• ay'ın bir gün dünyayı terk edecek olması.

    kendisi her yıl dünyadan yaklaşık 4 cm uzaklaşmaktadır ve bir gün yeteri kadar uzaklaştığında dünyanın çekim gücü üzerindeki etkisini yitirecek ve o da uzay boşluğuna savrulacaktır.

    not: bunun olması milyarlarca yıl süreceğinden şimdiden üzülmeye gerek yoktur. zaten bu olay gerçekleştiği dönemde, güneş de artık deli gibi genişleyerek bir kırmızı dev'e dönüşüp güneş sistemindeki bütün gezegenleri yutacak olacağından, ortada bir dünya falan da kalmayacaktır. ay belki bir kaç yüz milyon yıl ile kendini kurtarabilir.
  • bir üst entryde yazılan ay'ın bizden yavaş yavaş uzaklaşacak ve en sonunda sonsuzluğa gidecek olması her şeyin bir düzene bağlı olmadığının en büyük kanıtıdır kanımca. din adamları her zaman bir düzenden bahsederler "o'ki alemleri yerinde tutuyor gram hata olmadan" falan filan gibi şeyler. ancak şöyle bir yukarı baktığınız zaman evrende herşeyin kaotik olduğunu görmek hiç de zor değil. hatta yukarı falan da bakma sen direkt dünyaya bak bu korkunç kaotik ortam burada bile var. eski volkanik katliamlara bak, buz çağlarına, büyük meteorların kafamıza yağmasına bak. bu nasıl düzen diye sormaz mı insan. kimse bu düzensizliğin farkında değil çünkü değişimler çok yavaş. kıtaların yer değiştirmesi, volkanik patlamalar falan bunlar zaman alan şeyler.

    ama yakın sanırım, bir felaket daha bekliyor bizi. bizim sanayileşmeyle birlikte tetiklediğimiz bir küresel ısınma felaketi. o da olmasın her an güneş sistemindeki bir meteor bize doğru yön değiştirebilir mesela. şaka yapmıyorum her an yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız. bu tür bir ortamda güneş sisteminin gözümüzün önünde değiştiği, kıtaların gözümüzün önünde yer değiştirdiği bir ortamda hala nasıl çıkıp "bir düzen var evet" diyebiliyorsunuz aklım almıyor.

    benim ufkumu iki katına çıkaran en büyük şey sorgulamaktır. sorgulamayı asla bırakmamanız dileği ile iyi akşamlar.

    edit: valla ben trol mü değil mi anlamadım ama yinede cevap vermek istiyorum. trol isen kusuruma bakma. dünya'nın eğikliği güneşin etrafındaki her turunda değişiyor zaten hatta bayağı değişiyor bak bayağı diyorum çünkü sayı aklımda değil böyle küsüratlı falan ufak bir sayı da değişmiyor.
  • simdi burada din cigirtkanligi yapmak istemiyorum ama ay denilen nesnenin bilmem kac sene sonra dunya'nin cevresinden kacip gidecegi iddiasi vs bile, yine kendi icinde bir duzen barindirdigini gosterir.

    yani diyorum ki kacabilmesi icin gereken bir mesafe lafini ettigimiz an... gerisini hayal gucunuze gore.

    ha entropi var bir de, duzensizligi cok seven, onu sorgulayabilirsiniz.

    son olarak da, eger dunya 1 derece daha eğik olsaydi, hepimiz kavrulmustuk.
    bu da cami imamimizdan vecize olsun.
  • 2016 senesinde bile bağzı insanların dünyanın açısındaki bir derecelik değişiklikle kavrulacağımızı düşünmesi. dünya bir derece daha eğik olsaydı güneş ışınları ekinoks tarihlerinde biraz daha üst enlemlere dik gelirdi hepsi bu. ilgili diğer cahiliyye iddialarının cevabı için (bkz: kütleçekim)
  • eger dunya 1 derece daha eğik olsaydi michael jackson meşhur 45 derece eğilme hareketini yapmayacaktı.
  • schröndinger'in kedisinden başlayıp çift yarık deneyine doğru, atomların yaptığı hareketler ve kuantum teorileri biraz okunursa dünya, gelecek ve etrafınızdaki oluşumlar hakkındaki düşünceleriniz değişebilir gelişebilir
  • araba terkerleklerinin bijon şifresi varmış. wow! her birinin şifresi de farklıymış.
  • fore edge painting yada on kenar boyama net ortaya cikma tarihi kesin degilse de orta cagda baslayip 17 yuzyildan sonra daha yaygin sekilde kullanmaya baslanan kitaplarda sayfalarin yan kenarlarinda resim boyama teknigidir.amaci resimi gizlemek olan bu teknigin , resimi gorebileceginiz tek yol , kitabin sayfalarini yelpaze acar gibi yaymaktir.bazi kitaplarda bu teknik cift kez uygulanmis olup , farkli resimlere bakabilmek icin once kitabi ters cevirip sonra yelpaze acar gibi kitap sayfalarini yaymaniz gerekecek. cok ilginc ve cok estetik calismalarin oldugu bircok guzel antika kitaplarin on kenar boyama resimlerin gif ve video gorselleri buradan , +buradan ve buradan da gorulebilir.
  • (bkz: sinerji)
    "bütün", "parça"larının aritmetik toplamından fazlasıdır. diğer bir deyişle, parçalardan oluşan herşeyin kendisini mutlak olarak tamamladığında sahip olduğu kendine has bir "üst" ruhu vardır.
    örnek:
    1+1: 2'dir, ancak "2" , basit bir şekilde bir araya gelmiş iki tane 1'den fazlasıdır.

    edit: bu arada gayri ihtiyari/istemsizce gestalt psikolojisine giriş yapmışım. uyarısı için supersymmetry'e teşekkürler.
    (bkz: gestalt psikolojisi)
    (bkz: kurt koffka)
  • futbol-intihar ilişkisi üzerine ilginç bir araştırma.

    insanların neden intihar ettiği sorusu, uzun yıllardır sosyologları meşgul eden konulardan biri. genel olarak insanların hayatlarındaki ani değişikliklerin --eşini/işini kaybetme, mali sorunlar…vs-- insan-toplum bağlantısının zayıflamasına sebep olduğundan intihar oranlarını artırdığı düşünülüyor. konunun uzmanı arkadaşlar bu konudaki çalışmalardan örnekler verebilir belki.

    kanada alberta üniversitesi’nden frank trovato, bu toplum-insan arasındaki bağdan harekete geçerek intihar-spor bağlantısını araştırmaya başladı. neticede intihar eden insanların birçoğu erkekti ve erkeklerin hayatlarındaki önemli şeylerden biri de spordu --bu arada alakasız bir not; dünya genelinde kadınlar erkeklerden daha fazla intihara teşebbüs ediyormuş ama erkeklerin “başarı” oranı daha fazlaymış-- . kanada’da çok önemli bir buz hokeyi takımı olan (öyle olduğunu ben de yeni öğrendim) montreal canadiens’in 1951 ve 1992 yıllarında play-off’ların henüz başlarında elendiğinde intihar vakıalarının arttığını gözlemlemiş. daha sonra abd’li sosyolog robert fernquist de amerika’da takımları play-off’ları daha sık geçen bölgelerde intihar oranlarının daha az olduğunu gözlemlemiş. bunlar gibi birçok çalışma var ancak genel olarak örneklemleri çok küçük olduğundan, kendi başına bir şey ortaya koymaktan ziyade daha büyük çalışmaları teşvik etmeleri açısından önemliler.

    konuyu biraz da futbola getirelim.

    yunan araştırmacılar eleni petridou ve fotis papadapulos hem intihar istatistiklerinin düzenli tutulmasından, hem de sürekli büyük turnuvalara katıldıklarından--milli takım bazında-- almanya’yı incelemeye karar verirler. 1991-1997 arasındaki intihar verilerine ulaşan bu ikilinin ulaştığı ilginç sonuçlar şunlardı:

    -1991-1997 arasında almanya’da 90.000 intihar vakıası yaşanmıştır,
    -bu vakıaların en çok göründüğü ay mart haziran arasındaki aylardır,
    -almanya’nın futbol turnuvasına katıldığı 1992-1994-1996 yıllarında, 1991-1993-1995-1997 yıllarına göre ortalama olarak daha az intihar vakıası yaşanmıştır,
    -milli maçlar olan haziran aylarında ortalama 787 erkek ve 329 kadın intihar etmişken, futbolsuz geçen haziran aylarında ortalama 817 erkek 343 kadın intihar etmiştir,
    -intihar vakıası en az olan haziran ayı 1996’dır (1996 avrupa futbol şampiyonasını almanya kazandı),

    almanya dışında incelenilen 12 ülkenin 10’unda aynı eğilim olduğu sonucuna varılmış. sadece hollanda ve isviçre’de futbolun hayat kurtarmadığı görülmüş. yine norveç’in 1988-1995 yılları arasındaki verilerine ulaşılmış. bu yıllar arasında norveç yalnızca 1994 dünya kupasında oynamıştır. 1994 dışındaki 7 yılda ortalama intihar vakıası sayısı 55 iken (yine haziran ayı), 1994 yılında 36 kişi intihar etmiş. yani %65 azalmış. yine danimarka’da 1973-1996 verileri ele alınmış ve en düşük intihar oranı 1992’de çıkmış. yani danimarka’nın avrupa şampiyonasını kazandığı yıl.

    dünya kupası olan ve olmayan yılların haziran aylarındaki ölümlerin karşılaştırılmasına yönelik toplu istatistikler şu yönde :

    ülke________kurtulan erkek___kurtulan kadın
    avusturya________9_____________-3*
    çek cum.________14______________6
    danimarka_______4______________6
    fransa__________59______________8
    almanya________30_____________14
    yunanistan_______0______________5
    irlanda__________2______________1
    hollanda________-5______________0
    norveç ___iki cinsiyet toplam 19___
    ispanya__________4______________1
    isveç____________4______________15
    isviçre__________-1______________-2

    * eksi istatistikler, ölen insan sayılarında artış olduğu anlamına geliyor.

    not: ingiltere’nin verileri bulunamamış

    şimdi belki şu merak edilebilir; acaba bu insanlar turnuvanın sonrasında düşündükleri intiharı gerçekleştiriyor olabilirler mi? cevap hayır. hollanda hariç milli takımın turnuvada oynadığı tüm bir yıl boyunca intiharların düştüğü gözlemlenmiş. yani turnuvanın verdiği mutluluk o yıl boyunca devam ediyor. bununla ilgili de turnuvanın olduğu tüm yıl baz alınarak hazırlanan istatistikler şöyle:

    ülke________kurtulan erkek___kurtulan kadın
    avusturya________46_____________-15
    çek cum._________55_____________12
    danimarka_______37______________47
    fransa___________95______________82
    almanya_________61______________39
    yunanistan________9______________13
    irlanda__________19______________-10
    hollanda________-10______________-1
    norveç ___iki cinsiyet toplam 92___
    ispanya__________2_______________3
    isveç____________44______________16
    isviçre___________20______________2

    araştırma geliştirilince, azalanın sadece intihar vakıaları olmadığı ortaya çıkmış. yarı intihar (kendini öldürmekten ziyade kendine zarar vermek amacıyla yapılan intihar girişimleri) vakıaları ve alkolizm hariç tüm hastalık kategorilerinde de azalma olduğu gözlemlenmiş.
    araştırmacılar elbette bunun sebepleri konusunda da kafa yormuşlar ve “toplumsal birlik”e dikkat çekmişler. çünkü benzer bir şekilde savaş dönemlerinde de toplumsal birlik arttığından dolayı intihar vakıaları azalıyormuş. dünya kupalarında hemen hemen herkes aynı tv programını izliyor ve en çok intihar riski taşıya “izole edilmiş” insanlar da bir anda kamu ile birlikte aynı şeyleri konuşuyorlar. bunun yanında futbol ile çok ilgili olmayan kadınların ölüm oranlarında azalma olması, futbolun topluma yaydığı bu birlik duygusuyla açıklanabilir. benzer şekilde john f.kennedy’nin öldürüldüğü “yas haftası” boyunca herhangi bir intihar vakıasına rastlanmaması veya 11 eylül saldırılarının ardından abd’deki 1-800-intihar hattındaki çağrıların yarı yarıya azalmasının da sebebinin bu olabileceği, altta kaynağını verdiğim kitabın yazarları tarafından ortaya atılan başka bir konu.
    öyle ya da böyle, futbol insanların hatta toplumların nezdinde sandığımızdan daha fazla yer kapladığı bir gerçek. bbg ya da survivor gibi programlarla kıyaslanamayacak kadar fazla…

    bu yazıyı simon kuper ve stefan szymanski'nin soccernomics kitabından derledim.

    edit: imlâ
hesabın var mı? giriş yap