• hüzünlü bir sorudur, hüznü kendi içinde, yanıtı da:
    maveraünnehir nereye dökülür?

    desem ki toprak değil nehirlerdir dökülen
    ve desem ki;
    toprak benim...
    ve
    şimdi dünyanın bütün nehirleri dökülüyor gözlerimden.
    bütün nehirleri.
    durmadan, gümbür gümbür; göz yaşlarımın gürültüsünden kulaklarım sağır,
    başka her şeye sağır, aşka sağır, meşke sağır...
    güneşe kör.
    sabaha hain
    geceye dost

    bütün nehirleri diyorum dünyanın bütün nehirleri...
    akıp gidiyor...
    dökülüyor

    su biter mi usta?
    su biter mi?
    su biterse toprak yiter mi?
    ya şu da biter mi?
    yangın yani,
    toprak yangını?
  • cevabı olmayan bir soru. cunku maveraunnehir bir nehir değil bölge olduğu için haliyle bir yere döküldüğü filan da yoktur.
  • cevabını yalnız sivillerin bilebileceği, devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu.* 7'nin 69. bölümünde hakan'a soluk aldıran ilk cevap; b şıkkı.
  • cevabını şairinin bile bilmediği bir cevap. soruyu soranın ne sorduğunu bilemediği soru. dinleyenin anlamadığı; bakanın göremediği bir ülke. yanıtını bilmeyenlerin yaşadığından kuşku ettiğim güneş. gibi bir denklemi akla getiren acı dizeler.
  • ece ayhan'ın meçhul öğrenci anıtı şiirinde geçen sorunun yanıtını bulanın hayatın da nereye döküldüğünün sırrına vakıf olacağına dair şaiyalar mevcuttur. bir şiirin bir tek dizesi bile bazen yeterli oluyor hayatın akışını durdurmak için.
  • engin barış kalkan tarafından yazılmış, iletişim yayınları tarafından bu sene yayımlanmış, öyküler kitabı.

    "kahvelerle salona döndüğümde bekir yine kitaplığın önündeydi. çocuksu duruşu ve iştahli bakışlarıyla okumanın önemini vurgulayan bir kamu spotunun kahramanı gibiydi. spotun cehaleti temsil eden kötü karakteri olmamak için bölmedim, kahvesini sehpaya bırakıp pencerenin önüne geçtim. her santimini ezbere bildiğin bir sokağı seyretmenin ayrı bir tadı var. kendini güvende hissetmeni, dünyada bir yerin olduğunu düşünmeni sağlıyor." şeklindeki girişi ile 'benim hikâyem' isimli öyküsü favorim oldu.
    diğer tüm öyküleri de okunmaya değer, erkeklerin iç dünyası ile ilgili mükemmel tespitler okuyanı hayran bırakıyor.

    okuyun anacım.
  • yazarı bu zamana kadar keşfetmemiş olmak büyük üzüntü verdi bana. sağ olsun (bkz: mahir ünsal eriş) sosyal medyayı etkin kullanıyor da haberimiz oldu. hatta benden bile iyi yazar dediydi de inanmamıştık. yazarın kalemi, gerçekten bir ilk kitap için bile çok olgun duruyor. ne öykücüler var bu seviyeye hiç gelemeden sadece tanıtım stratejileriyle ödüller alan. neyse biz kitabımıza dönelim efendim, buyurunuz:
    muhayyilenizde şöyle bir şey canlandırın. bir mahalle düşünün ki iyisinden kötüsüne herkes bir şekilde bir köşesinde rastlaşmış. hiç hasbihal etmediğiniz kişilerle bile aynı kaderi farklı noktalarından paylaşmışsınız. işte bu kitapta anlatılan öykülerin hepsi bir şekilde böyle kesişmelerle dolu. sanki yazar yan karakterlerin yarım kalmasına razı olmamış, içi el vermemiş ve onları da bir yerlerden mahallesinin içine yerleştirmiş diğer hikayelerinde önem sırasını yukarılara çekerek.
    karakter yaratmadaki ustalığını geçtim, öykülerindeki karakterlerin betimlemeleri ve içinde bulundukları durumların farkında olarak yaptıkları tespitler mizah dozunu hiç düşürmüyor ve bir o kadar da düşündürüyor.
    öykülerin içerikleriyle ilgili bir şeyler karalayıp da dimağınızda kalacak tadı kaçırmak istemiyorum. bu sebeple henüz keşfetmediyseniz, edebiyatımıza kazandırılan genç bir öykücüyü kaçırmayın, hemen okuyun derim.
  • altay öktem'in şiirinde cevabını bulan sorudur.
    belki seni severim umurumdasın
    yalnızsın, yaralısın, sarışınsın
    bir kedi yavrusunun damdan düşüşü
    kadarsın, ılıksın, suçlusun

    çocuklar kızmazlar bana gidersem
    susarlar derslerde -bu iyi- denklem çözmezler
    fatih istanbul'u alır mı bilmem
    ama maveraünnehir dökülmez!

    önce ben öperim gizli yerlerinden
    sıcak yerlerinden, buruk yerlerinden, korkak yerlerinden
    sonra bütün mahalle öper umurumdasın
    çocuklar kızmazlar bana dönersem
    nasılsa maveraünnehir dökülmez!

    bileyciler, çingeneler, teneke tamircileri...
    her sözcük bir mermi gibidir bana
    bir kadını bir kadın gibi izinsiz sevemem

    belki umurumdasın evet umurumdasın
    bir yaprak düşer yere; çıt. işte sonbahar
    gibisin, ıslaksın, çok uzaktasın
hesabın var mı? giriş yap