• "kur’ancı söylemin en temel problemlerinden biri de “ilkesizlik” veya daha az ajite edici bir deyişle “prensipsizlik”tir. bunun en somut örneği ise, bir yandan sünnet, hadis ve hadisle meşguliyeti çok kere aşağılayıcı bir dil ve üslûpla eleştirmek, diğer yandan da hadis ve rivayet malzemesini yeri geldiğinde kendi iddiasına mesnet göstermektir."

    mustafa öztürk'ün bu ifadesi çok haklı bir ifade. ama mustafa öztürk bu türden şeylerden, prensipsizliklerden beri mi peki? veya tarihselcilik kur'ancılıktan çok daha fazla mı tutarlı?

    mesela bir yazısında hadis mecmualarını insanın burnunu pis kokudan düşüren bir çöplüğe benzetirken bir başka çalışmasında zayıf hadislerin ve hatta uydurma hadislerin bile cennet tasvirlerinin tarihselliğini açıklamak için kullanılabileceğini söylüyor. yukarıda söylediği cümlelerle beraber değerlendirin bu durumu.

    mesela mustafa öztürk kur'ancılara modernizm ve fundamentalizm ekseninde hareket ettiklerini söylüyor. sola scriptura 'yı yani bir protestan adetini batının tahakkümü doğrultusunda benimsediklerini söylüyor.

    yukarıda zaten değindim. tekrara düşmek istemiyorum ama kendi fikirleri doğrudan bunlarla ilgili aslında. hatta bazı konularda eleştirdiği kesimlerden çok daha göbekten bağlı.

    türkiye'deki gelenekçi tayfanın çağdaş islam düşüncesi'nin her türlü söylemini, fikir adamını bir zannetmesi ve genelleştirmesi doğrudur. ama bizzat fazlur rahman kendini çağdaş tecdit hareketi çizgisinde veya abduh gibi fundamentallere yakın bir şekilde ve onların yanlışlarını eksikliklerini kapatacak şekilde ve neomodernist olarak tanımlarken niye onu ayrı bir noktada tanımlamak için kasıyorsunuz ömer özsoy'la birlikte.

    geleneği hakkıyla anlayıp moderniteyle hakkıyla mücadele eden biri olarak kendinizi tanımlıyorsunuz ama enfal suresi 60. ayet üzerinden modernistlik ithamı yapıyorsunuz millete, bir de bu ayet üzerinden tarihselciliği temellendiriyorsunuz. halbuki taberi tefsiri'nde bu ayet gayet açık bir şekilde savaş için gerekli her türlü araç olarak tefsir edilmiş. şimdi taberi modernist mi? ha doğru mesele orada at'ın geçmesi.

    dalga geçtiğiniz caner taslaman'ı bile güldürüyorsunuz bu temellendirmeyle;

    "tarihselciliğin en temel eksikliklerinden biri, savundukları yöntemi kuran'dan temellendirememeleridir. yöntemi ne zaman temellendirmeye kalksalar kuran'dan başka türlü anlaşılabilecek bir-iki ifadeyi söylemenin ötesine geçemiyorlar. aleyhlerinde ileri sürülenlere ciddi tek bir cevaplarını ise görmedim. en çok tekrarladıkları ayet ise enfal suresi 60. ayetteki “onlar için gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın” ifadesi. “ne yani günümüzde at beslememiz şart mı?” diye soruyorlar. tarihselci fikirleri dile getirenlere, görüşünü “kuran’dan temellendir” dediğimde birçok defa kuran’dan bu ayeti söylediklerini, “haydi birkaç örnek daha ver” dediğimde ise ikinciyi bile söyleyemediklerine tanıklık ettim. tarihselciliği bu ifadeye bina etmeye kalkmak, çok iddialı yüz katlı bir binayı kibrit çöpünden taşıyıcı sütunlara yaslamaya benziyor."

    ki burada o kadar geleneğe saygılı ve tutarlı bir metodolojimiz var iması yapıp kur'ancılara ayetlere olur olmaz anlamlar vermekle itham ederken gidip ümmü'l kura ifadesinden hz. peygamber sadece mekke ve çevresine hitap etmiş gibi bir manayı(ki o diğer açık ayetleri, sünneti ve geleneğin icmada olduğu birçok şeyi görmezden gelinerek yapılır) hadi çıkarttınız diyelim bunu nasıl tarihselciliğe yoruyorsunuz? herşeyi geçelim bu dediğinizden bizans gibi bu bölgenin çok uzağında kalan yerlere elçi gönderirken peygamber vazifesini aşmış gibi bir anlama gelmiş olmuyor mu? olmuyorsa neden olmuyor? (bkz: #70054021)

    allah erkeğin bir adım daha önde olduğu bir toplum tavsiye etmiş olamaz mı yahu? niye bunlar arap kültürünün ürünü olarak tanımlanıyor?

    bunları konuşuyorum çünkü mustafa öztürk ve etkilendiği ömer özsoy tarihselciliği bu tür örnekler üzerinden temellendiriyor. geleneğe vurguları ise kullanıp yok etme amaçlı. burada geleneği örnek gösterip veya çeşitli uygulamaları ve yöntemleri gösterip onlarla hiçbir alakası olmayan bambaşka birşey temellendiriliyor.

    geleneğe zaman zaman olumlu vurgular yapılıyor lakin kendilerine eleştiri gelince geleneğe adeta ışidli muamelesi de yapılıyor.

    işin metodolojik birçok problemi var ve mustafa öztürk'te bunların bazılarını kabul ediyor, karşıt ve cevap olarak verdiği fikirler de bana göre yetersiz. diğer birçok tarihselcide de durum böyle.

    ve genel olarak bu yöntemler ve bu akım tıpkı diğer çağdaş islam düşüncesi akımları gibi zeminsiz. güya krizi çözümlemek için oluşmuş ama salt bir nihilizme varmaktan öteye gidemeyecek.

    tabii bunlara tarihselci kuran anlayışı konusunda değineceğim. burada genel olarak mustafa öztürk'e birkaç eleştiri yönelttim. bu eleştiriler çoğaltılabilir. çünkü o kadar cevaplanmamış soru, ucu açık şeyler ve mustafa öztürk'ün yukarıda verdiklerim benzeri örnekleri var ki.

    her şeye rağmen mustafa öztürk'ün birçok fikrini değerli buluyor ve mustafa öztürk'ü biraz sığ bir şekilde eleştirmeyi bitiriyorum.
  • görebildiğim kadarıyla hak endişesi olan ender insanlardan birisi. okunmaya, takip edilmeye değer.
  • "dinî alanda kendi ellerimizle yarattığımız bu büyük yıkımın yakın gelecekte dinden ve dindar kitlelerden illallah etmiş jenerasyonlar üretmesi kaçınılmazdır."

    http://www.karar.com/…utan-din-tartismalarimiz-4725
  • "aklı kullanan samimi bir ateizm, aklı kullanmayan samimi bir müslümanlıktan daha insani ve islamidir."

    "başa kakılmış bir doğru, rıza ve iradeyle ulaşılmış bir yanlış kadar saygın değildir."

    http://www.karar.com/…ma-akil-yedi-adim-gider-5243#
  • "yıllar boyunca kürsüler ve minberlerlerden gıybet, yalan, nemime, iftira, sû-i zan gibi ahlâkî arızaların onarımıyla ilgili sayısız vaaz ve hutbe dinleyen bir millet olmamıza rağmen ahlâkî planda bu kadar ahlaksız tipolojisi üretmemiz en azından benim izah edebildiğim bir şey değildir. bunca çirkin fiilin çirkinliği her birimiz tarafından gayet iyi bilinmesine, üstelik hucurût suresinde müslüman toplumun bu tür çirkinliklerden uzak durması emredilmesine rağmen içimizdeki birileri sevap işler gibi gıybet, dedikodu üretebiliyor ve üstelik bunu din adına yapabiliyorsa, o zaman burada “örtük tekfircilik” var demektir. çünkü kur’an ve sünnet’teki onca açık ikaza rağmen bir müslümanın başka bir müslüman hakkında gıybet, yalan, iftira, nemime üretmesi söz konusu değildir. ama ortalık gıybet, yalan ve iftiradan geçilmiyorsa, o zaman birileri din konusunda kendileri gibi düşünmeyen müslümanları “müslüman” olarak görmüyor demektir. ne var ki gıybet etmemek, yalan konuşmamak, iftira atmamak sadece müslümanların kendi iç hukuklarında geçerli olan ahlak kuralları değildir. bilakis bunlar farklı din, inanç ve inanışlardan bağımsız olarak insanlık ve adamlık vasfı kazanmanın olmanın olmazsa olmaz kurallarıdır. sonuç olarak, en temel sorunumuz müslümanlıktan ziyade, insan ve adam olamama, yani “derin ahlaksızlık” sorunudur."

    http://www.karar.com/…f-etmeye-vakit-bulamamak-5414
  • 9 haziran 2017 gundem ozel programinda izledim kendisini, onun uzerine goruslerim: oldukca zeki bir adam, fazlasiyla gercekci, insan dogasi uzerine yaptigi cikarimlarin coguna katildim. sadece biraz karamsar, ama bu adam durust. hakikaten durust. ilahiyatciymis bu kadar derinlemesine inip oyle kalmis.

    birikimi, gozlem gucu, cikarim yapma yetisi ile buyuk saygi uyandirdi bende. tekrar belirteyim insan ve turk toplumu uzerine gundem ozelde yaptigi cikarimlar uzerine bu goruslerim.
  • mustafa öztürk bir türkiye gerçeğidir.marmara ilahiyat hocasıdır .

    türkiyemdeki siyasi durumu mahalleler üstünden anlatır. bizim mahalle ve karşı mahalle olarak. hocam mahallesine aşıktır . geleneksel islamın durdurulamaz biçimde saçmalamasına ve kendisini sapıklıkla suçlamasına rağmen onları reddetmez . akp nin kalemsörlerinin hezeyanlarını , akp nin hukuksuzluklarını , rte nin yandaşlar tarafından insan üstüleştirilmesi bile hocayı rahatsız etmez. onları kendi mahallesinden görür ve onları eleştirir. hakkını vermek gerekir kalemşörleri iyi eleştirir.
    bana göre mahalle ayrımı yapması yanlış, sonuçta istanbul'da semt kültürü bilinci bitti mahalle dayanışmasıda kalmadı. hocam kendisini bunların dışında konumlandırmalı. zira pisliğe yakın olmak ,bulaşmasına ,bir müddet sonra üzerine sıçramasına sebep olur.

    bilim adamlığı gerçekten çok ileridir. kendisi sohbetlerinde ve yazılarında size gerçekten bu dinin ne olduğunu harika anlatır. dinler tarihinde çok bilgilidir. bu bilgisi ona,kurandaki kıssaları ,çok yerinde tespitlerle ve farklı perspektiflerle anlatma imkanı sağlar. daha önce sahip olmadığınız bir bakış açınız olur.
  • şurada günümüzde ülkemizin en büyük problemlerinden birine parmak basmış ilahiyat bilgini.

    din ve yurttaşlık, toplumumuzdaki din algısı, bireysel ve toplumsal din ve cemaatlerle ilgili çok dolu bir analiz.
  • derdi olan bir ilahiyat profesörü. dincilere dini anlatmak yapılabilecek en zor şey bu ülkede. kafir veya zındık der linç ederler. "kıssaların dili" kitabı bazı yaralara merhem olabilir. en azından bazı şeyleri anlamak için kafa yoruyor. yolu açık olsun.
hesabın var mı? giriş yap