• hayatımda izlediğim ennnnn kötü filmlerden biri
    makyajlar, yaş uyumsuzlukları, sevişme sahnelerindeki estetik fakirliği, müziklerdeki yavanlık, oyunculuk, sesler, ifadeler, her şey ama her şey bundan daha berbat olamazdı, eğer daha kötüsünü yapan varsa ödül vermek lazım, bir aşk hikayesi bir edebi eser bundan daha kötü ele alınamazdı, verilmek istenen asıl fikir de güme gitmiş

    en saçma sahneler
    1-kadının yoldan geçerken yakaladığı adamla 4,76 saniye süren sevişmesi: adam panik halindeyken nasıl erekte oldu
    2-şehir meydanında duvar dibi sevişmesi: kadının iki bacağı yerdeyken içine girebilmek için nasıl bir penise sahip olmak gerekir
    3-kızın babası: hayatımda bu kadar fucker tipli bir baba görmedim, ayrıca kız bazı sahnelerde babasından daha yaşlı görünüyordu
    4-doktor: gülümseyişi insanı delirtiyormuş da bilmem neymiş de, hayatımda bu kadar sevimsiz gülen bu kadar özelliksiz bir ağız görmedim ben.

    daha çok var ama yazamayacağım işim gücüm var
  • deliliğin anlatıldığı film.
    evet bir insanın bir insanı böylesine reddedilmeye, küçümsenmeye, aşağılanmaya, hakarete, ve hatta tehdide rağmen beklemeye ve sevmeye devam etmesi hakikaten övgüye şayan bir delilik.

    ve benim her zaman savunduğum bir şey var: bir aşk ilişkisinde erkek her zaman kadından daha fazla sevmelidir çünkü erkek gerçekten sevdiği zaman tutarlılığını ve kararlılığını devam ettirebiliyor. öte yandan kadının sevgisi de kendisi gibi kırılgan. yaşanan kötü deneyimler, zorluklar bir yerde kadını yolundan döndürebiliyor. yaşanan ilişkiyi "bir yanılsama yahut hata" olarak görebiliyor.

    netekim, fermina hanım kızımızın köyde geçen zor günlerden sonra aşkının ibne hayata yenik düştüğünü, diğer taraftan bu ayrılığın ve zor günlerin fiorentino bey oğlumuzun ise bilakis şovalye ruhunu kabarttığını, kendisini bir mecnun, bir kerem, efendime söyleyeyim bir romeo olarak görüşünü, oradan oraya savruluşunu fakat asla aşkından vazgeçmeyişini izliyoruz.

    aşk, delilik ve seks arasındaki bağın en güzel örneğini de fiorentino'nun ölen babasının amcası tarafından aktarılan sözlerinde duyuyoruz: "senin baban da bir tam bir deliydi fiorentino ölmeden önce son sözleri 'hayattaki en büyük pişmanlığım aşk uğruna ölmüyor olmamdır' oldu oysa ki hayatı boyunca önüne gelen şeyi sikti".

    ve son olarak, roman uyarlaması olmasından kaynaklı, tam bir derinlik yakalayamamış bir film olmasına rağmen, izlemek zaman kaybı olmayacaktır.
  • çekilmesine kadar her şeyi muhteşem olan film. böyle hikaye, böyle kadro...

    gene de insan rezalet diyemiyor, javier bardem iyi. hatta o filme çok iyi. ama film kötü. tek başına (diil aslında da, biraz mübalağa lazım) bi ton muazzam filmi almış götürmüş oyuncular armut toplamış burada.

    sayalım:

    la finestra di fronte: valla giovanna mezzogiorno bacıyı burada tanıdıydık biz ve bayağı bir sırtlanmış filmdi. öyle böyle değil. (parantezin altından kırmızı paranteziyle karışmır bir tür edit. ciyovanna bacı, sözüm sana. senin yaşlarda, yaklaşık aynı göz renginde bir fransız bacı var, adı marion cotillard git onnan bir küvete gir, beraber bıcı bıcı yapın. su sepsin sana. bu imkanın yoksa git la vie en rose diye bir film var, onu seyret. bak bakalım genç biri yaşlı birini oynayabiliyor muymuş? o da olmadı git seni yönetemeyen sallamanın suratına sal, işe, çekinme... delirtmeyin izleyiciyi yahu!)

    o outro lado da rua: hazır karşıdaki pencereden söz etmişken, daireye bir göz atalım. aslında sırtlamak biz saymaya başlamadan önceki cümleye bu sevim abidesi yüzünden eklenmiş olabilir. bir fernanda montenegro var. o da kolera. yaşlı anneyi oynuyo. aslında iyi oynamış, ama bir sırtlanış değil bir sırıtış var. sı'sı ortak.

    mar adentro: bardem harika, ona bu filmde bile laf demek istemiyoruz ama bir içteki denize göze atılmalı...

    mulholland dr: laura harring bacımızın kilo aldığını gördük bu filmde fakat rolü biraz tali idi. hatali mi idi? bilemiyorum bir sırıtkan!

    neyse sözlük, pazar ve kahvaltıyı uzatmak lazım entryi uzatmak yerine... olması lazımken olmamış bu! un var şeker var yağ var, helva yok valla...
  • geçen yüzyıla ait bir aşk hikayesi.
    başarısız makyaj dışında çok iyi bir edebiyat uyarlaması. *
    soundtrack ise muhteşem, belki de bir romanın tek eksiği. ***
    --- spoiler ---
    - bu acının tadını çıkar. henüz gençken acı çek, istediğin kadar...
    - rutin hayat paslanmak gibi...
    - kalbimin bir genelevden daha fazla odası var...
    - fiziksel dünya dışında yaşın bir önemi yok. insan olmanın özü zaten zamanın geçişine gösterdiği direnç. iç hayatlarımız sonsuzdur. bu yüzdendir ki ruhlarımız her zaman gençliğimizde olduğu kadar genç ve canlı kalır. aşkı güzel bir an olarak da düşünmelisin. başlangıç ve sonu kendi içinde barındırır. bu yüzden hiç bir yere varma amacı yoktur...
    --- spoiler ---
  • film ağır gitmesine rağmen izleyenlere mükemmel, kopamayacakları 2 saat 18 dakika yaşatıyor.
    giovanna mezzogiorno güzelliği ile büyülemekle yetinmiyor benim gibi çok gaza gelenlerin masaüstlerini bile süslüyor.
    http://img381.imageshack.us/…mezzogiornoinlosv3.jpg
    javier bardem hayranlığınız artıyor film ile birlikte. bir insanın gözleri neşeden hüzüne bu kadarmı kusursuz geçer.

    (bkz: sabreden derviş muradına ermiş)

    --- spoiler ---

    kime ne kadar aşık olabilirsiniz? kimi ne kadar bekleyebilirsiniz? florentino ariza o'nu yüzlerce kadınla birlikte olup hiç birine aşık olmayacak kadar çok seviyor 51 yıl 9 ay 4 gün bekliyor. ta ki kocası ölene kadar.
    peki 51 yıl 9 ay 4 gün beklediğiniz birinden siktir yediğiniz zaman hissedecekleriniz nelerdir? florentino ariza herzaman en iyi yaptığı şeyi yapıyor ve mektup yazıyor. cevap gelse de yazıyor, gelmese de yazıyor. özendiriyor insanı yaşadığı aşka, o bekleyişe özeniyorsunuz. yüzlerce kadınla yattıktan sonra aşık olduğunuz kadının henüz yatmadığınız kadın olmasına özeniyorsunuz. karşılıksız yaşıyorsunuz aşkı filme göre.

    --- spoiler ---
  • romandan uyarlama çok zor iş. derinlik ciddi bir problem, evet. hele ki yapıt kolera günlerinde aşk olunca çok çok daha zor. sırf ilk 50-60 sayfa daha çok dr. juvenal urbino'ya, onu tanıtmaya ayrılmıştı. bunu filmde nasıl verebilirsin? çok zor, çok.

    işte romansal derinlik kaçınca film de bu yapıtın bi özeti gibi geliyor insana. özeti çıkarılmış bir şeyi okur gibi. bu da romanı okuyan seyirciyi hayal kırıklığına uğratıyor.. fakat benim "javier bardem çok yakışır, izlemesi de müthiş keyiflidir" dışında büyük umutlarım olmamıştı. giovanna mezzogiorno da bana kalırsa iyi oynamış ve yakışmış fermina daza'ya.

    --- düşük derecede spoiler başlangıcı ---

    ortam bana güzel verilmiş gibi geldi filmde. fakat canımı sıkan noktalardan biri juvenal urbino. bu adam iyi tasvir edilememiş. çok düzgün bir adamdı zira kitapta. imrenilesi bi karakterdi her anlamda. tıp alanında son derece başarılı ve ünlü, fakat bunun yanında da olması gerektiği gibi bir doktor. yani doktorluğun ilk amacının fedakârlık olduğunu biliyor. bunun dışında son derece karizmatik, seçkin bir aileden gelen, terbiyeli biri. yakışıklı. gezip görmüş, çoğu konuda ehemmiyet verilecek, gidip fikri sorulacak kadar bilgisi olan, son derece nazik, ahkâm kesmeyi sevmeyen, mütevazi biri. bunun yanında ilk adımı atma cesaretine sahip. dürüst. kanında iyilik dolaşan, hayata dair çok güzel tespitleri olan biri. kısacası çok düzgün biri, kızın filan varsa ilk verilecek kişilerden yani. bu kesinlikle filmde verilmemiş. hafif piç bir portre çiziyor filmde.

    kitapta ayrıca fermina daza - juvenal urbino ikilisi kaymağın da kaymağı bir hayat yaşıyor dünyevi zevk babında. paranın uzanabileceği hayat zevklerini güzel güzel tadıyorlar. bu da pek verilmemiş.

    --- düşük derecede spoiler sonu ---

    müzikler filmin en güzel tarafıydı bana kalırsa. çok güzel gitmiş hepsi. filmden sonra ilk işim soundtrack download'u oldu.

    ben çok yüksek beklentilerle izlemediğimden belki de, filmden keyif aldığımı söylebilirim.

    kitabıysa kesin okunmalıdır, çok farklı hisler uyandırır. başka bir filmde* erkeğin kıza dediği gibi, insan dünyada ne kadar farklı duygu, ne kadar farklı hissediş varsa hepsini tatmalıdır.
  • javier bardem'li film.
  • sikici (her iki anlamda) ve fakat bol sevismeli (cümlenin ilk kelimesinin 1. anlaminda) bir film.
  • tuhaf bir film olmuş. manasız ve çelişki dolu ilişkiler. zaman kaymaları ve her uyarlanmış roman gibi eksik duyguları daha bir boşluk açarak ortada bırakıvermesi. yer yer ilkokul musamerelerinde benim yaptığım makyajdan daha berbat iş çıkarmışlar. "72 yaşındayım artık..." diyen kadının kuğu gibi boynuna bakıp arzu eden 53 yıllık sevgiliyi hor görmemek lazım tabii.
    kadınların saçma salak gururlarının, erkeklerin cinsellik zaaflarının yuzyıl filan dinlemeden basit bir inada dönuşturulduğunde adına aşk dendiğini gösteren zayıf bir uyarlama.
hesabın var mı? giriş yap