürlerin spirited away'deki domuzlara benzemesi gibi veya ayakkabı ve bavul yığınının auschwitz fotoğraflarını andırması gibi...

    çok gerildiğim, geçmek için tekrar tekrar oynamak zorunda kaldığım, beni delirten bölümler oldu. -bu da daha önce yazıldığı gibi büyük oranda oyunun 2d olmamasından kaynaklanan kontrol sorunuyla alakalı.- sülükler, mutfak, aşçı, "her şeyi gören göz"ün kör noktalarını bulup sıvışmaya çalışmak, asansörlerden inip çıkmak, geyşaya benzeyen cadı? gibi pek çok uğraştırıcı, çözümü için uzun uzun düşünmeyi, hesaplamayı gerektiren ayrıntı vardı. geri kalan kısım ise görselliğin baskın olduğu, film izliyormuş hissi veren bölümlerdi -ve oyunu sevmemizi sağlayan kısımlardı aynı zamanda-.

    çok uzun zamandır merakla bekliyordum, vadettiği heyecanı sonuna kadar yaşattı diyebilirim. sonuna geldiğimde "keşke daha uzun olsaydı" diye düşündüm, bu bile ne kadar kaliteli olduğunun kanıtı.

    puanım 9/10, bunlar da aldığım birkaç ss ***

    gamescom2016'dan birkaç live action videosu * aşçılar diğerleri

    oyunun konusuyla ilgili iyi bir teori videosu -burda anlatılanları aşağıda açıklamaya çalıştım-*

    oyunun six edition versiyonunun paket açılış videosu six figürü o kadar şirin görünüyor ki kendimi satın almamak için zor tutuyorum.

    ayrıca ilki temmuzda olmak üzere 3 ek paketi çıkacak bu muhteşem oyunun. uzun zamandır hiçbir şeyi bu kadar heyecanla beklememiştim.

    --- spoiler ---

    edit: bu kısımda spoiler olacak.

    --- spoiler ---
    oyun hakkında çok şey izledim, okudum son birkaç günde. öncelikle six adının 6. günah olan greed (aç gözlülük)le bağlantılı olduğunu söyleyelim. six oyun boyunca yemek yeme ihtiyacı duyuyor fakat bu açlık her seferinde daha büyük boyuta ulaşıyor. önce bir parça ekmek, sonra bir parça et, bir fare, bir nome (şu kafalarında koni olan mantar benzeri yaratıklar) ve en son da the lady'i yemesi bunun kanıtı. en sonda da tüm konukların ruhlarını emerek bu aç gözlülüğü doruk noktasına taşıyor. geyşa'nın (the lady) six'in annesi olduğu -odasındaki duvarlarda ve çeşitli bölümlerde görünen fotoğraflarda kendisine benzeyen bir kadın ve minik bir kız var-, görüntüsünden memnun olmadığı için tüm aynaları parçalayan ve hiç kimsenin kendisinden daha güzel olmasını istemeyen bu kadının kendi kızını sırf güzel olduğu için diğer çocuklar gibi yenmek üzere the maw'un (oyunun geçtiği yer) alt katlarındaki hapishaneye gönderdiği, oyundaki herkesin bu yüzden maskeyle dolaştığı -dikkatlice incelenirse aşçıların maskelerini kaldırıp "gerçek yüzlerini" kaşıdıkları görülebilir- ; oyunun başında kendisini asmış, sadece bacaklarını görebildiğimiz adamın six'in babası olduğu düşünülüyor vs.

    bir başka youtuber, her şeyin küçük bir çocuğun kabusu olabileceğini söylemiş. ki bence bu gayet mantıklı (kolaya kaçılmış bir sonuç gibi görünse de. oyunun adı küçük kabuslar, neden olmasın?). oyundaki unsurlar çocukluğumuzda öyle ya da böyle hepimizin bir dönem korktuğumuz şeyler en nihayetinde. kolları her yere uzanan the janitor (kollarını koparıp öldürdüğümüz kapıcı oluyor bu), çocukları pişiren aşçılar, bizim perspektifimizden her şeyin devasa görünmesi... sayılamayacak kadar destekleyici detay var burada.

    oyunun six edition versiyonundan çıkan mini çizgi hikaye, nome'ları, seven adlı bir başka çocuğu, granny adlı bir başka the maw görevlisini ele alacak 3 ek paket sonrası bu teorilerdeki boşlukların biraz daha doldurulacağını düşünüyorum. bu gizemi bize sundukları için oyun yapımcılarına ne kadar minnettar olsak az, mutlaka oynayın, kaçırılmaması gerek.
  • hikayesi belli noktalarda hayao miyazaki'nin ruhların kaçışı isimli animesini andıran oyun.

    --- spoiler gibi ---

    - hikayedeki sihirli kötü kadının çirkin müşteriler ağırlaması ve bir nedenle işletmeye yolu düşmüş masum küçük kız.

    - müşterilerin domuz gibi yemek yemesi.
    --- spoiler gibi ---
  • son zamanlarda oynadığım oyunlar arasında en zevk vereni herhalde bu olsa gerek. bi platform oyununda olması gereken her şey ve de daha fazlası var. çizimler, karakterler, müzikler hepsi çok güzel bi şekilde bir araya getirilmiş. açıkçası 31 liralık bi oyunun bu kadar hoşuma gideceğini düşünmezdim.

    daha önce yazılmış ama ben de irdeliyim, şişman insanların olduğu bölüm harbiden ruhların kaçışına benziyor. oyun genel olaraksa özellikle kütüphane kısmı batman: arkham asylum'un scarecrow'a karşı oynadığımız kısımları gibi. tabi bunlar oyunun güzelliğinden bir şey götürmemiş.

    kısaca kesinlikle tavsiye ettiğim oyundur.

    not. parlaklık ayarını yapın, fazlasıyla farkettiriyor
  • uzun zamandır kütüphanemde dururken dün indirip oynadığım oyun.

    bunca zamandır oynamadığım için gerçekten üzgünüm. oyunun atmosferi, harika müzikleri sizi oturduğunuz yerden kaldırmıyor.

    --- spoiler ---

    dün ana oyunu, bugün de dlc'sini bitirdim. ikisinin de sonu şok etti diyebilirim. özellikle dlc sonundaki sahnede tüylerim diken diken oldu. mutlu bir sonla bitmesini bekliyordum. oyuncunun yüreğine öküz oturtarak bitirmişler.
    --- spoiler ---

    8/10. iki puanı oynanıştaki sıkıntılar yüzünden kırdım. oyun mükemmel.
  • müzikler, mekanlar, oynanis enfes. bulmacalar limbo ve inside gibi bilgi degil, beceri istiyor.

    özellikle sisko figürlere gülmekten bazen oyunu oynayamadim.

    eglendirdi. alin oynayin pisman olmazsniz.

    oyunu oynamadiysaniz. cömelme olan c tusunu, sag maus tusuyla degistirin. ileriki bölümlerde cok isinize yarayacak.

    8/10
  • oyunun tek kötü yanı, 2d olmamasından kaynaklı birtakım kontrol sorunları. inside, limbo vs. türdeşleri gibi akıp gitmiyor, kimi zaman analog stick'le boğuşuyorsunuz.

    onun dışında grafikleri ve özellikle kovalama anlarındaki atmosferi, benzer platform oyunları karşısında little nightmares'i öne çıkarıyor.

    bu tür oyunları özellikle seven biri olarak memnun kaldım.
  • muhteşem bir oyun. oynamamış bir insan dışarıdan baktığında "çocuk oyunu ya bu, ben hayatta korkmam" diyebilir ancak oynarken insanı gerim gerim geriyor. ana hikayeyi bitirdim. dlc'lere başlamadan önce ikinci oyunun demosunu oynadım ve ona da bayıldım.
  • 4 günlük karantinada youtube'da denk geldikten sonra bir bakayım şuna dedim.

    kurgusu 10/10 olan mükemmel bir oyun. ortalama 3-4 saat sürüyor. ayrıca oyunu bitirdikten sonra oynanabilen dlc'lerden 3. sünün sonu oyuncuyu şoka sokuyor. karakterin birine lanetler ettiriyor!

    yalnız dlc'ler değilde asıl oyunun sonuna doğru şok içinde hayııırrr diye haykırtan an çok ekstraydı.

    oyunu oynamış kişiler için o ana oyun youtuberlarının verdiği tepkileri içeren linki bırakıyorum buraya. oyunu oynamayıp hikayesini bilmeyenlere bu sahne çok basit gelebilir.

    oyunu oynamayı düşünen kişiler için ciddi spoiler bu o yüzden kesinlikle açmayın dedeler!

    spoiler!

    tepkiler

    oyunun devamı da net tarihi henüz belli olmasa da bir kaç aya çıkacak.

    son olarak, sucuğu uzatan gnome için 1 dakikalık saygı duruşu. çok çektin, çok imkansız başardın be gnome reis!
  • ufaklığın koşarken çıplak ayaklarından çıkan "çıp çıp çıp" seslerine bayıldığım, şişman müşterileri honore daumier karikatürlerine benzettiğim, japon ablanın beleriverdiği anlarda cidden korktuğum, ama en çok da müziklerine hasta olduğum müthiş oyundu, ikincisini de mutlaka oynayacağız. müzikleri en sevdiğimiz janrlardan biri zira: "tekinsiz ama sevimli çocuk masalı müziğimsi" annemiz bizi uykuya yatırmış, yorganımızı sıkıştırmış, sevimli bir müzik çalıp susacak bir müzik kutusunu açmış ve ışığımızı kapatıp gitmiş de müzik kutusu teklemeye başlamış, dolabımızın kapağı ağır ağır açılır gibi olmuş adeta, brr...
hesabın var mı? giriş yap