• türkiye gibi bir ülkede çoğu gencin başına gelen olaydır. bunun en derinine inilirse eğer başta aileler sorumlu tutulmalı daha sonra öğretmenler. bir çocuk çok küçük yaşlarda eğilimli olduğu ya da becerikli olduğu alanı aslında sergilemektedir. fakat anne babaların genellikle yaptıkları şey kendi istediği alana yönlendirip mutsuz bir birey ortaya çıkarmak oluyor. hadi aileyi geçelim... eğitimli , öğrenciyi yönlendirebilecek diğer taraf ise öğretmenlerdir. iyi bir gözlem yapan öğretmen çok rahat hem aileyi hem öğrenciyi yönlendirebilir. bunların hiçbiri olmadı mı? o zaman geriye kişinin idealistliği devreye girmeli..eğer karışan bir aileye sahip değilseniz şanslısınız. fakat bunların hiçbiri gerceklesmiyor üstelik kendinizi kesfettiginiz halde size uygun işi bulamiyorsanız mutsuz olmanız kaçınılmaz. bu süreç insanı olumlu olumsuz en çok etkileyen süreçtir şüphesiz. çünkü esas hayatınızı işinizi kurduktan sonraya planlanmışsınızdır. ne iş yapacağına karar verememenin diğer bir sebebiyse özel sektörün insanı çileden çıkarması. kpss süreci ise malum. her sene bir skandal, kadro yetersizliği ve atanamama sorunu... ailelerin ve çevrenin bilinçli olması bu kadar önemlidir işte. bu aşamada olan herkese sadece sabır diliyorum.
  • ben bundan müzdaribim.
  • bir diğer sinir eden tarafı da işsiz kalmamak için girdiğiniz ilk işte ailenizin edebiyen kalacağınızı düşünmeye başlaması.
  • (bkz: para bok tabi)
  • çook daha öncesinde yanlış işi yapmaya karar vermekle başlar proses.

    15 sene önce sağdan soldan duyduğun "nazife hanımın kızı ayda ikbinbeşyüz lira alıyomuş araba da vermişler tilefon da" laflarıyla tercih yapmış olmanın sonu 31 yaşında memurlar.net sitesinin dehlizlerinde kaybolmaya kadar varır bebeyim. çünkü senin o 2 ev hanımından duyduğun uyduruk rakamlarla rasyonelize ettiğin ve esasında sadece puanına göre okul seçmek temeline dayanan ergenlik kararların ne çölüne yağmur olmuş ne de gecene gündüz olmuş, üstüne üstlük haftada 45 saat derinlemesine mıtsızlığa sebep olmuştur.
    özümde iyi insan olduğum için kendime de pek kızamıyorum, aslolan niyettir deyip bu hayatta sıçmışsak bile bir sonrakinde kralız be deyip icetea şeftalimden bir yudum alarak dizi izleyimliyorum.
  • belli bi yaştan sonra insanı yıpratan durum.
    piyasa zaten berbat, doğru düzgün iş yok. bir de üstüne bu kararsızlık. hepsini düşününce bazen paniğe kapılıyorum "ben ne yapacağım" diye.
  • şu an içerisinde bulunduğum durum.
  • sanırım insanlar doğarken melekler yanına bir kullanma kılavuzu koysa çok iyi olacak
    yoksa yaşam yaradılış amaçlarını kavramakta çok zorluk çekiyorlar benden söylemesi
  • bu yuzden omrumun bir kisminda manav, bir kisminda tir soforu, bir kisminda muhendislik, bir kisminda da koyume yerlesip at beslemek istiyorum. dunyaya geldikte bi at beslemedik dememek icin.
  • en büyük stres kaynağım. iş olarak hiçbir şey yapmak istemiyorum. özellikle ülkemizdeki sömürü düzeni işlerinin tümü bana saçmalıktan ibâret görünüyor. kitaplara gömülmek de bir bakıma yaşamı ziyân etmek demek. yaşayabileceğimiz, hobi sâhibi olup onu iş edinebileceğimiz bir ortam sunamıyor, bu ülke bize maalesef. (bunu dışarıya gitmek için değil, bir hayıflanma olarak belirtiyorum.) istenilen ortamı yaratacak insanlar da birbirlerini bulamıyorlar, zaten. kaybolup gidiyoruz, işte.
hesabın var mı? giriş yap