• çok yorucu. giderek daha kırılgan, hassas ve yalnız yapıyor insanı...
  • insanları kandırmak, onlara güzel bir şaka yapıp içten içe mutsuz olmak. kimse bilmez bunu, kimse farkında değildir. kendinizle paylaşırsınız. mutlu görünmek de iyidir, ne de olsa herkes pozitif insanları sevmez mi?
  • genelde duygularini belli etmeyen insanlarin bu ozelliklerini kullanarak basardiklari olay. ortamin huzurunu ve nesesini bozmamak ugruna yapildiginda takdire sayan bir davranistir ancak soz konusu kisi icin, icten ice biriktikce, patlamayla sona erecek bir depresif surecin gostergesidir.
  • oscarlık performans.
  • benim için çok olağan bir durum. hayatı boyunca mutlu olamayan bir insanın mecburen yapmak zorunda olduğu bir davranış biçimi hatta bir hayat felsefesi. düşünün bir kendinizi hiç tam olarak mutlu hissedemiyorsunuz. anlık mutluluklar bittiğinde yastığa kafanızı koyduğunuzda kendi iç dünyanızla hesaplaşmanız, mutsuzluğun sebeplerini aramanız hiç bitmiyor. ama hiç bir sebep bulamıyorsunuz. daima neden böyle yaptım neden böyleyim gibi kendinizi sorgulamanız hiç bitmiyor ama sonuç sıfır.

    bu noktadan sonra mutlu olma rolü başlıyor. mutlu olmasınızda çevrenizdeki insanları mutlu görmekten onların mutluluklarını paylaşmaktan zevk alıyorsunuz. ancak bir noktadan sonra buda insana ayrı bir mutsuzluk veriyor. onlar gülerken siz mutlu görünsenizde içiniz kan ağlıyor.

    mutlu rolü yapmak hayatta ki en zor şeylerden biri bence. olmadık yerlerde sizi ele verebiliyor. bir arkadaşınızın doğum gününde club müzik çalarken tuvalette kendinizi ağlarken bulabiliyorsunuz.

    zor be çok zor.
  • meslek hastalığı olarak da nitelendirilebilir:

    inside my heart is breaking
    my makeup may be flaking
    but my smile still stays on

    (bkz: queen) (bkz: the show must go on)
  • psikolojik araştırmalarda intihara meyilli insanların içinde bulunduğu durum.
  • sarisin görünüp özünde esmer olmak gibi... çaya seker degil sakarin atmak gibi... duvara orjinal degil reprodüksiyon tablo asmak gibi... ferrari'ye lpg taktirmak gibi... demleme degil sallama çay içmek gibi... denizde degil havuzda yüzmek gibi... sarkiyi bagira çagira söylemektense playback yapmak gibi... püfür püfür esen balkon dururken evin içinde klimayla serinlemek gibi... "içim aciyo, ondan agliyorum" demektense "gözüme bi sey kaçti" demek gibi...
  • insanların beklentilerine cevap verebilmek için (zoru neyse veya onlar niye böyle şeyler bekliyorsa) veya gelecek ama niçin temalı sorulara verilebilecek bir cevabın veya bu cevabı verecek enerjinin olmadığı (veya karşıdakinin cevabı anlayamayacağı) durumlarda karşılaşılan bir uygulamadır.

    bir süre sonra kişinin üzerinde yük haline gelmeye onu boğmaya başlayan bir durumdur. kişi şiddetli bir başını alıp gitme çevresindekilerle (pek çok iyi arkadaşta bu arada gümbürtüye gidebilir ama iyi arkadaş aslında zorlansa bile gümbürtüye gitmeyendir de) ilişkilerini sona erdirme isteğiyle dolup taşabilir.

    fakat kendisini bir kere bu çarka kaptırmış kişinin* bu durumdan kurtulması pek kolay değildir. yaratmış olduğu ilüzyon kendisinin önüne geçmiştir bir kere ve tasmasını kaptırmıştır.

    sürekli olarak tacizlere maruz kalmaya mahkumdur artık:

    "aa niye selam vermiyorsun, mesaj attım cevap vermedin, çok canım sıkkın tırnağım kırıldı, bizim takım berabere kaldı of lan of" gibi kendisine anlamsız gelen ulan benim derdim bana yetiyor birde sizin abuk sabukluklarınızla mı uğraşacağım* "bir kerede sen nasılsın diye sorun be allahsızlar" düşüncesini (zaman zaman narasını) yaşamasına sebep olan davranış kalıplarına maruz kalır.(kişilik yapısından ötürü bir halt etmez edemez o ayrı konu)

    bunun bir ileri aşamasında ise ortam şebeği kıvamına gelmiş olan deneğimiz her türlü angarya işlerde, (bilmem kimin şu resmini bulamadım, bana şu film, mp3 vs lazım, benimle şuraya buraya gelir misin yalnız gitmeyeyim gibi bu konuda örnekler artı sonsuza kadar gider) eğlencelerde boşluk doldurma işlerinde, veya kullanıcının canı sıkıldıkça veya moralinin bozuk olduğu durumlarda "hadi eğlendir beni" şeklinde kullanıma hazırdır ve bu durumdan yakasını bir türlü sıyıramaz beklentilere cevap verme görevinden kurtulamaz.*

    ve sonunda sarımsaklı sosla tamamen terbiye olmuş olan deneğimiz mutlu olmama durumunu aşıp mutsuzlukta tavan yapar. bir müddet sonra ise artık mutlu görünme işini de başaramaz hale gelir ki çevresindeki son kullanıcıların çoğunun "sen çok değiştin son zamanlarda, seni tanıyamıyorum öküzcan" gibi hitaplar eşliğinde ortamı terkettiği andır bu.

    ve tam bu noktada deneğimiz ciddi bir yol ayrımındadır ya bu hayatını, enerjisini emen bu sülükleri temizleyerek temiz bir başlangıç yapacak ve eski hatalarını tekrarlamayacak (fakat isviçreli bilimadamlarının gözlemlerine göre bu mümkün değildir onları silkelese bile, yerlerine yenilerini bulup kısır döngüyü devam ettirmektedir deneklerin çoğu) kendisine doğru dürüst, sürekli rol yapmasını gerektirmeyecek bir hayat tarzı kuracak ve doğru arkadaşlarla veya yalnız yoluna devam edecek, veya "ay çok özür dilerim bana ne oldu anlayamadım son zamanlarda kendimde değildim" diyerek tekrar maskesini takıp çevresindeki iğrenç canlılardan* özürler dileyerek her şeye aynen devam edecektir.(bkz: yaygın kullanım şekli)
  • mutsuzlugunuzu bile didiklemek icin, akbaba gibi etrafinizda dolanan organizmalara karsi gelistirilmis bir tur savunma mekanizmasi. soyle ki; mutsuzsunuzdur ama huzurunuz yerli yerindedir. ola ki cevrenizdekiler mutsuz oldugunuzu farkederse huzurunuzu bozacaktir, gulumsersiniz yuzlerine karsi ohh mis gibi.
hesabın var mı? giriş yap